• 6676
    kişilerden, kurumlardan, başarıdan veya başarısızlıktan bağımsız olarak kendisi hakkındaki her konuda en büyük olması gerekendir.

    galatasaray > x

    bakın galatasaray = x falan değil. galatasaray > x. bu x ne olursa, kim olursa fark etmez. matematiksel gerçek gibi, fizik kanunu gibi anlamamız lazım bunu. anlamamız, öğrenmemiz ve tüm bakış açımızı buna göre konumlandırmamız lazım.

    mussolini de dahil bu x'in içerisine, mustafa cengiz de, fatih terim de. hatta sen ve ben de. bütün başkan adayları da. ultraslan'ın kendisi ve onu oluşturan her bir taraftar da. hepimiz, her şey söz konusu galatasaray olduğunda "abi galatasaray'dan küçüktür bu" diyebilmeyi öğrenmeliyiz öncelikle.

    bunu demiyoruz biz, diyenler var ama azınlıktayız. biz "o giderse şu biter, şu gelirse bu olur, bu böyle olursa şu kesin şöyleymiş olm" kafasındayız farkında mısınız?

    şunu herkesin kafasına sokması lazım:

    galatasaray > x

    bunu algılayın, sonra savunun her savunduğunuzu.
  • 6677
    yeni, siyasetten uzak, futbolla alakalı tek derdi galatasaray olan bir taraftar grubuna ihtiyacı olan kulübümüz. bu taraftar grubu gerekirse bu sözlükten çıkmalı. ancak sadece bu sözlüğe bağlı kalmadan, halkın ve elitist kesimin içerisinden mutlaka destek görebilecek, ultraslanla uğraşmamayı bilerek oradan insan çekebilecek potansiyelde olmalı bu taraftar grubu. şiyarı, ali sami yen'in söylediği gibi türk olmayan takımları yenmek amacında olan galatasaray kulübünü kayıstsız şartsız desteklemek olmalı. gerekirse birkaç yıl gibi uzun bir zamana yayılacak bir girişime ihtiyaç var.
  • 6678
    canımızdan çok seviyoruz, aşığız bu renklere. iyi gününde de kötü gününde de hep yanındayız. modumuz alınan sonuçlara göre değişebiliyor ancak sevgimiz baki. biz ölüyoruz ama galatasaray sevgisi asla ölmüyor. her taraftarının isteği daha iyi bir galatasaray, herkes sene sonunda cemiyette rerererarara çekmek istiyor.

    güzel günler elbette gelecek. her fikir iğneleyici ve saygısız olmadığı sürece değerli.
  • 6679
    bir spor kulübünün absorbe edebileceğinden çok daha fazla klik barındıran kulübümüz.

    ultraslan, liseciler(kendi içlerinde de ayrı gruplar vardır. birlik olduklarını sanmıyorum.), birbirinden bağımsız devrik başkanlar(süren, polat, aysal, daö), tribünden uzaklaştırılmış çeşit çeşit tribün grupları, etkisiz & yetkisiz olmasına rağmen iyi niyetle kulübe sahip çıkma, koruma ve kollama maksadıyla asıl suçluyu bulmaya çalışırken faklı farklı kliklerin rüzgarına kapılan taraftarlar & sosyal medya platformları ve şu an için çok etkin olmasalar da eski kuşak lisecilerden farklı bir anlayışa sahip y kuşağı liseliler...

    birlik olalım demiyorum ama kulüp olarak kendi menfaatini, partisinin menfaatini, eşinin menfaatini, kendi grubunun menfaatini vs. galatasaray'ın menfaatine tercih edenleri tespit ve tard etmeliyiz. yoksa işimiz çok zor.
  • 6680
    yedi düvel ile savaşmakta olan spor kulübüdür. hem içeride hem de dışarıda. an itibariyle de malesef yanında olan tek kişi günahıyla sevabıyla fatih terim'dir. fatih hoca efsane olduğu için değil bu herhangi bir x kişisi de olsa aynı şey geçerli.

