• 6701
    ılk girdimin bu başlığa ait olmasını istediğim için buraya giriyorum. benim açımdan tanımı kısaca, hayat. günümü, haftami galatasaray'a göre planlıyorum. cuma maçlarını sevmiyorum zira kötü bir sonuç alınca hafta sonum zehir oluyor. bunun sağlıksız olduğunu bilmeme rağmen vaz geçemiyorum. babama en çok kızdığım konu hep bu olmuştur. nasıl bir galatasaray sevgisi aşıladıysa çıkmıyor. şimdi bir oğlum var ve evet o da galatasaray'lı oldu lakin kesinlikle zorlama, kıyafetlere boğma vs yapmıyorum ki benim gibi hayatının merkezine koymasın.
  • 6703
    2005lerden beri çok yakından takip ettiğim, dergisine abone olduğum, çok zor günlerine tanık olduğum galatasarayımızın sürekli kaos ortamında olması çok büyük bir sorun. ilerlemeye mani bir durum olan bu daimi gerginlik, başarılarımızın sürekliliğine de engel oluyor. birkaç yıllık başarının ardından büyük bir kavga hatta "çatışma" ortamı yaratılıyor. mesela kim başkan olacak, fatih terim ne yapacak, futbolcularla yönetim arasında sorun mu var vb. dahası kendimi bildim bileli 3-4 yılda bir hoca-yönetim-genel kurul birbiriyle ağır kavgalı hale geliyor. avrupa'da takımlar gelecek yıl kadro planlaması, alt yapı seçmeleri, gelir-gider dengesi, kısa ve uzun süreli planlar, scout işleri, antrenman tesislerinin modernleştirilmesi, dünyadaki ekonomik gelişmelere adapte olmak gibi pek çok konuyla ilgilenip, geleceği şekillendiren kararlarını çoktan vermişken biz hala kavga etmekle meşgulüz. artık bunlara harcanacak zamanımız yok fakat fatih hocanın böyle bir ortamı yine yaratacağından eminim. ne yazık artık fatih hocayla yürümüyor, geçmişte yaşamanın anlamk yok evet başarılarımızın çoğunda imzası var ama galatasaray demek fatih terim demek değil. gerekirse adını bilmediğimiz genç hocalarla çalışalım, artık dünya değişiyor, fatih hocanın en büyük meziyeti sayılan takımı ateşlemek için bile motivasyon koçları çalıştırılıyor pek çok kulüpte. artık sen ben bizim oğlan faslına son verip yeniliğe ayak uydurmak zorundayız diye düşünüyorum.
  • 6706
    mayıs ayına girmemize rağmen başarılardan uzak olan camia. futbol ve amatör branşların hiç birinde tepeye adaylık koyabilecek seviyede değiliz. çok uzun süredir futbol dışında farklı bir branşta tepeye oynayamıyoruz. yeni gelen yönetimin bu konuya kesinlikle önem vermesi gerekiyor. erkek basketbolda küme düşmeyi son anda kurtardığımız da unutulmamalı. olası bir senaryoda fenerbahçe erkek basketbol takımı, galatasaray erkek basketbol takımını küme düşürebilirdi. beşiktaş futbol takımının da büyük bir ihtimalle galatasaray futbol takımının sahasında şampiyon olma ihtimali var. korkunç bir 2020-21 sezonu yaşıyoruz. koskoca camianın yüzünü futbolda alınan kadıköy galibiyetleri güldürmemeli, güldürmüyor da ki zaten içimde büyük bir huzursuzluk var.

    bu kaosun sorumlusu yönetim umuyorum ki görevlerinin son ayı içerisindeler. her branşta başarıdan bu kadar uzaklaşmak farkı bir başarı, tebrik ediyorum kendilerini. branşlar özelinde de gerekli aksiyonlar bir an evvel alınmalı, yeni kanla yola devam etmeliyiz. tabi ki spor kulüplerinin özellikle bir numaralı alanı futbol. 2 senedir de büyük başarısızlık yaşıyoruz. başarılar nasıl bahanelerle gelmiyorsa başarısızlıklarda bahanelerle gelmiyor. hatayı tespit edip bir an evvel yukarıda da belirttiğim gibi aksiyon alınmalı. yeni bir yönetime ve başarıya aç, pragmatist bir hocaya ve yapıya ihtiyacımız var. bunu yaparken de galatasaray'ın yaşayan efsanesi fatih terim'in küstürülmemesi gerekiyor. yeni gelecek yönetimin hocayla sağlıklı iletişim kurması gerekiyor. hocayla kırgın olarak değil, onore ederek yollarımızı ayırmalıyız. kulübeden çıkan efsanemizde kendi de belirttiği üzere üçgeni içerisinde galatasaray'a desteğini vermelidir, o kadar hırslı ve taraftar olan birisinin emekli olmaması gerekiyor. hocanın galatasaray'a katacak şeyleri elbet olacaktır.

