• 66
    kimse futbola siyaset karıştırmayın demesin. bu kirli düzen en büyük siyaseti futbol üzerinden yaparken ses yok, zıt çağrılar, eleştiriler yükselince hemen futbola siyaset karıştırmayın.

    ya vicdan sahibi insan bir oturur düşünür ne yapıyorum ben diye. hükümet kendisini devlet görür olmuş, kendisini eleştireni de vatan haini. hiç mi çevrenizde muhalif vatansever insanlar yok? hiç mi demiyorsunuz yok artık bu da fazla oldu diye? birileri paralı maşa olmuş ceplerini spor müsabakaları ile dolduruyor herkesin bunu bile sorgulaması lazımken kalkmış spora siyaset karıştırmayın diyorsunuz. 26 şubat 2023 türk kulüplerinin hükümet temalı açıklamaları hanginize masum geliyor? göremiyor musunuz siyasetin sporun nasıl içinde olduğunu ve hükümetin kelime oyunları ile muhalifleri nasıl devlete düşman gösterdiğini?

    dün de fikrim buydu, bugün de ve yarın da öyle olacak hükümet istifa!
  • 67
    siyaset futbola girmemelidir.

    mesela hükümet sahada kaç yabancı futbolcu olacağıyla ilgili tehditkar şekilde görüş bildirmemelidir.

    hükümet statları yıkıp yenisini yapacakken, ihtiyaca ve statların durumlarına göre seçim yapmalı, sadece isminde atatürk geçtiği için ilk o statları yıkmamalı.

    hükümetin bolca ihale verdiği şirketler tarafından aleni olarak desteklenen takımlar bir bir en üst lige çıkmamalı ya da küme düşmek üzere iken düşmek kaldırmamalıdır.

    bunlar oluyor ise futbola siyaset karışmış demektir.

    ha tribüne gelmiş insanlar, yaşanan bir felakette, 20 senedir görevde olan yönetimin zaafiyetini görüp, yönlendirme olmaksızın topluca istifa diyorlarsa buna futbola siyaseti karıştırmak denemez, toplumsal bir hareket demek daha doğru olur.
  • 78
    futbola siyaset karışmasın diye açıklama yapan kulüpler "zillet" kelimesini kullanarak doğrudan millet ittifakını hedef alan açıklamalar yaparak siyasette direkt taraf olmuş oluyorlar. bunu da siyasetin sporda yeri olmadığını söyleyenler alkışlıyor. yahu şu safi kötülüğün bile düşük bir zekayla yapılması artık acayip sinirimi bozuyor, gülüyorum.
  • 68
    ülkemizde el ele tutuşmuş birbirine güzelce de girmiş iki farklı kavram.

    siyasi bir kişi çıkıp arena nedir hayvanların depiştiği yer saçmalık stadyum gibi ne güzel türkçe kelimemiz var bence değiştirilsin diye kendi fikrini belirttikten 24 saat geçmeden tüm arena kelimelerinin stadyum kelimesi ile değiştiğini görüyoruz.

    trabzonda saha yapılıyor adamlar isim arayışında yahu şenol güneş var ne düşünüyorsunuz diyorlar adamlarda hakikaten şenol güneş var neyi düşünüyoruz diyerek hemen stadyumun adı belli oluyor.

    menajer, oyuncu transfer üçgeninde dönen paraların hesabını biz yapamayız bu yüzden kulüp başkanlarının siyasete yakın isimler olduğunu görmek zor değil.

    yayın ve sponsor gelirleri de var burada takımların az müdahale edebildiği e o zaman federasyon başkanı da siyasete yakın biri olsun değil mi.

    ütopik dünya kurup orada yaşamak isteyenler o hayal dünyasında siyaset ve futbolu birbirinden ayırmakta özgürler. hatta din ve devlet işlerini bile birbirinden ayırabilirler. ancak günümüz türkiyesinde o ütopik ve hayal dünyanız geçerli değil.
  • 72
    aklıma 2018-2019 sezonunu getiren başlık.

    --- alıntı ---
    cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan, dün süper lig'deki puan durumuna ilişkin olarak "ben rahatım. niye rahatım? başakşehir'i ben kurdum" dedi. erdoğan, "başakşehir şampiyonluğu yakalarsa, bu da tabii bir devrimdir. yani illa milyonların izlediği takımlar değil, demek ki binlerin izlediği takımlar da şampiyon olabiliyormuş" ifadesini kullandı.