    üstelik bu savaş sinsi bir savaş, en zor düşman insanların iradelerini kontrol altına alabilen düşmandır, en zor savaş ise iradeleri kontrol altına alınıp bunun aslında hür iradeleri olduğuna ikna edilmiş insanların yanında olmak zorunda olduğun savaştır. hem içeriden vuruluyoruz hem dışarıdan.

    bir taraftan arsızlık seviyesini inanılmaz bir boyuta taşımış ve artık tam anlamıyla deli olarak nitelendirebileceğimiz tescilli şikeci kulüpler, bir tarafta abilerinin yönettiği tff, onun altında zamanında hakemliği beş para etmeyip rıdvam dilmen'in atadığı serdar tatlı'nın mhk'si, medyada serdar alisi, güntekin'i, demirkol'u, emenike tahir'i ve daha niceleri...

    içeride kontrolünü yitirmiş yönetimleri, ultraslan denilen kamburu, şahsi korkuları ve sorunları yüzünden şampiyonluğu satmaktan çekinmeyen yöneticileri ve de en önemlisi bütün bunları derleyip toparlayayım, dışarıya sızmasın, daha fazla rezil olmayalım diye uğraşmaktan gerçek manada psikolojisi çökmüş teknik direktör fatih terim.

    florya peyzajına bak, çalışanların maaşını hallet, futbolcuların maaşını hallet, tüm orta sahaya toplama kampı gibi adam devşir, saha zeminiyle ilgilen, florya zeminiyle ilgilen, rakip takım başkanıyla uğraş, tff ile uğraş, mhk ile uğraş, hakemleriyle uğraş, skandal cezalarla uğraş, dalga malzemesi yapmaktan kabullendiğimizi farketmediğimiz komik rezilliklerle uğraş, kendi başkanının patavatsızlıklarıyla uğraş, kendilerini galatasaray'ın sahibi sanan menfaatçi bir grupla uğraş, kiralık futbolcularla uğraş, ffp ile uğraş vs. vs. vs.

    e taş olsa çatlar be artık. çatladı da, bir daha geri dönülmesi çok zor bir yola girdi fatih hoca bu psikolojiyle, üstüne ultraslan denilen menfaatçi grubun liderinin açık ihaneti ile tüy dikildi. kendisi çok inatçı yapıda biri olduğundan çaktırmamaya çalıştı ancak son iki maçtır ruh halinden de okunuyor tükenmişliği. sırf bu yüzden de daha önce bıraksın dedim, yemişim futbolunu kim ne hali varsa görsün dedim ama o diyemiyor işte, galatasaray kültürüyle yetişmiş insanları anlamak çok zor, çok farklı kafadalar, terim de onlardan biri.

    demem o ki gözünüzü iyi açın terim çeker gider olan galatasaray'a olur. şu ülkede daha büyük elementler düzelmeden, galatasaray'ın düzeleceğini sanıyorsanız çok beklersiniz. keşke düşündüğünüz gibi bir gelecek beklese bizi ama yok öyle bir dünya, diğerleri gerilerken yerinde saymak da bir başarıdır. onlar gerilerken ilerlediğimiz anlarda çekilen yabancı sınırı operasyonunu unutmayın! juventus'a madrid'e ecel terleri döktüren takımdan grupta 1 puan toplayan takıma döndürüldük.

    velhasıl kelam, galatasaray'a sahip çıkın! galatasaray en güçsüz düştüğü 2000'li yıllarda bile ne bu kadar yanlız olmuştur, ne de bu kadar ahlaksız ve güçlü düşman görmüştür. iş işten geçmeden uyanmazsanız, işin işten geçtiği bazı konulardaki gibi çok üzüleceğiz.

