• 1985
    1 periyotta real madrid'e deplasmanda tam 32 sayı atabilen takım, bundan daha da önemlisi bunu maçın 4.periyodunda yapmış olan aslan yürekli takımımızdır. diğer dikkat çeken noktalar ise real madrid'in bu sezon kendi sahasında 2.kez 80 sayı ve üzerinde yemiş olması, bizden önce 80 sayıyı geçebilen tek takım ise barcelona; euroleague'de ise ilk kez 80 sayı ve üzerinde yemişler. savunmada pota altında biraz sertlik gösterebilseydik ki bonsu ya da furkan olsaydı slaughter istediği gibi cirit atamazdı pota altında, rakibe bu sezonki ilk mağlubiyetini tattırabilirdik.
  • 1987
    aslanlarım.

    iddaa da dun oynanan maçta * 1/1 oynayanlar kurban olsun sana, kendi takımının macında "sikmeseler bari" swf si verenler kurban olsun sana, sendeki asaletin farkına varamayıp sen bitti demeden bitmeyeceğini bilmeyenler kurban olsun sana, "son topa kadar" mottomuzu bilmeden mac sonu 25-30 fark bekleyenler kurban olsun sana.

    10 ocak 2014 real madrid galatasaray basketbol maçının son çeyreğindeki cabanızdan ötürü hepinize tek tek teşekkür ediyorum. laf olsun diye değil, gerçekten sizlerle gurur duyuyorum!
  • 1988
    galatasaray ruhu'nu en iyi şekilde temsil eden takımımız. gerçekten yaptıkları iş çok büyük sözlük. hangi takımla karşılaşırsa karşılaşsın rakibin kim olduğuna bakmıyorum ben. benim için o kadar sakatlıktan sonra hele son maç olan 10 ocak 2014 real madrid galatasaray basketbol maçı'nda 5 numara eksiğiyle bu turnuvanın favori takımlarından birinde deplasmanda oynadıkları başa baş oyundan dolayı kutluyorum ben takımımızı. sezon başından beri o kadar sakatlığa rağmen her maç elinden geleni yaptıkları için benim gönlümü birçok kez fethettiler. bu sene nasıl işler yaparız ligde ve eurolegue'de bilmiyorum ama seneye ergin ataman ile yola devam edip sağlam bir kadro kurar ve sakatlık yaşamazsak seneye çok büyük işler başarıcağız .

    not: bu sene nasıl işler yaparız ligde ve eurolegue'de bilmiyorum cümlesinden kastım umutsuz olduğum için değildir. sadece bu kadar sakatlık ve şanssızlık olduğu için kestiremiyorum. onlara inancım sonsuz.
  • 1989
    en güzel duyguların baş mimarıdır.bu kadar zor şartlara rağmen kimsenin inanmadığı acaba kaç sayı fark yeriz diye tartışmalara girildiği (bkz: 10 ocak 2014 real madrid galatasaray basketbol maç)'ında aslanlar gibi oynamışlardır.başta ergin hocamız olmak üzere tüm takımı kutlamak, tebrik etmek gerekir.uzun oyuncularımızın yokluğunda madrid deplasmanında maçın son dakikalarına kadar başabaş mücadele edebilmek, ''acaba?'' dedirtebilmek bile gerçekten bir başarıdır. inanıyorum ki furkan aldemir oynayabilseydi pota altımızda biraz daha direnç gösterebilseydik şu an buralar entry dolmuştu.yine de birkaç yıldır çok büyük işler başarıyorlar ve istanbuldaki taraftarlarımız her maç onların yanında olarak bu emeklerinin karşılığını vermeleri gerekir.
  • 1991
    euroleague top 16 gruplarında işini mucizelere bırakmış takımdır. bu savunma seviyesiyle daha yukarı çıkmamız imkansız gibi. ipekçi'de iki maç oynadık şimdiye kadar. ikisini de maç boyunca önde götürüp son 1-2 dakikada kaybettik. bunun tesadüf olduğunu düşünmüyorum. rakipler son dakikalara kadar oyunun içinde kalıp asıl darbeyi son anlarda vuruyorlar. maç boyunca 7-8 sayılık farklar yakalıyoruz ancak rakiplerin bu farkı kapatması maksimum 2 dakikasını alıyor. savunmada kemerleri sıkamıyoruz, güçlü bir rakip istediği zaman sayı atabiliyor bize. kısacası en büyük problemi savunma olan takım.
  • 1992
    bazı düşüncelerin aksine sorunu savunma değil de hücum olan takım. tamam "hücum maç, savunma şampiyonluk kazandırır" mottosuna kısmen ben de katılıyorum ama asıl bu ikisini dengeli yapmak önemli basketbolda. yani her maç 60 yiyip 58 atarsanız yaptığınız savunmanın hiçbir önemi kalmaz. euroleague 2013-2014 sezonu'nda takımımızın sorunu kesinlikle hücumdur. bunu istatistiklerle kanıtlamaya çalışacağım.

    normal sezon istatistiklerine bakarak yaptığımız 10 maçta ki istatistiklerimize bakalım. unutmayın ilk tur maçları göz önüne alınmıştır ki daha kolay takımlarla oynadığımız düşünülürse durumun ne kadar vahim olduğu ortadadır.