    yine baharlar gelecek, yine mayıs aylarında başarıdan başarıya koşacağız ancak bireyler kendi şirketlerinde nasıl kararlar alıyorlarsa aynı ciddiyeti ve hassasiyeti galatasaray'a da göstermeli ve önceliği galatasaray'ın başarısına vermelidir.
  • 6707
    hayatın anlamıdır, mantığımdır, mirastır, ekoldür, okuldur, herşeydir galatasaray. mecidiyeköydür, caddedir, boğazdır, anadoludur, gecekondu da yaşayan çocuğun hayalidir, yüz akıdır, gururdur. üzüldüğümüzde daha da bağlandığımız sevdamızdır. gece stadyum ışığında daha bir parlayan sarıdır kırmızıdır. herşeyimizdir, ona göre yaşar ona göre yürürüz. yağmurdur, kardır, güneştir, nevizadedir, beyoğludur, aşktır galatasaray, tam anlamıyla bir aşk, tarifi olmayan... bir kulüpten ötedir, bayrak yarışıdır, öyle alelade bir kale de değildir, gerçekten kaledir, fikrin, vicdanın, doğrunun, eğitimin, aydınlanmanın, kültürün beşiğidir.
  • 6710
    bu toprakların aydınlık yüzüdür ama küçük bir zümrenin elinde oldugu müddetce hep kısır tartışmalara ve koltuk çekişmelerine maruz kalacak olan spor kulübü. bu kısır döngüden kurtulmasının tek yolu kulübü taraftara açmak ve akıl ve bilim ile yönetmektir. bizdensin bizden değilsin anlayışından kurtulmasının tek çözümu bu sanırım.
  • 6712
    camiam, takımım. ancak, kimler tarafından yönetilmeye çalışıldığını görünce üzülmemek ne mümkün.

    yazının yazılma gününde olanlar malum. galatasaray'ın halen koltuğunu bırakmayan başkanı sn. mustafa cengiz ve yönetiminin almış oldukları (!) karar neticesinde seçime en gidilmesi gereken zamanda seçime gidilmeyeceği (en azından şu anki statü) açıklandı.

    kararın hukuki uygulaması, dernekler kanunu, tüzük vs. bu konuya girecek değilim, çok da bilgim yok açıkası. ama fikrine değer verdiğim renktaşlarım ve hukuk fakültesi mezunu arkadaşlarım da, bu iptalin hukuki açıdan geçersiz olduğunu, bu kararın iptalinin sadece içişleri bakanlığına ait olduğunu belirtiyorlar. ki böyle bir karar olsa, zaten belhanda'ya yaptıkları mobbingin alenen belgesini koyan bir camia için bu hiç de zor olmaz.
    şimdiden kusura bakmayın, uzatacağım, zira bu kadar canımı acıtan bir durumla uzun zamandır karşılaşmamıştım
    yönetimimizin yazısında dikkatimi çeken bir kaç ifade var, tabii ki özetleyeceğim.

    * pandemi nedeniyle, imza toplanamaması vs olabilir, bu nedenle bu durum ertelemeye neden olmalıdır.
    (nickimin kypbnlk olduğu kadar eminim ki, koltukta oturan başkan 100 imzayı bulamadı)
    *mayıs ayında son iki haftasonu yapılacaktır vs, mayıs ayında işin ne olacağını bilmiyoruz
    (burada şöyle bir durum var, siz madem tüzüğü delmek istemiyorsunuz, şimdi ister istemez tüzük deliniyor. mayıs'ın son iki haftası yerine nisanın ilk iki haftasında da bu iş yapılabilirmiş, ama koltukta oturan başkan ve yönetim kurulu (kurul dediğime bakmayın, üç bilemediniz dört kişi (başkan sn. cengiz, başkan yrdm. sn albayrak ve günay ve finans konularında görüşlerini beyan eden sn. kancal var, youtube hesabımıza göre). buna ek olarak, madem bu iş mayısta yapılamıyor, o zaman pandemi kurulundan siz de bu işin tevfik fikrette değil, stadda yapılabilirliğie dair onay alabilirsiniz. özal usülü, anayasayı bir kere delmekten bir şey olmayacak *.
    * bu tarihte yaparsak temsil oranı daha az olur, daha demokratik olsun.
    (yönetimin mayısın ikinci haftasından sonra koltukta durduğu her dakika, demokratik bir sürecin işareti değildir, kimse kusura bakmasın)

