8
2000 - 2020 arası sektörde yer alan menejerler, futbolcular, genelde yetiştirici/satıcı kulüplerin yöneticileri , çeşitli yan unsurlar muazzam bir pastayı yiye yiye bitiremedi.
bunda premier league'in enfes pazarlanması ile müthiş reklam gelirleri ve izleyen yayın gelirleri etkili oldu.
tabi dünya değişiyor, pandemi etkisiyle daha da hızlı ve belirsiz bir değişime girdi.
sektörün önümüzdeki dönemde kazançları ile ilgili çeşitli öngörülerde bulunabiliriz.
bu öngörüler tamamen seyir teknolojisi ve keyif ile alakalı.
bunun yanı sıra adalet, emeğe saygı, gerçek spor centilmenliği, rakibe saygı ve yapılan işe duyulan tutku önemli olacak.
izleyici adil ve keyifli bir mücadelede taraf tutacaksa empati gelişmeli. bu da adım adım çalışmaları ile yükselen, işini savsaklamayan ve coşkuyu hissettiren bir oyun ortaya koyan takımını izlerse olur.
yani çocukken, gençken sahada 2 3 kişiyi çalımlarken hissettiği akışkanlık, yüzüne vuran rüzgar ve kale çizgisini geçen topun hazzı.
bu saf hazzı izleyerek edinmek bu sektörü keyifli kılıyor. aksi takdirde tutuk , sönük oyun o coşkuyu aktaramıyor.
bu coşkuyu müzik ile eşleştirelim. canlı performansta iyi bir müzisyeni dinlemek, onun notalarla aktardığı coşkuya ortak olmak nasılsa futbolda öyle olmalıdır.
şimdi öncelik olarak sektörün keyif vermesi, takip edilen oyuncu grubu ve takımının gelişimi sahada zevk alan ve izlemesi zevk veren oyuncuların olması gerekiyor ki coşku aktarılabilecek hale gelsin.
bu dediğimiz öğeler 90lar sonuna kadar birçok ülke liginde mevcuttu. bir de yerellik kaybolmamışti. (failed idea of globalization version 1, çok faydası oldu ama çok götürüsü de oldu)
daha aslında makale gibi yazarım ama okuyan renktaşlarin sıkılmasın diye konuyu başlayacağım.
coşkuyu hissetmek demiştik, müzik ve notalar, o coşku nasıl yüzümüze çarpıyor 2 duyuya hitap hatta bazen 3 duyuya hitap ediyorsa , seyir zevkide o şekilde gelişmelidir.
4k dan çok hologram 3d teknolojisi ile stadda hissedecegimiz bir şekile evrildiğinde , stad zevki + ev konforu kısmen birleştiğinde bu sektörün kârlı geleceginden bahsedebiliriz.
occulus rift gibi deneysel tecrübeler veya tüm duvari ve odayi stada çevirecek 3d hologram yansıtma teknolojisi işi çevirecek.
ama tahminim nba ve amerikan futbolundaki gibi bir çatı getirileceği ve sıradan oyuncuların gelirlerinin düşeceği yönünde.
ama sıradadışı oyuncu gruplarının toplandığı liglerde kısmen düşüş olsa da kazanç devam edecek.
stad gelirleri sabit kalacak ve zamanla eğer maç keyfini dönüştürmezse düşecek.
zira pandemi ile beraber uzaktaki köyde sağlıkli internet ve elektrik olmasi yetecek. köy okulları kalitesi arttıkça şehirler azalacak urbanizasyon gerileyecek, yaşam kalitesi ve dağilımi artacak.
(son dönemde şehir hayatından kaçiş, plazadan kaçış ve hayatın değişimi çok ilginç konular okumakta fayda var).
türkiye'de keskin düşüş olacak onu ekleyelim. boyundan büyük yükü 20 sene taşıdı kulüpler ve hepsi fıtık oldu.
zamanla senelik 1 2 milyon tller göreceğiz. normal olacak.