    biz tüm bunlardan şampiyonluk çıkarır mıyız? çıkarırız ve göreceksiniz ki çıkaracağız da, ama sonrası aynı tas aynı hamam.
  • 6681
    ılk girdimin bu başlığa ait olmasını istediğim için buraya giriyorum. benim açımdan tanımı kısaca, hayat. günümü, haftami galatasaray'a göre planlıyorum. cuma maçlarını sevmiyorum zira kötü bir sonuç alınca hafta sonum zehir oluyor. bunun sağlıksız olduğunu bilmeme rağmen vaz geçemiyorum. babama en çok kızdığım konu hep bu olmuştur. nasıl bir galatasaray sevgisi aşıladıysa çıkmıyor. şimdi bir oğlum var ve evet o da galatasaray'lı oldu lakin kesinlikle zorlama, kıyafetlere boğma vs yapmıyorum ki benim gibi hayatının merkezine koymasın.
  • 6683
    2005lerden beri çok yakından takip ettiğim, dergisine abone olduğum, çok zor günlerine tanık olduğum galatasarayımızın sürekli kaos ortamında olması çok büyük bir sorun. ilerlemeye mani bir durum olan bu daimi gerginlik, başarılarımızın sürekliliğine de engel oluyor. birkaç yıllık başarının ardından büyük bir kavga hatta "çatışma" ortamı yaratılıyor. mesela kim başkan olacak, fatih terim ne yapacak, futbolcularla yönetim arasında sorun mu var vb. dahası kendimi bildim bileli 3-4 yılda bir hoca-yönetim-genel kurul birbiriyle ağır kavgalı hale geliyor. avrupa'da takımlar gelecek yıl kadro planlaması, alt yapı seçmeleri, gelir-gider dengesi, kısa ve uzun süreli planlar, scout işleri, antrenman tesislerinin modernleştirilmesi, dünyadaki ekonomik gelişmelere adapte olmak gibi pek çok konuyla ilgilenip, geleceği şekillendiren kararlarını çoktan vermişken biz hala kavga etmekle meşgulüz. artık bunlara harcanacak zamanımız yok fakat fatih hocanın böyle bir ortamı yine yaratacağından eminim. ne yazık artık fatih hocayla yürümüyor, geçmişte yaşamanın anlamk yok evet başarılarımızın çoğunda imzası var ama galatasaray demek fatih terim demek değil. gerekirse adını bilmediğimiz genç hocalarla çalışalım, artık dünya değişiyor, fatih hocanın en büyük meziyeti sayılan takımı ateşlemek için bile motivasyon koçları çalıştırılıyor pek çok kulüpte. artık sen ben bizim oğlan faslına son verip yeniliğe ayak uydurmak zorundayız diye düşünüyorum.
  • 6686
    mayıs ayına girmemize rağmen başarılardan uzak olan camia. futbol ve amatör branşların hiç birinde tepeye adaylık koyabilecek seviyede değiliz. çok uzun süredir futbol dışında farklı bir branşta tepeye oynayamıyoruz. yeni gelen yönetimin bu konuya kesinlikle önem vermesi gerekiyor. erkek basketbolda küme düşmeyi son anda kurtardığımız da unutulmamalı. olası bir senaryoda fenerbahçe erkek basketbol takımı, galatasaray erkek basketbol takımını küme düşürebilirdi. beşiktaş futbol takımının da büyük bir ihtimalle galatasaray futbol takımının sahasında şampiyon olma ihtimali var. korkunç bir 2020-21 sezonu yaşıyoruz. koskoca camianın yüzünü futbolda alınan kadıköy galibiyetleri güldürmemeli, güldürmüyor da ki zaten içimde büyük bir huzursuzluk var.

