• 4551
    1 ocak 2009'dan bu sezon başına kadar (rijkaard'ın ilk sezonunun temmuz-eylül dönemi hariç tutularak) oynadığı 110 maçta sadece 22 kez 2 golden fazlasını atabilmiştir. bu sezon da yine bu 1/5 oranı değişmeden devam ediyoruz. 11 resmi maçın ancak 2'sinde 3. golü bulabildik ki, her iki maçta da birer penaltı golümüz vardı. gerets'i özlüyorum bu istatistiklere bakınca, çıkar yarım saatte atardık üçer dörder, ilk yarıdan bitirirdik işi.
  • 4552
    gelişmeler yaşandı, beklentilerin üstüne çıkan, altında kalan konular oldu...

    göbekte muslera + semih kaya ve tomas ujfalusi diye bir blok var; kaya gibi.

    o bloğun önünde bağlantı sağlayan felipe melo diye bir canavar mevcut, memnunuz; nazar değmesin.

    bloğun devamında, selçuk inan ve engin baytar/yekta kurtuluş isimli iki oyuncu var; top tekniklerinden ve yaratıcılıklarından memnunum. bunun yanında pres özelliği de bulunan, arkasındaki bloğun sağlamlığına rağmen bol bol koşarak rakibin pas organizasyonlarını bozmak isteyen tipte, çift yönlü oyuncular bunlar, ki bu çok önemli. şimdi bu orta saha ikilisinde sorun yaşıyoruz sezon başından beri. bireysel performansını hep beğendiğim selçuk inan'dan çok fazla şikayetim olduğunu söyleyemem, fakat uygun partnerle oynamadıkça da sözlüğün selçuk'tan "sorumluluk al, dikine oyna, ceza sahasına gir!" talepleri tükenmeyecek. selçuk, orta sahada sürekli tutmak zorunda olduğu alanını(alan da baya geniş, 50-60 metreden sorumlu herif) sağlam partnerine emanet etmeden rakip ceza sahasına yanaşmayacak ve yanaşmayınca da sözlükten "10 numara, yaratıcı orta saha, teknik forvet arkası!" transferi talepleri duyulacak.

    o da bir formül; kötü bir şey söylemek istemiyorum. ama yazmaktan dilimde tüy bittiği üzere, benim çözüm önerim o değil. selçuk inan, kafasına uygun partnerlerle** oynadığı maçlarda bireysel olarak çok iyi performans sergiledi ve inanıyorum ki, sözlüğün o yaratıcı orta saha oyuncusu talebine karşılık verdi. öyle görülüyor ki, fatih terim'in orta sahada melo'nun önünde oynayan ikiliden ilk beklentisi dinamizm; yoksa sezon başından beri yekta kulübede otururken, sabri'nin tüm pas hatalarına rağmen orta sahada enerjisi sebebiyle tercih edilmesini açıklayamayız. fatih terim için, sağlam savunma bloğunun önüne monte edilen bu yırtıcı, pres yapan, çok koşan ikili ile rakibin pas alış verişini bozmak, hücum zenginliği oluşturmaktan önce geliyor demek ki. önce geliyor olmalı ki, selçuk-sabri ikilisinin hücumda çalışmıyor olmasına aldırmadan, dinamizmleri uğruna yaratıcılık eksikliğine katlanıyor.

    sabri'nin, selçuk'a partner olarak fatih terim'in ilk tercih edeceği futbolcu olmadığı da kesin. beni çok ama çok şaşırtan bir engin baytar var; sezon öncesinde "bunun yerine olcan adın niye alınmadı ki?" dediğim. gerçi bunu engin'i sol kanat olarak düşündüğümden söylemiştim ve şu an riera'nın yerine kafamda olcan'ı monte edince çok da mantıksız olmadığını görüyorum. ama görünen o ki, engin baytar, benim eskişehirspor'dan hatırladığım futbolunun üstüne çok şeyler koymuş. dinamik, yaratıcı ve yırtıcı bir orta saha oyuncusu olmuş. devamlılık sağlayamayıp orta sahada sezon boyunca selçuk inan'la birlikte ligin tozunu attıramamış olmaları çok büyük talihsizlik. sahada olduğu müddetçe çok faydalı, ama engin'in fiziği sahada olmasına ne kadar müsade edecek; ondan hala tam emin değilim.

