• 9
    ilgi düzeyi yüksek kitleleri peşinizden koşturursanız reklam, sponsor, bahis, tribün, naklen yayın vb. gelirlerde büyük ölçekli firmaları pazara sokarsınız. artık sporun bir dalı değil, küresel bir pazarsınızdır. vicdani açıdan sorgulanması gereken bir pazar.

    messi= 3 yıl için bir milyar euro söylentisi nedir yahu?

    çocuğum olursa doğuma elimde topla gireceğim. erkek olursa ilk idmanı serviste yaptıracağım. kız olursa ortada sıçan oynarız kızımla.

    (bkz: win win)
  • 7
    tekrardan ekonomisi uzerine okumalar ve statukoyu sarsici fikirler uretilmesi gereken endustri.

    bir futbolcu ya da teknik direktor elit seviyede kazanclari arz ve talep ile aciklanamaz hale geldi artik.

    katma deger olarak da herhangi bir sektorde elit egitim ve is tecrubesine sahip bir kisinin yarattigi degerin altinda.

    gelecek 10 senede, ozellikle mekaniklesen futbola azalacak ilgi ile birlikte kazanclar ve dolayisiyla ekonomi artik dusebilir.

    isin kaymagini ise, son 30 yilda acaip para kazanmis futbolcular yemis olacak.
  • 1
    modern futbolun yaygınlaşmasıyla birlikte, küreselleşmenin etkilerinden birinin de futbolun yalnızca futbol olmadığını, bir spordan ibaret olmadığını simgelediğidir. futbolun metalaşmasıyla en başlarda kurulan futbol kulüpleri birer dernek, lokal olmaktan çıkmış birer ticari işletmeye dönmüştür. modern futbolun patentine sahip olan ingiltere’de bu endüstrileşmenin ne denli yapılaştığını görmek mümkündür. bu değişimin pek çok kurumu, kavramı değiştirmesiyle beraber bir çok simge de beraberinde değişmiştir. örneğin bir kulüp sahibi olmak önceleri çok fazla şey ifade etmezken şimdilerde bir kulüp sahibi olmak her anlamda farklı bir statü sahibi olmanız anlamına gelir.

    bu ticari döngünün oluşabilmesinde yatan en büyük pay toplum bireylerinin, futbolun duygusal tarafıyla fazla içli dışlı olmasıdır. sürekli değişen sosyal yapının getirdiği aidiyet duygusu, cemaat ve cemiyet algısı, kişisel zevk ve zenginlikler, gelişen görsel – yazılı iletişim, futbolu bir kitle sporu haline sokmuştur. böylelikle taraftarlar, takım tutan ve o tuttuğu takımın maçlarını takip eden taraftar özelleklerinden ziyade ciddi bir tüketici konumundadır. endüstriyel futbolun ana merkezini oluşturan baş etmenlerden biri taraftarın bu “tüketici” olma konumudur. bu tüketim ve tüketicilik futbolun aslında zincirleme bir ekonomiksel halkadan oluştuğunu gösteriyor. bu halka kulübün bilet satışları, logolu ürün satışları, üyelik aidatları, yayın hakları, kola, cips vs yiyecek satışları, reklam harcamaları, spor gazeteleri, televizyonu, radyosu, banka kartları gibi geniş bir yelpazeyi oluşturuyor. bu açıdan bakıldığında sektöre sponsorlar, finansal kurumlar, ticari kurumlar dahil oluyor. tüketicinin yani taraftarın beklentisiyle doğru orantıda ilerleyen sektör, bu raylar üzerine oturarak işliyor.

    futbolcuların, teknik adamların, kulüplerin dudak uçuklatıcı paralara sahip olmaları bu endüstirnin ne kadar gelişmiş olduğunu ve bu gelişmişiliğini popülerliğine borçlu olduğunu gösteriyor. dünyada en fazla kazandıran şey en çok popüler olan şeydir mantığıyla gidilirse, futbol popüler kültürün kazandırmış olduğu küresel bir imparatorluktur. kısacası futbol endüstrisi, içimizdeki futbol değil dışımızdaki futboldur.
  • 8
    2000 - 2020 arası sektörde yer alan menejerler, futbolcular, genelde yetiştirici/satıcı kulüplerin yöneticileri , çeşitli yan unsurlar muazzam bir pastayı yiye yiye bitiremedi.

    bunda premier league'in enfes pazarlanması ile müthiş reklam gelirleri ve izleyen yayın gelirleri etkili oldu.

    tabi dünya değişiyor, pandemi etkisiyle daha da hızlı ve belirsiz bir değişime girdi.

    sektörün önümüzdeki dönemde kazançları ile ilgili çeşitli öngörülerde bulunabiliriz.
    bu öngörüler tamamen seyir teknolojisi ve keyif ile alakalı.
    bunun yanı sıra adalet, emeğe saygı, gerçek spor centilmenliği, rakibe saygı ve yapılan işe duyulan tutku önemli olacak.