    ancak, ben olaya daha farklı bir açıdan bakmak istiyorum. eşim, bulunduğumuz ilçenin hıfzısıhha kurulunun bir yedek üyesi, ana üyenin katılmadığı toplantılara imza yetkisi alarak katılabiliyor. 15 aydır hayatımızı zindan eden ve maalesef bir çok kayıp verdiğimiz bu süreçte, kuruluşu aslında çok eski olan bu kurullar il ve ilçe özellerinde önemli bir yer edindiler. özellikle bu tip toplantılarda, yapılan ve yapılması gereken iş çok basit. özetle, biz şu tarihler arasında tüzüğümüz gereği bu toplantıyı yapmamız gerekiyor. pandemi nedeniyle bu süreç için sizden bu işin bizim de tüzüğümüze uygun biçimde nasıl yapılabileceği konusunda sizden bilgi almak istiyoruz tarzı bir yazı sonucu, kurullar belirli standartlar ile bu işleme izin veriyorlar.

    son olarak, yönetim kurulundaki 4 üyenin dışında halen istifa etmeyen değerli üyeler; güzel bir iş yapın, biz de sizi güzel hatırlayalım.
  • 6714
    clubhouse'da galatasaray odalarını takip ettiğim süreçte anladığım şu ki gönül verdiğimiz bu güzel kulüp egoların kurbanı olmuş. koca koca (!) hukukçular hala seçim yapılır yapılmaz yapılırsa şöyle olur yapılmazsa böyle olur diye tartışıp duruyorlar. herkes benim dediğim doğru ancak benim dediğim şekide olur kavgasındalar. yaralı yerde yatıyor, biri diyor ambulans çağıralım, biri diyor kalp masajı yapalım, biri diyor suni teneffüs yapalım. ulan kulüp elden gidiyor neyin kavgasındasınız????
  • 6715
    galatasaray'ın şu anda yüzlerce milyon dolar borcu var, keza ülkemizde üç büyükler olarak bilinen kulüplerin de öyle. toplam borçları milyar doların üzerinde. yurt dışında sadece yerel ligdeki başarılar ele alınarak bakılırsa resmen fecaat. ülkemizdeki derneklerin hukuki yapısı sayesinde genel kurullarda yapılan aklamalar neticesinde oluşan borç kulüplerin hanesine yazılır ve bu borç büyür de büyür.

    bundan kurtulmanın şimdi ya da gelecekte öz kaynakları tüketmeden tek bir çözümü var, kontröllü bir şekilde küçükmek. bundan başka hiçbir ilaç mevcut yarayı iyiletirmez, sadece acıyı geçici dindirir. ütopik bir yol daha var ama bizde olmamı mümkün değil. trabzonspor'un elde ettiği gibi 100 milyon dolar seviyesinde 4-5 futbolcudan oluşan kuşak yakalamak ve bunu birkaç yıl sürdürebilmek ki dediğim gibi bizde mümkün değil.

    zamanında galatasaray'ın ayağına küçülme şansı biraz da mecbur olarak gelmişti. o zaman için bulunabilecek olan en iyi hoca olan mircea lucescu sayesinde bir daha hiç yaşayamayacağımız bir şekilde o zaman ki olan sistemde şampiyonlar ligi ikinci turunda deplasmanda 3 maçı da kaybetmemiş neredeyse toplama bir takımla şampiyon olmuştuk. eğer lucescu kalsaydı eminim her şey çok farklı olurdu, nasip değilmiş. çok sevsem de rahmetli özhan canaydın'ın bize karşı en büyük kabahati budur.

    küçülmeye dönecek olursak şu an için bir futbolcuya 2 milyon eurodan fazla verebilecek bir finansal durumumuz olduğunu düşünmüyorum kaldı ki bu para bile bana uçuk geliyor.

    eğer bu iş olmazsa elimizde avucumuzda ne varsa gidecek gibime geliyor, ürperiyorum.
  • 6716
    türkiye futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük kulübüdür. canımızdır, cananımızdır.

