• 401
    ılerleyen yillarda rugby'de olduğu gibi hakemlerin konuşmalarının yayına verilmesi (her zaman değil ama pozisyon olduğunda) buna ek olarak staddaki ekranlarda pozisyonların yayınlanması gerekiyor bu sporda.

    bu şekilde hakem tartışması azalacaktır, buna ek olarak her pozisyon için saçma sapan futbolcu, teknik ekip ve taraftar tepkisi de azalacaktır. öküz gibi belli olan faul/offside vs pozisyon ekranda yansırken hala tepki veren adama da ne denir.
  • 402
    bazı ilginç bilgiler şöyledir:

    - hindistan, 1950’ de brezilya’da oynanacak dünya kupası`nda çıplak ayakla oynamak isteyince fıfa reddine uğradı ve turnuvaya katılamadı.

    - paulo araujo aynı maçta 5 kez kart görerek rekor kırdı. bunun nedeni, oyundan atılan brezilyalının hakeme fark ettirmeden maça devam etmesiydi.

    - 1957 yılında charlton, 75 dakika 10 kişi oynadığı ve son yarım saatine 5-1 mağlup girdiği huddersfield maçını 7-6 kazandı.

    - jübile maçında kendi kalesine gol atan tek futbolcu franz beckenbauer.

    - şampiyonlar ligi’ndeki en süratli gol david trezeguet’den geldi... 1997-98’de monaco forması giyen trezeguet`nin şutu 157.33 kilometre hızla manchester united filelerini havalandırdı.
    (https://youtu.be/VLkERyCCckQ )

    - 2001’de sydney’de oynanan maçta avustralya, samoa`yı 31-0 gibi tarihi bir skorla yendi. archie thompson ise 11 golle zor bir rekorun sahibi oldu.

    - tottenham’ın, 3 kasım 2015`te aston villa’yı ağırladığı karşılaşmada, yeşil sahaların alışık olmadığı anlar yaşandı. mousa dembele, maçın başında ev sahibini 1-0 öne geçirmiş ve sevinmeye başlamıştı. tottenhamlılar`ın sevincine eşlik eden bir başka isim olması ise hakem mike dean oldu.
    ( https://youtu.be/StRVqK7xgw4 )

    - futbol sahalar birçok kendisine has gol sevincine şahit oldu. ancak italyan futbolcu jacopo violani`nin sevinci bunu başka bir seviyeye taşıdı. jacopo violani, attığı gol sonrası, arkadaşlarıyla sevinmek yerine yedek kulübüsine kafa attı ve kırmızı kart görerek oyun dışı kaldı. http://gss.gs/9Ms

    - 2000-2001 sezonunda bristol city-brendford maçının ilk yarısında 23 dakika uzatma oynandı ve bu uzatmada 2 gol atıldı. maçta bristol’un golcüsü lloyd owusu`nun ayağı kırıldı ve omzu çıktı.

    - almanya`nın amatör liglerinde mücadele eden sv vonderort kulübünün ikinci takımı, bir maçta 43 gol yiyerek sahalarda ender görülen bir olaya imza attı. kaleci marco, maçtan sonra yapılan antrenmanda polisler tarafından gözaltına alındı.

    - 1986 ve 1990 dünya kupası’nda, arjantin milli takımı futbolcularının tavuk yemesi "uğursuzluk" gerekçesiyle yasaklanmıştır.

    - ingiliz hakem martin sylvester 1998`de oynanan bir maçta, futbolcuya yumruk attığı için kendisine kırmızı kart göstermiştir.
    (trtspor.com.tr)
  • 404
    normalde insanların özel hayatlarındaki sorunlardan kaçmak, kafa dağıtmak için izlediği bir spor.
    galatasaray taraftarı içinse galatasaray futbol takımı dertlerinden kaçmak için özel hayata sığınıyoruz.
    ben misal bu maçın adrenalini atmak için akşam biraz rapor hazırlar, email cevaplarım. öyle sıkıntı basan bir 90 dakika geçti.
    (bkz: 21 şubat 2022 göztepe galatasaray maçı)
  • 407
    dünyanın en abartılmış şeyi bu oyundur.

    dünyada milyarlarca insan bu markalar savaşına odaklanmış bir şekilde saatlerini veriyor. aslında altı üstü bir eğlence aracı. bir eğlence aracı olsa da kalbur üstü bir futbolcu, bir doktorun, mühendisin, mimarın ömrü boyu ancak kazanabileceği parayı 1 yılda kazanabiliyor. izleyenlere de bu adamlar için birbirini yemek kalıyor.

    dünyanın en saçma bağımlılığı kesinlikle.
  • 409
    türkiye'ye ingilizler getirmişlerdir. buhranlı yıllarda(19. yüzyılın son çeyreği), dönemin baskıcı rejimi ve ülkenin girmiş olduğu karanlık yolla(ileride aydınlığa kavuşacak) birlikte james lafontaine denilen bir adam önderliğinde filizlenmeye başlamıştır. başta halkın çoğunluğu müslüman olan ülkede islami fikirlerle ve kurallarla pek de bağdaşmayan bu spor dalı halkımızca kabul görmemiş olsa da zamanla sevilecek ve neredeyse tüm dünyada olduğu gibi uzun bir süre hüküm sürecekti. birçok kaynakta aktarıldığı üzere dönemin türk halkı bu sporu desteklememekte fakat türkiye'de yaşayan ermeni, rum, yahudi, ingiliz gibi birçok milletten insan bu sporun türkiye'de kök salmasına katkıda bulunmaktadır. kısa bir süre sonra türklerin de bu spora ilgi gösterdiğini(seyirci olarak), daha sonra da oyuncu olarak bizzat parçası olduğunu görüyoruz.

    öncelikle biraz james lafontaine'den bahsetmek gerekiyor. kendisi izmir'de yaşayan ingiliz bir tüccar olur. futbolun beşiği adada çok tutan bu oyunun hayranı olan tüccar, meslektaşlarına oyunu öğretmeye başlar. etrafındaki insanlarla futbol arasındaki iletişim tutmuş olsa gerek ki izmir'de yaşayan ingilizlerle birlikte türkiye'deki ilk futbol takımı olan bournabat(smyrna fc) kulübünü kurarlar. ülkemizin ilk futbol kulübünün galatasaray(1905) ya da bereket jimnastik kulübü/beşiktaş(1910'da futbol şubesini kurmuştur) olduğu düşünülür ama değildir. bournabat ülkede kurulan ilk futbol kulübü, black stockings futbol kulübü ise ülkemizde kurulan ilk "türk" futbol kulübü olmuştur. tabii bu takım ayakta kalamıyor ve aynı yıl faaliyetlerini sona erdiriyor, bunu da ekleyelim.

    türkiye'deki ilk futbol kulübü kurulduktan sonra zaman akıyor, yeni futbol kulüpleri kuruluyor. kulüplerin sayısının artmasıyla birlikte(bunlar ingiliz ve rum kulüpleri) james la fontaine pazar ligi kuruluyor(1904) ve ilk kez ülkemizde bir lig faaliyete geçmiş oluyor. daha sonra başta galatasaray olmak üzere fenerbahçe ve beşiktaş futbol kulüplerinin de kurulmasıyla birlikte pazar ligi'nde türk futbolcuların yükselişe geçtiğini ve çoğunluğu oluşturduğunu görüyoruz. 2. meşrutiyet ile birlikte türk takımları mantar gibi çoğalmış ve yüzyılı aşacak bu ekosistemin temelleri atılmış olacaktır. bundan önce kurulmaya çalışılan ya da kurulmuş birçok futbol kulübünün baskınlarla kapatıldığı da birçok kaynakça aktarılmaktadır.