    "ben rahatım. niye rahatım? başakşehir'i ben kurdum. bir taraftan da rize kurtardı işi, o da yükseliyor. başakşehir'i kurduğum gibi, onun altına bir de proje takım var. o takım da benim mahalle takımı olarak 14-15 yaşında oynadığım takım. o da başakşehir'in altyapısını oluşturuyor. esenler erokspor… onlar da ikinci sırada. başakşehir şampiyonluğu yakalarsa, bu da tabii bir devrimdir. yani illa on binlerin veya milyonların izlediği takımlar değil, demek ki binlerin izlediği takımlar da şampiyon olabiliyormuş. iyi bir yönetim kadrosu var, abdullah hoca'yla. başakşehir maliyeti düşük bir takım. ama öbür tarafta bakıyorsunuz, milyonlarca dolara takım kuruluyor, netice yok. şu an maliyet yüzdesi çok düşük olmasına rağmen başakşehir şampiyon oluyor."

    --- alıntı ---

    19 mart 2019 tarihli haberden alintidir. bu ülkede bir cumhurbaskani, futbol kulübü kurup ülkenin 30 milyonluk bir bölümünü oluşturan galatasaray taraftarını karşısına aldı, 2 sene galatasaray ile aşağı yukarı düştü. sonucunda ise istanbul belediyesini ve şampiyon olması için çok uğraştığı, kurduğu takım olan başakşehirin şampiyonluğunu kaybetti. galatasaray işte böyle bir takım. galatasaray, futbola siyaseti sokanlara her daim haddini bildiren ve avucunu yalatan bir oluşumdur. bir spor kulübünden fazlasıdır. tarihin en kirli takımının elinden 8 -hatta maç fazlasıyla 11'i gordu- puan farktan dönerek şampiyonluk alacak kadar büyük ve kudretlidir.

    siyaset futbola girmemelidir demek için yada bu konuda önlem almak için çok geç kaldık. olan oldu artık. madem siyaset futbola girdi bizde futbola siyaset sokup kulüp kuranlara böyle haddini bildirmeye devam edeceğiz bu kadar basit.
  • 65
    yazmak istediklerimi yazacağım en doğru yer galiba burası. maalesef futbolun içinde siyaset her daim olmuştur. x,y,z partisi hükümeti farketmeksizin hep müdahale etmişlerdir.
    partilerden bağımsız düşündüğümüzde mayıs ayındaki seçimin sonucunda galatasaray’ın hayatında değişecek birsey olacağını düşünmüyorum.
    kim kazanırsa kazansın bizim için değişecek birşey olmayacak. zira fenerbahçeliler her iki tarafta da var ve işin kötüsü bunlar holigan seviyesinde. uğur dündar’ın fenerbahçe uğruna ekrem imamoğlu’nu tehdit ettiğine hepimiz şahit olduk. ali koç'un gezi olayları sonrasında muhalefet kanadında nasıl bir gözle görüldüğünü hepimiz biliyoruz.
    kısacası hükümet değişince galatasaray için, türk futbolu için işler değişecek diyorsanız yanılıyorsunuz.
    sadece hükümet destekli olan başakşehir, kasımpaşa gibi kulüplerin durumu zora girer ams bu sefer de onlar gider x,y,z spor gelir.
    ez cümle siyasetteki değişiklikler galatasaray açısından maalesef birşey değiştirmez. sadece ülkenin ekonomik durumuna göre ekonomisi iyiye gider ya da kötüye gider.
  • 70
    futbol futboldan fazlasıdır. feministlerin "özel olan her şey politiktir" lafı ne kadar doğruysa, "sosyal olan her şey politiktir" lafını da biz literatüre ekleyebiliriz.