500 kişi çalıştıran işadamı kendine aylik mütevazi harçlik ayırırken sıradan topçular milyonlar ayıramayacak.
sıradışı bir vurgun izledik, tutkudan gözlerimiz kör. aç karın varken tutku tekrar aklı rehin alamaz.
bunda premier league'in enfes pazarlanması ile müthiş reklam gelirleri ve izleyen yayın gelirleri etkili oldu.
tabi dünya değişiyor, pandemi etkisiyle daha da hızlı ve belirsiz bir değişime girdi.
sektörün önümüzdeki dönemde kazançları ile ilgili çeşitli öngörülerde bulunabiliriz.
bu öngörüler tamamen seyir teknolojisi ve keyif ile alakalı.
bunun yanı sıra adalet, emeğe saygı, gerçek spor centilmenliği, rakibe saygı ve yapılan işe duyulan tutku önemli olacak.
izleyici adil ve keyifli bir mücadelede taraf tutacaksa empati gelişmeli. bu da adım adım çalışmaları ile yükselen, işini savsaklamayan ve coşkuyu hissettiren bir oyun ortaya koyan takımını izlerse olur.
yani çocukken, gençken sahada 2 3 kişiyi çalımlarken hissettiği akışkanlık, yüzüne vuran rüzgar ve kale çizgisini geçen topun hazzı.
bu saf hazzı izleyerek edinmek bu sektörü keyifli kılıyor. aksi takdirde tutuk , sönük oyun o coşkuyu aktaramıyor.
bu coşkuyu müzik ile eşleştirelim. canlı performansta iyi bir müzisyeni dinlemek, onun notalarla aktardığı coşkuya ortak olmak nasılsa futbolda öyle olmalıdır.
şimdi öncelik olarak sektörün keyif vermesi, takip edilen oyuncu grubu ve takımının gelişimi sahada zevk alan ve izlemesi zevk veren oyuncuların olması gerekiyor ki coşku aktarılabilecek hale gelsin.
bu dediğimiz öğeler 90lar sonuna kadar birçok ülke liginde mevcuttu. bir de yerellik kaybolmamışti. (failed idea of globalization version 1, çok faydası oldu ama çok götürüsü de oldu)
daha aslında makale gibi yazarım ama okuyan renktaşlarin sıkılmasın diye konuyu başlayacağım.
coşkuyu hissetmek demiştik, müzik ve notalar, o coşku nasıl yüzümüze çarpıyor 2 duyuya hitap hatta bazen 3 duyuya hitap ediyorsa , seyir zevkide o şekilde gelişmelidir.
4k dan çok hologram 3d teknolojisi ile stadda hissedecegimiz bir şekile evrildiğinde , stad zevki + ev konforu kısmen birleştiğinde bu sektörün kârlı geleceginden bahsedebiliriz.
occulus rift gibi deneysel tecrübeler veya tüm duvari ve odayi stada çevirecek 3d hologram yansıtma teknolojisi işi çevirecek.
ama tahminim nba ve amerikan futbolundaki gibi bir çatı getirileceği ve sıradan oyuncuların gelirlerinin düşeceği yönünde.
ama sıradadışı oyuncu gruplarının toplandığı liglerde kısmen düşüş olsa da kazanç devam edecek.
stad gelirleri sabit kalacak ve zamanla eğer maç keyfini dönüştürmezse düşecek.
zira pandemi ile beraber uzaktaki köyde sağlıkli internet ve elektrik olmasi yetecek. köy okulları kalitesi arttıkça şehirler azalacak urbanizasyon gerileyecek, yaşam kalitesi ve dağilımi artacak.
(son dönemde şehir hayatından kaçiş, plazadan kaçış ve hayatın değişimi çok ilginç konular okumakta fayda var).
türkiye'de keskin düşüş olacak onu ekleyelim. boyundan büyük yükü 20 sene taşıdı kulüpler ve hepsi fıtık oldu.
zamanla senelik 1 2 milyon tller göreceğiz. normal olacak.
500 kişi çalıştıran işadamı kendine aylik mütevazi harçlik ayırırken sıradan topçular milyonlar ayıramayacak.
sıradışı bir vurgun izledik, tutkudan gözlerimiz kör. aç karın varken tutku tekrar aklı rehin alamaz.