    1 - sayı ortalamamız 70. bu konuda 24 takım arasında 20.sıradayız. elenen kızılyıldız'ın 80,4 - brose'nin 75,6 - budivelnik'in 73,7 - stelmet gora'nın 70,7 ve strasbourg'un 70,5 sayı ortalamaları var.

    2 - asist ortalamamız 14,7. sıralamada 20.sıradayız. niye düşük bu ortalama sahi bu kadar ? çünkü takım hücumda üretken değil. statik hücumlar yapıyoruz. pick & roll, pick & pup, perdeden çıkan şutör oyunu gibi setler o kadar az ki hücumumuzda. ha şu söylediğim son hücum setini domercant'la oynamaya çalışyoruz ama adamın ayakları o kadar yavaş ki savunmacısı hemen yetişiyor. doğal olarak asist sayısı da düşük kalıyor tabi. el üstünden üçlük ve bireysel performanslara bağımlı kalıyoruz.

    3 - 2 sayılık yüzdemiz sadece % 46,2. 24 takım arasından 21.sıradayız. niye ? çünkü hiç pota altından oynamıyoruz. pota altından oynayacaksın ki yüzden arttsın. sırtı dönük oynayacak uzunumuz yok.* millet dunston'la, sofo'yla, tomiç'le, kaun'la smaçları bam bam basıyor.

    4 - şimdi daha da vahim bir istatistiğe gelelim. 3 sayılık yüzdemiz sadece % 27,9. 24 takım arasından kaçıncı olduğumuzu söylememe gerek var mı ? hadi söyleyeyim. 24.sıradayız.

    5 - şimdi de son istatistiğimize gelelim. true shooting yüzdesi. özellikle nba'de çok yararlanılan bir istatistik. kabaca ; takımın denediği atış sayısı, toplam attığı sayı ve denenen serbest atış sayısı üçgeninde bir formülle hesaplanan ve takımın hücum verimliliğini gösteren bir istatistik diye anlatılabilir. maalesef söylemeliyim ki bu istatistikte de sadece % 43 ile 24 takım arasından 23.sıradayız. :(

    istatistiklerin basketbolda çok şey anlattığını düşünürek esas sorunu açıklamaya çalıştım takımımızda. kimse bana olin edirne'ye 100 sayı attık ama diye gelmesin kalbini kırarım. şimdi sen dün akşam direk rakibin kuban'a hem de kendi sahanda 63 sayı yiyip yeniliyorsan suçu savunmada aramak abesle iştigaldir.
  • 1993
    problem biraz da antremanda yapilanlardan kaynaklaniyor sanirim. su an eurolig denilen turnuvada oz kaynaklarindan en az yararlanan takim biziz. zira cok fazla sakat oyuncuya sahibiz. an itibariyle sakat oyunculardan guzel bir bes cikar ve bu bes bu geceyi galibiyetle kapayabilirdi.

    rotasyonun rotasinin cizen adam ersin'in yoklugu pota altini cok fazla etkiliyor. buna bonsu ve furkan'in sakatliklari da etkilenince. bazen neredeyse uzunsuz cikiyoruz maclara.jawai'yi biliyorsunuz zaten.

    erceg ve macvan ise isimlerine yakismayan derecede basketbol oynuyorlar. macvan'i da sakatliklar etkilemedi desek yalan olur.

    3 numarali bolgede manuchar 3 ay yok ve yoklugu yaraliyor takimi. disaridan sokmaya agirlik veren bir takim oldugumuz icin, markopasa ihtiyac hakinde cami kirabiliyordu. cenk yine sakatliktan cikti. toparlamaya calisiyor.
    domercant gecirdigi iki sakatlik ile bence artik uzulerek soyluyorum ki bitmis oyuncudur.

    gordon da benim neyim eksik bunlar hep sakat dercesine, o da sakatlar listesine adini yazdirdi. yoklugu arroyo'yu cok yoruyor. vardir bazi maclari topla potaya ucarak gittigi ve hucuma cesitlilik kazandirdigi.