    örgütlenmenin, toplu protestoların hiç olmadığı, ekşi sözlüğün bile çat diye kapatılabildiği bir ülkede 50 bin insanla istediğiniz mesajı duyurabilmek mükemmel bir imkan. nitekim güç sahibi olan ve gücü kötüye kullanların buradan ne kadar korktuğunu görüyoruz.

    siyaset futbola nasıl müdahele ediyorsa, futbol da siyasete müdahele edebilir. buradan başlayan dalga bütün topluma güç ve cesaret verebilir.

    bunun gücünü merak edenler çauşesku'nun son konuşmasını izleyebilir.
  • 73
    malesef norvec'te yasamadigimiz için, gunluk hayatimizin her saniyesine kadar sirayet etmis bir gundelik siyaset batakligina saplandigimiz icin, gece yatarken de sabah gozumuzu ilk actigimizda da dunyanin neresinde olursak olalim turkiye siyaseti yuzunden icimiz her an ofke, uzuntu, hayal kirikligi doldugu icin, futbol tribunleri de hayatin ta kendisi oldugu icin elbetteki siyaset futbolda olacak. yalniz dikkat ederseniz tribunler dedim. kulüplerin, kulup baskanlarinin, yoneticilerinin siyasilerin iki bakisiyla hizaya gectigi, kendi baslarina tek bir karar alamadiklari ortamda tribunde yuregi yanan taraftar hukumet istifa demis de cok zorlarina gitmis beyefendilerin. allah allah ya.

    bu zihniyeti paylasan her kim varsa bu ulkenin ve insaninin onundeki en buyuk engeldir ve er yada gec silinip gidecek, hicbir zaman hos hatirlanmayacaktir.
  • 64
    ads maçından sonra sosyal medyada yangın çıkarılmasının, belirli grupların savaş çıkarırız diyip güç gösterisinde bulunmasının, fbli yorumcuların tvlerde, sosyal medyada tehditler savurmalarının sadece maçla (bkz: 2 şubat 2023 adana demirspor fenerbahçe maçı) alakalı olduğunu sanmıyorum.

    silivri soğuk düşüncesi ile en küçük olayda tırsacak adamlar hükümete, cumhurbaşkanına meydan okuyor tehditler savuruyor. sosyal medyadan korkmadan açık açık akplilere alçak fetöcü diye hakaret edebiliyor ve hedef gösterebiliyor. a. ercanlar ve s.a.ç. gibi hafif siklet yorumcular bunu ancak birilerinin garantisi ile yapar.

    a. koç bu sezon şampiyon olmak zorunda ama karşısında (bkz: erden timur) bir babayiğit ve ülkenin en büyük spor kulübü galatasaray var ve bu yüzden bütün tuşlara basıyor.
    iktidarı (kurumlarını) fenerin daha çok ittirilmesine, galatasaray’ın terim zamanındaki gibi kıtır kıtır doğranmasına zorlayamadığı için yeni bir tercihte bulundu. maaşlı kalemlere de bu yönde emirler gitti.
    eğer iktidardan istediğini alabilseydi hükümete tek kelime eleştiri, hakaret (önceki sezonlarda olduğu gibi) gelmeyecekti bundan eminim.

    mevcut iktidarın seçimler yaklaştığı için türkiyenin en büyük spor kulübü galatasaray'ı karşısına almak istemediğini düşünüyorum. alınca (cb bize karşı başakşehir'i destekliyorum demişti) başına neler gelebileceğini (bkz: galatasaray’la uğraşanın çocuğu olmaz) son belediye seçimlerinde istanbul'da hüsran yaşayarak gördü. o yüzden iktidar bu konulardan mümkün olduğu kadar uzak kalmak isteyecektir.
    bu yüzden mhk başkanlığına kendi dünya görüşlerine zıt chp üyesi lale orta’nın gelmesine ses etmediler.

    tezimi desteklemek için terim'in son dönemi ve bu sezon başını hatırlatayım. hakemler bizi çok açık doğramıştı. halen aleyhimize hatalar yapıyor ama eskisi ile katiyen kıyaslanamaz. hatta uzun zaman sonra sivasta lehimize sayılacak bir pozisyon bile oldu. giresun'da maçlarımızda defalarca verilmeyen penaltı lehimize verildi.

    mayısta değişim gelecek veya gelmeyecek göreceğiz ama pozisyonlar alınmış durumda vaziyet onu gösteriyor.
  • 61
    başarı gelince politikacıların bol bol topçular ile görüntü verdiğine şahit oluyoruz.
    final maçı esnadında macron’u bol bol tribünde gördük.
    (bkz: 18 aralik 2022 arjantin fransa maci)

    fas’ yendikleri maçtan sonra da soyunma odasına inmiş ve röportaj vermesi gereken futbolcuların tv’ye vaktinde röportaj vermesine engel olmuştu.