    engin'in devamlılık sağlayamamış olmasından da daha talihsiz olan, yekta'nın korkunç sakatlığı oldu. kendisine bağladığımız ümitlerden uzun uzun bahsetmenin anlamı yok; konsantre olmamız gereken bir sezon var önümüzde. fakat unutmuş da değiliz; yekta'nın orta sahanın göbeğine kurulup formayı kapacağı günün hayali hala aklımızın bir köşesindedir...

    normal şartlarda selçuk'un partnerliğini dönüşümlü olarak üstlenip sezon boyunca ligi taşıyabilecek iki futbolcu** da sahaya çıkamayıp, takımı sabri sarıoğlu'nun(ki canımızdır) orta saha oynamasına mahkum ettiğinde; insan culio'yu aklına getirmeden edemiyor. yekta'dan bu sezon pek bir şey ümit edemeyiz, engin devamlılık sağlayabilecek gibi görünmüyor; bu durumda orta sahanın göbeğine transfer gerekeceği aşikar. fakat bu futbolcu, sözlüğün istediği maç boyunca ortalarda görünmeyen fakat asist-gol ortalaması yüksek, hiç pres yapmayan, yırtıcılığı olmayan, "alex, lincoln" şeklinde örneklenen tipte bir oyuncu mu olacak; yoksa fatih terim'in de, benim de istediğim çift yönlü, çift ciğerli, ayağı düzgün, çalışkan, dinamik cinsten, selçuk inan gibi bir orta saha oyuncusu mu?

    benim oyum ikinciden yana arkadaş; en geç önümüzdeki sezon başında, sahada selçuk inan - alper potuk tandemini görmek istiyorum. takımdaki herkesin ne yapıp ne edip topu takımın "sihirbazı" yaratıcı oyuncuya taşımaya çalışmasını değil, birlikte paslaşarak, uyumla, takım olarak orta sahayı paslarla hızlı geçmesini istiyorum. takımın forvet arkasına top yetiştirip bu yaratıcı sihirbazın yerine de koşup boğuşarak açıklarını kapattığını ve üçüncü bölgede topla oynama hakkı sadece yaratıcıda olduğundan asist ve gollerin yaratıcıda biriktiğini değil; pres yükünün de asist-gol yükünün de oyuncular arasında bölüşüldüğünü görmek istiyorum. geçtiğimiz sezonlar içinde her gün biraz daha alex de souza'ya bağımlı olan fenerbahçe gibi, "yaratıcı futbolcu" su sakatlandığında ya da kart cezası aldığında sahada bildiğin "hiç" e dönüşen bir takım olalım istemiyorum...

    selçuk inan ve alper potuk, devamlılığı olan as oyuncular olarak sahada olur ve kadro derinliğinde engin baytar ve yekta kurtuluş takımda tutulursa; orta saha tadından yenmez.

    bloklarla başladık, son olarak forvetten de bahsedelim. santrafor oynayan iki oyuncumuz, elmander ve baros, top rakipteyken tam bir pres makinesine dönüşüyor. yani kaleden forvete kadar bakıldığında, göbekte muslera // ujfalusi - semih // felipe melo // selçuk inan - ??? // elmander ya da baros gibi kaya gibi bir pres deryası mevcut. sezon başından beri yediğimiz gollere ve verdiğimiz gol pozisyonlarına bakıldığında; semih kaya formayı kapmadan önce stoperde bireysel hatalardan yapılan top kayıplarını ve yan toplarıdan verilen açıkları, bunlara ilaveten de o sıralar henüz forma girememiş olan muslera'nın bazı hatalarını görüyoruz.

    ilk 11 olarak stoperi bir hayli sağlama aldık denilebilir, kulübe hala sallantıda. kesicilik açısından, felipe melo'nun üçüncü stoper olarak topun arkasına geçmesi, servet ya da gökhan sahadayken açıkları kapatmaya yardımcı oluyor, fakat yan toplara fayda etmiyor. semih kaya ya da tomas ujfalusi'nin sahada olmaması halinde yaşanacak yan top sorunlarına çözümümüz yok gibi; en mantıklısı, böyle bir durumda hakan balta'nın stoper olarak kullanılması, ki o da yeterli olmaz. ujfalusi'nin yaşına göre maşallahı da olsa, bu yaştaki bir futbolcudan sezonun her maçında 90 dakika çıkarmasını bekleyebilir miyiz, bekleyebilirsek, bunu daha kaç sezon bekleyebiliriz; bilemiyorum. tomas ujfalusi kalibresinde ve galatasaray'a en az 3-4 sezon hizmet edebilecek bir stoperin transfer edilmesi gerektiği kesin. sözlük yazarlarının aklında yerli-yabancı bir sürü alternatif var zaten, teknik kadronun da bir listesi vardır eminim.