    simdi bu sakatliklari neden anlattim konusuna donersek. ergin hoca ne eder ne yedirir bu koclara bilemem ama bu kadar sakatlik kesinlikle bir tesaduf degil. gecen sene de ayni sorunu yasamistik. besiktasin basindayken bizi abdi ipekci'de kadro kuracak adam bulamayip 10 tamamlamak icin kartal ozmizrak'in cagrildigi maci da hatirliyorum. besiktas zamani da cok farkli degildi durum. bu sakatliklar takimin ritm yakalamasinin. onune geciyor, ki ergin hoca'nin takimlari ruzgar takimlardir. ruzgar arkalarindan eserse butun problemleri ortadan kaldirir. gecen sene ki yenilmezlik serisi bunun en buyul kaniti. bence takim sanki daha hala sezon basi hazirlik maclari havasinda. ritm oturmamis. o yuzden antremanlar onemli, cunku butun sakatliklar antremanlarda oldu. yineliyorum ve bitiyorum; bu bir tesaduf degil.
  • 1995
    yazdığım entry aslında bir başka entry'e cevap niteliği taşıyor sizin de okuyabileceğiniz gibi ancak entry numarası vermediğim için şimdi bunu bertaraf etmiş olacağım.

    "öyle ki bahsedilen şeylerin alakasızlığı ve parkeye yansımasını geçtim kuban maçına kadar takımda ne tür bir sorun görmüşte bunları yazmış merak ettim. takımın sorunları var ancak sorunların hiçbirisi bahsettiği şeylerle irintili değil.

    1) sayı ortalamasında 20'ymişiz. birincisi bu istatistik kaç sayı attığına bakılarak yorumlanacak bir istatistik değil. maç içinde kaç top kullandığınla alakalı bir durum bu. eğer sen düşük tempo sete set hücum tercih ediyorsan takımını ona göre kuruyorsan maç başı 65 top kullanıyorsan 70 sayı gayet yeterli olabilir sana. bahsettiği takımların yada karşılaştırdığı takımların kaç top kullandığına bakmadan bu istatistiği yorumlamak facia. bahsi geçen takımlardan kızılyıldız ve kiev maç başına 74 küsür top kullanıyor. galatasaray ise 67 civarı.

    2) asist rakamlarını değerlendirme içine alırken takımın mevcut sistemini göz önüne almazsanız yine yanılgıya düşersiniz. galatasaray nasıl bir takım, neyi yaparsa iyi sonuç alır? sene başında takımı arroyo'nun direksiyonuna emanet ettiğiniz ve dönem içinde ona yardımcı olacak 2 oyuncunuzu ( jamont - marko ) kaybettiğiniz bir ortamda 14.7 rakamını tartışmayı mantıklı bulmam. bir de üstüne maç başı top kaybı sayısının 10 olması ve bu konuda el'in en iyilerinden biri konumunda olmamız bu konudaki dengeyi göstermesi açısından mühim. gelelim set offence'deki sıkıntı var söylemine.

    bu da gelişi güzel bir söylemden öteye gitmiyor. çünkü takımın kuban maçına kadar özellikle jamont sakatladıktan ve bonsu geldikten sonra set offence'de yaşadığı gelişim muazzam. takım geçen sene ve bu sene başı pick oyunlarını oynayamazken şu 2 aylık sürede muntazam bir 2,5 kişilik pick and roll takımına evrildik. her hücumda gerek tepe p&r'leri olsun gerekse de hem 4 hem 5 numaradan oynanan pick and pop'lar olsun şuan için bizim en tehlikeli silahlarımız. tepe pick and roll'leri ise sadece uzunu devirmeye yaramaz. kısa oyuncunun kendi yaratacağı şut ve yardım gelen tarafa yapılacak paslarla daha boş şut imkanı sağlar. şu takıma set offence'de yetersiz demek abesle iştigal. ( takımın sorunları konusunda set offence'e ayrı bir parantez açacağım )

    3) 2 sayılık yüzdemi düşük. neden? sırtı dönük oynayacak uzunumuz yok. misal? kaun, dunston. teşekkürler.

    4) 3 sayı yüzdemiz düşük. evet düşük ancak 27,9 rakamı doğru değil. doğrusu 31.6 olacak. top16'daki 3 maçta ise 40.7.