    angela merkel’de almanya milli takımı başarılı iken futboldan pek anlamamasına rağmen, özil, gündoğan, müller, kross ile soyunma odasında bol bol resim çektirip medyaya servis ederdi.
    tabi başarı bitince görüntü servisleri de bitti.
  • 62
    mesela maradona, 86 dünya kupasında ingiltere'ye resmen eliyle gol atıp "o tanrı'nın eliydi" demiştir ve kamuoyu bu hileyi bağrına basmıştır. zira hem maradona büyük topçudur hem de ortada bir falkland savaşı vardır. ancak futbol her daim kapitalizmin bir aygıtı olarak kalıp diğer alternatifleriyle beraber gladyatör dövüşlerinin yerini alarak halkları uyutacaktır. romantizm yerinde güzel. kültürlerin bir araya gelmesiyle güzel.
  • 69
    türkiye futbol federasyonu başkanı on yıllardır siyasi erk tarafından seçiliyor. sporda verilen tüm kararlar hükümet tarafından belli başlı köşelere yerleştirilmiş kişiler tarafından veriliyor yada bozuluyor. yabancı kuralından, mhk atamalarına, yayın gelirleri, kuluplerin borçlarının faizlerine, hangi takımın başına hangi teknik direktör geçeceğine kadar hükümetin içindeki isimler karar verirken futbol siyasete karışmayacak demek nereden bakarsanız bakın ahmakçadır.
  • 71
    birbirinden ayrılmamış iki şeydir. futbol hiçbir zaman siyasetten bağımsız olmamıştır.
    insanlar tepkilerini futbol müsabakasında dile getirebilir. siyasal iktidarın futbola fazlasıyla nüfuz ettiği, kendilerine ters konuştukları için 2020'de ünal karaman'ın trabzonspor'dan, 2023'te ilhan palut'un konyaspor'dan kovulmasını sağlayabildikleri bir ülkede tribünde insanlar siyasi sloganları hayli hayli atabilir.
    lahananın yaprağını yerken iyi, sapına gelince meee. bu kokuşmuş futbol düzenini ve iklimini ben, sen, öteki, beriki değil, mevcut iktidar yaratmıştır. kendi yarattıkları futbol ikliminde stadyumlarda tepki görmeleri de normal olur.
  • 34
    --- alıntı ---

    kimsenin siyasi görüşüne karışmak ne görevim ne de haddim… ama olup biteni sorgulamak da en doğal hakkım.

    ülkemizde son dönemlerde yaşanan olaylar karşısında galatasaray taraftarının kayıtsız kaldığı, sesini çıkarmadığı söylenemese de, ezeli rakipleri kadar öne çıkmadığı kesin…

    hatta siyasetten özellikle uzak durulması yönünde çaba sarf edildiği de biliniyor.

    peki siyaset galatasaray’dan uzak duruyor mu?bu sorunun cevabı çok net olarak hayir…

    taraftarın çok sevdiği imparator’un kulüpten kopartılmasında da; galatasaray’a kendi elleriyle kupa vermekten imtina eden yıldırım demirören’in federasyon başkanı olmasının arkasında da siyaset var.

    eski spor bakanı’nın çatı yüzünden galatasaray’ı açık açık tehdit etmekten kaçınmaması da siyaset; şimdiki spor bakanı’nın babasının, adnan polat döneminde son dakikada yönetime alınması da siyaset; bu gelişme neticesinde abdürrahim albayrak’ın gözyaşları içinde o yönetim listesinden çıkartılması da siyaset…

    galatasaray uzak durdukça siyaset üstüne geliyor adeta.

    mesela, galatasaray’ın, iktidarın telkiniyle, 1 alıp devlete 3 kazandırarak mecidiyeköy’den çıkması görülmüyor da; sanki stat sarı kırmızılılara lütfedilmiş gibi davranılabiliyor. ezeli rakibin 1 verip 3 kazanarak kenan evren lisesi’ni alması ise her nedense hiç konuşulmuyor.