    selçuk inan'a devamlılık sağlayabilecek bir partnerin(alper potuk ulaan!) yanı sıra, takımın iyi işleyen kısmında(göbek) transfer isteyen tek mevki bu stoper. onun da bu sezon için acelesi yok gibi.

    gelelim takımın son haftalarda iyiden iyiye hiç işlemez hale gelmiş olan kanatlarına. göbekte yaptığımız presle, rakibi üstümüze çekmeyle kanatlarda kazandığımız boş alanların meyvelerini süratli kanat oyuncularıyla toplamalıyız ama kanatlarımız ya formsuz, ya yetersiz. tek tek bakacak olursak:

    -hakan balta: adamdan teknik envanterinde bulunmayan şeyler beklemiyorum artık, markaj hatalarını sıfıra indirerek ve eskisi gibi yerinde, soğukkanlı müdahaleler yaparak, geçtiğimiz sezon yaşadığı kabul edilemez form düşüklüğüne rağmen idare ediyor. hiç bir zaman geriden bindirip tek başına atak tazeleyecek teknik, süratli bek olmadı, olmayacak.

    -albert riera: tanıdığım bir futbolcu değildi. tanıyanlar diyebilir ki, "adam aslında bunun üstünde, bekle"; tamam, o zaman bekleriz. beklersek belki bileğinin, ara paslarının, şutlarının aslında nasıl da muhteşem olduğunu görürüz; ama emin olmak için yeterince izlediğim bir konu var ki, riera süratli bir oyuncu değil. süratli olmak zorunda da değil, 4-3-3 oyuncusudur, dar alan çalımıyla pozisyon yaratıyordur, çaprazdan çerçeveyi görüyordur; bilemem. şu aralar oynadığımız 4-3-3, daha çok 4-5-1'e benzediğinden; bize teknik kanattan çok, süratli kanat gerekiyor, çünkü orta pozisyonuna gelinceye kadar katedilmesi gereken mesafe çok uzun.

    -sercan yıldırım: beşli orta saha gibi görünen bu kanat sistemiyle oynayacaksak, sırf sürati için, geçtiğimiz birkaç haftada oynanan maçlarda riera'ya da, ayhan'a da, engin'e de bir sol kanat oyuncusu olarak tercih ederim. hoca oynatmıyorsa bir bildiği vardır deyip geçiyorum, ama sol kanat bu haldeyken en azından forma "şansını" hak ettiği de kesin.

    -colin-kazım richards: en kötü haliyle bile iyi yaptığı bir şey var ki, o da orta kesmek. kanatlardan verim alınamıyorken, ceza sahası içinde yer tutmayı bilen ve bitiriciliği yüksek bir forvetimiz varken, o forveti beslemek için en çok güvendiğim şey kazım'ın sert-kavisli ortaları. kaleciyi kontrpiyede bırakıyor, kazvislenen top savunmayı yanıltıyor ve bir şekilde tehlikeye sebep oluyor. çaprazda topla buluştuğunda topu düzeltmeden her seferinde direkt kullanma gibi bir alışkanlığı var, ankaragücü'ne attığı gol dışında, henüz faydası görülmedi. fizik olarak düşüşler yaşayan bir futbolcu olduğunu geçtiğimiz sezonlardan hatırlarım; fakat fizik olarak böyle iyi bir durumdayken, süratinin böyle düşük olmasını anlayamıyorum.

    kanatların kötülerini okudunuz. eğer sol bekten de sağ beklerimiz kadar etkili bindirme görebilseydik, kanat oyuncularımız kanat forvet olarak kullanılabilir ve sürat eksikliği böylelikle bir sorun olmaktan çıkabilir. fakat hakan balta hiç bir zaman böyle bir bek oyuncusu olmayacak ve bu durumda da kanatlar aksamaya devam edecek. kazım'ın 4-3-3 oyuncusu olduğu malum, riera da o sistemde daha etkili olacak bir tipe benziyor; ama 4-5-1 gibimsi bir kanat sisteminin gerektirdiği sürate sahip değiller.