    5) nba istatikleri sizin olsun.

    istatistik basketbol için çok önemlidir ancak istatistikleri takım yapısı ve sistem üzerinden sorgularsan doğruyu bulursun.
    - galatasaray'ın fazla dış şut kullanması rakip savunmaların bizi ittiği bir şey midir yoksa bizim istediğimiz mi? ya yoksa bizim hücumumuzu çeşitlendirememizin bir sebebi mi?
    - takımın hücumdaki tıkanmalarını ise set offence'deki yetersiz taktiksel anlayışımızla değil durağan oyun yapımız ve arroyo bağımlılığımız yani yaratıcı oyuncu sıkıntımızla açıklayabiliriz.
    - jawai'ye göre planlanan kadronun daha sonra jamont-marko-dudley eksilmeleriyle mevcut durumunu iyi analiz etmeliyiz. içeriden oynamıyoruz sığlıktan öte bir yere gitmez. post-up oynayacak bir uzunumuz vardı sakatlandı, sezon ortası öyle bir post oyuncusu bulamayacağın için en kolay ve en çabuk yolu seçip arroyo'nun besleyebileceği bir uzuna gittin. olay bu kadar basit.

    ve son olarak bu entry'de bahsi geçen olaylar bizim 13 maçlık euroleague performansımızı konu alıyor ve başarısız damgası vuruyor sanıyorum. bunu hangi ölçütlerle sunmuş orasını bir türlü anlamadım. neye göre başarısızız? kuban maçına kadar neyi yanlış yapmışız bir de onu anlatsın da dinleyelim. kuban maçını ayrıca konuşuruz."
  • 1996
    bu takım ersin'in ve marko'nun dönüşüyle birlikte yine bu ligin en büyük favorisi konumuna gelecektir ki karşı tarafın şişirme takımını görüyoruz. adamları öyle bir şişirdiler ki bir ara nba şampiyonluğunu oynar bu takım diyecek kıvama gelmişlerdi. inşallah bu rüyaları devam eder de gerekli yerlere takviye yapmazlar. çünkü bir pota altı ve oyun kurucuyla dengeler değişebilir.

    peki neden euroleague seviyesinde bu kadar kötü sonuçlar alıyoruz daha doğrusu neden 35 dakikayı başabaş veya önde götürdüğümüz maçları son dakikalarda kaybediyoruz, aslında birçok neden var;

    - çok bariz bir şekilde arroyo'ya bağımlıyız, arroyo bu karakterde oyuncu aslında oyunda olduğu süre boyunca oyunu kendisi yönetiyor. bu maccabi'de oynarken de böyleydi hatta miami'de oynarken bile topla oynamayı çok seviyordu. eğer kendsinden en verimli şekilde faydalanırsak avrupa'da her takımı yeneriz, ama şu an için onu yedekleyebilecek oyuncumuz yok maalesef, gordon oynarken arroyo az da olsa dinlenebiliyordu. şimdi 40 dakikaya yakın oynuyor, bu da son çeyreklerde oyundan düşmesine neden oluyor. eğer hackett'ı alabilseydik hem arroyo'yu rahatlatırdık hem de gordon'un üzerinden oynadığımız penetre oyunlarını oynayabilirdik

    -birebir oynayan oyuncumuz yok denecek kadar az. belki biraz hairston ersin'in takımımıza verdiği en önemli katkı oyun sıkıştığında kendisinin mükemmel oynadığı sırtı dönük oyunlar üzerinden oyunu açabiliyorduk. hatta jawai'nin alınmasının nedeni de kendisini pota altında sırtı dönük oyunda kullanmaktı. şu an için takımımızda maalesef sırtı dönük oynayabilen oyuncu yok, bu da bizi arroyo'ya daha bağımlı hale getiriyor, oyun sıkıştığında topu içeri indiremediğimiz için ya top kaybı yapıyoruz ya da uzaydan üçlük kullanıyoruz.

    - takım savunmamız geçen seneye göre çok düştü, bundaki temel etkenlerden biri n'dong'un yokluğu kesinlikle. içeride onun caydırıcılığını çok arıyoruz. kısa oyuncular içeri penetre ettiğinde duracağı yeri çok iyi biliyordu n'dong, bu sene kısalar elini kolunu sallaya sallaya potaya gidiyorlar.

    daha bir çok neden var bu seneki formsuzluğumuzda. kadromuz geçen seneden daha iyi isimlerden oluşsa da, bu sene daha savruk oynuyoruz geçen seneye göre. ergin hoca'ya ve takıma güvenim sonsuz haftaya münih'i deplasmanda yenerek inşallah tekrar f8 için iddalı konuma geleceğiz.
  • 1999
    23 ocak 2014 bayern munich galatasaray maçı için takımın ortaya koyduğu karakter beni gayet mutlu etti. yalnız, çok fazla sakatlık ve şanssızlık yaşadık, bu durum da şansımızı düşürüyor ister istemez. gruptaki 3. maç olan l. kuban maçında son saniye daha akıllıca bir set oynansaydı 4'te 2 olacaktık. netice itibarıyla gurur duyulacak bir takımımız var genel olarak ettikleri mücadele ile. teşekkürler hepsine.
App Store'dan indirin Google Play'den alın