• 6351
    suçu bir tarafa yığıp şeytan taşlar gibi üzerine gitmenin yanlış olduğunu düşündüğüm ve bu sene dökülen futbol takımına sahip spor kulübü.

    yönetim yetersizdi çünkü hakemler ve tff göz göre göre haksız kararlar verip bizi doğrarken sessiz kaldılar.
    hoca yetersizdi çünkü ilk yarı takım tel tel döküldü, şampiyonlar liginde yokları oynadık ligde ise sadece 27 puan toplayabildik.
    futbolcular yetersizdi çünkü bu sene sahaya ruhunu koyup mücadele eden bir takım görmedik üstüne lakayt ve tembel futbolcularımız pandemi dönüşü bize kabus yaşattı.
    taraftara gelirsek yetersiz demek istemiyorum zira seyircisiz maçlar gösterdi ki galatasaray futbol takımı onlarsız bir hiçe dönüşüyor. belki bu sene bir kaç şampiyonlar ligi maçı dışında tribünlerin genelde uyuması ve maçın en kritik anlarında arabesk şarkılar söylenmesi taraftarın eksisine yazılır ancak yine de bu takımın en büyük parçasıyız bence.

    seneye yabancı sınırı, siyasi savaşlar, hakemler vs derken korkunç bir lig bizi bekliyor şüphesiz.
    şampiyonlar ligi ön elemesi oynayıp en kötü ihtimal avrupa ligine gitmemiz şart oğlu şart.
    bakalım hoca ve yönetim umarım doğru düzgün bir planlamayla sezona başlar ve keyifli bir sezon geçer ancak kendi adıma bu kısıtlamaların ve yasakların olduğu, açıkça müdahele edilen bir ligi, futbol seven bir birey olarak ne kadar izlemek isteriz o da herkesin kendine soracağı sorudur.
  • 6352
    galatasaray, her 4-5 senede bir dibi görüp tekrar zirveye çıkıyor. bunu özellikle 2000'lerin ortalarından itibaren gördük sıkça. normal bir takımın 4-5 senede göreceği absürd olayları bir seneye sıkıştırıyor, sıralamada da, oyuncu performansı anlamında da, hatta ekonomik tabloda da dibi boyluyor. ertesi sezondan itibaren tekrar zirveye yerleşip hem ligde, hem oyuncu performansı anlamında en iyi pozisyona yerleşiyor. açıkçası çok mutluyum bu durumdan. 5 senede bir 6.lık, 7.lik elbette savunulacak şeyler değil, ancak bunu ekstrem şampiyonluklara ve başarılara bir diyet gibi görürsek mantıklı bir açıklama getirebiliyorum şahsen. tam tersi, iki sene öncesine kadarki fenerbahçe gibi yüzüp yüzüp kuyruğuna gelip son bir iki haftada kaçan şampiyonluğun yıkımı daha büyük olurdu. galatasaray'ın da huyu bu, cins işte. yarışa girdi mi bal porsuğu gibi rakip tanımadan, sonunu düşünmeden saldırıyor, gücünün son damlasını da gerekirse kullanıyor ve bir şekilde neticeye ulaşıyor. yok şampiyonluk gelmeyecekse haftalar öncesinden pes diyip hiç beklentileri yükseltmiyor. elbette bunun savunulacak bir tarafı yok. her sene şampiyon olamayabilirsiniz, kupasız geçen sezonlarınız dahi olabilir. ancak birinci olamıyorsanız ikinci, ikinci olamıyorsanız üçüncü olmalısınız. işin lig sıralamasına göre maddi getirisi bir yana, avrupa kupalarına gidilecek tur ve turnuva önemi bir yana, prestiji de hesaba katmak lazım. ben 2014 mayıs ayı dışında galatasaray'ın 2. sırada ligi tamamladığı bir sezon hatırlayamıyorum kolay kolay. bir tek 2002-2003 sezonu var işte. daha öncelerini hatırlamaya yaşım yetmiyor.

    bu 'şampiyon olmayacaksan yarışa dahil bile olmama' muhabbeti açıkçası hoşuma gidiyor, ancak iyi bir şey olmadığı da aşikar. zira bir yerde patlar bu. evet, galatasaray girdiği her yarışta finişi birinci sırada gördü son birkaç senedir, ancak her zaman bu kadar şanslı ve becerikli, tabiri caizse winner olamayız. papaz her zaman pilav yemez.
  • 6353
    2019-2020 sezonunda pandeminin vurduğu tek spor kulübü sanırım. bir tek bizim sporcularımızı etkilemiş.