    takım bu sezon şampiyonluğa oynayacak seviyede, bunca eleştiri yanlış anlaşılmasın. fakat eldeki takımdan gelecek on yılın takımını oluşturmak için de ciddi bir potansiyel taşıyor. sol beki için transfer talebi yeni değil, hakan balta idare etse de gerekiyor oraya adam. sol açığı için, riera ne kadar form tutarsa tutsun, yaşı itibarı ile, biri bulununcaya kadar idare etsin diye getirildiğinin kendisi de farkında muhtemelen. kazım, en formda haliyle bile sahaya sürerken "acaba oyundan silinip sahada yokları oynar mı?" diye düşünüp, bu ihtimale kendini hazırlaman gereken, konsantrasyon sorunu olan bir adam. en önemlisi de selçuk'a partner bulun laan!

    iyi yine hadi iyi...
  • 4553
    rakipleri o kadar korkuyorlar ki oyunu kuralına göre oynamıyorlar. iki önemli rakip hakemleri satın almış, medyayı satın almış, federasyonu satın almış, şikeyi yapmış, takımları satın almış. elinde bu kadar koz olan takımlara karşı yönetim futbolcu taraftar olarak mücadele etmek kolay değil. galatasaray belki oyunu kuralına göre oynayacak kadar şerefli ama şartlar eşitlenene kadar rakiplerinin arkasında kalacaktır. ama avrupa'da bunlar yok. orası er meydanı. bu yıl tek düşüncem avrupa kupalarına katılmak. işte o zaman izleyin hem şeref hem başarı nasıl aynı anda oluyormuş.
  • 4555
    yaratıcı orta saha oyuncusu bulunmayan takımım. evet bunu söylemekten sıkılacak kadar fazlaca belirtiyoruz fakat ara transfer döneminde hala forvet arayışında olduğumuz çıkıyor haber bültenlerinde, umarım doğru değildir. arda turan'ın gidişi, yekta'nın sakatlığı ve engin'in yetersiz oluşu selçuk'un yanında pas akışını hızlandıracak bir oyuncu eksikliği doğurdu. sezon başında sabri'yi o bölgeye monte etmek istedik ama fazlaca top kaybı yaşadık, zaten sabri doğuştan sağ bek bir oyuncuydu. şimdi önümüzde daha çok maç var moralleri sıfıra çekmenin anlamı henüz yok. fakat ofansif orta saha alınsa dahi, benim endişe ettiğim bir konu daha var ki bana göre elimiz kolumuz bağlı durumdayız; kanatlar... riera'yı aldık iyi hoş ama adam alışamadı, olmadı, uyuşmadı. bir kere, iki kere sabrettik ama malesef o kanatta yardıracak bir isme ihtiyacımız olduğu kesin. aynı şekilde kazım'ın da geçen sezonun ortalarındaki ve bu sezonun başındaki görüntüsünden eser yok. topla bir gitti mi, geriye gelmek bilmiyor daha kötüsü pozisyon yaratamıyor. fatih hoca adam eder ekolünün yıldızlarından biri olmasına rağmen ben umutlu değilim kendisinden açıkcası. ha, bu durumda taraftar olarak benim de birkaç önerim var, onları şöyle sıralayabilirim.

    * devre arası mutlaka ofansif orta saha alınmalı.
    * kazım ve riera'yı ya daha etkili kullanmalı veya kanatlarda oynayabilecek daha doğrusu keita vari yardırabilecek isim alınmalı.
    * defansa semih kaya tamamen monte edilmeli, servet ve gökhan mümkün olmadıkça kadroya sokulmamalı.
    * aydın yılmaz'dan beklentiler kesilmeli. sezon sonu kontratı fesh edilmeli.
  • 4556
    çok yavaş futbol oynayan takımım.