    öyle bişeydir ki bu büyüklük iki hafta öncesine kadar ezeli rakiplerinden puan farkıyla ki lider olanından 6 puan geride esamesi okunmazken son haftaya girilirken bir anda en kuvvetli şampiyon adayı oluverir.

    iki hafta önce medyada ağzını gere gere beşiktaş şampi... diyen tiplere averaj hesabı yaptırıp matematiğini geliştirir.

    ipler hala önündeki rakibinin elindeyken bile o rakibin elinin ayağının titrediğini, gözlerinin korkuyla baktığını izletir cümle aleme. rakip teknik direktör korkusundan haftaya şampiyon olacağız diyemez.

    öyle bir büyüklüktür ki bir kısım taraftarı bile ümidi kesmişken tekrardan yüzleri güldürür ve iyiki galatasaraylıyım dedirtir.
  • 6719
    akşamdan beri hala gözlerim doluyor. çok mutluyum. ne olursa olsun herkese patronu gösterdiğin için teşekkür ederim galatasaray. beşiktaş ve fenerbahçe maçlar başladığı andan itibaren öyle telaşlılardı ki bunu sebebi sensin işte. 15 mayıs 2021 cumartesi günü ne olur bilmiyorum ancak son düzlükte elinden geleni yaptığına eminim. başka kimse bunu yapamazdı. bir denizin ortasında kaldık be mucize bekledik. kıyıya kadar geldin, artık gerisi nasip. dualarımız seninle olacak.
  • 6720
    bu entry yazılmadan bir önceki gece, 11 mayıs 2021 tarihinde oynanan maçlar neticesinde bizleri çok farklı duygulara sürükleyen cânım takımım. bu hisleri nasıl derlesem toparlasam diye düşünüyorum. aklıma gelenler usta bir şairin dizelerinden süzülüp geliyor zihnime hep.

    öncesinde sana olan sevdamın baştan beri uyandırdığı duygular. yensen, yenilsen ne, senden kaçmak ne mümkün. bir mapushanedeki mahkum gibi esirinim senin.

    “hırsla çakarım kibriti,
    ilk nefeste yarılanır cıgaram,
    bir duman alırım, dolu,
    bir duman, kendimi öldüresiye,
    biliyorum, “sen de mi?” diyeceksin,
    ama akşam erken iniyor mahpushaneye.
    ve dışarda delikanlı bir bahar,
    seviyorum seni,
    çıldırasıya…”

    öyle kaçmak yok bu renklerden. kaçamazsın, içinde büyür de büyür. ama o kadar tatlıdır ki bu sevda, esrik olur insan. sorar da kendine neden diye? arar da arar anlamını bu hissiyatın. zihninin derinliklerinden bir cevap almak istercesine sorar.

    “haberin var mı taş duvar?
    demir kapı, kör pencere,
    yastığım, ranzam, zincirim,
    uğruna ölümlere gidip geldiğim,
    zulamdaki mahzun resim,
    haberin var mı?“

    ama sorsan da cevabı tektir. hiçbir zaman kelimelere dökemeyeceğin bir anlayıştır galatasaray. ruha hitap eden bir güzelliktir. aklında sadece kendi kalana kadar seni içine çeken bir histir.

    “genç bayraklar vardır,
    barış düşünür,
    kuyularda işçi, mavilikleri.
    ben hepsini düşünürüm,
    yirmidört saat
    ve seni düşünürüm,
    karanlık, hırslı…
    seni, cihanların aziz meyvası.
    ilan-ı aşk makamından bir mısra,
    yeşerip, kımıldar içimde,
    düşer aklıma gözlerin…”

    seninle beraber yürür, seninle beraber büyür. arkana dönüp baktığında da, yolun ilerisini tahayyül ettiğinde de o vardır.