    bizim dışımızda lig liderinden lig sonuncusuna kadar tüm takımlar top oynuyor. gol atıyor. 9 kişi 10 kişi kalsa dahi maçı bırakmıyor. yense de yenilse de hücum edebiliyor.

    gerçekten yazıklar olsun. yenilmek, şampiyon olamamak hiç önemli değil ama kulübün şu rezil, boş vermiş halini görmek insanı yanlış olanın ne olduğu konusunda sorgulatıyor.

    milyonlarca euro maaş alan sporcular, teknik heyet, mustafa cengizi tenzih ederek yönetici sıfatıyla koltuklarında galatasarayın adını kullanarak oturan kim varsa bu süreçte büyük ayıp ettiler bu camiaya.
  • 6354
    15 temmuz 2020 itibari ile yönetilmeyen spor kulübü. x yönetimi iyi , y yönetici kötüdür demiyorum. yaklaşık 5 aydır yönetilmiyor. kulüp adeta kaderine teslim edilmiş durumda.

    kadın basketbolda en önemli simgen, kaptanın, ne olduğu belirsiz şekilde kulüpten ayrılıyor. ışıl'a ne söz veren var ne de irtibata geçen. ışıl gidince de her zaman ki taktik yapılıyor ve karalama kampanyası yapılıyor.

    erkek basketbolda aylarca koçun kim olacağı belli değil. daha doğrusu her yerde ertuğrul hoca'yla devam edileceği konuşuluyor fakat ertuğrul hoca önce fenerbahçe'den sonra sonra da zalgiris'ten teklif bekliyor. bu teklifler olmayınca bizde kalmayı kabul ediyor. bunu da kendisi açıklıyor. yani yine kendi kendine çözüme bırakılmış bir süreç. koç gitse muhtemelen akşam haberlerinde duyacak bizim sorumlu kişiler. işte kim sorumlu o da belli değil zaten.

    en kötüsü de futbol. tamamen fatih hoca'ya bırakılmış durumda. ligde pandemiden önce başlayan aleyhine hakem hataları pandemi sonrası tamamen kör göze parmak sokar şeklini almış, bile bile, istene istene puanlarımız çalınmış fakat kimseden ses soluk çıkmıyor. ne maç sonrası bir açıklama var ne de bununla alakalı söylem.

    monaco takımının bir sürü oyuncusu kiralık takımlarında devam ediyor fakat bir tek onyekuru'yu geri çağırıyorlar. 2020-2021 sezonunda bunlardan sadece onyekuru'yu takımda tutacaklarını düşünmek bana pek doğru gelmiyor. zaten onyekuru daha fransa'ya varmadan bonservis bedelinin ne kadar olduğu * basında yazılmaya başlıyor.

    diagne gibi senin takımında sözleşmesi olan oyuncuların nerede olduğu belli değil. geçen sene araplara satarız diye aldıkları adamı 7 aydır gezmesine mani olamadılar. luyindama'nın katıldığı antrenmanlara diagne niye katılmıyor?

    maicon'u sözleşmesinin bitip bize katılacağını ve temmuz ayı maaşını istediğini arap gazetecilerden öğreniyoruz. yani nasıl oluyor da orada oynayan ve sevilen bir oyuncuyu bile satamayıp kendimize dert haline getirebiliyoruz.

    lemina ve falcao öldü mü kaldı mı haberimiz yok. 2 hafta önce sahada çalışmalara başlayan falcao evinde mi yatıyor? lemina'nın sözleşmesi bittiği için ingiltere'ye mi gönderdik ne yaptık belli değil. hayır sakatlıkları devam ediyorsa niye bir haber, bir ses, bir seda yok. kadro dışı falan kalmış bile olabilirler.

    oyuncu alımı ve satımını zaten menajerler yapıyor.

    galatasaray bu kadar sahipsiz kalmamalıdır. galatasaray türkiye'nin en demokratik ve şeffaf kulübüdür. bu unutulmamalı ve kendi çıkarları için kullanılmamalıdır. bu kulüpte yönetici olan kişiler sorumluluklarını bilmeli ve ona göre hareket etmelidirler.
  • 6355
    geçenlerde tarkan’ın “kır zincilerini” şarkısının klibini izliyordum. zamanına göre çok iyi bir şarkı ve kliptir.
    eşime dönüp “23 yıl önce bu şarkıyı yapan ve klibi çeken adam bugün yolla diye bir şarkı yapıyor, çektiği klip de malum” dedim.
    aynı şey maalesef kulübümüz için de geçerli.
    1984 yılında derwall’i ikna eden kulüp, bugün belhanda sorununu çözemiyor.
    böyle bir serbest düşüş yok:(
    bu kadar yüksek statüde insan kaynağı olan bir kulübün futbol şube yöneticisi abdurrahim albayrak olmasın.
    bak florya’da bulunsun, oyuncularla ilgilensin, hocaya yakın dursun ama münkünse transfer işlerine daha yetkin ve akıllı birisi baksın.
    ne olur artık daha fazla geri gitmeyelim:(
  • 6357
    yavaştan bataklığa emin adımlarla yürüyen takım.
    hocamız takımın nerede olduğunu görmeden şl hayali kuruyor.
    yönetim halen bir önceki yönetimin yaptıkları ile kıyaslanıp susuluyor.
    üzerine tff saçma sapan kararlar alıyor.
    takım korkunç bir bütçe de ve ortada bir iskelet yok.
    taraftar ise halen anlık transfer haberlerinde dolaşıyor.

    saçma sapan durumlar böyle devam ederse ne fatih hoca kalacak ne yönetim. ondan sonra ne zaman toparlanırız toparlandığımızda ne kadar yeter bu bize bilinmiyor.
  • 6358
    galatasaray hakkinda en cok tekrarlanip en cok inanilan konulardan biri demokratik bir kurum oldugudur. galatasaray sadece mulk sahibi beyaz erkeklerin oy hakkina sahip oldugu 19. yuzyil amerikasi kadar demokratiktir. galatasaray patricianlarin, pleblerin ve kolelerin oldugu roma kadar demokratiktir. bugunun kriterlerinde buna demokrasi denmez. galatasaray kohnemis adetlere koru korune bagliligi gelenek, batinin iki yuz yil oncesinde kalmis kapali orgutlenmeyi batiya acilan pencere, gerontokratik aristokrasiyi demokrasi sanan bir kurumdur.

    galatasarayda gorev alinmaz, verilir derler ya, iste demokraside tam tersi olur normalde. kimse kimseye ilim geregidir diye gorev vermez, gorev vermek kimsenin haddine de degildir, yetkisi de degildir. isteyenler aday olur, halk secer.
  • 6359
    geçtiğimiz haftalarda depolamıştım bu yazıyı. biraz bekleyelim ilk kıvılcımlar gelmeden yazmayayım diye düşünmüştüm görünen o ki başladılar.

    acı ama futbol takımının problemlerinden daha büyük dertleri olan kulübümüz.
    doğrudan giriş.
    lisecilerin tavrına bakacak olursak henüz başkan adaylarını tam belirleyememişler.
    nerden çıkardın bunu diyecek olursanız mevcut yönetime sağlı sollu sallamak dışında belli bir isim üzerinde pompalama görünmüyor. yine de yakın zaman içerisinde özellikle bu kesimin ağzıyla konuşan "seçimli talepler içeren" tivitler atılıp ardına ufak tefek köşe yazılarında cümle arasında geçirip sonrasında biraz daha etkili ağızlardan mikrofonlara verilen demeçler ile yoğunluğu artacak bir süreç başlatacaklarını düşünüyorum.

    konusu açılmışken galatasaray lisesine saygı duyuyorum.
    ama yıllardır bize anlatılan "insan kaynakları havuzunun çok geniş" olduğuna en azından bizim payımıza düşen kısımdan şüpheliyim. elleri kolları çok uzundur, önceden olsa monaco'ya bir pışt deselermiş onyekuru gitmezmiş gibilerinden hikayeler bitmez. (ama geçmişi az çok bildiğimizden çoğunun hikayeden ibaret olduğunu liseli olmayan su vermedikleri yönetimlerde haim fresco'lara mahkum edildiğimizi hatırlıyoruz tabi) bu seçimde payımıza yine bilindik isimler çıkacak gibi.

    konuya dönecek olursak mesela burak elmas adının geçtiği tivitler ile başladılar... sana bana komik geliyor ama savunucuları çıkıyor bu adamın, garip tabi. her cümlesine lise koridorlarında geçen anılarını anlatarak başlayan "biliyorsunuz, ben liseli ozan kokut" denemesi yapacaklarını sanmıyorum diyorum ama adamın başkanlık hayalleri hala aktif.

    ama benim kişisel tahminim "istemem yan cebime koy" tavırları ile meşhur, atanamamış abdullah gül'ümüz eşref hamamcıoğlu'nun çevresinde birşey olacağı yönünde.

    diğer tarafa baktığımızda abdurahim albayrak'ın bir başkanlık hayali var ve o hayal olarak kalacak tabi o nedenle çok detaya girmeye gerek yok.

    metnin özü biz uzun bir süre daha güçlü yönetim ve güçlü başkan birleşimini göremeyeceğiz. ya şimdi olduğu gibi mustafa cengiz hatrına bu 1-2 isim hariç çapı düşük yöneticilerden oluşan yönetime talim edeceğiz ya da liseci zirzopların oyuncagi haline gelmiş bir kulüp olacağız.
    ve sonra yine küllerimizden doğup bir dönemi kupa canavarı olarak geçirip hoop tekrardan aynı döngüye tekrar gireceğiz.

    kötü olan şu; sanırım ben alıştım bu döngüye.
  • 6360
    yönetim, teknik heyet falan diye hiçbir ayrım yapmadan söylemek gerekirse gün itibariyle her parçasıyla büyük bir buhran içerisinde olan spor kulübü. sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim ; dingonun ahırını böyle yönetsen dingo dile gelip isyan eder.

    futbolun anahtarlarının tamamen teslim edildiği fatih terim sekmeden haftanın 2-3 günü bodrumda. takımı şu aşamada ne kadar önemsiyor benim bir fikrim yok açıkçası.

    kondisyoneri pandemi sonrası dönmedi bile hala italya'da. takım fizik olarak lig sonuncusuna dahi diş geçiremeyen bir vaziyette. galatasaray bir kondisyoner bulup getirmekten aciz halde.

    hasan şaş kovulmuş. levent şahin-ümit davala ne yapıyor valla bence kendileri bile bilmiyordur.

    dünya para harcanarak kesin şampiyon olur mottosuyla sene başında kurulan takım ilk 5'e girme savaşı veriyor. ve şampiyon olamamanın mali yükü kulübe pranga vurdu tabiri caizse.

    bonservis getirmesini düşündüğün adamların hepsi arıza çıkarıyor. arıza çıkardığı yetmediği gibi dün resmi siteden de kabul edildiği üzere maaş konusunda kulübe ihtarname çekiyorlar. ve yönetim tarafından taraftarın önüne atılıyorlar.

    modern futbolun geldiği seviyede 3 hafta maça çıkmasan bile eksikliği hissederken. 3 senedir top oynamamış 33 yaşındaki ardayı alıp almamak tek gündem meselesi haline gelmiş. başka sorun yok çünkü.

    hem kadın basketbol hem kulübün simge isimlerinden ışıl alben muhatap bulamamaktan kulüpten ayrılmak zorunda kalmış.

    erkek basketbol takımında zaten yaşanan skandallar ayrı bir entry konusu olur. beklediği teklifi alamadığı için mecburiyetten takımın başında kalmış bir koç. suçlu olup olmadığını söylemek benim haddi değil. mahkeme karar verir ama cinsel taciz suçundan daha önce 5 bin 400 lira para cezasına çarptırılan basketbolcu caner erdeniz, kararın istinaf mahkemesinde bozulup hapis cezası almasının ardından hala daha kulübün profesyonel sporcusu. kimden torpilli olduğunu yazamaya gerek duymuyorum. 115 yıllık kulübün en büyük utançlarından biri.

    e-spor takımı için bi para harcanıp bi takım kurulmuş ama takip edenler de biliyor ki o da rezil bir halde.

    bu senenin en iyi çıkış yapan 3-4 yerli futbolcusundan biri olan, bonservisi elinde olan adamı sözde ön sözleşme yapmış olmana rağmen elinden kaçırdın. üstelik önümüzdeki sene şampiyonluk yarışındaki muhtemel en önemli rakibine kaptırdın. üstelik yabancı sınırı gelmişken. üstelik daha 6 ay önce önündevedat muriqi gibi bir örnek varken. transfer işiyle kimler nasıl ilgileniyor?

    1.5 sezon önce 20 milyon euro yatırım yaptığın mbaye diagne senegal'de köyünde kaderine terk edilmiş vaziyette. mesela luyindama'nın da lisansı yok ama florya'da idman yapıyor. babelin de lisansı yok ama florya'ya ziyarete geliyor. diagne en son 6 ay önce maça çıktı, ne yaptığını bilen var mı ?

    çok güzel bir laf var. başarı tamamen şans işidir, inanmazsan başarısızlara sor diye. bunu en iyi fatih terim bilir. yıllarca ilmek ilmek işlediği başarılar bu ülkede büyük bir kesim tarafından şans olarak addedildi.