    mesela, stadın açılışında erdoğan bayraktar’ın yaptığı yersiz ve yanlış konuşma yüzünden yükselen protesto nedeniyle galatasaray’a hala kin tutulabiliyor…

    hatta, o dönem koltukta olan adnan polat gidip yerine ünal aysal gelmesine rağmen, galatasaray başkanı’na o gün bugündür başbakan tarafından randevu verilmediği herkes tarafından biliniyor.

    aynı başbakan, kadıköy’de şahsına yönelik ağır protestolara maruz kaldığı bir maçın sadece birkaç gün sonrasında, ülke rüşvet, yolsuzluk, silah dolu tir haberleriyle çalkalanırken, fenerbahçe’nin kontrolsüz çıkışlarıyla ünlü yöneticisi mahmut uslu’ya kolayca randevu verebiliyor.

    her ne hikmetse, kadıköy’deki protestolar sonrasında ekrana çıkıp “tezahüratları kınıyorum. 3 temmuz sürecinde başbakanımız herkesten fazla fenerbahçelilik göstermiştir. bildiğim için söylüyorum. bu ayrıntıların hepsini aziz yıldırım da biliyordur. neden haksızlık yapıldığını da yıldırım’ın açıklamasını bekliyorum” diyen rıdvan dilmen de, bu sürpriz randevu sırasında orada bulunabiliyor. rıdvan dilmen’in şike sürecine etki edildiğinin itirafı niteliğindeki açıklamaları karşısında gayet siyasi davranıp kayıtsız kalabiliyor mesela bazı çevreler.

    başa dönecek olursak; galatasaray taraftarının hangi partiye oy verdiğinin hiçbir önemi yok. kime inanıyorsa, kimi seviyorsa onu destekler, başta ben olmak üzere kime ne!

    önemli olan siyasetin spordan uzak kalması; her takıma, her kulübe eşit mesafede durmayı başarması.

    eğer bu eşitlik ilkesi bozuluyorsa, galatasaray taraftarı türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü olduğunu hatırlayıp hakkını aramalıdır.

    eğer aramıyorsa, “hakkımızı yiyorlar” diye sitem etmenin de manası yoktur.bu kadar basit.

    --- alıntı ---

    iskender baydar
  • 53
    öncelikle; bireysel olan, siyasal olandır.

    siyaset çatışmanın üzerinden kurulur. tıpkı futbol gibi. galatasaray-fenerbahçe, beşiktaş-anadolu kulüpleri*, fenerbahçe-trabzonspor gibi çatışmaların olmadığı bir lig düşünün. yürüyebilir mi? çatışma dediğimiz şey öyle kanlı bıçaklı savaşlar değil. dortmund'un bayern'e gif göndermesi bile, çatışmadır. en basitinden, spor yöneticileri ne der ? birlik olmalıyız. kulüpler birliği vardır mesela. birlik olma mesajı var ortada. birlik olunması gerekiyorsa, demek ki ortada bir çatışma var. çatışma olduğu için, insanlar "birlik" olmaya çalışıyor. futbol da, siyaset de çatışmalar üzerinden kurulur. siyasal anlaşmazlıklar, çatışmalardan doğar. anlaşmalar, çatışmaların olmasından dolayı olur.

    siyasal alan dinamiktir. daima çatışmalar, ayrışmalar, uzlaşmalar olur. bugün iyi olduğunla yarın kötü olursun. türkiye'nin siyasal durumunu hepimiz biliyoruz. dün iyi olduğumuzla bugün kötüyüz, dün kötü olduğumuzla bugün iyiyiz. biz trabzonspor'u daha birkaç sene önce 2010-2011 şampiyonu trabzonspor diye karşılamadık mı? o zamanlar aramız iyi değil miydi? bugün trabzonspor ile aramız nasıl? bir dönem uzlaşma vardı, şimdi çatışma var. dinamizm işte tam da burada.

    siyasal alan kamusaldır. siyaset arenasında olan her şey ama kuralların düzenlenmesiyle, ama ekonomik şekillerde, ama vize uygulamalarında, bir şekilde bizlere etki etmiyor mu? ediyor, bir şekilde ediyor. eh, yarın galatasaray-fenerbahçe maçı oynanacağı günün en önemli kamusal olayı olmayacak mı? ki uzun süre de gündemi meşgul edip kamusallığını belli edebilir. en basitinden, 2000 uefa kupası büyük bir kamusal olay değil midir hala? futbolda olan şeyler de kamusaldır. bir galatsaray-fenerbahçe maçı, nereden baksanız 50 milyon kişiyi etkiliyor türkiye'de. daha büyük bir kamusallık olabilir mi?

    bireysel ilişkilerde de iktidar, yetki mekanizmaları görülür. dolayısıyla siyaset vardır. kulüp yöneticileri de bu bireyler olarak, ilişkilerinde bu mekanizmaları kullanır. cumhurbaşkanı'nın adını neredeyse her gün sporla ilişkili yerlerde duyuyoruz. başkanlar ağzından düşürmüyor cumhurbaşkanını. siyasetin olmadığını söylemek mümkün mü?

    her organizasyon, iktidar ilişkisini doğurur. birileri ast, birileri üsttür. dolayısıyla ortada iktidar ilişkisi, siyaset vardır.

    siyaset, para üzerinden döner. ekonomik krizler iktidarları götürür, rejim bile değiştirir. bugün hangimiz futbolun para üzerinden dönmediğini söyleyebiliyoruz? ortada endüstriyel futbol kavramı varken hele.

    dolayısıyla iç içedir futbol ve siyaset. siyaset, bir şekilde, her şeyle iç içedir.
    çünkü bireysel olan, siyasal olandır.
  • 30
    bu ülkenin spor bakanı gelsin "emredersek zaten bu iş biter", "beşiktaş istediği stadda oynayabilir" diye tepeden inmeci bir anlayışla sana devlet babanın sol elini göstersin. sen burada gel futbolla siyaseti ayırmak lazım de, moderasyonun da çatır çatır entry silsin.

    arkadaş zamanında yine bu ülkenin başbakanı işini gücünü bırakıp şike yapan bir takım ceza almasın diye lobi yaptı. sen sporla siyaseti birbirinden ayırmaya çalışırken, spor ve adalet kelimeleri bu ülkede belki de çok uzun yıllar için yan yana gelmemek üzere ayrıldı.

    gerektiğinde kanun böyle, yönetmelik böyle diyerek acımasızca vatandaşın gözünün yaşına bakmayan erk, geldi bir gecede tff tarafından değiştirilen yönetmeliğe sesini çıkarmadı. iftar sofrasında alınan play-off kararının adilliğini hiç sorgulamadı.

    futbol bir sektörse, o sektörün bir kolu da iddaa ise yapılan şike ile oynanan maçlar tiyatroya döndürüldü, binlerce insanın bahis paralarının üzerine yatıldı birilerince belki. yatılmadıysa bile o insanlar aptal yerine kondu, hakları yendi. siyaset denilen naneyi icra edenler ne yaptı, yine sustu.

    kimse kusura bakmasın ama türkiye'de futbol ile siyaset ayrı tutulmalıdır argümanı, futbola siyaset tarafından tecavüz edildiği günden itibaren rafa kaldırılmıştır.

    düzeltme : yazım hatası
  • 60
    turkiye'de ic ice olan iki alakasiz olmasi gereken olgu.

    bati ulkelerinde cogu kulup ve federasyon siyasetten ziyade kapital ile yonlendiriliyor.

    turkiye'de ise siyasi ve partizan kisiler bir kosesinden futbol icerisinde yer aliyor. sporu sevmeleri ile alakasi olmadan bu secimi yapiyorlar. kitlesel prim, etkilesim, reklam ve etki yaratma konusunda futbol guzel arac turkiye gibi ulkelerde.
  • 16
    birbirinden ayrılmasına imkan olmayan iki olgudur.*

    normalde futbol*'un siyaset ile pek bir işi olmaz. en azından bir zamanlar durum böyleydi. futbolun ilk yıllarında, temiz yıllarında.. ancak insan işte, yüksek mevkilere tırmanabilmek için her türlü olanağı deniyor. olaya siyaset açısında bakarsak durum biraz farklı. özellikle ülkemizde siyasiler futbolun büyük kitlelere egemen olma özelliğini her dönemde kullanmak istemişlerdir.

    bu konuda bazı olayları sizlere aktarmak istiyorum;

    progres * ve güneş neyi temsil ediyordu?

