• 2501
    cimbombom bir düşer bin kalkar, yine zaferden zafere koşar!

    bir imzamızı* daha attık avrupa arena'sına. bu ne ilkti ne de son olacak...

    kendimizi hatırlamamız ve hatırlatmamız iyi oldu. epeydir uzak kalmıştık bu derecede bir başarıdan. maddi kazancını bir kenara bırakırsak manevi olarak çok önemliydi böyle bir başarı. ve bu sabırlı, takımına inanan taraftara verilmesi gereken bir hediyeydi...

    en son şampiyonlar ligi'ne katıldığımızda 2006-2007 sezonu idi, bu sezon öncesinde. ben lise 2 idim o sıralar. yatılı okuyordum ve maçları bazen çok amaçlı salon diye büyük bir salonda izliyorduk. sonuçlar hep hüsrandı. hiç beklemiyordum o derece başarısız olmamızı. çok iyi hatırlıyorum; yenildiğimiz bir maç sonrası herkes çıkarken ben kapşonumu kafama çekip oturmaya bir süre daha devam etmiştim sandalyemde. ağlamıyordum ama canım çok sıkılmıştı. eski başarıları görmüş ve bu başarılar çocukluğuna denk gelmiş biri olarak o başarılı günlere çok özlem duyuyor ve "bu böyle sürüp gitmeyecek elbet, bir gün yine başarılı olacağız." diyordum içimden...

    aradan yıllar geçti, bizim avrupa'da elde ettiğimiz tek başarı 2008-2009 uefa kupası'nda son 16*(u: ki o turu atlasak belki de tekrar alacaktık kupayı formatı değişmeden önce son kez.) ve 2009-2010 uefa avrupa ligi'nde son 32*** idi. şampiyonlar ligi'nde başarı elde etmeyi, maç kazanmayı bırak; şampiyonlar ligi'ne katılamıyorduk bile.

    2010-2011 sezonu'nda her açıdan dibe vurduk. işte bu sezon "cimbombom bir düşer bin kalkar, yine zaferden zafere koşar!" gerçeğinin "bir düşer" ayağıdır. herkesin kendince dalga geçmeye çalıştığı, biz yerdeyken herkesin elinden geldiğince vurduğu sezondur. ama fazla sürmeyecekti, inanıyordum ben. ve sonra geçti gitti...

    şimdi 2012-2013 sezonundayız. bir önceki sene her türlü şeye rağmen aslanlar gibi şampiyon olup cl biletini direkt cebimize koyup da geldik bu sezona. kendimizin yapmadığı ve hiçbir şekilde karışmadığımız şike gibi çok büyük bir suç yüzünden biz de ceza alacağız diye tırsmadık değil; allah'tan böyle bir şey gerçekleşmedi ve cl'de oynadık yıllar sonra.

    ilk 2 maç herkesin malumu. deplasmanda öyle bir manchester maçı* oynadık ki; futbolu seven herkes o maçtan zevk almıştır diye düşünüyorum. yenilmemize mi üzüleyim, yoksa iyi futbolumuza ve 2-3 fark yemediğimize mi sevineyim... öyle bir maçtı, bol ataklı. 2. maçta ise kötü oynadık ve yenildik. topla oynama yüzdemiz pek bir şey ifade etmiyordu ne yazık ki...
    sonuç: 2. maçlar sonunda galatasaray 0 puanla grup sonuncusu ve braga 3 - cluj 3 - manchester united 6 şeklindeydi.

    o günlerde bunu fırsat bilen herkes yeniden bize giydirmeye başlamıştı. fenerbahçeli ve beşiktaşlı arkadaşlarla otururken dedim ki; "biz kalan 4 maçtan 10 puan alarak bu gruptan çıkarız." arkadaşlardan biri* çok güldü*, sonra ben iddiasına girelim dedim ve iddiasına girdik. sonraları daha 4. maçlar oynanmamışken fenerli bir arkadaş bu iddiayı duydu, "bayrak adam'la iddiasına girin oğlum, böyle iddia kaçmaz." tarzı şeyler söyledi. sadece güldüm ve onunla da iddiasına girdik... galatasaraylı arkadaşlarımdan bazıları bile "ütopik" demişti. ben de "hiç kimsenin görüşü önemli değil. kendi düşüncem referans, kendi düşüncem önemli; biz bu gruptan çıkarız!" dedim.