    22 kasım 2011 trabzonspor inter maçı'nda trabzonspor'a baktığınızda burak, alanzinho, colman, serkan balcı, halil ve adrian oyunu gayet hızlı oynayabilen ve günümüz futbolunun gereklerini yerine getiren, ellerinden geldikçe getirmeye çalışan oyuncular. ve oynadıkları oyunun da ne kadar etkili olduğu görülüyor.

    bizim takım olarak en büyük eksiğimiz de tam olarak bu. topla orta sahadan itibaren rakip kaleye kadar inanılmaz yavaş gidiyoruz. sol kanadımız zaten çalışmıyor. kazım da formsuz olunca rakip kalede pozisyon bulmakta çok zorlanıyoruz.

    demem odur ki malesef günümüz futbolunun en büyük gerekliliğini yerine getiremiyoruz. skibbe dönemi ve rijkaard'ın ilk aylarında uygulayabilmiştik bunu...
  • 4557
    antremanlarda hız için özel çalışma yapması gerekiyor.

    misal kaleci eliyle oyunu başlattığı anda maksimum 20 saniye içerisinde top rakip kaleye gitmeli. bunu doldur boşalt tarzında değil hızlı ve koşuyoluna atılan paslarla gerçekleştirebilmeliyiz.

    muslera topu ujfalusi'ye verdi, ujfa hemen önündeki melo'ya, melo sağdaki kazım'ın koşuyoluna atacak, kazım arkadan gelen selçuk'un önüne topu aktaracak ve selçuk kaleye şutunu atacak. bunun gibi çeşitli hızlı oyun varyasyonları yapmalıyız.

    10-15 saniye içerisinde gerçekleştirilecek ani ataklar bize çok büyük katkı sağlayacaktır. özellikle rakip savunma yerleşmeden yapılacak bu ataklar gol bulmamızı sağlayacaktır. hız futbolda çok önemli.

    hatta fatih terim imkan bulursa real madrid maçlarını canlı seyretmeli yada antremanlarını gidip izlemeli. bunda gocunacak bir durum yok. real madrid bu işi çok iyi yapıyor. bizimde öğrenmemiz lazım.
  • 4562
    kötü oynayandır. gerekli takviyeler yapılmadıkça da aksi bi durum söz konusu olamayacaktır.
    şuanki net en az sayıda eksiği altı(rakamla 6) takviyedir.

    sol bek,
    sağ açık,
    sol açık,
    iki adet ofansif orta saha*,
    bir adet yırtıcı forvet.

    bu oyuncuların direk ilk onbir kalitesinde olması elzem olmakla birlikte, takım içinde çoğunlukla yerli rotasyon oyuncularına ihtiyaç vardır. yerli olmasının sebebi ilk onbirdeki yerli-yabancı dengesidir. *
  • 4565
    sanılanın aksine o kadar da kötü oynamamaktadır. oyunu rakibin yarı sahasına yıktığı zaman sağdan, soldan, ortadan gelerek her yönden gol pozisyonuna girmeye çalışmaktadır. özellikle dönen topları da arkadan topladığı zaman rakibi iyice boğup çıkmasına bile izin vermeden atak üstüne atak tazelemektedir.

    tek sorunu bu üstün oyunu daha uzun zamana yaymalı ve mümkünse biraz daha hızlı oynamalıdır. tempo ne zaman yükselse bizim takım da o derece fazla baskı kuruyor rakibe. rakip ise ayak uyduramadığından ortasahayı bile geçemiyor.

    en önemli ayrıntı ise çift forvet oynadığımız için topu çok daha rahat bir şekilde ileri uçta tutabiliyoruz. hem kanatlar daha rahatlıyor ve düzgün işler yapıyor top orda kaldığı için, hem de forvet oyuncularımız defans arkasına koşular yaparak pozisyon kovalıyor.

    çift forvette ısrar etmeli fatih hoca, elmander ve baros ayrı ayrı tek forvet oynadıklarında, çok fazla etkili olamıyorlar.
  • 4566
    vuran, kıran, parçalayan takımdır. kötü oynuyoruz kabul, ulan ne zaman iyi oynadık ki? iyi oynadık kazanamadık çoğu kez. boşver sivri olsunlar, ruhsuz ruhsuz dolaşmasınlar. kart görsünler, yuh çeksinler üstlerine, sevilmesinler. bütün türkiye'nin nefreti olsunlar. kötü oynasınlar, kötü niyetli oynasınlar. hiç zararı yok. "kulübümüz lekeleniyor o zaman" kime göre neye göre? kimin sikinde? engin baytar'ın -haklı olan- tepkisiyle mi lekelenecek sarı kırmızı? sike sike alsınlar şampiyonluğu. hiç zararı yok. sevdamızın arkasındayız!