    şimdi ben kahin değilim ama böyle bir yapılanmanın, böyle bir belirsizliğin, böyle bir başıboşluğun önümüzdeki sene de ligde ve avrupa'da bir şey yapamayacağını öngörebiliyorum. seneye bu zaman da bu takım sezonu kupasız kapatmışsa eğer ne yönetim ne fatih terim bu sene olduğu gibi suçu "şanssızlığa" atmasın.
  • 6361
    yok mudur bir vali, emniyet müdürü falan yöneticilerimiz ziyaret etsinde kendine gelsin. harman kaldılar.

    gün itibariyle artık futbol takımının hakkı yenmiyor. bir takım namussuzlar tarafından alenen aşağılanıyor bu takım. ademin iptal edilen golü yanlış karar falan değil alenen bir mesajdır. adem topu kaptığı anda beto'nun darbesiyle kendini yere bıraksa penaltı kırmızı kart olacak pozisyon galatasarayın golünün iptaliyle sonuçlanıyor. dünya'da bu sene bu şekilde iptal edilen bir gol olmamıştır.

    (bkz: 18 temmuz 2020 galatasaray göztepe maçı)

    (bkz: galatasaray/#2917574)
  • 6362
    onumuzdeki sene iyice dibe vurmaktan baska caresi olmayan kulup. tahminim en az 4-5 sene belini dogrultamayacagi yonunde. kulup aci gerceklerle ne kadar cabuk yuzlesirse gumbur gumbur gelen bu fetret devrini o kadar kisa tutabilir, fakat bu farkindaligin coook uzaginda malesef.

    1) futbol akli
    unutulmamali ki artik "terim gelsin bizi kurtarsin" yok, kalmadi. adamcagizin suyunu cikardik, yoruldu, mecali kalmadi. son 20 seneye bakin- galatasaray'in terimsiz 2 sene ustuste sampiyonlugu yok. bu donemlerde ortaya futbol akli koyulan bir 8 ay var, kalli'nin 2008 galatasaray'i, onun disinda kocaman bir hic. yani galatasaray kongresi, kulubu, sevmedigi, bir turlu gecinemedigi fatih terim'in takimda olmadigi hic bir donemde ustuste iki tas koyamamis.

    2) finans
    "riva'yi florya'yi satarsak tum borclarimiz kapanir" yok. deniz bitti. yapilan kredi anlasmalarinin geri odemeleri basladiginda galatasaray finansal olarak tamamen ucurumdan atlamis olacak. stadyum projesi, riva, florya projeleri dag fare dogurdu'dan oteye gidemedi, gidemez. bu sartlarda bir de utanmadan yillik 70 milyon euronun uzerinde bir maas butcesine ulasilmis.

    3) dunya
    avrupa futbolu ise tam gaz ilerliyor. galatasaray yillardir avrupa'da yok hukmunde, premier lig'in, bundesliga'nin kume dusen takimlarina en iyi oyuncularini satmayi basari kabul edecek kadar bitik. bugun emin bayram'a championship'ten teklif gelse kariyeri icin ayrilmayi dusunur, hakli da olur. eskiden scouting'le yolunu acma sansi olan kulupler dahi artik cidi sikintida, cunku buyuk kulupler en iyi yetenekleri daha 16'da kapip kiralamaya basladi. 10 mac iyi oynayan oyuncularin degerleri 10+milyon eurolarda. ekmek ayni, sut ayni, ama basitinden turkiye ligi oyuncularinin fiziksel durumu yabanci liglere bakildiginda rezil seviyelerde.

    4) taraftar
    basariyla buyumus, simarmis bir nesil. kahramanlari falcao, sneijder, drogba gibi "isimler". gercekten kahramanlari olmasi gereken bulent korkmaz, okan buruk gibi isimlere dudak bukuluyor. transfer acligi had safhada, oyuncu yuhlama, o gitsin bu gelsincilik tavan. zira yol gosteren, kulup kulturu ureten ve bunu yayabilen bir vizyon yok ortada. galatasarayli yoneticiler dahi galatasaray'in buyuklugunu "sneijder'i getirmek", "falcao'yu getirmek" olarak belirlerse taraftar ne yapsin? gercek vizyoner "galatasaray niye daha fazla para harcamasina ragmen her sene avrupa da gelen gecenden 4-5 yiyor?" diye sormuyor- aksine basin toplantisina terim'i, ozan kabak'i yolluyorlar... taraftar da artik galatasaray'i sadece mayis'ta ve agustos 31'de tutuyor.

    5) turkiye
    federasyon(lar) komiklik seviyesinde yetersiz. tek bildikleri yabanci kuralini surekli degistirmek. hakemler rezalet, yapilanma rezalet, zeminler rezalet, futbola dair plan, program, fikir... yok. daha da onemlisi, bunu uretmek bile artik alenen oncelik degil. mantiksizlik o kadar yaygin ki, yabanci kurali 100%'e yakin karsitliga ragmen, bir kontra arguman dahi sunmadan, sezona 2 ay kalmisken yururluge sokuluyor. artik mantikla, akilla fikirle degil, kisisel yararla, ben yaptim olduyla yonetilen bir futbol duzeni. siyaset takim desteklemekte beis gormuyor, taraftari olmayan bir kulup uc buyuklerle ayni butcelere ulasiyor, ve sampiyon oluyor. bu sartlarda galatasaray bir yana, 18 takimin herhangi bir tanesi muthis yonetilse dahi dunya sahnesinde sansi sifir.

    ***

    ben 96-00 donemini futbola aklim basmaya basladigi donemde yasadim. benim galatasaray'li yapan 14 senelik bekleyisi gormus, ustune yapilanmayi, sabretmeyi, vizyonu gormus abilerimdi. o zamanin hissiyati "bizim onlardan farkimiz yok. inanirsak, calisirsak, mucadele edersek, biz de yapariz"di, bize de bulasti.

    bir azim, bir inanc, bir vizyon vardi. en onemlisi bir umut vardi. artik var mi?

    herkesin fikri kendine, ama bence yok. yillar sonra galatasaray'in bir steaua bukres'ten, kizilyildiz'dan farkli anilmasini isteriz. fakat biraz gecmisi gormus, dunyayi ve politik gelismeleri okuyabilen, galatasaray'i takip eden bir taraftarin tutunacagi hangi dal kaldi? bugun galatasaray'li olan bir cocugun galatasaray'i tutmasi icin ne sebep kaldi?

    terim bizi umutlandirdi. bir hayalimiz var dedi. inandik.
    fakat tren kacti.
  • 6363
    türkiye'de en kolay karalanan ve üzerinden algı kasılan spor kulübü.

    18 temmuz 2020 galatasaray göztepe maçından sonra bile göztepe başkanı ve medya sorumlusu bu maçı hakem hatasıyla kaybettiklerini söylediler. türkiye'de bizim maçlardan başka hakem hatası konuşan rakip takım başkanı yok herhalde.

    özellikle 18 temmuz 2020 galatasaray göztepe maçına bakarsak, hangi cür'etle bu açıklamayı yapıyorlar aklım almıyor.

    maçta iki tarafın da iptal edilen golleri var.
    adem'in iptal edilen golü, gerçekten karar vermemin zor olduğu pozisyonlardan biri. eğer bir oyuncu tam topa vuracakken ve top onun hakimiyetindeyken ayağına müdahale olursa bu faul olur fakat, beto ve adem arasındaki pozisyonda top beto'nun tam olarak hakimiyetinde değildir. buna rağmen adem de beto'yu biraz bozmak için ayağını beto'ya doğru hareket ettirmiştir. bence top beto'nun tam olarak hakimiyetinde olmadığı için galatasaray lehine gol kararının verilmesi gerekiyordu. bence %70 oranında yanlış verilmiş bir karar.

    göztepe'nin iptal edilen golünde ise halil topa vurduktan sonra saracchi'nin baldırına basıyor. türkiye'de bazı penaltı ve faul pozisyonlarında, topla oynamanın yeterli olduğu , topu ayağımızdan çıkardıktan sonra ya da topa dokunduktan sonra istediğimiz hareketi yapabileceğimizi düşünen bir güruh var. faul olması için topla oynaman değil, rakibe yaptığın hareket önemlidir. burada kasıt ya da istek olması da önemli değildir. yani her pozisyonda niyet aranmaz. bu pozisyonda da halil saracchi'nin sakatlanmasına, pozisyon boyunca kalkamamasına sebep oluyor. saracchi'nin bölgesine gönderilen topta golle sonuçlanıyor. ayrıca ayağın doğal konumda olduğu söyleniyor fakat uzun top atan bir oyuncunun ayağı nasıl bu kadar açılabiliyor. ya da vurduktan sonra niye rakibe basmaya devam ediyor. bu oyuncuların oto kontrollerinin bu kadar düşük olduğunu düşünmek bana yanlış geliyor. ayrıca 2 nisan 2019 galatasaray yeni malatyaspor maçında luyindama'da topa vurmuş ve ayağı serbest düşüşle rakibine gelmişti. bence hakem doğru karar vererek kırmızı kart gösterdi. o pozisyon kırmızı kart ise halil'in pozisyonu nasıl faul olmuyor onu anlamıyorum. bence bu da %80 oranında doğru verilmiş bir karar.

    maçta ayrıca alparslan öztürk ve atınç'ın atılması gereken bir kaç pozisyon oldu. hemen hemen aynı pozisyonlarda haklı olarak marcao ve donk sarı kart gördü fakat göztepe stoperleri atılmadı. yani yine göztepe lehine kararlar verilmiş.

    yani bunları yazmamın sebebi, bu maçı göztepe'nin kaybetme sebebi hakem hataları değil. buna rağmen çok rahat bir şekilde karalama yapıyorlar. bunu galatasaray'a karşı kaybeden bütün takımlar yapıyor.

    peki, sadece bir örnekle bile bu kadar rahat görülebilen karalama kampanyaları ne işe yarıyor. ? çok basit. galatasaray herhangi bir alanda başarılı olunca direkt olarak hakemler sayesinden olmuştur düşüncesi oluşturuyor. en basit örneği, 2018-2019 sezonu. sezonun başından sonuna kadar aleyhimize kararların verildiği, kulüpler birliğinin toplanıp bizim maçlarda görev yapan hakemleri savunduğu, rakiplerin yüzsüzce ağlama emojileri attığı sezonda iki tane hakem emekli edilerek sanki galatasaray hakemlerle şampiyon oldu algısı oluşturuldu. bunda galatasaray maçlarını kazandıktan sonra rakiplerin söylemlerinin de çok etkisi oldu. hala sosyal medyada 2018-2019 sezonu şampiyonluğu hakkında bir sürü spekülasyon ortada dolaşmakta. özellikle beşiktaşlılar ve fenerbahçeliler bunun böyle olduğuna inanmışlar. çünkü sürekli post-truth mantığıyla akıllarına sokulmuş rakiplerin yaptığı açıklamalar.

    peki biz ne yapabiliriz. işte yönetici farkı burada ortaya çıkıyor. yani konuşsak da fayda etmiyor deyip susarsan haklı iken haksız duruma düşersin. ali koç, kural hatası olmayan maçta bile kural hatası var diye kaç saat açıklama yaptı. sonraki haftalarda luiz gustavo ve serdar kaç kere kırmızı kart görmedi. tabii ki açıklama yaparak hakemler baskı altına alınsın ve bize karşı hata yapsınlar demiyorum. bu asla istemeyeceğim bir şey fakat en azından takım korunmalı, hakkı savunulmalı ve rakipler kadar bu konuda güçlü olmalıyız.

    savunulması ve haklarının korunması gereken kulüp. galatasaray birilerinin maddi çıkarlarından ve işlerinden çok daha önemlidir.
  • 6368
    gene orta sahası olmayan kulübümdür. millet; rıdvan'ın atan, tutan iyi olacak saçmalığına kendini kaptırıp kalecin ve forvetin iyiyise işler tamam derdinde. oysa galatasaray futbol takımının orta sahası yok. var mı; okan-suat-emre, var mı melo-selçuk, var mı fernando-n'daiye? galatasaray taraftarı ve teknik heyeti ne kadar kısa sürede orta sahamızın olmadığını kavrarsa o kadar çabuk düzelecek kulüptür. kavrayamazsa gelecek yıllarımızda heba olacaktır.
  • 6369
    yönetim denilen şeyin profesyonel çalışanlar olması gereken yüce kulüp. belli yönetimlerin gelip geçtiği, belli teknik ekip ile gelip geçtiği bir sportif yapılanma sürekli olarak sıfırdan başlamamıza ve nihayetinde kurumsal kimliğin yok olmasına sebep oluyor.

    liselilerin artık galatasaray'ı yöneten bir yapı değil galatasaray'ı yönetenleri yönettiği bir yapı kurması gerekiyor.
  • 6370
    2019-2020 sezonunun kaybedeni. sezon başı yaklaşık 15 tane topçu alındı. yetmedi, sezon ortası da 2-3 tane daha geldi. ryan babel ve falcao'ya astronomik maaşlar verildi. şimdi o maaşlardan nasıl çıkacağız diye kara kara onu düşünüyoruz. üstelik 7-8 tane kiralık futbolcu aldık. transferlere bakıyorum, bu sezon en çok fayda aldığımız oyuncular seri, lemina, adem. ikisi kiralık diğeri de bedelsiz ve kulübün en az maaş alan topçularından biri. bu şampiyonlar ligi gerçekten türk kulüplerini salaklaştırıyor. biz de dahil. şampiyonlar liginden alacağımız para 15-20 milyon euro. senin "şampiyonlar liginde oyunuyorum abi ben" başlıklı transferlerinin kulübe maliyetini bunun 2-3 katı oluyor. gören de şampiyonlar liginde final yapıyorlar zanneder. zaten şampiyonlar ligi de baştan başa fiyaskoydu bizim için. halbuki ucuz yollu, ununu elemiş oyunculardan ziyade "kendini göstermek isteyen" mütevazi bir kadro ile gitseydik eminim böyle utanç verici şekilde evimize dönmezdik.

    sezonun 2. yarısı aslında bir şekilde düzeni oturttuk. 8-9 haftalık gerçekten son yıllarda oynadığımız en iyi topu oynadık. sonrası lanet corona dönemi ve dönüşünde muslera'nın sakatlığı ve sezonun mental olarak kafada bitişi. bu sezonun planlamasında çok sevdiğim fatih hocam çok kötü bir iş çıkardı. o kadar başarıdan sonra bu sene şampiyon olmayalım canı sağolsun. her kaybedilen maç sonrasında tudor gibi hatayspor'da iş bulsam diye hatayspor'un kapısında yatan adamın başlığına üşüşenler bu "canı sağolsun" kısmını anlamayacaktır.

    ben "şampiyon olacağız" diye kiralık futbolcuları, yüksek maaşlı oyuncuları kulübe doldurmaktansa mütevazi ama ununu elememiş oyuncuları alıp 2-3 yıllık bir gelişim sürecinin içine girebiliriz. buna da en çok kredisi olan adam fatih terim'dir. benim tek anlamadığım, anlayamadığım nokta bu. bu süreçte yüksek maaşlı oyuncuları gönderir, iyi bir maaş dengesi kurar, potansiyelli bir takım yaratır ve hocanın istediği futbolu aynı futbolcular birlikte oynayarak bir süre sonra sağlam bir oyunu olan oldukça potansiyelli bir takım olabiliriz. ancak bu yola başvurulmuyor. transfer haberlerine bakacak olursak yine başvurulmayacak.
  • 6374
    maicon transferi gösterdi ki, galatasaray çok kötü yönetildiği için menajerler tarafından alıcı kulüpler güzel yönlendiriliyor.
    maicon özelinden gidecek olursak;
    oyuncuya 8 milyon euro bonservis ve 2.2 maaş verildi.
    bugünkü durumda yüksek maaşlı oyuncularla yollarımızı ayırmak istediğimizi sağır sultan bile duydu.
    ffp için oyuncu satmamız gerekiyor ve yabancı sınırı gibi bir sıkıntı var.
    ayrıca transferden zerre anlamayan bir yönetimimiz var.
    bunların hepsi toplandığında ortaya çıkan sonuç; kötü yönetiliyoruz.
    ve bunları bilen menajer ve futbolcular istediği gibi at koşturabiliyor.
    aslında çözümü basit, ara ara bazı transferlerde bunu yaptık bile ama sürekliliği olmadığı için fazla yol alamıyoruz.
    yıllardır aynı şeyleri yazıyorum, söylüyorum.
    yeteneği olan genç adama yüksek bonservis düşük maaş versen bile zarar etme şansımız çok az.
    2017 yazında biz maicon’a maaş ile beraber 17 milyon euro bağladık.
    halbuki 8 yerine 10 veya daha fazla bonservis verip denayer’i alsaydık bugün zarar değil kâr etmiş olurduk.
    misal 900 bin euro alan linnes ile 1.4 üstünden anlaşamazsın.
    vereceğin para en fazla 800 bin euro olmalıdır.
    öyle olursa yarın bir gün istemediğinde aynı parayı başka bir kulüpten alabilir.
    biz belhanda’ya 3,5 yerine 2 verseydik, 2019 yazında gitmek için yalvarırdı.
    bugün marcao ve luyindama da elimiz güçlüyse, sebebi ikisinin toplam 2 m euro almamasıdır.
    velhasıl maicon transferi yapılan yanlış işlerin sonucudur.
    tabii abdurrahim albayrak gibi dünya futbol piyasasından zerre haberi olmayan, yabancı dil bilmeyen birisi transfer pazarlığı yapınca sonuç pek de hayırlı olmuyor.
  • 6375
    kaan ayhan için verecek 2 milyon euro'su olmayan kulüp. kaan ayhan lüks için alınmaya çalışılan, keyfe keder bir transfer hedefi değil. yabancı sınırını da düşününce "elzem" durumda. ama yönetim onun için dahi 2 milyon euro çıkaramıyorsa kulüp gerçekten kepenk kapatma noktasına gelmiş.

    ki bugün verilen haberin doğru olduğuna da inanıyorum. yönetimin zaten 2-3 adamı var basında. kadir çetinçalı da onlardan biri.

    2 milyon euro ya 2. avrupanın herhangi bir ligindeki 14.-15. sıradaki takımlar artık 15-20 milyon euro'yu gözü kapalı harcayabiliyor.

    ligin sonuna doğru önümüzdeki sene sadece lig olmalı diyenlerin aksine kesinlikle uefa kupasına gidilmesi gerektiği savunuyordum ama sanırım gitmemize gerek olmadığını düşünenler haklıymış. kulübün kasasında verecek 2 milyon euro'su yok amk.
App Store'dan indirin Google Play'den alın