    bu kaosun sorumlusu yönetim umuyorum ki görevlerinin son ayı içerisindeler. her branşta başarıdan bu kadar uzaklaşmak farkı bir başarı, tebrik ediyorum kendilerini. branşlar özelinde de gerekli aksiyonlar bir an evvel alınmalı, yeni kanla yola devam etmeliyiz. tabi ki spor kulüplerinin özellikle bir numaralı alanı futbol. 2 senedir de büyük başarısızlık yaşıyoruz. başarılar nasıl bahanelerle gelmiyorsa başarısızlıklarda bahanelerle gelmiyor. hatayı tespit edip bir an evvel yukarıda da belirttiğim gibi aksiyon alınmalı. yeni bir yönetime ve başarıya aç, pragmatist bir hocaya ve yapıya ihtiyacımız var. bunu yaparken de galatasaray'ın yaşayan efsanesi fatih terim'in küstürülmemesi gerekiyor. yeni gelecek yönetimin hocayla sağlıklı iletişim kurması gerekiyor. hocayla kırgın olarak değil, onore ederek yollarımızı ayırmalıyız. kulübeden çıkan efsanemizde kendi de belirttiği üzere üçgeni içerisinde galatasaray'a desteğini vermelidir, o kadar hırslı ve taraftar olan birisinin emekli olmaması gerekiyor. hocanın galatasaray'a katacak şeyleri elbet olacaktır.

    yine baharlar gelecek, yine mayıs aylarında başarıdan başarıya koşacağız ancak bireyler kendi şirketlerinde nasıl kararlar alıyorlarsa aynı ciddiyeti ve hassasiyeti galatasaray'a da göstermeli ve önceliği galatasaray'ın başarısına vermelidir.
  • 6687
    hayatın anlamıdır, mantığımdır, mirastır, ekoldür, okuldur, herşeydir galatasaray. mecidiyeköydür, caddedir, boğazdır, anadoludur, gecekondu da yaşayan çocuğun hayalidir, yüz akıdır, gururdur. üzüldüğümüzde daha da bağlandığımız sevdamızdır. gece stadyum ışığında daha bir parlayan sarıdır kırmızıdır. herşeyimizdir, ona göre yaşar ona göre yürürüz. yağmurdur, kardır, güneştir, nevizadedir, beyoğludur, aşktır galatasaray, tam anlamıyla bir aşk, tarifi olmayan... bir kulüpten ötedir, bayrak yarışıdır, öyle alelade bir kale de değildir, gerçekten kaledir, fikrin, vicdanın, doğrunun, eğitimin, aydınlanmanın, kültürün beşiğidir.
  • 6690
    bu toprakların aydınlık yüzüdür ama küçük bir zümrenin elinde oldugu müddetce hep kısır tartışmalara ve koltuk çekişmelerine maruz kalacak olan spor kulübü. bu kısır döngüden kurtulmasının tek yolu kulübü taraftara açmak ve akıl ve bilim ile yönetmektir. bizdensin bizden değilsin anlayışından kurtulmasının tek çözümu bu sanırım.
  • 6692
    camiam, takımım. ancak, kimler tarafından yönetilmeye çalışıldığını görünce üzülmemek ne mümkün.

    yazının yazılma gününde olanlar malum. galatasaray'ın halen koltuğunu bırakmayan başkanı sn. mustafa cengiz ve yönetiminin almış oldukları (!) karar neticesinde seçime en gidilmesi gereken zamanda seçime gidilmeyeceği (en azından şu anki statü) açıklandı.

    kararın hukuki uygulaması, dernekler kanunu, tüzük vs. bu konuya girecek değilim, çok da bilgim yok açıkası. ama fikrine değer verdiğim renktaşlarım ve hukuk fakültesi mezunu arkadaşlarım da, bu iptalin hukuki açıdan geçersiz olduğunu, bu kararın iptalinin sadece içişleri bakanlığına ait olduğunu belirtiyorlar. ki böyle bir karar olsa, zaten belhanda'ya yaptıkları mobbingin alenen belgesini koyan bir camia için bu hiç de zor olmaz.
    şimdiden kusura bakmayın, uzatacağım, zira bu kadar canımı acıtan bir durumla uzun zamandır karşılaşmamıştım
    yönetimimizin yazısında dikkatimi çeken bir kaç ifade var, tabii ki özetleyeceğim.

