1
modern futbolun yaygınlaşmasıyla birlikte, küreselleşmenin etkilerinden birinin de futbolun yalnızca futbol olmadığını, bir spordan ibaret olmadığını simgelediğidir. futbolun metalaşmasıyla en başlarda kurulan futbol kulüpleri birer dernek, lokal olmaktan çıkmış birer ticari işletmeye dönmüştür. modern futbolun patentine sahip olan ingiltere’de bu endüstrileşmenin ne denli yapılaştığını görmek mümkündür. bu değişimin pek çok kurumu, kavramı değiştirmesiyle beraber bir çok simge de beraberinde değişmiştir. örneğin bir kulüp sahibi olmak önceleri çok fazla şey ifade etmezken şimdilerde bir kulüp sahibi olmak her anlamda farklı bir statü sahibi olmanız anlamına gelir.
bu ticari döngünün oluşabilmesinde yatan en büyük pay toplum bireylerinin, futbolun duygusal tarafıyla fazla içli dışlı olmasıdır. sürekli değişen sosyal yapının getirdiği aidiyet duygusu, cemaat ve cemiyet algısı, kişisel zevk ve zenginlikler, gelişen görsel yazılı iletişim, futbolu bir kitle sporu haline sokmuştur. böylelikle taraftarlar, takım tutan ve o tuttuğu takımın maçlarını takip eden taraftar özelleklerinden ziyade ciddi bir tüketici konumundadır. endüstriyel futbolun ana merkezini oluşturan baş etmenlerden biri taraftarın bu “tüketici” olma konumudur. bu tüketim ve tüketicilik futbolun aslında zincirleme bir ekonomiksel halkadan oluştuğunu gösteriyor. bu halka kulübün bilet satışları, logolu ürün satışları, üyelik aidatları, yayın hakları, kola, cips vs yiyecek satışları, reklam harcamaları, spor gazeteleri, televizyonu, radyosu, banka kartları gibi geniş bir yelpazeyi oluşturuyor. bu açıdan bakıldığında sektöre sponsorlar, finansal kurumlar, ticari kurumlar dahil oluyor. tüketicinin yani taraftarın beklentisiyle doğru orantıda ilerleyen sektör, bu raylar üzerine oturarak işliyor.
futbolcuların, teknik adamların, kulüplerin dudak uçuklatıcı paralara sahip olmaları bu endüstirnin ne kadar gelişmiş olduğunu ve bu gelişmişiliğini popülerliğine borçlu olduğunu gösteriyor. dünyada en fazla kazandıran şey en çok popüler olan şeydir mantığıyla gidilirse, futbol popüler kültürün kazandırmış olduğu küresel bir imparatorluktur. kısacası futbol endüstrisi, içimizdeki futbol değil dışımızdaki futboldur.
bu ticari döngünün oluşabilmesinde yatan en büyük pay toplum bireylerinin, futbolun duygusal tarafıyla fazla içli dışlı olmasıdır. sürekli değişen sosyal yapının getirdiği aidiyet duygusu, cemaat ve cemiyet algısı, kişisel zevk ve zenginlikler, gelişen görsel yazılı iletişim, futbolu bir kitle sporu haline sokmuştur. böylelikle taraftarlar, takım tutan ve o tuttuğu takımın maçlarını takip eden taraftar özelleklerinden ziyade ciddi bir tüketici konumundadır. endüstriyel futbolun ana merkezini oluşturan baş etmenlerden biri taraftarın bu “tüketici” olma konumudur. bu tüketim ve tüketicilik futbolun aslında zincirleme bir ekonomiksel halkadan oluştuğunu gösteriyor. bu halka kulübün bilet satışları, logolu ürün satışları, üyelik aidatları, yayın hakları, kola, cips vs yiyecek satışları, reklam harcamaları, spor gazeteleri, televizyonu, radyosu, banka kartları gibi geniş bir yelpazeyi oluşturuyor. bu açıdan bakıldığında sektöre sponsorlar, finansal kurumlar, ticari kurumlar dahil oluyor. tüketicinin yani taraftarın beklentisiyle doğru orantıda ilerleyen sektör, bu raylar üzerine oturarak işliyor.
futbolcuların, teknik adamların, kulüplerin dudak uçuklatıcı paralara sahip olmaları bu endüstirnin ne kadar gelişmiş olduğunu ve bu gelişmişiliğini popülerliğine borçlu olduğunu gösteriyor. dünyada en fazla kazandıran şey en çok popüler olan şeydir mantığıyla gidilirse, futbol popüler kültürün kazandırmış olduğu küresel bir imparatorluktur. kısacası futbol endüstrisi, içimizdeki futbol değil dışımızdaki futboldur.