4315
baştan yazalım, kötü oynadığımızı düşünmeyen varsa bu yazıyı yok saysın. ben başta kendim olmak üzere son maçlardaki bana göre iğrenç oyunumuzun nedenlerini yazmaya çalışacağım.
geçen sezon alınan beklenmedik şampiyonluklar, taraftarın beklentisi olası güzel futbolu bekleme odasına almış, 4. yıldızın keyfini doya doya çıkarmasını bile engellemişti. biz biliyorduk ki zafer, kendi marifetimizden çok rakiplerin hatası, muslera'nın, sneijder'in, yasin'in direnmesi, melo'nun ameliyat masasından kaçıp savaş alanına dönmesiyle gerçekleşmişti. hamza hoca'ya güvenenlerin, şans verelim diyenlerin sayısı artmaktaydı. başkan değişikliğiyle girilen sezonda beklenti büyüktü, oturmuş denilen kadroya yapılacak bir kaç marketing transfer, büyük galatasaray'ı daha da büyütecekti. ve biz büyüdükçe medya sülükleri aslan'a yeni bir pusu daha hazırlayacaklardı. biz biliyorduk ki, türk futbol tarihi, cim bom'a kurulan tuzaklar, ve o tuzaklardan cim bom'un, taraftarıyla beraber kurtuluşunun tarihiydi. öküze tuzak kuracak değillerdi ya, tuzağı elbet aslan'a kuracaklardı. bütün bir transfer sezonu boyunca fenerbahçe zift medyası, ve galatasaray dışında kalmış galatasaray'ın kötülüğünü bekleyen, kıs kıs gülen galatasaraylı medya maymunları başkan'ı, hamza hoca'yı, taraftarın sevmediği oyuncuları korudu. yani tuzak daha lig başında semeresini verdi. korku dağları bekliyordu bu bağlamda. galatasaray, bu sene de şampiyon olursa, hele şampiyonlar liginde yürürse hayatları fenerbahçe şampiyonluğuna bağlı olan vak vakları, galatasaray korku filmi daha şimdiden ürkütüyordu.
godot'u bekler gibi beklediler ilk puan kayıplarımızı, kaybetmeye başlayınca winner takım, tamam dediler, kıvama getirmek üzereyiz cim bom'u. halbuki takım geçen sezon oynadığı futboldan daha kötü oynamıyordu. tek fark, tutan tutamıyor, atan atamıyordu. tabeladan, kupalardan, puanlardan bağımsız, aklı vicdanı hür galatasaray taraftarı olarak oy birliğiyle karar verdiğimiz şey, takımın kötü futbol oynadığıydı.
işte biz bu takımı irdeliyoruz.
direk söylüyorum, kötü oynuyoruz, kötü oynamaya da devam edeceğiz. kötü oyunun ilk sebebi kaleciden topu alıp oyuna sokmayan tandemdir. kim oynarsa oynasın stoperlerimiz hemen hemen aynı oyunu oynamaktadır. teknik bir stoper, kaleciyle paslaşıp, rakipten 1, 2 kişiyi daha atak başında oyundan düşürecek bir savunmacımız yoktur, bazı maçlarda shedju'yu ihmal edersek tabi ki. kaldırım taşlarının her biri doğrudur, ancak bir araya getirildiklerinde eğri büğrü, yuvarlak kavşakları oluştururlar. doğru futbolcu olsalar bile birleşince inanılmaz bir yanlış çıkıyor bizim savunmada. her ikisi de yerden gelen toplara yatarak müdahaleden yoksunlar, oyuna sokma becerileri yok. topu oyuna iyi sokamadıktan sonra güzel futbola nasıl, nereden başlayacaksın?
semih kaya işe akbil'le giderken, maaşı 5.000 lirayken neştere kafa atıyordu,kaybedecek bir şeyi yoktu. şimdi bakıyoruz, çekilen şuta sırtını dönüyor, tekniğinde en ufak bir gelişme yok, kafa topuna çıkamıyor, darbeli kafa atamıyor. vücudunu topa siper etmiyor, zengin oldu, şimdi kaybedecek çok parası var, verimli olamaz bu gidişle. dünya'nın en teknik kalecisi bizim takımın kaleci hocası olmasına rağmen muslera teknik bir kaleci değil, topu genelde şişirerek oyuna sokmayı tercih ediyor. çok vakit geçiriyor, sayesinde şampiyonluklar kazandık ama büyük takımın kalecisi olmaz, 18 içinde topa elle dokunabilme hakkı olan oyuncusu olur. bize bir kurtarış kalecisi yetmez, stoperlerin teknik olmaması, top istememesi de mazeret sayılmaz. usta kaleci topu usta işi oyuna sokamıyor, gerideki ustalar ortadaki büyük ustaya topu enerjisiz aktaramıyor. kabiliyet yok, bu yüzden çok garanti olmadan tandem, topu kaleciden istemiyor, dolayısıyla orta saha mümkün olduğu kadar ilerde top bekleyemiyor. hatırla popescu- taffarel ikilisini. onların pas trafiğinden eksilen bir iki oyuncu oluyor, top fazla enerji kaybedilmeden hagi'yle buluşturuluyor, diri kalmış usta, her seferinde başka bir hünerle ameliyata giriyordu. ve bahtiyarız ki çoğunda muzaffer çıkıyordu.
işte geriden oyunu iyi, verimli, usta işi kuramadığımızdan orta sahada kim olursa olsun topla kaleye çok uzak mesafede buluşabiliyor, ve karşı savunmaya savaş gücü kazandırıyor. melo gittikten sonra orta sahanın savaş gücü düştü, sarı karttan korkan mıymıntı futbolcular top bizde kalsın diye geriye yana oynuyorlar.
iyi futbolun peşindeyiz, bizim gibi amatörler buna hatice diyorlar. endüstri canavarları ne kadar netice peşinde olsalar da hatice'den vazgeçmeyenlerin nesli tükenmedi henüz.
teknik, topu oyuna acele elle sokacak, pas trafiğine katılacak bir kaleci.( taffarel) teknik, oyun kurucu, penaltının, serbest vuruşun başına gidebilecek bir stoper(popescu), önlerinde her topa müdahale edebilecek rakip çapadan en az 2 km. fazla koşacak, şutör, pasör bir ön libero (suat kaya) topun yönüne bağlı olarak yanında bir bezdirici, fazla teknik olmasına gerek yok, top rakipteyken topa en fazla 3 metre mesafede, gerekirse rakibin en önemli futbolcusunu bitirebilecek biri(okan,ümit,), ve bir oyun kurucu. voleyboldaki gibi maç içinde dönüşümlü, kime denk gelirse o,saydığımız özellikteki iki ön libero bu oyun kurucuyuya (hagi) taşıyacaklar. topu kaptırdığında saldıracaklar. cephedekiler mi? bırakın da onlar şov yapsınlar. hakan şükür, jardel, arif) artık hangi 3 kişiyse onlar. maçın sonucu mu? bilmem tabelada bir takım rakamlar yazar elbet, ama biz büyük bir futbol seyretmiş oluruz mutlaka.
çok şey istemiyoruz, biz bu filimi 15 sene önce gördük. ve bu takım, bu kadroyla o unutulmaz filmi yeniden seyrettirebilir. bu takımım genlerinde vardır, her güzel macera bizim tarafımızdan yazılacaktır. 15 sene bekledik yanımıza yaklaşan olmadı. bu kupa demek ki 2. defa alınacak ve onu da büyük galatasaray alacaktır. bir efsaneydik, efsaneler ölmez şekil değiştirir. ne olur biraz daha güzel futbol.