    izleyici adil ve keyifli bir mücadelede taraf tutacaksa empati gelişmeli. bu da adım adım çalışmaları ile yükselen, işini savsaklamayan ve coşkuyu hissettiren bir oyun ortaya koyan takımını izlerse olur.

    yani çocukken, gençken sahada 2 3 kişiyi çalımlarken hissettiği akışkanlık, yüzüne vuran rüzgar ve kale çizgisini geçen topun hazzı.
    bu saf hazzı izleyerek edinmek bu sektörü keyifli kılıyor. aksi takdirde tutuk , sönük oyun o coşkuyu aktaramıyor.

    bu coşkuyu müzik ile eşleştirelim. canlı performansta iyi bir müzisyeni dinlemek, onun notalarla aktardığı coşkuya ortak olmak nasılsa futbolda öyle olmalıdır.

    şimdi öncelik olarak sektörün keyif vermesi, takip edilen oyuncu grubu ve takımının gelişimi sahada zevk alan ve izlemesi zevk veren oyuncuların olması gerekiyor ki coşku aktarılabilecek hale gelsin.

    bu dediğimiz öğeler 90lar sonuna kadar birçok ülke liginde mevcuttu. bir de yerellik kaybolmamışti. (failed idea of globalization version 1, çok faydası oldu ama çok götürüsü de oldu)

    daha aslında makale gibi yazarım ama okuyan renktaşlarin sıkılmasın diye konuyu başlayacağım.

    coşkuyu hissetmek demiştik, müzik ve notalar, o coşku nasıl yüzümüze çarpıyor 2 duyuya hitap hatta bazen 3 duyuya hitap ediyorsa , seyir zevkide o şekilde gelişmelidir.

    4k dan çok hologram 3d teknolojisi ile stadda hissedecegimiz bir şekile evrildiğinde , stad zevki + ev konforu kısmen birleştiğinde bu sektörün kârlı geleceginden bahsedebiliriz.

    occulus rift gibi deneysel tecrübeler veya tüm duvari ve odayi stada çevirecek 3d hologram yansıtma teknolojisi işi çevirecek.

    ama tahminim nba ve amerikan futbolundaki gibi bir çatı getirileceği ve sıradan oyuncuların gelirlerinin düşeceği yönünde.

    ama sıradadışı oyuncu gruplarının toplandığı liglerde kısmen düşüş olsa da kazanç devam edecek.

    stad gelirleri sabit kalacak ve zamanla eğer maç keyfini dönüştürmezse düşecek.
    zira pandemi ile beraber uzaktaki köyde sağlıkli internet ve elektrik olmasi yetecek. köy okulları kalitesi arttıkça şehirler azalacak urbanizasyon gerileyecek, yaşam kalitesi ve dağilımi artacak.

    (son dönemde şehir hayatından kaçiş, plazadan kaçış ve hayatın değişimi çok ilginç konular okumakta fayda var).

    türkiye'de keskin düşüş olacak onu ekleyelim. boyundan büyük yükü 20 sene taşıdı kulüpler ve hepsi fıtık oldu.
    zamanla senelik 1 2 milyon tller göreceğiz. normal olacak.

    500 kişi çalıştıran işadamı kendine aylik mütevazi harçlik ayırırken sıradan topçular milyonlar ayıramayacak.
    sıradışı bir vurgun izledik, tutkudan gözlerimiz kör. aç karın varken tutku tekrar aklı rehin alamaz.
  • 2
    bu ba$liga ilk entry 2009 yilinda girilmi$ ve bir daha da ugrayan olmami$. anlatmak istediklerim için bu ba$ligin en uygun yer oldugunu dü$ündüm. $imdi öncelikle türk insanin okuma ali$kanliginin pek geli$medigini göz önünde bulundurarak lafi pek uzatmadan sadete gelmek istedigim belirteyim.

    evet, konumuz futbol endüstrisi ve bizim buradaki konumumuz.

    futbol un bir spor dali olmaktan çiktigina eminim hepimiz vakifiz ve uzun vadeli ba$arilarin maddiyat a bagli oldugunu da sanirim tahmin edebiliyoruz. bir tek para ile olmuyor bu i$ler tabii ki. anlik ba$arilar gelebiliyor ama uzun vadeli bir ba$ari bekliyorsak, futbol a yatirim yapmamiz gerekiyor ve yatirim da maalesef para olunca gerçekle$ebiliyor.

    bu konuyu dünya geneline yayabiliriz, zira para nin oldugu yerde, güç de vardir. bir monaco, bir psg, bir manchester city örnekleri vereyim size. hepsinin bir ortak yönü var: (bkz: yabancı sermaye).

    popülerizmlerini arttirmak adina futbol piyasasasina el atan arap ve rus zenginlerin yeni oyuncaklarilar artik. ilk etapta kulaga pek ho$ gelmiyor oyuncak kelimesi ama insan üzerinde biraz dü$ününce, o kadar da kaniksamiyor.

    ba$lik ne idi? futbol endüstrisi. peki bu endüstride kimler ba$arili oluyor? maddi durumu üst düzey olanlar, kralin takimlari, vs.

    $imdi balkanlardan geri dönüp, kapikuleden içeriyi girip ay yildizli topraklara bir bakalim:

    senin amacin ne? `ingilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve türk olmayan takımları yenmek`.

    ingilizler gibi toplu halde oynayabiliyor musun? [biçim]eh i$te, bazen evet bazen hayir. istikrar saglanamiyor. alt yapilar zayif ve iyi futbolcu alacak maddi güç yok.
    [/biçim]

    bir renge ve bir isme sahip misin? [biçim]
    allah a çok $ükür, adinimiz sanimiz belli. turuncudan iz ta$iyan tok bir sari, vi$neye çalan koyuca tatli bir kirmizi renklerimiz ama açikçasi bu isme sahip çikanlarla ba$imiz dertte. liseliler tutturmu$ kulüp bizim, biz kurduk diye bir türkü. diger yandan kurumsalla$mamiz lazim diye $irket yöneticileri, öyle iki arada bir derede kalip duruyoruz. ne olacagimiz belli degil!
    [/biçim]

    türk olmayan takimlari yenebiliyor musun? [biçim]
    ya i$te orasi biraz kari$ik. yatirim yapinca oluyor da, parayi kesince gruplardan genellikle pek çikamiyoruz. sirf drogba takviyesi ile çeyrek final gören bir takimiz aslinda bakildiginda.
    [/biçim]

    ba$ari bir tek para ile gelmiyor elbette. lakin kurumsal ve sportif anlamda saglam bir alt yapiniz yoksa, i$iniz zorla$iyor. türkiye gibi güce tapan bir ülke de ya$iyorsaniz, oyunu kurallarina göre oynamaniz gerekir. ya maddi olarak güçlenir ve kurumlara etki altina alirsiniz, ya da ananizin liginde $ikeci kulüpler, sahtekar kurumlar ve satilmi$ federasyonlar ile kalip, vaktinizi ve paranizi bo$a heba edersiniz.

    aralikli siçramalar haricinde sportif anlamda bir ba$arimiz yok. dü$ünün ki, bir de buna ragmen ülkeyi avrupa da en iyi temsil eden takimiz hala. istikrar saglanamiyor. yatirim artik bir yerde $art. zira galatasaray hala ayakta kalabiliyor, sportif anlamda bir $eyler yapabiliyor ise, bu $anli tarihi sayesindedir ama nereye kadar.

    gelenekçi misin, yenilikçi misin diye sorsalar. gelenekçiyim ama yeniliklere pozitif bakarim diye cevap veririm. bir günde her $eyi degi$tiremezsiniz ama bir yerden ba$lamaniz gerekir.

    bu i$e liseliler ve liselilere kafa tutan kurumsalcilarin bir birine kafa tutmasi ile yürümez. aradan ezilen bizi taraftarlar oluyor. galatasaray kimsenin mali degildir!

    $imdi esas zurnanin zirt dedigi yere geldik. e peki löwe, önerin nedir? uzatmayacagim dedin ama uzadikça uzuyor.

    bekleyin, açikliyorum:

    yukarida da belirttigim gibi bizi para lazim. rivayi mi satalim yoksa adayi mi? zor karar. bence ikisine de gerek yok. toprak en son elden çikarilmasi gereken ta$inmazdir. yarin ne kadar degerlenir, bilemezsin.

    ee, nasil yapicaz? yabanci sermaye ile tabii ki.

    $ahsen kulübün %49 unun yabanci sermayeye satilmasi taraftariyim. ruslar kendi aralarinda kavgali, tüm dünyayi kar$ilarina aldilar. araplar o yönden daha $ansli. hem din ve kültür baglaminda da bir afinite var.

    $ahsi kanaatim kulüp %49 oraninda araplara satilsin.

    futbol artik arsa da degil, borsa da oynaniyor. ben kulübümün her yil geriye gitmesini istemiyorum. alt yapiya yatirim yapacak, diger bran$lari forse edecek ve verecegi maa$i dü$ünmeksizin kaliteli futbolcu getirebilecek yatirimcilar istiyorum.

    yil 2020, galatasaray $ampiyonlar liginde final oynuyor ve kadrosunda geçen yil barça da, chelsea de forma giymi$ adamlar var ve alt yapidan + scouting ile getirdigi zipkinlar gibi gençler.

    ben bunu görmek istiyorum, eger sende istiyorsan bunu arkada$larina duyur, elbet bir gün yönetimden birinin kulagina gidecektir..
App Store'dan indirin Google Play'den alın