    yıllardır hep "ah be!" dedik. hep içimiz gitti, ruhsuzluktan yakındık. fatih terim, takıma bu kimliği kazandıran isimdir. hocamızın kişiliğinde vardır tuttuğunu koparmak. bırak itiraz etsinler, arkasında duralım. bırakın hata yapsınlar*, sırtını sıvazlayalım. tansiyon yüksek olsun, fatih hoca iyi yönetir. bırakın mücadele koysunlar, alkışlayalım. çıkıpta ben bugün galatasaray'ı eleştirmem, eleştiremem. bu ülke çirkefliğin ne demek olduğunu* çok iyi öğrendi zaten. bırakın kükresinler...
  • 4567
    kendi yarı alanında pas yapma manyağı, maçtan sonra istatistiklere bakıp oo %60 pas yapmışız, gayet iyi falan mı diyorlar anlamıyorum, kendi yarı alanında bu kadar pas yapmanın mantığı nedir arkadaş. anlamsız, işlevsiz pas manyağı olduk, her maçımız sıkıcı. çek defansif orta sahanı rakip yarı alanın ortasına, yık tüm takımı, pas yapabiliyorsan git rakip takımın yarı alanında yap.

    kötü ve sıkıcı futbol oynamakta şimdiye kadar.
  • 4568
    takımın arka kısmının iskeleti oturmuştur. devre arasında sağlam kanat oyuncuları alınırsa ekstradan da 10 numara ve forvet alınırsa uçar bu takım. şimdilik muslera, eboue, semih, ujfalusi, hakan, selçuk, melo iskeleti oluştu. elmander ve baros da her türlü oynar ileride. engin de kafa atmayı bırakırsa onu da bankoya yazabiliriz. kanatlara podolski-keita gelse efsane olur.
  • 4571
    son yıllarda en çok baskılı futbolu ve taraftarına rahat rahat maç izlemeyi haram etmiştir.
    takımda liderliği olan, dinamo gibi, takımın beyni diyebileceğimiz bir oyuncunun eksikliği çok belli oluyor.
    maçın seyri aleyhimize olduğu durumlarda arkadaşlarına çeki düzen verecek bir lider oyuncu lazım bu takıma.
    daha basit bir yorumla rakip ceza sahası içinde uyanık, kurnaz, takipçi ve özellikle de dönen topları tamamlayıp goller atabilecek oyuncu eksikliği çekiyoruz.
  • 4574
    iyice atarlı giderli takım olmuştur. takım 12 maçta toplam 5 kırmızı kart görmüştür ve bunların hepsi direk kırmızı karttır. bir oyuncumuz hiç kart görmeyerek 1 maç ceza almıştır. yanlış anlaşılmasın bunları eleştirmek için söylemiyorum. ne zamandır böyle atarlı giderli bir takımımız olsun istiyordum. ama fazlası da zarar verir dozunu ayarlamak lazımdır.
  • 4575
    kötü oyun oynadığı söyleyenlere inanmamak gerekir ;

    takım savunmasını çok iyi derecede yapıyor.

    pas akışı maç içerisinde gayet iyi.

    çok pozisyona giremese bile 2-3 tane gol pozisyonu yakalayabiliyor.

    böyle bir dönemden geçerken semih kaya gibi bir isimde ilk 11e kazandırılmış.

    iki sorunumuz var tempo ve yaratıcı oyuncu eksikliği zaten bu ikisi olmadığı sürece her takım dışardan izleyene kötü oynuyor görünür çünkü maçları zevk vermez.bu 2si* skibbe döneminde vardı iyi mi oynuyorduk ligde ? evet diyenleriniz oldu ama iyi oynamıyorduk yalnızca zevk veriyorduk.(u: uefada savunmayıda çok iyi yapıyorduk.yapamadığımız bordeaux ve hamburg maçlarını hatırlayın.)ben fatih terimin bu takımını tercih ederim.zevk almak için futboldan başka şeyler var zaten anlayana.

    bu şekilde oynayıp üzerine tempo yapıp birde iyi bir ofansif orta saha alırsak 4-5 sezon kimse önümüzde duramaz orası ayrı ama çocuk bir gecede yapılıyosa da 9 ay 10 gün sonra çıkıyor biraz sabretmek lazım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın