---
alıntı ---
bugün bir haber okudum. bir cümleyi aynen aktarıyorum: 'frank rijkaard'ın babasının 8 ekim'de düzenlenecek cenaze töreni için daha şimdiden hollanda'nın yolunu tutması galatasaray'da bir
düzensizlik yaşandığının adeta belgesi oldu.'
kanım dondu. ben bu satırı yazanla aynı meslektenim. vicdansızlık benim kanımı dondurur. mesele ne rijkaard'ın galatasaray'daki geçmişi ya da geleceği ne de galatasaray'da yaşanan sorunlar. ne futbolu arkadaş! bu dünyaya gazeteci olarak gelmiyoruz biz. iletişim fakültesi okumak da mecburiyet değil. ben de okumadım. ister mühendis ol, ister doktor... yapabilirsin bu mesleği, ihtiyacın olan bir klavye bir de yazacağın, kendini ifade edeceğin bir mecra. ama önce vicdan sahibi olacaksın. ister iki satır haber yaz; ister tam sayfa köşe yazısı. o klavyenin tuşlarına basarken, vicdanını sesini dinleyeceksin.
bu adamın babası ölmüş, cenazesi beş gün sonra. bu adamın yas tutan annesi yok mu? kardeşleri yok mu? çocukları yok mu? bu adamın babası ölmüş, bu adam babasını toprağa vermeden önce belki büyüdüğü eve kapanıp üç gün ağlayacak. bu adam ünlü bir insan, cenazeye yüzlerce kişi gelecek, organizsyon yapmak zorunda. bu adamın çalıştırdığı takımın hafta sonunda maçı yok, yardımcısını burada bırakmış....
***
premier lig'de halı gibi zeminler var mı? var... ancelotti'nin babası öldü dört gün önce. ancelotti, takımı yardımcısı wilkins'e bırakıp italya'ya gitti mi? gitti... chelsea bugün arsenal ile oynuyor mu? oynuyor. adama illa da gel takımın başına geç dediler mi? demediler, ancelotti döneceğim dedi. elini vicdanına koy o satırı yazan arkadaş, sen bu patates tarlası sahalara layık değil misin?
---
alıntı ---
bülent timurlenk