    (bkz: #1074796) sözlüğe de 2. maçlar sonunda böyle bir şey yazmışlığım var. ben gerçekten inanıyordum. biliyordum bu gruptan çıkacağımızı.

    4. maç başlamadan "not finished yet!" ve "belki de bir destanın başlangıcı olacak bu maç." yazdım. 5. maç manchester'ı yeneceğimiz çok belliydi. 6. maç hepinizin malumu... maç* bitiminde nasıl sevindiğimi, nasıl gururlandığımı, nasıl bir tepki verdiğimi bir ben bir de allah biliyor...

    ve 6. maçlar bittiğinde son durum: galatasaray; son 4 maçta 10 puan alarak, ilk 2 maçını 0 puanla geçtiği grubu lider manchester united'ın 2 puan arkasında 2. olarak 10 puanla tamamladı.

    2. turda gelecek rakip önemli elbette ama devre arası transfer dönemi'ni iyi değerlendirebilirsek en az çeyrek final yapacağımızı düşünüyorum. barcelona, bayern münih gibi rakipler gelirse de elensek bile* kafa kafaya oynarız. bu bir karakter meselesi...

    neyse... ne demiştim;
    cimbombom bir düşer bin kalkar, yine zaferden zafere koşar!
  • 2502
    (bkz: 8 aralık 2012 pınar karşıyaka galatasaray basketbol maçı) başlama saati 15,00

    (bkz: 8 aralık 2012 galatasaray canik bld. kadın basketbol maçı) başlama saati 15,00

    (bkz: 8 aralık 2012 galatasaray ereğli bld. kadın voleybol maçı) başlama saati 15,00

    mayalar falan hikaye amk. bizim diğer branşlardaki maçların çakışmaması kıyamet alameti olur. ki 3 maçta aynı saatte oynanacak.
  • 2503
    kulüp olarak her branşta, her platformda ciddi saldırılara maruz kalıyoruz.. futbolda şampiyonlar liginde 2. tura çıkmışız, ligde lideriz, basketbolda kadınlarda ve erkeklerde hem avrupa hem ligde çok iyi ilerliyoruz, voleybolda kadın erkek avrupada ve ligde ilerliyoruz.

    çok sağlam bir yönetimimiz var, her branşta en iyi hocalar bizde, çok doğru çok iyi yoldayız..

    tüm bunları çekemeyen rakipler birlik olup üzerimize üzerimize saldırıyorlar. başarılı olmamızı istemiyorlar. ama unuttukları birşey var;

    biz galatasarayız..

    zaman birlik olma zamanıdır. şikecilere, tinercilere, kahpe anadolu takımlarına, medyaya, federasyonlara inat kazanmaya devam edeceğiz.

    galatasaray eğilmez..

    http://www.youtube.com/watch?v=YNxBPpNd24E
  • 2511
    kamuoyuna duyuru ve geçmiş olsun mesajı

    09.12.2012 tarihinde oynanan galatasaray – beşiktaş tekerlekli sandalye basketbol karşılaşmasında il güvenlik kurulu’nun almış olduğu “rakip sahaya taraftar götürmeme” kararına rağmen bir grup beşiktaş taraftarının habersiz, usulsüz, haksız ve maksatlı eylemi neticesinde istenmeyen olaylar vuku bulmuştur.

    saldırıya uğramış olan taraftarımız, sporcusunu ve kendisini koruma refleksi göstermiştir. savunma refleksi içindeki taraftarımızdan bir bölümünün adliyeye sevk edilmiş olması kulübümüzce anlaşılamamış olup, adli süreç kulüp avukatlarımızca bizzat ve yakından takip edilmiştir.

    adaletin bir görevi de suçlu ile suçsuzu, haklı ile haksızı doğru bir şekilde ayırt etmektir. bu kapsamda kendini ve sporcusunu korumaya çalışan bir kitleye suçlu muamelesi yapmak anlaşılabilir bir durum değildir. kulübümüzün tesellisi bugüne kadar bizi hiçbir yerde yalnız bırakmayan ve özellikle de son iki senedir yapılan tüm ajitasyonlara rağmen vakarını ve duruşunu değiştirmeden kulübümüzün tribün olayları sebebi ile önemli bir ceza almamasını sağlayan taraftarımızın hiçbirisinin tutuklanmamış olmasıdır.

    bu vesile ile başta yıldız teknik üniversiteli taraftarımız olmak üzere olaylardan etkilenen taraftarımıza ve ailelerine geçmiş olsun dileklerimiz iletiyoruz.

    galatasaray spor kulübü

    www.galatasaray.org
  • 2512
    kızıyorlar galatasaray'ı hayatımın merkezi yapmama.
    kızıyorlar sarı-kırmızıya bu kadar bağlanmama.
    kızıyorlar, benim için bir şey yapmadığını, verdiğim değerin bir kulübe verilecek değerden fazla olduğunu anlatıp duruyorlar.

    ama bilmiyorlar ki, insanlar karşıma geçip bana her bok için bağırabilirken ben içten içe o gün kazandığımız maçın mutluluğunu yaşıyorum.
    evet galatasaray benim için bir şey yapmıyor.
    galatasaray bana mutuluk veriyor.
    berbat geçen bir günün ardından yüzümü güldürebiliyor.
    siz buna, galatasaray'ın sana kattığı hiçbir şey yok diyorsunuz.
    anlamıyorsunuz. anlayamıyorsunuz.
    hissetmiyorsunuz. hissedemezsiniz.
    galatasaray bir kulüpten fazlası, bu yüzden de verdiğim değerden fazlasını hak eder.
    galatasaray binlerce farklı renge, farklı şehre, farklı ülkeye, farklı dine mensup insanı bir çatı altında toplar.
    kaçınız böyle bir şey yapabilirsiniz?
    kaçınız buna "bir başarı değildir." diyebilirsiniz?
    galatasaray, bir kulüp olmaktan fazlasıdır.
    binlerce kalbi, aynı anda tek yürek yapandır.
    binlerce insanın aynı anda, aynı şeyi dilemesini sağlayandır.
    ama siz anlayamazsınız. yenildiğinde ne kadar üzüldüğümü bilemezsiniz.
    bilseniz de bir anlam veremezsiniz.
    çünkü siz, sarı-kırmızı ne demektir bilemezsiniz.
    onunla doğmak, onunla büyümek, onunla yaşamak ne demektir hissedemezsiniz.
    çünkü, siz galatasaraylı değilsiniz.

    galatasaray bana hiçbir şey vermiyormuş.
    buna sadece kıçımla gülerim.
    niye bu kadar önemliymiş?
    bana kazandırdığı bir şey mi varmış ki?
    metin oktay'a kazandırdığı bir şey mi vardı da "bizi sevenleri üzmeyelim" dedi.
    vardı elbette. galatasarayda olmaktan, galatasarayla olmaktan daha büyük bir kazanç olabilir miydi?
    bülent korkmaz'ın omzundan önemli miydi de kupa "omzumun ne önemi var ki?" dedi spikere.
    anlamadınız. anlayamayacaksınız.
    ama ben,
    herkese inat, her şeye inat,
    yine galatasaraylıyım.
    hep galatasaraylıyım.
  • 2514
    daha 3-4 yaşındayken, o zamanlar ali sami yen kapalı trübünün sadık üyelerinden olan abim sayesinde galatasaraylı oldum. bazen sevinçten, bazen üzüntüden çok ağladım, ağladık. o, yenildiğimiz için ağladığını saklayamazdı benden, ama ben ağlarken bana kızıp, "bu takım sayesinde sevinçten ağladığın zamanları unutma" derdi hep; körü körüne aşkın tarifini yaptığının ve o aşkın tohumlarını içime ektiğinden habersiz belki de. zira, sonradan evlenip çocuk sahibi olup beni yenilgilere ağlarken görünce "abartıyorsun" demeye başladı, bu sefer sanki içinde hiç ateş yokmuş gibi, gerçi gayet beceremeyerek(u: 23 ekim 2012 galatasaray cfr cluj maçı esnasında yağan yağmura ettiği isyanı görmemişim gibi hareketler falan).

    "isyanını içine atma, kötü günde sahiplenme, üzüntünün öfkeye dönüşmesine izin vermeme, asla başını öne eğmeme, hep gururlu durma"... bunlar bir insanın hayatının diğer alanlarında da sahip olabileceği çok çok büyük erdemler.

    tarifsiz ve karşılıksız duygular oluşturmayı öğrenmiştim. inanılmaz bir samimiyet, güven hissi. yani karşındaki ne yaparsa yapsın, onu seviyorsun, ona inanıyorsun. bundan daha saf ve temiz bir his olamaz. moralin çok bozuluyor, içini dökmeye ve derman aramaya ona gidiyorsun. keyfin çok yerinde; gidip onunla kutluyorsun.

    ancak;

    derman ararken, bir yenilgi ile dibe de vurabilirsin veya keyfin tavan iken, bir yenilgi ile altüst olabilirsin. bunu da bilmelisin. eğer, bu ihtimalleri istemiyorsan karşılıksızlık'tan bahsedemezsin. karşılıksızlıktan bahsedemiyorsan da samimiyetten bahsedemezsin.

    senin amacın üzüntünde sadece derman bulmak veya sevinmekse takım tutma, çünkü toz kondurmadığın; yere göğe sığdıramadığın barcelona'nın da en dandik takımlara yenildiği oluyor. senin amacın, moralin iyiyken keyfinin kaçmaması ise, git aşk filmi izle, mutlu sonlu. çünkü sen sadece kendi iyiliğini düşünüyorsun. o yüzden senin istemediğin herhangi bir ihtimal, seni çileden çıkarıp çok çapsız, saçma, samimiyetsiz ve çoğu zaman geri dönüşsüz davranışlara itiyor.
    ...
    platonik aşk kavramı, yaygınca bilinenin aksine iki taraftan en az birinin haberi olmadığı, tek taraflı bir duygu değildir. evet, platon'dan gelir; ancak, platon'a göre sadece idealar dünyasında bulunan ideal bir aşktır. her iki taraf da, birbirine sonsuz samimiyet ve karşılıksız bir duyguyla bağlıdır. yani her iki kişi de karşısındakini severken, o kişinin kendisinde oluşturduğu veya oluşturacağı her türlü hissi de aynı ölçüde sever vs.* ve evet, kulağa saçma geldiği için yaşadığımız dünyada karşılaşılması mümkün değildir platon'a göre... ben duygusal çıkar ilişkisinde bulunulan bir sevgili ilişkisi hayal edemiyorum*. acaba galatasaray'dan kendilerini hep sevindirmesini bekleyen insanlar, sevgililerinden, eşlerinden, dostlarından da aynı şeyleri mi bekliyorlar? en ufak bir üzüntüde ya da hayal kırıklığında karşısındakinin eski ve yeni açıklarını bulup saldırıya geçiyorlar mı? sırf kaynanası üzülsün diye eşinin başarısızlığını, huzursuzluğunu istiyorlar mı? vs. evetse, durumun vehametini anlatmaya gerek yok. hayırsa bir galatasaraylı takımına olan samimiyetini çok acil gözden geçirmelidir.

    galatasaray'ı hayatın her anında yaşamak, onu merkeze koymak önceden müthiş bir haz, bir gururdu; maalesef artık cesaret istemeye başladı bu. önceden lig sonuncusu takıma yenilince, şampiyonlar ligi'nden veya kupadan elenince, şampiyon olamayınca vs. her türlü başarısızlıkta, ertesi gün okula atkıyla, formayla giderdik biz. "hala mı bu formayı giyiyorsun, bilmemkimspor bile sizi yendi" veya "hahaa geçmiş olsun" diyerek ortalıkta gezen diğer takım taraftarlarının dallamalıklarına pabuç bırakmamak için. her sonuçta takımla gurur dyduğumuz için. yenildiğimiz maçtan sonra eve giderken;

    "başın öne eğilmesin, aldırma cimbom aldırma, en büyük sen değil misin, aldırma cimbom aldırma
    sendeki bu büyük taraftar, bir gün ağlar, bir gün coşar, seni bu sesler oyalar, aldırma cimbom aldırma"

    bestesi dilimize yapışırdı. yanımızda büyükler falan taktik teknik konuşurdu, bizim umrumuzda olmazdı. "bizim çocukların canı sağolsun" derdik. çünkü unutmazdık ki, bizleri sevinçten ağlatan da, yine ağlatacak olan da onlar. büyüdük, biz de uzun zaman top oynadık, teknik kısmını konuşur olduk. yeri geldiğinde kısacık aklımızla eleştirdik de; hem de ülkenin gelmiş geçmiş en iyi antrenörünü, biz portakalda vitaminken tuttuğumuz takımın kaptanı olana adamı. ama fikir beyanından ve basit analizden ileri gitmedi bizimkiler. kendi oyuncumuza bırak küfretmeyi, başka takım taraftarının adını ağzına almasına müsade etmezdik. şimdi ise, maalesef herkes gerek teknik açıdan, gerek manviyat üzerinden, gerekse maddiyat temalı olarak önüne gelen herkese vuruyor; hem de çoğu zaman belaltı. soktuğumun facebook'unda, twitter'ında insanlar beğenip esprilerini paylaşacak diye kendi oyuncusuyla taşak geçenler mi dersin, stadda oyuncusunu yuhlayablar mı dersin, fatih terim'e küfredenler mi dersin, onu tek sorumlu gösterenler mi dersin, fenerbahçe'den ve/veya fener balı'ndan korkanlar mı dersin, "bu oyunla bizi şöyle çarpar şöyle bölerler"ciler mi dersin... gırla gidiyor.

    şöyle bir düşününce, "başarısızlığa tahammülü olmama", "kötü günde sahiplenmeme" gibi duyguların sahiplerine bakınca football manager oyununda bile galip gelene kadar aynı maçı tekrar oynayan, ya da zengin ve her istediğine istediği an sahip olabilen tipler... son sözüm bu arkadaşlara:

    galatasaray 2. lig takımına da yenilebilir, kupadan elenebilir, amatör takımdan 5 de yiyebilir, hatta şu görkemli senemizde bile önümüzdeki 5 lig maçında * garip puan kayıplarıyla geri de düşebilir, şampiyonlar liginden de elenebilir. senin için bunlar üzüntüden ziyade salyalarını saça saça şubedeki elemanlara saydırma sebebiyse, ağzını doldura doldura kötü oynayan oyuncuya küfretme sebebiyse, sen sana "100 yıl önce uefa kupasını aldınız, hala onla övünüyosunuz" diyen kuş beyinli ve haset rakip taraftarları haklı buluyor ve o 100 yıl önce sevinçten döktüğün gözyaşlarının anlamının bir kupadan çok daha derin olduğunu unutuyorsan, şampiyonlukta meydanlara konvoylara koşup, orada resim çekilip profil fotoğrafı oluşturma çabasında iken, takım ligde 10. iken maçın saat kaçta olduğunu unutuyorsan, yanlış yerdesin güzelim. tutma bu takımı. çünkü zaten, allah galatasaray taraftarına ger zaman kendi içindeki iyi gün taraftarlarını gösterecek anlar da yaşatmıştır ve bunun sayesinde o çürük elmalar elenmiştir. umarım tribünden ve bu sözlükten de eleneceksiniz. ha olur da, o küfür ettiğin adamlar bir tarih yazarsa; sevinmekten utanacak kadar yüzün olur inşallah, zira, o sevinç gözyaşlarını sizin gibi samimiyetsiz çıkarcıların da akıtmasını istemem.
  • 2520
    doğduğum, öldüğüm, yaşadığım, mutlu olduğum, üzüldüğüm, zevk aldığım, acı çektiğim her andır.

    sarıdır, güneş sarısıdır, turuncudan iz taşıyan tok bir sarıdır.

    kırmızısı koyu kandır, damarlarımda galatasaray'ı ne denli hissediyorsam o kadar koyudur. vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı...

    ve bugün, şeref yoksunlarının, namussuzların etrafta kol gezdiği, her şeyi ellerine almak istedikleri bugün, galatasaray sarısıyla kırmızısıyla ruhunu yansıtacak, bir kere daha mutlu edecektir kendisine canını verebilecekleri.

    hayatın anlamıdır...

    (bkz: 16 aralık 2012 galatasaray fenerbahçe maçı)
  • 2523
    o değil de derbi heyecanıyla arada kaynamış, yazmazsak olmaz. ne zamandır 5 galibiyetli bir hafta bekliyordum, bir türlü denk gelmemişti sene başından beri, bu haftasonunda bu başarıyı da almışız, 5 farklı branşta 5 galibiyetle kapatmışız haftayı, tebrikler hepsine, canınızı yerim sizin.

    (bkz: 16 aralık 2012 galatasaray fenerbahçe maçı)

    (bkz: 16 aralık 2012 galatasaray mersin bşb kadın basketbol maçı)

    (bkz: 16 aralık 2012 yenişehir belediye galatasaray voleybol maçı)

    (bkz: 15 aralık 2012 beşiktaş galatasaray kadın voleybol maçı)

    (bkz: 15 aralık 2012 galatasaray tofaş basketbol maçı)

    hatta bonus olarak engelsiz aslanlarımızın maçını da yazalım, 6. galibiyet de buradan gelmiş.
    (bkz: 16 aralık 2012 bornova gücü galatasaray ts basketbol maçı)
App Store'dan indirin Google Play'den alın