    1914 yılına, yani birinci dünya savaşı'nın başına gelindiğinde osmanlı futbolunun örgüt yapısı kurucu üyeleri kadıköy, fenerbahçe, galatasaray, progres ve strugglers olan istanbul futbol kulüpleri ligi* ile bu yapıya alınmayan istanbul jimnastik, darulfünun ve sanayi mektebi gibi okul takımlarının çoğunlukta olduğu cuma ligi diye ikiye bölünmüştü.

    bu kargaşalı ortam içinde, o tarihe kadar belli-belirsiz bir başarı gösteremeyen progras kulübü adını değiştirdi, atağa kalktı. 1914'ten başlayarak 1918'e kadar peşpeşe 5 yıl güçlü pazar ligi'nin şampiyonluğunu kazandı,sonra da kapandı.

    türkiye futboluna ilk kez profesyonelliği sokan progres(terakki) kulübünün bu başarısının sırrı kuruluşuna öncülük eden ittihat ve terakki fırkası'nın 1913 yılında gerçekleştirdiği hükümet darbesinden sonra, kendisini spor alanlarında da temsil edecek bir devlet kulübü olarak ona sahip çıkmasıdır. birinci dünya savaçının patlak vermesi bu oluşumu hızlandırmış. osmanlı'nın resmi ideolojisinin ''ırkçılık-turancılık'' olarak şekillenmesine paralel biçimde progres adı altınordu olarak değiştirilmiştir. kulüp başkanlığına dahiliye nazırı* talat paşa, yönetim kurulu üyeliklerine de ittihat-terakki'nin merkez-i umumi üyeleri* getirilmiştir. savaş süresince istedikleri oyuncuya istedikleri parayı vermek, kimlerin cepheye giderken kimlerin istanbul'da kalıp top oynayacağına karar vermek onların elindeydi. beş yıl arka arkaya şampiyon olan altınordu'nun ittihat-terakki yöneticilerinin yurt dışına kaçmalarından bir-iki gün sonra kendiliğinden kapandığını biliyoruz.

    --------------------------------------------------------------------

    bir de 1933'te kurulup 1938 yılı 11 kasım'ında kendi kendini fesheden güneş kulübü var.

    güneş'in durumunun bir kısmını hemen hepimiz biliyoruz zaten. ancak çoğu kaynakta güneş ve siyaset ilişkisi işlenmez sadece galatasaray yöneticileri arasındaki anlaşmazlıklardan bahsedilir. bakalım olayın gerçek yüzü nasılmış.

    güneş kulübünün galatasaray'dan ayrılanlarca kurulduğu, özellikle fenerbahçe'den büyük katılmaların olduğu o dönemin özelliği, kadro dergisi'nin ekonomide, halkevlerinin yayın oyganı olan ülkü dergisinin'de sporda devletçiliği ısrarla savunuyor olmasıydı. ekonomide 1929 bunalımına, sporda da özel kişilerce kurulup yönetilen (gbkz: türkiye idman cemiyetleri ittifakı (tici) )' nın * kulüplere dayallı yapısının kişi ve kulüp çekişmeleri yüzünden kargaşaya girmesine tepkiydi bu gelişmeler... dahası devletin partisi vardı ama başkent ankara'yı ve onun simgesi olan hitit güneşi'ni istanbul'da temsil edecek bir devlet kulübü yoktu. 1935-1936 futbol sezonunda birinci lige yükselen güneş kulübü, 1937-1938 de , futbolun yanı sıra, atletizm ve kürekte de şampiyon olmuştu. o dönemlerde sporcularına sağladığı maddi , manevi imkanlarla bir kuvvet sembolü olup çıkmıştı güneş kulübü. tam zirvedeyken atatürk'ün vefatından bir gün sonra kendi kendini feshetti güneş kulübü...

    --------------------------------------------------------------------

    bu olaylar sadece güneş ve altınordu ile sınırlı kalmıyor tabiki. siyasetin sadece futbolu değil bütün sporları denetim altına alarak ve kitleleri kendi istediği tarafa yönlendirme arzusu hiç bitmedi. ulusal spor yönetimlerimiz olan tici*,tsk*,btgm* sürekli siyaset'in müdahalalelerine uğradı ve birbirinin farklı misyonlu ardılları olmalarına rağmen kaderleri hep aynı oldu.

    sonuç olarak siyaset belki bir gün insafa gelir ve ellerini spordan çekebilir ancak bu bizim ülkemizde ne zaman olur bunu kestirmek çok zor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın