• 4876
    bir takım, sezon başından beri, birbirinin aynısı gol yer mi? yermiş. hiç mi çalışılmıyor? çalışılıyorsa, demek ki olmuyor, yeni bir şey denemek gerekmez mi? gerekiyorsa, yeni bir şey deneniyor mu? allah belamı versin, denenmiyor.

    riekerink'in hatası, niteliklerinin, vasıflarının vs galatasaray'a yetişmiyor olması... aklıma hemen, conte’nin lineker ile yaptığı röportaj geliyor. “soru: niçin üçlü defansa döndünüz? cevap: aslında iyi gidiyorduk, sezona iyi başlamıştık ama çok pozisyon veriyorduk. arsenal maçı da bahanesi oldu. o zaman üçlüye dönmeye karar verdim,” dedi. bahane ararsak biz de çoktu. ha yanlış anlaşılma olmasın, riekerink bey, neden üçlüye dönmedi demiyorum. neden oyuncu tercihleri dışında, başka bir şey denemedi, diyorum. hadi onu anladık, biliyoruz. dedik ya, nitelikleri eksik kalıyor diye. e, peki, bunu göremeyen yöneticiye ne demek lazım. yanlış anlaşılmasın. ben öyle asalım keselim tarzı bir adam değilim. hoca kovmakla alakalı değil durum. ha kovarsın, o senin bileceğin iş. ama başka şekillerle de halledebilirsin durumu. hocan, belli ki kaldıramıyor, o zaman onu asiste edecek adam yerleştireceksin yanına. defansı toparlayabilecek adam koyacaksın, çalıştıracak takımı. pozisyon almasını öğretecek adam koyacaksın.

    bunu defaatle söyledim. yine söylüyorum. sene başından beri, bir oyun fikrimiz var. topu istiyoruz. pas oyunu oynamaya çalışıyoruz. sene başında hepimiz bunu gördükçe seviniyorduk. düşüncemiz neydi? maç yaptıkça, pas hızımız artacak, geriye paslarımızın oranı azalırken, dikine paslarımızın oranı artacaktı. çünkü takım git gide birbirini tanıyacaktı. en azından biz böyle temenni ediyorduk. vaziyet öyle olmadı. biz haksız çıktık. sene başındaki neşter vuran hocaya çok güvendik. meğer onun da çok güvendiği topçular varmış. o bizim yüzümüzü düşürürken, biz de aşağı kalmaktan geri durmayız.

    biz taraftarız. galatasaray'dan veya ona profesyonel olarak bağlı herhangi bir oyuncudan veya stafftan bir menfaatimiz yok. profesyonel de değiliz. amatörüz. bizim gördüğümüzü göremeyen bir yönetici grubuyla daha ne yapabiliriz ki! itiraf edelim kandık. birkaç maça, içimizdeki şüphelerin törpülenmesine izin verdik. "galatasaray ulan bu! boru değil, başka galatasaray yok," dedik. "şimdi kenetlenme zamanı, ayrılık zamanı değil," dedik. kötü mü ettik. yine olsa, yine eder miydik? yine olsa, yine ederiz be.

    ama bu yönetimle değil. bu vizyonsuzlarla değil. her şeyi eline yüzüne bulaştırmakta usta kişiler güruhuyla değil. oyuncusunu gözden çıkarıp, sonra gel sen bizim topçumuzsun diyenlerle değil. hangisi daha kötü bilemiyorum. oyuncunu göndermeye çalışıp gönderememek mi, yoksa o oyuncuya yeniden el açmak mı? iki kere kadro dışı bıraktığın oyuncuyu, iki kere affetmek ne demektir? ya oyuncuya hakketmediği bir ceza vermişsindir, ya da oyuncuya ihtiyacın vardır? hangisi daha kötü yine bilemedim.

    biz şmapiyonluk maçına çıkmamış yüreğe sahip bir kulübüz. öyle cakamız vardı ki, sadece maçları değil, açıklamaları dört gözle beklerdik. beklentilerimiz de hemen çoğu zaman bizi tatmin ederdi. afimiz her şeye keserdi.

    şu takıma, adam akıllı, kimsenin adamı olmayan yardımcı teknik direktör diye, anam ağladı. hâlâ bunun derdindeyim. bugün de bunun peşindeyim, yarın da bunun peşinde olacağım.

    stoper diye diye imanımız gevredi. ta sene başından beri, hatta ta ne zamandan beri. galatasaray stoper almadı değil. 7 milyon avro bonservis + oyunculara verilen paralar. ve biz hâlâ, aynı tas aynı terane aynı oyuncular... iyi oynamasını bekliyoruz. çok afedersiniz, bir kaba etlerimizden peri tüylerinizi çeker misiniz? dalga mı geçiyorsunuz? dalga geçiyorlar ya. kime sorsan, şu verilen paraya, çok güzel topçular bulurdu. bunlar da bulurdu ha! bulmak istemediler, diyesim geliyor, ama neden istemesinler!? valla içimiz fesat bizim! yoksa, fesat değil mi? bi’ şey oldum.

    şu takıma bir orta saha medet diye, bağrımız yandı. hâlâ yanmakta. paramız yokmuş, kriz içindeymişiz. yersen. o saçtığınız paraların hesabını verin o hal.

    isim isim değil. şu takım, baştan aşağı yenilenmesi lazım. galatasaray nedir, ne değildir bilmeyen kimse de bir zahmet defolup gitsin.

    yahu şu yönetim, şu teknik ekip içinde bir tane futboldan anlayan adam yok mu? bir tane maç izleyen adam yok mu? gözleriniz acımıyor mu, şu sabri denen bek hazretleri oynadığı zaman. şimdi teknik anlatırım da, gerek var mı? çok kereler yazdım. yine yazarım, üşeniyor da değilim. ama değmez işte. şu sabri için girdiğim her bir tık, karakter için üzülüyorum. bir daha da yazmam.

    ah, ah, verdiğimiz milyon avrolarla ne topçular alınırdı? masrafsız, kefilsiz... gerçi biz, bunlarsız iş yapmıyoruz.

    “ben kefilim!” diye atlar biri şimdi. hınzır seni!

    bazılarının mahkemelerde tanıklığı tutmuyor, bazılarının camiilerde aptesti tutmuyor ya... işte, bazılarının da kefilliği tutmaması lazım.

    bak nereye geliyorum şimdi. medyada falan haberler var. yönetim ergin ataman’ın takımdaki misyonunu, miyadını artık ne zımbırtıysa tamamladığını düşünüyormuş.

    sigaram elimde...

    ba, ba, ba, nasıılll? başkan, maşkan anlamam da, yönetim dikkat etsin hareketlerine. ben divan kurulu başkanı, eğitim vakfı başkanı, derin galatasaray direktörüyüm. galatasarayın, hem de uefanın, fifanın piresidınt piresidıntınım. dikkat et, ayağını denk al. ünal aysal!? yemin ederim, 30 milyon kişiyi vurucam. namuzsuz evladıyım diyemesem de, devrim ihtilal dinlemem. da yeter ya. spor politakalarıyla ne oynuyorsun. istafaya zorla hepsini bitsin gitsin. otuz üç, üç sıfır birin kendisiyim. rerererarara sıfır bir, ara beni bul. galata beni bulsun. yarın öbür gün hazine açıldığında, bulamadığında canını yakarım.

    hunim başımda.

    deliliğe methiye...
  • 4879
    zaten boktan olan hayatımın en azından hafta sonlarını, avrupa maçı olduğu zaman tüm haftamı şirine şekere çevirendi, şimdi canım takip etmek dahi istemiyor. herşeyi anladımda bunu niye elimden çaldılar, bu dünya da elimden birşey gelmiyor ( taraftarı sallayan yok ) ama bu kulubü bu hale getirenlerle öbür tarafta hesaplaşacağız. hakkımı helal etmiyotum, sizin de sevdiğiniz neşeniz elinizden alınsın.
    #yönetimistifa
  • 4880
    ne kadar kendisine kırgında olsam fatih terimin çok güzel bir sözü vardır...
    "bazı yenilgiler hayırlıdır." diye...
    beşiktaş- başakşehir - fener illaki puan kaybedecektir..
    riekerink şu saniye içerisinde gider yerine türkiye ligini iyi bilen yerli, haksızlığa şenol gibi çirkefliğe aziz gibi cevap veren-yapan bir adam alınırsa her iddasına girerim ki şampiyonsun galatasaray..
  • 4882
    tam gaz cokuse ilerleyen kulup.

    riekerink de kovulacaga benziyor. bu su demek: galatasaray 13/14'te terim ve mancini'yle, 14/15'te prandelli ve hamzaoglu'yla, 15/16'da hamzaoglu, denizli, ve riekerink'le calisti. 16/17'de de riekerink ve simdi kim gelecekse onunlar calismis olacak.

    yani 4 sezonda 7. teknik direktorunu ariyor.
    ayni 4 sezonda aysal, yarsuvat, ozbek yonetimleri, surekli degisen ekipler.
    bu sacmasapan islere imza atarken hala lise disindakilerden onbinlerce lira isteyen bir garip divan kurulu.
    yapilan onlarca transfer, gonderilen onlarca oyuncu, cope atilan milyonlarca euro.
    milli takimlara oyuncu gondermekten aciz hale gelen bir galatasaray kadrosu.
    hajrovic/ontivero, grosskreutz rezaletleri.
    uefa'dan alinan, tarihe kara leke olarak gecen ceza.
    galatasaray yoksullasirken birilerinin zenginlesmesi, fakat isin devaminin gelmemesi.
    florya/riva hakkinin aysal'a verilmeyip ozbek'e verilmesi ve ortaya cikan sonuc...
    bu surecte tamamen coken galatasaray altyapisi.
    kontrolden cikan oyuncu maaslari, sakat oyuncu fetisi, onune gelene 2 milyon euro maas baglama sevdasi.
    'taraftar' olmaktan tamamen kopan, neye hizmet ettigi belirsiz ultraslan.

    artik elde bir sey kalmadi, hepsini sattik gitti. kafa ise hic degismedi. 3-5 yilda galatasaray basa donmeyecek mi saniyorsunuz?
    hakkimizda hayirlisi.
  • 4885
    türkiye'dir...
    yani iyisiyle kötüsüyle, bazen iyi ki, bazen maalesef türkiye'dir...

    şöyle genel çerçeveden bir bakıyorum;

    - galatasaray'ın en sıkıntılı dönemlerinden birini yaşıyoruz, hem yönetsel hem ekonomik hem sportif anlamda buhranlardayız, tıpkı günümüz türkiye'si gibi... yarınımızı öngörmekte zorlanıyor, dünümüzü arıyoruz, tıpkı günümüz türkiye'si gibi...

    - hukuğumuz, tüzüğümüz işlemez halde, lise diye bir kesim var, onlar ne derse o oluyor aslında... koskoca galatasaray camiasını bir grup adamın temsil ettiğine ve edeceğine inanmışlar, sen ne dersen de öyle devam ediyor... işin aslı, çoğunluğun da buna pek sesi çıkmıyor. tıpkı günümüz türkiye'si gibi...

    - o bir avuç sayıdaki yönetim kademesinin destekçileri, taraftar grupları, sucuk ekmekçileri var, gücün ve iktidarın kendilerine sağladığı imkanlarla gözü kör olan, onların yanlışlarını sırf kendi menfaatleri için görmezden gelenler... tıpkı günümüz türkiye'si gibi...

    - geçtiğimiz günlerde borcumuzun baskısından boğulmak üzereyken elimizdeki taşınmazları satma durumuna geldik, yegane güvenimiz ve mal varlığımız, "bizim" demekten gurur duyduğumuz taşınmazlarımız riva ve florya borçlarımız karşılığında satıldı, özelleşti... aynı günler türkiye devleti de varlık fonu kurarak elindeki para eden tüm kuruluşları tek fon altında birleştirerek özelleştirme kararı aldı... çünkü cari açık artık boğaz seviyesini aşmıştı...

    - bu camia hep büyüktü, tarihinde atatürk gibi bir kurucusu vardı, ali sami yen, ilklerin adamıydı, yoktan var etti mücadele etti, anılara kazındı, ancak o bile yer yer bu kulübün tarihinden silinecek konuma geldi... sadece gerçek galatasaraylılar sahip çıktı... tıpkı günümüz türkiye'si gibi...

    - bu kulüp en şaşalı dönemlerini 80'lerin sonunda başlayan ve 2000'lerde zirve yapan dönemlerde yaşadı. tıpkı günümüz türkiye'si gibi... galatasaray futbolda devrim yaparken diğer taraftan da eurovision'lardan habitat'lara, türkiye bir devinim hali içindeydi...

    - galatasaray'ın hanedanlık döneminin sonu olan 2002 yılı aynı zamanda türkiye'nin de aydınlık ve parlak günlerinin sonu oluyordu. galatasaray önderliğinde 2002 dünya kupasında dünya 3'üncüsü oluşumuz o şaşalı dönemin aşağıya doğru ivmelenmesinin başlangıcıydı, bu türkiye için de böyle oldu... 2002 genel seçimlerinden sonra türkiye otoriter, totaliter, karmaşık siyasi günlerin pençesine düşerken galatasaray da lucescu'yu kovup tekrar fatih terim'i getirerek hızlandırılmış fetret ve gerileme dönemine giriyordu.

    tarihin pek çok noktasından bir çok örnek verilebilir.

    ancak önemlidir, gözlemlenmelidir ki galatasaray'ın varlığının ivmesi türkiye'ye, türkiye'nin varlığının ivmesi galatasaray'a et ve tırnak gibi, kan ve damar gibi bağlıdır...

    türkiye ne zaman müreffeh olur ve toparlanırsa galatasaray o dönem gurur verecek başarıların altındaki imza olur, galatasaray ne zaman devinim gösterip kafasını kaldırsa türkiye'de yolunda gitmeyen bir şeyler bir şekilde yol bulur.

    türkiye ekonomik krizde, türkiye siyasi krizde, türkiye rejim krizinde, türkiye korkutucu bir dönemin arefesinde, türkiye kendi kaderini belirleyeceği çok kritik günlere hiç güven vermeyen insanların elinde gidiyor...

    tıpkı ama tıpkı galatasaray gibi...!!!
  • 4886
    neredeyse beleşe yolladığı emre çolak, gittiğinden beri neredeyse her ay deportivo'da ayın futbolcusu seçiliyor;
    arkasına teneke bağlayarak gönderdiği hamit altıntop, bundesliga'da haftanın futbolcusu oluyor;
    kupa maçları dışında doğru düzgün forma bile giyemeyen dzemaili, bologna'nın beyni olmuş vaziyette;
    "bundan adam olmaz" diyerek -bence- ucuza bırakılan telles, portekiz ligi'nin en yüksek performans gösteren 4. futbolcusuymuş...

    bu gidişle real madrid gibi bir repütasyonumuz olacak. "topçu alacaksan galatasaray'dan alacaksın." diyecekler.
  • 4888
    emre colak'in kotu oynadigi mac sayisinin bir elin parmaklarini gecmedigi takim.

    kadroda sneijder'in yedegi olarak alinan josue'den cok cok daha ustun meziyetleri vardi.

    taraftarimiz ne yazik ki sabirsiz. kotu gidisin faturalarini gecmisten beri hep yanlis oyunculara kesti. neymis fizigi yetersizmis. buyrun semih. onu da fizigi yetersiz diye elestirdiler. balta gibi body yapti balta gibi tanka dondu. emre cunku hayvan gibi olmak zorunda... sanki onlibero oynuyor. kaldi ki o haliyle bile top calma sayisi yuksekti gibi hatirliyorum. enerjikti, presciydi, hamza'nin ilk geldigi sene sabri'nin onunde oynuyordu ve sabri siritmiyordu. hamza ne zaman emre yerine umut'u sag acik oynatmaya basladi tepe taklak oldu. bunu da hic goremedi o yuzden hoca moca degil.

    galatasaray'da iyiler oynamiyor. iyi oynadigi mac sayisi bir elin parmaklarini degil parmagin yarisini gecmeyen sabri mesela. hala takimda.

    hamit zaten oynayabildigi macta oynar. kotu oynamaz. ama oynayabildigi mac sayisi azdir. 5 mac sonra sakatlanir. zaten melo bel fitigi oldugu zaman takimi hamit sirtlamisti. tam da melo dondugu zaman sakatlanmisti. bir de turkiye'de galatasaray'a karsi oynanan oyunla baska ulkedeki sirasan takima karsi rakiplerin oynadiklari oyun cok daha farkli. her ikisi de galatasaray'da bulamadiklari genis alanlarin tadini cikariyorlardir.

    bizim en basarili oldugumuz donemlerle simdi icinde bulundugumuz donemin en buyuk farki kanat varyasyonlarinin kisitli olmasi. dar alanda hasan, k.hakan, hagi, emre ters kanatta da okan suat ve umit'in varyasyonlarini goremiyoruz. cunku hep bir oyuncu rotasyonu var ve bekler kalitesiz. soldan oynuyoruz cunku sino var ve carole sabri'den bir tik iyi.

    bir baska nedeni de oynayan oyuncularin genelde kafa dusunur kisminda sikinti yasamasi. bakin o hagi'nin got oturur kafa dusunur videosunu gote kafaya odaklanmadan izleyin.

    adam sozde kaos denilen futbolu ozetliyor orada. bizde hersey cabuk diyor. hepsi hesapli diyor hepsi ezber diyor.

    bizde ezbere top oynama sikintisi mevcut. ve bu kadar antrenman ve mac yapan bir takim (evet rodriguez yeni, bruma gecen sene hamza sagolsun yoktu ama yine de takimin geneli uzun suredir beraber) nasil bu uyumu yakalayamiyor nasil temposunu yukseltemiyor inanilir gibi degil.

    demek ki fiziksel sikintilar var. az kosuyor az basiyorlar. bu da yazin yapilan kamplarin bir halta yaramadigini gosteriyor. hadi sneijder podolski gec form tutuyorlar yastan oturu ve az pres yapiyorlar diyelim. takimin geri kalaninda boyle bir istek yok.

    ben bir tek hagi'nin kosmadigi galatasaray takimini ozledim. bunu tum galatasaraylilarin ozledigini de biliyorum. biliyorum cunku takim 2 ikili mucadele kazaninca tribunler hemen gaza geliyor.

    sanirim bu futbolu da uzun sure goremeyecegim. allah sabir versin.
  • 4889
    kasten bitirilmiş takımdır. sırf riva ve florya'nın peşkeş çekilebilmesi için galatasaray'ı ekonomik olarak rahatlatacak ancak aynı zamanda elindeki gayrimenkullerin sahipliğini kaybetmemesini sağlayacak proje ünal aysal'a verilmemiş; daha sonra ünal aysal'ın başkanlıktan istifa etmesi için her şey denenmiştir. ortamı biraz ısıtmak için insanların "dedem yaşında ya" diyerek kızmaktan imtina ettiği yarsuvat başkan yapılmış yanına da şu an tff başkan yardımcısı olan ali dürüst ile her dönem iktidar yalakası albayrak getirilmiştir. sonrasında ise dursun denen bakkal kırması tarafından galatasaray manen de çöküntüye uğratılıp riva ve florya arazileri değerinin yarısına sattırılmıştır. bu kadar basit.

    ünal aysal zamanında da borç vardı. ama ünal aysal aldığı borçla bıraktı kulübü. riva ve florya arazileri üzerindeki projesine izin verilseydi muhtemelen şu an ciddi şekilde geliri olan bir kulüp olacaktık. riva ve florya da elden gitmemiş olacaktı. belki uefa'dan ceza bile almamış olacaktık. çünkü borçların ödenme planını yapmıştı ünal aysal. ancak yarsuvat dede ve dursun gelip bütün planları al üst edip kendi küçük zihniyetleriyle iş yapınca kulüp ne başarılı olabildi ne de gelir elde edebildi.

    galatasaray'ın güçlü olması istenmemiştir. bu kadar basit. oyun ünal aysal'a değil, galatasaray'a oynanmıştır. ünal aysal yerine başka bir güçlü, dirayetli ve işi bilen adam olsaydı ona da aynı operasyon yapılırdı. bunu herkes biliyor. sadece terim tapınıcıları kabul etmek istemiyor.
  • 4892
    4-5 yaşlarındayken fenerbahçe taraftarı babama galatasaraylı olduğumu söylerken yaşadığım duyguları temsil eden takımdır benim için galatasaray. biliyorum 4-5 yaşındaki çocuğun hislerine fazla anlam yüklemiş olacağım belki de ama isyan etmek tehditlere (sana sega almam, tatile götürmem vb.) boyun eğmemektir galatasaray.
    o zamanlar daha uefa kupası gelmemiş ve 4 senelik periyodun ilk senesi yani galatasarayli olmak için mantıklı bu sebep yok :) ama mantıklı bi sebebe ihtiyaçim da yok sevmişim aklimin, fikrimin, kalbimin büyük bir kısmını galatasaray işgal etmeye başlamış bir kere hiç bişey umrumda degil.
    açıkçası yazıyı bağlayacak yer de bulamadım ama çok güzel takım be kardeşim sevmeyelim de taş mı olalım.
    son olarak #yonetimistifa
  • 4896
    sosyal olanakları az görece kötü bir şehirde, kötü okullarda okudum ve buna bağlı olarak güzel bir sosyal çevrem ve güzel bir diplomam olmadı. 2 gün önce yaklaşık 1,5 yıldır çalıştığım işyerinden bazı nedenlerden dolayı ayrıldım. 2 gündür işsizim. ve şu anda halimden memnun olduğum bir hayatım olduğu söylenemez. şu hayatta bana keyif veren çok şey yok. galatasaray'da az olan seçeneklerin arasından göz kırpan yıldızlardan biri. daha önce futbolla bu kadar ilgilenmezdim. yani ilgilenirdim ama sadece derbilerde maç izleyen tiplerdendim. ilgim daha çok ünal başgan'ın transfer şokları patlatmasından sonra başladı ve o tarihlerden bu yana her hafta maçları kaçırmaz oldum. bir süre sonra bağlanıyor insan, hayatından bir parça oluyor. ve galatasaray hayatımdan bir parça ve ömür boyu da sanırım ilişkimiz dolu dizgin devam edecek diye düşünüyorum. sarı kırmızı sevgilimiz şu günlerde üzüyor bizi biraz, uğursuzlar aklını karıştırıyorlar sevgilimizin. ama ben inanıyorum, yine her şey çok güzel olacak, biz inandıkça...
App Store'dan indirin Google Play'den alın