    * pandemi nedeniyle, imza toplanamaması vs olabilir, bu nedenle bu durum ertelemeye neden olmalıdır.
    (nickimin kypbnlk olduğu kadar eminim ki, koltukta oturan başkan 100 imzayı bulamadı)
    *mayıs ayında son iki haftasonu yapılacaktır vs, mayıs ayında işin ne olacağını bilmiyoruz
    (burada şöyle bir durum var, siz madem tüzüğü delmek istemiyorsunuz, şimdi ister istemez tüzük deliniyor. mayıs'ın son iki haftası yerine nisanın ilk iki haftasında da bu iş yapılabilirmiş, ama koltukta oturan başkan ve yönetim kurulu (kurul dediğime bakmayın, üç bilemediniz dört kişi (başkan sn. cengiz, başkan yrdm. sn albayrak ve günay ve finans konularında görüşlerini beyan eden sn. kancal var, youtube hesabımıza göre). buna ek olarak, madem bu iş mayısta yapılamıyor, o zaman pandemi kurulundan siz de bu işin tevfik fikrette değil, stadda yapılabilirliğie dair onay alabilirsiniz. özal usülü, anayasayı bir kere delmekten bir şey olmayacak *.
    * bu tarihte yaparsak temsil oranı daha az olur, daha demokratik olsun.
    (yönetimin mayısın ikinci haftasından sonra koltukta durduğu her dakika, demokratik bir sürecin işareti değildir, kimse kusura bakmasın)

    ancak, ben olaya daha farklı bir açıdan bakmak istiyorum. eşim, bulunduğumuz ilçenin hıfzısıhha kurulunun bir yedek üyesi, ana üyenin katılmadığı toplantılara imza yetkisi alarak katılabiliyor. 15 aydır hayatımızı zindan eden ve maalesef bir çok kayıp verdiğimiz bu süreçte, kuruluşu aslında çok eski olan bu kurullar il ve ilçe özellerinde önemli bir yer edindiler. özellikle bu tip toplantılarda, yapılan ve yapılması gereken iş çok basit. özetle, biz şu tarihler arasında tüzüğümüz gereği bu toplantıyı yapmamız gerekiyor. pandemi nedeniyle bu süreç için sizden bu işin bizim de tüzüğümüze uygun biçimde nasıl yapılabileceği konusunda sizden bilgi almak istiyoruz tarzı bir yazı sonucu, kurullar belirli standartlar ile bu işleme izin veriyorlar.

    son olarak, yönetim kurulundaki 4 üyenin dışında halen istifa etmeyen değerli üyeler; güzel bir iş yapın, biz de sizi güzel hatırlayalım.
  • 6694
    clubhouse'da galatasaray odalarını takip ettiğim süreçte anladığım şu ki gönül verdiğimiz bu güzel kulüp egoların kurbanı olmuş. koca koca (!) hukukçular hala seçim yapılır yapılmaz yapılırsa şöyle olur yapılmazsa böyle olur diye tartışıp duruyorlar. herkes benim dediğim doğru ancak benim dediğim şekide olur kavgasındalar. yaralı yerde yatıyor, biri diyor ambulans çağıralım, biri diyor kalp masajı yapalım, biri diyor suni teneffüs yapalım. ulan kulüp elden gidiyor neyin kavgasındasınız????
  • 6695
    galatasaray'ın şu anda yüzlerce milyon dolar borcu var, keza ülkemizde üç büyükler olarak bilinen kulüplerin de öyle. toplam borçları milyar doların üzerinde. yurt dışında sadece yerel ligdeki başarılar ele alınarak bakılırsa resmen fecaat. ülkemizdeki derneklerin hukuki yapısı sayesinde genel kurullarda yapılan aklamalar neticesinde oluşan borç kulüplerin hanesine yazılır ve bu borç büyür de büyür.

    bundan kurtulmanın şimdi ya da gelecekte öz kaynakları tüketmeden tek bir çözümü var, kontröllü bir şekilde küçükmek. bundan başka hiçbir ilaç mevcut yarayı iyiletirmez, sadece acıyı geçici dindirir. ütopik bir yol daha var ama bizde olmamı mümkün değil. trabzonspor'un elde ettiği gibi 100 milyon dolar seviyesinde 4-5 futbolcudan oluşan kuşak yakalamak ve bunu birkaç yıl sürdürebilmek ki dediğim gibi bizde mümkün değil.

    zamanında galatasaray'ın ayağına küçülme şansı biraz da mecbur olarak gelmişti. o zaman için bulunabilecek olan en iyi hoca olan mircea lucescu sayesinde bir daha hiç yaşayamayacağımız bir şekilde o zaman ki olan sistemde şampiyonlar ligi ikinci turunda deplasmanda 3 maçı da kaybetmemiş neredeyse toplama bir takımla şampiyon olmuştuk. eğer lucescu kalsaydı eminim her şey çok farklı olurdu, nasip değilmiş. çok sevsem de rahmetli özhan canaydın'ın bize karşı en büyük kabahati budur.

    küçülmeye dönecek olursak şu an için bir futbolcuya 2 milyon eurodan fazla verebilecek bir finansal durumumuz olduğunu düşünmüyorum kaldı ki bu para bile bana uçuk geliyor.

    eğer bu iş olmazsa elimizde avucumuzda ne varsa gidecek gibime geliyor, ürperiyorum.
  • 6696
    türkiye futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük kulübüdür. canımızdır, cananımızdır.

    öyle bişeydir ki bu büyüklük iki hafta öncesine kadar ezeli rakiplerinden puan farkıyla ki lider olanından 6 puan geride esamesi okunmazken son haftaya girilirken bir anda en kuvvetli şampiyon adayı oluverir.

    iki hafta önce medyada ağzını gere gere beşiktaş şampi... diyen tiplere averaj hesabı yaptırıp matematiğini geliştirir.

    ipler hala önündeki rakibinin elindeyken bile o rakibin elinin ayağının titrediğini, gözlerinin korkuyla baktığını izletir cümle aleme. rakip teknik direktör korkusundan haftaya şampiyon olacağız diyemez.

    öyle bir büyüklüktür ki bir kısım taraftarı bile ümidi kesmişken tekrardan yüzleri güldürür ve iyiki galatasaraylıyım dedirtir.
  • 6699
    akşamdan beri hala gözlerim doluyor. çok mutluyum. ne olursa olsun herkese patronu gösterdiğin için teşekkür ederim galatasaray. beşiktaş ve fenerbahçe maçlar başladığı andan itibaren öyle telaşlılardı ki bunu sebebi sensin işte. 15 mayıs 2021 cumartesi günü ne olur bilmiyorum ancak son düzlükte elinden geleni yaptığına eminim. başka kimse bunu yapamazdı. bir denizin ortasında kaldık be mucize bekledik. kıyıya kadar geldin, artık gerisi nasip. dualarımız seninle olacak.
  • 6700
    bu entry yazılmadan bir önceki gece, 11 mayıs 2021 tarihinde oynanan maçlar neticesinde bizleri çok farklı duygulara sürükleyen cânım takımım. bu hisleri nasıl derlesem toparlasam diye düşünüyorum. aklıma gelenler usta bir şairin dizelerinden süzülüp geliyor zihnime hep.

    öncesinde sana olan sevdamın baştan beri uyandırdığı duygular. yensen, yenilsen ne, senden kaçmak ne mümkün. bir mapushanedeki mahkum gibi esirinim senin.

    “hırsla çakarım kibriti,
    ilk nefeste yarılanır cıgaram,
    bir duman alırım, dolu,
    bir duman, kendimi öldüresiye,
    biliyorum, “sen de mi?” diyeceksin,
    ama akşam erken iniyor mahpushaneye.
    ve dışarda delikanlı bir bahar,
    seviyorum seni,
    çıldırasıya…”

    öyle kaçmak yok bu renklerden. kaçamazsın, içinde büyür de büyür. ama o kadar tatlıdır ki bu sevda, esrik olur insan. sorar da kendine neden diye? arar da arar anlamını bu hissiyatın. zihninin derinliklerinden bir cevap almak istercesine sorar.

    “haberin var mı taş duvar?
    demir kapı, kör pencere,
    yastığım, ranzam, zincirim,
    uğruna ölümlere gidip geldiğim,
    zulamdaki mahzun resim,
    haberin var mı?“

    ama sorsan da cevabı tektir. hiçbir zaman kelimelere dökemeyeceğin bir anlayıştır galatasaray. ruha hitap eden bir güzelliktir. aklında sadece kendi kalana kadar seni içine çeken bir histir.

    “genç bayraklar vardır,
    barış düşünür,
    kuyularda işçi, mavilikleri.
    ben hepsini düşünürüm,
    yirmidört saat
    ve seni düşünürüm,
    karanlık, hırslı…
    seni, cihanların aziz meyvası.
    ilan-ı aşk makamından bir mısra,
    yeşerip, kımıldar içimde,
    düşer aklıma gözlerin…”

    seninle beraber yürür, seninle beraber büyür. arkana dönüp baktığında da, yolun ilerisini tahayyül ettiğinde de o vardır.

    “bir ufka vardık ki artık
    yalnız değiliz sevgilim.
    gerçi gece uzun,
    gece karanlık
    ama bütün korkulardan uzak.
    bir sevdadır böylesine yaşamak,
    tek başına
    ölüme bir soluk kala,
    tek başına
    zindanda yatarken bile,
    asla yalnız kalmamak.”

    bazen pes etmek istersin. yeter bu kadarı, artık benden geçti dersin. ama güneş nasıl ki doğarsa her gün, bu sevda da seni terk etmez.

    “terketmedi sevdan beni,
    aç kaldım, susuz kaldım,
    hayın, karanlıktı gece,
    can garip, can suskun,
    can paramparça…
    ve ellerim, kelepçede,
    tütünsüz uykusuz kaldım,
    terketmedi sevdan beni…”

    uğradığın haksızlıklar gelir aklına. bu sevdanı herkese anlatmak gerekir. herkes bilsin duysun istersin. elinden alınamaya çalışılan güzellikleri haykırayım dersin.

    “seni, anlatabilmek seni.
    iyi çocuklara, kahramanlara.
    seni anlatabilmek seni,
    namussuza, halden bilmeze,
    kahpe yalana.”

    bu haksızlıklara karşı bile dik durmaktır galatasaray. yolundan dönmemek, emeğinin karşılığını almak için dişini tırnağına takmaktır.

    “öyle yıkma kendini,
    öyle mahzun, öyle garip…
    nerede olursan ol,
    içerde, dışarda, derste, sırada,
    yürü üstüne üstüne,
    tükür yüzüne celladın,
    fırsatçının, fesatçının, hayının…
    dayan kitap ile
    dayan iş ile.
    tırnak ile, diş ile,
    umut ile, sevda ile, düş ile
    dayan rüsva etme beni.”

    velhasılı kelam şiirdir galatasaray. ahmet arif’in şiirleri gibi güzel, onurludur. umutsuz anlardan, karanlık gecelerden çıkıp gelen aydunlıktır. 9 sene öncesi gibi.

    not: şiirlerindeki parçaları galatasaray için uyarladığım ahmet arif ustaya saygılarla.
App Store'dan indirin Google Play'den alın