    “bir ufka vardık ki artık
    yalnız değiliz sevgilim.
    gerçi gece uzun,
    gece karanlık
    ama bütün korkulardan uzak.
    bir sevdadır böylesine yaşamak,
    tek başına
    ölüme bir soluk kala,
    tek başına
    zindanda yatarken bile,
    asla yalnız kalmamak.”

    bazen pes etmek istersin. yeter bu kadarı, artık benden geçti dersin. ama güneş nasıl ki doğarsa her gün, bu sevda da seni terk etmez.

    “terketmedi sevdan beni,
    aç kaldım, susuz kaldım,
    hayın, karanlıktı gece,
    can garip, can suskun,
    can paramparça…
    ve ellerim, kelepçede,
    tütünsüz uykusuz kaldım,
    terketmedi sevdan beni…”

    uğradığın haksızlıklar gelir aklına. bu sevdanı herkese anlatmak gerekir. herkes bilsin duysun istersin. elinden alınamaya çalışılan güzellikleri haykırayım dersin.

    “seni, anlatabilmek seni.
    iyi çocuklara, kahramanlara.
    seni anlatabilmek seni,
    namussuza, halden bilmeze,
    kahpe yalana.”

    bu haksızlıklara karşı bile dik durmaktır galatasaray. yolundan dönmemek, emeğinin karşılığını almak için dişini tırnağına takmaktır.

    “öyle yıkma kendini,
    öyle mahzun, öyle garip…
    nerede olursan ol,
    içerde, dışarda, derste, sırada,
    yürü üstüne üstüne,
    tükür yüzüne celladın,
    fırsatçının, fesatçının, hayının…
    dayan kitap ile
    dayan iş ile.
    tırnak ile, diş ile,
    umut ile, sevda ile, düş ile
    dayan rüsva etme beni.”

    velhasılı kelam şiirdir galatasaray. ahmet arif’in şiirleri gibi güzel, onurludur. umutsuz anlardan, karanlık gecelerden çıkıp gelen aydunlıktır. 9 sene öncesi gibi.

    not: şiirlerindeki parçaları galatasaray için uyarladığım ahmet arif ustaya saygılarla.
  • 6724
    sezon sonu köklü değişikliklere gitmesini beklediğim spor kulübümüz. şampiyon olsak da aynısı düşünüyordum fakat şampiyon olamadığımız senaryoda daha da göze batmaya başladı bu durum.

    beşiktaş 2-1 kazanacak deseler maçtan önce direkt kabul ederdim. çünkü kendi sahamızda şampiyonluk baskısıyla malatyaspor'a 4-5 gol atacağımızdan emindim. hem fatih hoca kendini buldu hem de oyuncular özgüven kazandı diye düşünüyordum. fakat bırak 4-5 atmayı ilk yarı geriye bile düşmeyi başardık. yönetim, teknik ekip ve bazı futbolcularla sezon sonu yolumuzun ayrılmasının hayırlı olacağını düşünüyorum. maalesef ben olaylara öldük bittik, kanım sarı kırmızı akar diye bakıp başarısızlıkları normalleştiremiyorum. galatasaray camiasının da yıllardır bu karakteriyle başarılı olduğunu düşünüyorum.

    (bkz: 15 mayıs 2021 galatasaray yeni malatyaspor maçı)
    (bkz: 15 mayıs 2021 göztepe beşiktaş maçı)

    edit: daha işin şampiyonlar ligi ve avrupa performansı var oraları düşündükçe nefes alamıyorum. hem geçmiş hem gelecek için.
  • 6725
    temsil sorunu yaşayan, mevcut konjonktürün çakalları tarafından hakkı yenen türkiye'nin en önemli spor kulübü. biricik aşkımız.

    hocanın da dediği gibi, kolay dokunulmaması gerekirken bir avuç badem bıyıklıya yenilmiştir. bunun sebebi de fatih terim'in tercihleri kadar kendisini temsil edemeyen yönetimidir.

    fatih terim ve tercihlerine sallamak kolaydır, yöneticisi bile takımı baltalamak pahasına bunu yapıyor zaten. eğer galatasaray yönetimi tff denen siyaset güdümündeki karanlık kurumu "iyi niyetli" buluyorsa başarısızlığı da normaldir.

    acil bir şekilde haksız şekilde iptal edilen/ertelenen seçimi yapmalı, en büyük gibi temsil edilmelidir. başarısızlığının birinci sebebi hocası, bazı kehanetler değil temsil sorunudur.
App Store'dan indirin Google Play'den alın