    kısaca özetleyecek olursak futbolun türkiye'ye gelişi ve gelişimi sancılı bir sürece gereksinim duymuştur. şu an ülkemizde milyonların takip ettiği bu spor, henüz kuruluş ve emekleme dönemine ait yüzlerce "tarihi" hikaye barındırmaktadır.
  • 410
    kimine göre eğlence, kimine göre para kazanma aracı, kimine göre yaşam yönlendirici bir spor dalı.
    evrensel bir spor olup milyonlar uğrunda kan ve göz yaşı dökmüştür.
    yıllar yılı sürekli insanlar millet bahçelerinde yuvarlanırken futbol konuşmuş, oynamış hatta futbolu yaşamıştır.
    peki futbol içine girmeden anlaşılabilecek bir spor mudur?
    futbol sadece kurallar çerçevesinde, biçilmiş görevler üzerine mi okunmalıdır?
    mesela yeşil zemine ayağını basmayan, küçük yaş gruplarında ağzı açık abilerini izlemeyen, soyunma odasında bengay kokusu duymayan adamlar futbolu hangi çerçevede ele alır?
    çim sahaya ayak basamasa bile içindeki futbol aşkını iran halısından hallice sahalarda yansıtmaya çalışan adamlar futbol için çıkarımlar yapabilir mi?
    genel olarak çevremizde işi olmayan bir şeyi kulaktan doğma bilgi ile eleştiren, kötüleyen insanlar mevcut.
    ama kaynımın abisi yaşamış öyle dedi.
    kayınvalidemin eniştesi bunlarla uğraşmış olmaz.
    bu işin kitabını okudun mu?
    hakkını hukukunu yasasını biliyor musun?
    hayır.
    bu arkadaşların cevabı bellidir.
    e o öyle yapmış.
    iyi de o iş öyle değil işte.
    kendi iş hayatımda bunu çok yaşıyorum.
    hasar danışmanı olarak bütün kurallara hakim olmama rağmen itfaiyeci abi bana ders vermeye kalkıyor. hem de branşı ile alakası hiç yokken. yangın ile mücadele etmekten başka bir şey yapmamışken bile bunu bana yapabiliyor. bu arada saygım sonsuz meslek sadece örnektir. her meslek kutsal ve zordur.
    ancak futbol gibi insanların satranç elemanı olarak görevlendirildiği bu sporda "bu bunu yapmış şöyle olmuş" gibi bir söylem ile realist kalamayız.
    bir arkadaşım vardı allah rahmet eylesin genç yaşında kaybettik.
    müthiş bir galatasaray taraftarıydı.
    çok maça gittik, deplasman yaptık, kavga ettik ancak adam futboldan gram anlamazdı.
    gol olunca sevinir, gol yiyince küfür eder, yenmek ve yenilmek anında da ona göre duygu seli yaşardı.
    ancak bu arkadaşım futbolcuları eleştirmezdi.
    çünkü bilmiyor.
    futbolu, futbolcuyu bu işin kimyasını bilmiyor. halı sahaya geliyor topa bomba muamelesi yapıyor. allah hiç bir yerinden vermemiş. olabilir herkes bunu yaşayamaz.
    olabilir gayet olabilir.
    ancak sen de yapamadığın bir şey hakkında yargılayıcı olamazsın.
    takım tutmak bir takımın fanatiği olmak ile futbolu bilmek ve onu yaşamak aynı şeyler değildir.

    https://www.youtube.com/watch?v=hJUofi2r1kQ

    işte aslında bütün yazının özeti olan video.
  • 411
    türkiye'de açık ara en çok sevilen, izlenen, konuşulan ve yatırım yapılan değil para harcanan spor dalı. türkiye'de bu spora yatırım yapılmıyor, boşuna para harcanıyor. alt yapı hangi kulüpte var doğru düzgün. bir ara altınordu önem verdi, ege bölgesini taradı ve iki tane oyuncu çıkardı. her bölgede böyle bir takım olsa milli takımın kadrosu çıkar ve yurt dışına oyuncu ithal edilir. ancak böyle bir düşünce pek tabi yok. tesisleşme çok az. statlar var ama sahalar tarla gibi. bir toplumda bu kadar çok önem verilip bu kadar çok başarısız olunan başka bir konu yoktur.
  • 412
    doğruları belli olan oyundur.

    (bkz: 13 ağustos 2022 galatasaray giresunspor maçı)

    maç için konuşacak olursak;

    1. ilk dokunuşu zayıf futbolcuları dar alanlara soktuğunuzda basit top kayıpları kaçınılmazdır. ne kerem aktürkoğlu, ne seferovic ne de asıl 3. bölge bağlantısını sağlamasını beklediğiniz emre akbaba bu konuda “becerikli” sınıfına girmiyorlar.

    2. orta kalitesi düşük oyuncuları* sıfıra indirdiğinizde 5 değil 25 orta yapmaları yani çok daha fazla eforla oynamaları, 5 değil 25 kere sıfıra inmeleri gerekiyor.

    3. rakip sahada oyunu baskı altına almışken, orta sahadan bir oyuncu çıkararak ceza sahasında etkinliği olan fakat hantallaşmış, temposu düşük bir santrafor oyuncusu almak ve 37 yıldır hiç içinde bulunmadığı bağlantı rolünü de istemek başarısız sonuçlar verecektir. hem orta sahayı boşalttığın için pozisyona giremesen de yarattığın atak sürekliliğini kıracak hem de kalene gelemeyen rakibine tehlike fırsatı yaratacak.

    4. mertens gibi dar alanlarda hem top kontrolü, hem çalım yeteneği hem de şut kalitesi türkiye liginin üzerinde olan ve kendini bu melekeleriyle dünyaya tanıtmış futbolcuyu geriden top almasını gerektirecek bir görevde oynatırsa sıradan bir oyuncunun yapacağı katkının üzerine çıkarak maçı kurtarmasını bekleyemezsin.

    5. maç sonu açıklamalarında hata yapan ve türk kontenjanı dolayısıyla elini rahatlatan stoperini* işaret ederek “yaptığı hata oyunumuzu kırdı” ve “emin bayram’ın sakatlığı bizi etkiledi” gibi açıklamalar yapmanın futbolcunun moraline, kırılan özgüvenine negatif etki yaratır. dolayısıyla performansı potansiyelinin daha düşük sınırlarında kalır ve bu da takımını kötü etkiler.

    6. bir penaltı pozisyonu olduğunda, pozisyonun içindeki futbolcu sakatlanmış ya da pozisyona itiraz ediyorsa tüm takım arkadaşlarının, tüm yedek kulübesiyle beraber ellerini iki yana açarak hakemin üzerine gitmesinin etkili bir yöntem olduğu, birileri tarafından tüm takıma anlatılmalı. ilgili maçta verilebilecek 2 penaltı atlanmıştır. maçı buraya indirgememek gerekir ancak şampiyonluk detaylardan geçiyor.

    7. hazırlık kampı geçirmemiş, deli taklidi yapan bir adamı*, alt yapından çıkmış ve takımla beraber hazırlık kampı geçirmiş, hazırlık maçlarında fena bir performans sergilememiş futbolcuya tercih ediyorsan* bunun takım üzerinde “adaletsizlik” imajı yaratacağı aşikardır. futbolcuların kafasına “sinek de küçüktür fakat mide bulandırır” sözündeki kadar kötü düşünceler sokmuşsundur.

    8. maça etkisi olmasa da, takımdan ayrılma ihtimali olan, senden en az bir gömlek yukarıda takımın istediği futbolcu * tüm soruları geçiştirirken sen* dönüp “ayrılmak istiyor” dersen futbolcuyu durduk yere mutsuz edersin. allahtan ilgili adam nelsson da sana hayatının dersini verip seni satmıyor ancak isteksiz olduğu gözlemlenebiliyor, oyununa yansıdığına yemin edebilirim ama ıspatlamam zaman alır.

    futbolun doğruları karmaşık değil. ancak futbol “yap transferleri sal sahaya” da indirgenemez. insan ile oynanıyor. ona göre davranmak lazım.

    bunu geçen sene ancelotti real madrid ile her kulvarda herkesin kafasına vura vura anlattı. tekrar üzerine düşünmekte fayda var…
  • 413
    3 oyuncu değişikliği hakkı kuralının yeniden getirilmesi gereken spor. 21. yy’da futbolcuların fiziksel kalitesi çok arttı ve 5 değişiklik hakkı ile beraber sahada hep diri futbolcular izliyoruz.

    çokça insan farkında değil ama 60. dakikalar sonrası yorgunluk belirtileri ile boşalan orta alanlar, gel gitler futbolu zevkli kılıyordu.

    5 değişiklik hakkı futbola uygun bir kural değildir.
  • 415
    taktikler ve teknik direktörlerin skor odaklı oyunlarından dolayı günden güne sıkıcılaşan ve seyir zevki düşen oyun.

    evrenin her saniyesinde gerçekleştiği gibi futbol da her geçen gün evrim geçiriyor. meşhur danimarka şampiyonluğundan sonraki son 30 yılda kaleciler nasıl ayaklarını kullanmayı öğrenip birer oyun kurucuya dönüştülerse geri kalan diğer oyuncular da özellikle 2008-2012 barselona/ispanya'sından sonra top sürme, çalım atma, özel yetenek vb. özellikleri bırakıp daha güçlü olmaya, daha çok koşabilmeye, daha çok boş koşu atmaya, daha basit oynamaya evrimleştiler.

    bugünün futbolu için bunlar gereklilik gibi bir tartışmadan ziyade tarihin gösterdiği sanki şu;

    evet 2000 öncesi efsane futbolcular prime dönemleriyle bugüne ışınlansalar en üst seviyelerde oynayamazlar. ama bugünün önde gelen üst seviye oyuncuları da bugünün genç yaş öğretileriyle biraz geçmişte "kazma" denilip a takımlara çıkamazlardı.

    her geçen gün çok güçlü kazmaların oyunu olma yolunda ilerleyen oyun.

    böyle giderse geri evrim geçirip rugby, galler futboluyla falan birleşir bir gün.

    ek: eskiden stoperler ve kaleciler kazmaymış. şimdi de öndekiler basit oynama ve risk almama mevzularundan dolayı oyun zekalarını ve top tekniklerini geliştirmeyi bildiğin kazma kalıyorlar.

    2006 dünya kupasından sonra bitse miydi acaba bu spor ya?
  • 416
    teknik direktörlerin atak sonlandırma konusundaki (haklı) ısrarları sonucunda artık kimsenin top kaybına yol açacak riskli ama spektaküler hareketler yapmadığı spor. bu tarz spektaküler hareketler genelde top kaybının daha az riskli olduğu geçiş hücumlarında geliyor bu yüzden. eskinin sihirbazlarını ise zaten bu koşmuyor diye çöpe attığımız için, bir taraf kilidi kırana kadar 0-0'a kilitlenen maçlar izliyoruz sürekli.
  • 421
    --- alıntı ---

    -pep guardiola'nın eski yardımcısı juanma lillo:

    "futbol bitti, şimdi adını koyamadığım şey ortaya çıktı. oyunun amacı alt üst oldu. artık taraftardan çok tüketici arıyorlar. futbol sektörünün, tv gelirlerine ihtiyacı var. buna rağmen dünya kupası'ndaki tüm maçları izledim. futbolda artık her şey küreselleşti. norveç'te ve güney afrika'da birer antrenmana gidin, ikisinde de aynı şeyleri görürsünüz. iyi çalımcılar bitti dostum. nerede bunlar? hiçbirini göremiyorum.

    yarattığımız karmaşanın farkında bile değiliz. bir metodolojiyi dünya kupalarına sızacak kadar küreselleştirdik. geçen gün kamerun-brezilya maçı vardı. devre arasında oyuncuların formasını değiştirseniz, farkına bile varmazsınız. hepsi aynı tip futbolcu.

    her şey 'dos toques'. iki dokunuş. bütün futbolcular iki dokunuşla çalıştıkları için, hepsi sahada iki dokunuşu oynuyorlar. çalım yok, hiçbir şey yok. bunları, bu yöntemlerin büyük bir temsilcisi olarak söylüyorum. pişman bir baba gibiyim.

    şimdi futbolda herkesin, yüksek blok ve alçak bloktan bahsetmesi komik... bildiğim tek blok, apartman blokları. futbolun anlaşılmasını zorlaştıran kelimeler bulma hevesiniz, beni inanılmaz sinirlendiriyor.

    artık kötü oyuncu kalmadı ama istisnai oyuncu da kalmadı. kötüleri yok edeceğiz derken iyileri de yok ettik. herkes iki dokunuş oynuyor, dripling kalmadı, çalım bitti.

    manchester city'de ceza sahasına en son gelen oyuncunun, şut atan ilk oyuncu olduğunu söylerdim. bunu çalıştırdığım takımlarda forvetlerime de her zaman söylüyorum: kaleye ne kadar yaklaşırsanız, gol atmaktan o kadar uzaklaşırsınız.

    biraz da bakış açısı hakkında konuşalım. insanlar, ronaldo'nun son 16 turunda yedek kalmasından ve bunun harika bir karar olduğundan bahsediyor. ne de olsa, iyi biten her şey iyidir. ama maç bitene kadar hiçbir şey söylemiyorsunuz. buna, fırsatçılık denir. futbol hakkında duyduğunuz görüşlerin ne kadarı maçların başında söylendi? maçtan önce söylenen görüşlere, yorumlara dikkat verin. maçtan sonra herkes çok zeki. portekiz 2-0 kaybetseydi, ronaldo'nun yedek kalması korkunç bir karar olurdu.

    "futbolu eski haline nasıl döndüreceğimizi merak ediyor musunuz? etmeyin. çünkü öyle bir şey olmayacak. etrafımızdaki kültür, bizi şekillendiriyor. yeni nesiller, çok doğal bir şeymiş gibi var'a bile alışacak. gerçek bu."

    --- alıntı ---

    kaynak: https://twitter.com/...e9vV5wDzCmw&s=19
  • 422
    juanmo lillo futbol üzerine yuzlesmekte zorlandığımiz ancak kabul etmek zorunda oldugumuz gerceklerden bahsetti.
    (bkz: juanmo lillo/#3500230)

    bireysel özgün yeteneklerden taktiksel zeka oyunlarına evriliş.

    sanat yönünün ağırlığından bilim yönünün ağırlığına geçiş.

    sanatin biraz daha ağır bastıgi ama denge noktasınin da oluştuğu en optimumu zamanlar en keyiflisiydi.
    (bkz: 90'larda futbol)

    futbol, 90'larin çocuklari icin her jenerasyondan daha özeldir. çünkü futbol keyif olarak optimum noktasina bu yillarda yaklaşmıştır ve donemin cocuklari futbolla tam o anlarda tanışmıştır.
    (bkz: futbolda 90'lı yıllar/#3435279)
  • 423
    günden güne tadı kaçan spor dalı. futbol içinde amatör ruhu barındırırken güzeldi. sermayenin oyuncağı değilken güzeldi. taktik maktik ayağına geri paslar yan paslar yutturulmazken güzeldi.

    büyük takımların karşılaşmaları heyecan doluydu. skordan bağımsız zevkliydi. şimdi herhangi iki büyük takımın karşılaşmasında ilk yarı banko 0. ikinci yarı da 1-2 gol görebilirsen ne mutlu. teknik ve yetenekli futbolcudansa koşan ve yan pas geri pas yapan kalaslar evla bugünlerde. misal de paul, misal kovacic.

    en ufak palazlanan oyuncular için kapı 50 milyon euro'lardan açılıyor. kariyerinde bir sezon 15 gol 10 asist yazan hücumcular bile 100-150 milyon euro'larla telaffuz ediliyor. sermaye futboldaki rekabeti öldürdü. eskiden doğu avrupa takımları iyi kötü yarışabiliyordu. şimdi bırakın 5 büyük ligi, o liglerdeki 3’er 5’er takım harici dahi rol oyuncusundan ötesi değil.

    futbolu öldüren sadece amatör ruhun kaybolması veya sermaye mi ? elbette hayır. rüşvet ve yolsuzluklarla yıllardır anılan fifa ve uefa da baş sorumlular. futboldaki rekabeti korumak, futbolu evrenselleştirmekle yükümlü bu kurumlar, 3-5 sermaye sahibiyle ve kulüple ortak çanak tutmuş gidiyorlar. chelsea, m.city, psg, real madrid vs. gibi takımların 1 oyuncu için ödediği bonservis, hatta bırakın bonservisi yıllık maaş dahi çoğu avrupa kulübünün yıllık bütçesinden fazla. rekabet edebilmek için ya ultra şanslı olup alt yapından mucize bir jenerasyon çıkaracaksın, bakın 1-2 oyuncu değil komple jenerasyon, ya da gidip avrupa liginde oyalanacaksın. hatta avrupa ligi dahi artık zor, konferans liginde kendi kendine takılacaksın.

    halbuki futbolu yöneten kurumların vazifesi en başta rekabeti yaymak olmalı. peki onlar ne yapıyor ? uydurmuşlar bi lig sıralaması yok efendim torba sistemi, sistemde güçsüz olan ülke ve takımları gittikçe dışlıyorlar. bir yanda yunanistan, türkiye, polonya vb. şampiyonları “şampiyonlar” ligine gidemezken, öbür yanda italya ispanya ingiltere 4.’leri turnuvada boy gösteriyor. pastadan paylarını alıp makası git gide açıyorlar. hadi es kaza elemeleri geçip turnuvaya katıldın diyelim, yine uefa yakanı bırakmıyor atıyor seni 4. torbaya, boğduruyor devlere. hatta bırak 4. torbayı 3. torba dahi averaj takımı muamelesi görüyor. e kardeşim bu kulüpler turnuvaya katılamazsa, katıldığında devlere boğdurulursa nasıl büyüyecek ? nasıl rekabet edecek ? bu makas daha nereye kadar açılacak ? peki ne olmalı ? burada futbolu kökten kurtaracak ne donanımım ne yetkim var. ama bir örnekle kıyaslamak istiyorum. basketboldan çok anlamam, ama bildiğim kadarıyla nba yönetimi bütçe kısıtlamalarıyla ve zayıf takımlara nba draft'larında öncelik tanıyarak (ve belki bilmediğim başka yollarla) takımlar arası uçurumun açılmasına engel oluyor. yanlışım varsa bilen arkadaşlar düzeltirler. yani yapmak isteyen bir şekilde yapıyor. ama futbolda bu uçurumdan, bu makas aralığından fifa da, uefa da, büyük kulüpler de son derece memnun. işin trajikomik yanı 50-100 bin euro'ların hesabını yapan bu dışlanmış ülkelerin dışlanmış takımları bir de ffp ayağına daha da küçük kalmaya zorlanıyor. yatırım yapıp risk alarak büyümek istesen demoklesin kılıcı başında sallanıyor. en komik yanı ise cezalar. zaten maddi zorluk yaşayan bu kulüplere para cezası kesmek nedir allah aşkına ? en önemli gelir kaynağı olan avrupa kupalarına katılımdan men etmek nedir ?

    velhasıl tartışılacak çok konu var. özetle futbol içindeki mücadele ruhunu, amatör ruhu kaybettikçe ilgi de kayboluyor. büyük kulüpleri izleten messiler, ronaldolar, neymarlar da yavaş yavaş sahneden çekiliyor. insanlar taraftarı olduğu kulüp dışında bir maçı izlerken işkence görüyor sanki. ilgi ve alaka zamanla azalıyor.

    zaman geçiyor, futbol ölüyor.
  • 424
    18 aralık 2022 arjantin fransa maçı ile emin oldum, futbolcuların izlemediği spordur.

    turnuva başından beri izleyenler muhakkak fark etmiştir, emiliano martinez penaltı atışlarında mükemmel şekilde öne ve çapraza atlayarak köşeye bel hizasına kadar gelen tüm topları topluyor. bu stratejiyle yediğinin fazlasını çıkarttı herhalde o bölgelere atılanlar özelinde.

    ben futbol maçlarını izleyen bir futbolcu olsam, penaltıyı yukarı vururdum. ama panenka, ama yukarı sert, ama köşelere plase. emiliano martinez mükemmel bir strateji geliştirmiş, öne ve çapraza ilerlemiyor martinez, topa tam vurulurken öne ve çapraza sıçrıyor. dolayısıyla çizgide değil, çizginin epey önünde topla buluştuğu için, normalde uzanamayacağı köşeye kadar çapraz ilerlediği için gitmiş oluyor. top da çizgide buluşacağı köşeden önce, kaleye gidemeden kesilmiş oluyor. yani yerden köşeye atılacak mükemmel penaltı dahi kaçırılabilir hale geliyor çünkü top, o mükemmel noktaya gitmeden evvel kesilmiş oluyor.

    sahada çok yüksek nabızla teknik-taktik hataların hepsini kabul edilebilir buluyorum. yüksek nabızla annesine, babasına, evladına bağıran canlıdır insan. ama penaltı atılıyor. heyecanlı da olsan anlık bir olay değil, sıranı beklemesi, geldisi, gittisi, dakikalar var. bir düşün kalede ne var, ben ne izledim, ne yapıyor bu adam diye.
  • 425
    `https://twitter.com/...epqQBup6GA&s=19`

    bizlere bir şeyi delice, karşılıksız sevebilecek*, bu uğurda kah ağlatacak, kah sevinçten çılgına döndürecek, kah sinirden deliye döndürecek vs. kadar hayatımızın bir parçasını hediye etti. belki bunun dışında o kadar epik hikayeler, efsane oyuncular* izletti. yine bunun dışında tutkuyla bağlanacak nedenlerimiz oldu. kimi onu kimi bunu destekledi. kimi ulaşılmaz oldu, kimi kayboldu, kimi öyle kimi böyle vs. yani benim gibi y kuşağının çoğunluğunu belki zaman zaman hayran bıraktı, belki küstürdü. ama kendi adıma çocukken gönül verdiğim renklerin ihtişamlı zaferlerini şahit bıraktı. çocukken bir fifa, pes oynamak hayalleri kurdurdu, hatta o dönem sakızdan çıkan futbolcuların çıkartmalarından bile zevk aldım. sokakta pestilim çıkana kadar oynadım. bu uğurda babamdan anamdan azar yedim. evde erkek kardeşim ile gazeteden top yapar oynardık yine azar yerdik.* hatta çamaşır mandallarına bile gazoz kapağıyla maç yaptırırdım (nasıl oluyor demeyin, çocukluk işte*). büyüdüm deli gibi pes, fifa oynadım. altyapılarda oynadım. biz 3 kardeşiz, kızkardeşim erkek kardeşim ve ben, aynı odada kaldık. o yüzden hiç özel alanım olmadı. ben de salona geçerdim çok büyük futbolcu olarak hayal kurar galatasaray'ı ve milli takımı sırtlayan adam olurdum, adımı anons ettirdim falan.* hayalim futbolcu olmaktı ama belli sebeplerden olamadım.

    işte messi tam da olmak istediğim adamdı. yaptıkları ile milyarlarca insanı kendine hayran bıraktı. altyapısında yetiştiği, borçlu olduğu takıma sayısız başarılar sağladı. defalarca en büyük futbolcu oldu. yani sadece efsanesi olduğu barcelona'yı değil de tüm dünyayı peşinden sürükledi. ispanya'yı değil arjantin'i seçerek ülkesine de aidiyetini gösterdi. belki de bu onun için her daim sorgulanma sebebi olacaktı öyle de oldu. kendi veya önceki dönemlerde oynadığı futbolcularla her daim kıyas gördü. ciddi nefret edenleri de oldu, çokça eleştirenler de. milli takımı ile tam 3 final kaybetti. efsanesi olduğu barcelona eski gücünü kaybedince hele de psg'ye geçip düşüşe geçince iyiden iyiye bir devir kapandı diye bakılıyordu. ama pes etmedi, o hayallerimdeki adam yerine geçti ve tüm dünyaya neden en iyisi olduğunu ispat etti. 3 kez üst üste milli takım ile final kaybettikten sonra bu defa 3 kez üst üste final kazandı.

    ama bu sonuncusu yani 2022 katar dünya kupası belki de ölümsüz olacak. dünya yaşadıkça yaşayacak belki de. zaten bizler hiç unutmayacağız. hani futbol demişken belki de bu yüzden borcunu bu adama ödedi, belki de kendini bu sayede ölümsüz kılmak istedi bu oyun. bu turnuvaya gelirsek; arjantin ve tabiki messi beni yeniden çocukluğuma götürdü, anılarıma, eski güzel zamanlara...

    yukarıdaki linkte "futbol tamamlandı" yazıyor. evet belki çok ütopik bir söz ama kesinlikle bizim gibi gönülden, romantik futbol taraftarları için bir devrin kapandığını düşünüyorum artık. bundan sonra belki de o kadar anlamlı olmayacaktır kim bilir. çünkü yavaş yavaş bu oyun da modern dünya nimetlerinden nasibini almaya başladı. ama bizlere öyle bir anı bıraktı ki neden bu oyuna bu kadar hayran olduğumu bir kez daha ispatladı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın