4283
"galatasaray'da başarı cezasız kalmaz" gibi bir algısı olan takım. tamam doğru, vefa, çoğu zaman bu kulüp -özellikle futbol takımı- için sadece bir semt adı ama ya galatasaray'a yapılan vefasızlıklar ? ya galatasaray'ı bir kalemde harcamalar ? anlatmaya çalıştığım şeyi daha iyi ve daha uzun anlatmaya çalışayım.
galatasaray 2000 yılında müthiş oynadığı 4 senelik bir periyodun sonunu arsenal'e karşı uefa kupasını kazanarak taçlandırdı. arsenal o günkü piyasa değerinin neredeyse %1000 katına ulaşmışken galatasaray'da neden halen vefadan, borçlardan ve arabesk cümlelerden bahsediliyor ? galatasaray ondan sonraki sene şampiyonlar ligi finali oynayabilecek kadar iyiyken nasıl bir anda düştü? cevabı çok basit. vefa. ve madolyonun bu yüzünde galatasaray kulübü "gizli" mağdur taraf.
2000 yılının yazında fatih terim galatasaray'dan ayrılıp bir heves uğruna, bütün hayalleri bütün potansiyeli bırakıp fiorentina'ya gitti. orada orta klasman bir performans gösterdi ve oradan milan'a geçti. her iki kulüpte de başkanlara ve milan'da özellikle oyuncularla bir hayli sorun yaşadı. fatih terim'i galatasaray markası dışında tanıyan var mıydı ? yoktu. peki noldu ? en önemli dönemde, müthiş bir dönemeçte takımı heves uğruna bırakıp gitti. bana mantıklı gelmiyor çünkü galatasaray'ı bırakıp orta klas italyan takımına gitmek. cidden bir yanda şampiyonlar ligi potasındayken avrupa'da maça çıkamamak bana mantıklı gelmiyor. rahmetli kazım kanat 2000 yazında bir yazı yazmış. yazıda "birileri galatasaray'ı durdurmalı, yoksa galatasaray bayern münich gibi olacak" demiş. haklı çıktı mı ? hem de istediğinden fazla. o fatih terim 2002 yılında rahmetli canaydın'ın seçim vaadi olarak tekrar geldi. galatasaray'ın gittiğinden beri mumla aradığı lucescu'yu kovarak hem de. fatih terim naptı o dönem ? batırdı. bir sürü topçu aldı, bir sürü gereksiz oyuncu ve hepsi gitti. ve fatih terim ondan sonra bu sefer kimsenin istemediği bir dönemde tekrar galatasaray'a geldi. bu sefer iyi top oynattı ve başarılı oldu. sonra ne oldu ? yine en kritik yerde takımı yine yüz üstü bıraktı. bu arada atlamayalım. bruma ve ambrabat'a toplam 22 milyon euro gibi muazzam bir para harcadı ki eğer galatasaray o parayı o dönem- efsane oynadığı sezondan önceki sezon- di maria'ya verseydi büyük ihtimal di maria'yı alırdık. peki biz naptık ? boşa harcadık. neden ? fatih terim'in hızlı oyuncu takıntısından dolayı. şimdi galatasaray'ın adından bahsetmiyor. galatasaray en kötü ya da en bilinmez dönemlerinde ona sahip çıktı ve o hep yüz üstü bıraktı. en son gittiği sefer basın ne manşet attı "galatasaray'da başarı cezasız kalmaz"...
gelelim hakan şükür'e. aşırı severim, görsem sarılırım kral diye ama bu vefa olayında onun da eksikleri var. hakan şükür kariyerinin en iyi döneminde o sene 20 küsür transfer yapan inter'e çok komik bir paraya transfer oldu ki paranın değeri hakan şükür'ün leeds deplasmanında attığı gol bile etmez. peki hakan şükür gidince galatasaray ne yaptı ? yerine kulüp rekoru kırarak jardel'i aldı. jardel iyi oynamasına rağmen yerlilerle bir hayli sorun yaşadı ve gitti. giderken yanında 3 adam getirdi ki biz o 3 adamdan kurtulmak için hakan şükür'ün bonservisinin 2 katı kadar para ödedik. hakan şükür gitmeseydi, galatasaray jardel'i almazdı. jardel'i almasaydık o 3 gereksiz topçu gelmezdi. o 3 topçu gelmeseydi bir sürü para ödemek zorunda kalmazdık. parayı boşa harcamasaydık düzgün işler yapabilirdik diye uzar gider bu liste. hakan şükür ile ilgili başka bir mevzuda hakan şükür'ün birleştirici gücü. ben iddia ediyorum ki eğer o gün hakan şükür gitmeseydi ondan sonraki sene galatasaray'dan ne emre giderdi, ne okan giderdi, ne arif giderdi, ne küçük hakan giderdi ne de fatih akyel giderdi. bu saydığım oyuncular genel olarak muhafazakar oyuncular. hakan şükür onların "abisiydi". abilerinin gitmesi kendilerinde sorun oluşturmuş olabilir ki okan ve emre'nin-klasik tosun- jardel ile pata küte kavga etmesi bu dediğimi doğrular nitelikte. bu oyunculara hakan şükür perspektifinden baktığımızda çıkan bir başka sonuç var ki asıl fecaat bu. o dönem avrupa'nın en potansiyelli orta saha oyuncusu emre hakan şükür'ün gittiği paranın da azına inter'e giderken okan inter'e giderken bedava gitmiştir. arif yine cüzi bir miktara -ya da bedavaya - o dönemin ispanya ligi on üçüncüsü real socieadad'a gitmiştir. fatih akyel ise yine ispanya liginin orta sıra takımlarından mallorca'ya gitmiştir ki yanlış bilmiyorsam gittiği sene mallorca az kalsın küme düşüyordu. fatih akyel ve emre hariç hepsi geri döndü. galatasaray hepsine kapısını açtı ama onlar eskisi gibi oynamayarak- hakan şükür hariç- geri dönmeyi hak etmemişlerdir. ki okan beşiktaş'a gitmek gibi bir ayıp işleyip geri dönmüştü. yani bu kısmı özetleyecek olursak eğer hakan şükür kalsaydı galatasaray şu an bulunduğundan 10 fersah önde olurdu. ne alaka demeyin bir domino taşı her şeyi belirleyebilirdi. belirleyemedi. olan bize oldu.
bir başka örnek ise bülent korkmaz. yıllarca kaptanlığını yaptığı takım 37 yaşında jübile teklif etti. kabul etmedi gençlerbirliği'ne antrenör olarak gitti. galatasaray'ı 2004-2005 sezonunda şampiyonluktan eden gençlerbirliği maçında oyuncular gol attığında hepsi aşırı coşkuyla koştu ki bülent korkmaz'ın suratındaki o ifadeyi asla unutmam ben. peki sonra ne oldu ? galatasaray en zor döneminde kaptanını çağırdı, buyur gel takımın başına geç toparla takımı dedi. o ne yaptı ? kewell'ı stoper oynatıp bütün sezonu tek bir hamleyle bitirdi. daha sonra doğal olarak görevine son verildi ki görevine son verildikten sonra habire saçma sapan açıklamalarda bulundu ve kendinden iyice soğuttu. yine unutulmaz o arsenal maçındaki sargı bezleri ama eskisi gibi karşılanmadığı da bir gerçek.
yine galatasaray'da top oynamış ama artık sistemin dişlisi kıvamına gelmiş yorumcuların yaptığı yorumlar buna örnek olarak gösterilebilir. hakan ünsal v.b. gibi. bir istisna dışında. kızabilirsiniz bu dediğime ama ben hasan şaş'a bu konuda kızamıyorum. yani saçmalama be dediğim oluyor bazen ama uefa kadrosunda olmuş, galatasaray'ı terk etmemiş, en iyi oynadığı dönemde kapısında arsenal, milan gibi takımlar yatmasına rağmen boş sözleşmeye imza atmış, neredeyse tek başına takımı en fakir en dip döneminde şampiyon yapmış -2005,2006 sezonu- bir adama kızamıyorum ben. varsın bu da benim kusurum olsun.
bu vefa olaylarının son kısmında ise bu sefer hamza hamzaoğlu var. takımı rezil bir dönemde almış, şampiyon yapmış - bilic ve ismail eagle'a karşı olsa da- , diğer kupaları da kazandırmış- bursa'nın savunması hallaç pamuğu gibi olsa da- bir kişi çıkıp taraftarı karşısına almamalı. mesela fatih terim bunu yapmazdı. kaka ya da diego dediğinde taraftar sneijder'i istemişti ve karşı çıkmamıştı. aynı şekilde sistemini bozma pahasına drogba'ya da karşı çıkmamıştı. taraftarın nabzını okumak çok önemlidir futbolda. tribüne oynamak değil, taraftarın nabzını bilmek. yani mesela ibrahimovic'i almak değil ama sabri ile sözleşme imzalamamak gibi. umut'u oynatmamak gibi. taraftar her eleştirdiğinde- haklı olarak- umut'u delicesine savunmamak gibi. peki o ne yaptı ? bunların tam tersini yaptı. tek bir hamleyle maçı çevirebileceği benfica deplasmanında sabri'yi 20 dakika sol açık oynatmak gibi ya da sneijder'i ön libero oynatmak gibi. ki gelmesinin nedeni sneijder'i ön libero oynatan adamın hatalarını düzeltmekti. olmadı o da kapıldı bir furyaya ve gitti. ve şimdi basın ne yazıyor " galatasaray'da başarı cezasız kalmadı". hayır bunun ceza ile alakası yok. hayatında hiç sahip olmadığı bir kudrete sahipken bir adam çıkıp taraftarı karşısına almamalı. olduğu gibi olmalı. yoksa gider.
son olarak demem o dur ki tek bir galatasaray var. bu galatasaray'ın yıldırım'ın aziz'in değil; benim, velinin, alinin, hakan'ın, bülent'in, hamza'nın, fatih'in ve nicelerinin olmalıydı ama olmadı. artık olması da zor. biz karda ve çamurda elimizde yırtık şemsiye ile hakan'ın golünü bekledik ama o maçta yoktu bile. 2005'te şampiyon olamadığımızda bülent'in de üzülmesini bekledik ama o üzülmedi. 2013 yılında fatih'i alkışlarken fatih'in "şikecilerle" gülümsemesini kabullenemedik. olmadı, biz elimizde yırtık şemsiye, ayağımız su dolu, burnumuz soğuktan kızarmış bir şekilde tek başımıza kaldık ve beklemekten başka yapacak bir şeyimiz kalmadı. biz her iyi olduğumuzda "galatasaray durdurulmalı" dediklerinde kendimizi durdurduk. marx'ın bütün söylemlerinde unuttuğu tek olgu olan "insan egosu" "galatasaray'ın" önüne geçti. zor.