resim
Francesco Totti
Görev:Menajer
Takım:-
Yaş:47
Uyruk:İtalya
  • 209
    20 nisan 2016 roma torino maçında yaptıklarıyla olayın seyrini kendi lehine çeviren yaşayan efsane.

    spalletti denen çiğ süt emmiş keltoş takımın başına geçtiğinden beri takıktı reyize. (bkz: hoca bana taktı)

    ne hikmetse roma'nın sahibi, dümbük pallotta da sinsi spalletti'den yana tavır alıp reyizin son arzusu olan bir sene daha roma'da oynama isteğine karşı çıkıyordu. kadirşinas roma taraftarı, başkanına ve hocasına "`siz kim köpeksiniz ulan?`" diye diklense de reyizin artık gitmesini isteyen pavalı köpek sürüsü de hiç az değildi. real'ler, mençıstır'lar isterken "ben roma çocuğuyum, olmaz oluyum... kıps ;)" yapan totti reyizin taşaklarını mumyalayacaklarına, kadirbilmezliğin dibine vuran bu çaşıt sürüsü; acaba il capitano bu sezon kaç maç oynayabilmiş de günah keçisi ilan ediliyor merak etmiş miydi acaba? ben söyleyeyim: torino maçıyla birlikte ligde sadece 9 maçta oynayabildi. onda da hepi topu 283 dakika süre alabilmiş. bu mu lan kulübü batıran adam?

    neyse bu olayın evveline gidelim, hafta sonu oynanan atalanta maçı 3-2 atalanta üstünlüğüyle sürerken dakika 78'te totti'yi oyuna aldı bu spalletti denyosu. aklınca maç böyle biterse totti'yi taraftarın önüne atacaktı. "bakın ben oynatıyorum ama herifte iş yok!" diye reklam yapacaktı. tabii spalletti'nin güttüğü koyun kadar totti'nin hoplattığı çoban var. 85'te güzel bir gol iteledi atalanta ağlarına. maçı 3-3'e getirdi. akabinde de dehşet-ül vahşet bir havalı tek pasla kaleciyle karşı karşıya bıraktı dzeko'yu ama golü atamadı boşnak kalası. maç 3-3 bitti. maç sonu spalletti dürzüsü ne açıklama yapsa beğenirsiniz? "totti'nin attığı gol benim için bir anlam ifade etmiyor, gol atmak modern futbolda her şey değildir; hız, güç, çaba da lazım..." dedi. bununla da yetinmeyip "totti'yle dzeko'yu kıyaslayıp durmayın, totti'siz 9 maç kazandık..." diyerek hariçten gazel okumaya devam etti. günahı boynuna, soyunma odasında kavga da etmişler bu maçtan sonra. her ne kadar iki taraf da reddetse de ateş olmayan yerden duman çıkmaz. hatta vuruştukları da söyleniyor. ne kadar doğru bilemiyorum.

    yamulmuyorsam bu maçın ertesi günü, spalletti denen hırt yeni açıklamalarıyla tüy dikmeye devam etti. bu sefer alttan aldı tabii. espri bilenem yaptı: "totti'ye kızgınım; biz onu koskoca 15 dakikalığına oyuna alıyoruz, o ise iki gol atacağına sadece bir tane atıyor, keh keh keh*..."

    yezid medya mensuplarına böyle açıklamalar yapadursun, roma radyosu şöyle bir haber geçti: "spalletti'nin, eğer totti'nin sözleşmesi 2017 yazına kadar uzatılırsa ben seneye yokum, dediği öğrenildi..."*

    bu kadar tantananın ardından fısıltı gazetesi de boş durmuyordu. italya'nın tahir kum'u olarak nam salan gianluca di marzio denen herif, reyizi her gün yeni bir takıma gönderiyordu:

    -totti leicester'da...
    -totti çin'e gidiyor...
    -totti new york cosmos'ta...

    işte böyle kaotik bir ortam vardı roma'da bugünkü (dünkü) torino maçı öncesi. maç esnasında da işler iyi gitmedi zaten. 81. dakikada 2-1 geriye düştüler. spalletti gundisi, atalanta maçında yapamadığını yapıp il capitano'yu küçük düşürmek için iyiden iyiye maçın son dakikalarını bekledi bu sefer. 86'da oyuna giren reyiz de girer girmez bir tane yağladı. kameralar o anda kel zırtapozu gösterdi: yumurta kafasını kaşıyordu. muhtemelen de "hay amk!" diye geçiyordu içinden. ama mevzu derindi ve henüz bitmemişti. golden 2,5 dakika kadar sonra penaltı kazandı roma. o dakikada skor 2-2'yken penaltı atmak "g"üven "ö"zveri ve "t"ecrübe ister. haliyle topun başına başgan geçti ve kendisinin 2. takımının 3. golünü yerleştiriverdi kalecinin uzanamayacağı köşeye. allah'ın gariban endonezyalı girişimcisinin 100 milyon avrosunu sağa sola sıvayan mancini, genoa deplasmanında yenilerek yerinde sayınca, aldığı bu galibiyetle puan tablosundaki üçüncülüğü yani şl bileti iyiden iyiye sağlamlaştı roma'nın zira hemen peşindeki inter'le farkı 7'ye çıkarmış oldu.

    kısacası kuyusunu kazmaya çalışan spalletti'yi böyle epik, böyle ibrahimtatlısesvari bir şekilde pezevenklerin elinden kurtarmış oldu totti reyiz. şu saatten sonra jül sezar mezarından çıkıp gelse gene de totti'yle taşak kırıştıramaz roma'da ve dahi italya'da. bakalım ilerleyen günler nelere gebe?*

    bu arada golleri de ekleyelim tam olsun: https://streamable.com/sri1

    edit: spalletti dümbeleğinin maç sonrası açıklamaları:

    -totti'nin yaptıkları ondan istediğim şeylerdi. (adamın hem kuyusunu kazıyor, hem 4 dakikada 2 gol atmasını bekliyor hırbo)
    -eğer takımın savaşmaya ihtiyacı varsa totti seçilebilecek en iyi oyuncudur. (hani totti'siz 9 maç kazandıydın lan kapçık?)
    -benim seçimlerimi beğenmiyor. takımı dengeleyebilecek miyiz bilmiyorum ama elimden geleni yapacağım. diğer oyuncular üstündeki inandırıcılığımı da kaybetmemem gerek. (yav he he)
    -onu oyuna daha erken alabilirdim aslında ama torino'nun ikinci golü soğuk duş etkisi yaptı. (bre müptezel, torino 2. golünü 81'de attı zaten. sen de totti'yi 86'da oyuna aldın. "daha erken"den kastın 5 dakikacık mı fışkı?)

    https://www.youtube.com/watch?v=MZIKMMYpUE8

    ey meczup spalletti şu videoya iyi bak. sen o yağır kafanı kaşırken taraftarlar hüngür hüngür ağlıyor totti'nin attığı gollere.*

    "yenik iken mümkün müdür galibiyet?
    yatıp kalkıp totti'ye dua et.
    senin gibi dürzülerin yüzünden,
    serie a'dan da soğuyacak bu millet.

    zenit'teki hali sakın unutma,
    totti'ye dil uzatma sebepsiz.
    sen roma'ya gene gelirdin amma,
    sıralaman kaçtı bilemezdin yüreksiz..."
  • 267
    yazmayayım yazmayayım diyorum da olmayacak. yıllık 8-10 milyon avro kazanıyormuş... yok ebesinin amı. nasıl bir hayal gücü bu arkadaşım. hadi wikipedia yasaklandı, bari şu son özgür günlerimizde google'ın tadını çıkarın üşenmeyip iki saniye arama yapın.

    https://gss.gs/W3H.png

    bu adam en parlak günlerinde bile o paraları kazanmadı. ki bu adam en parlak günlerinde dünyanın en iyi birkaç futbolcusundan biriydi. bülent korkmaz'la kıyaslayanlar olmuş, tamam, galatasaraylılar olarak bülent kaptan canımız ciğerimiz ama totti'yle kıyaslamak için de kafanın güzel olması gerekir. bir stoper hiçbir zaman bir trequartista ya da striker kadar çok kazanamaz. cannavaro olsa da rio ferdinand olsa da kazanamaz. ikincisi totti'nin marka bilinirliğine yaptığı katkıyı bülent'inkiyle kıyaslamak bülent'e büyük haksızlık olur. sırf totti izlemek için yüzlerce, binlerce km öteden kafileler düzenleyen adamlar var. roma filan kimsenin sikinde değil. totti'den önce de vasat bir kulüptü, totti'den sonra da vasat bir kulüp olarak kalmaya devam edecek. juve, inter, milan üçlüsünün olduğu yerde kaderleri bu çünkü. e bu adamlar niçin o kadar yolu tepiyor o zaman? totti'yi dünya gözüyle izlemek için. rudolf hess'e bağlayıp "die roma ist totti, totti ist die roma" dense yeridir yani. koskoca nike kalkıp 40 yaşındaki bu adama has krampon tasarlıyorsa, konsept geliştiriyorsa oturup bir düşünmek lazım.

    http://news.nike.com/...o-totti-x-roma-boots

    ikincisi totti çok para kazandı da yattı mı? transfermarkt'ın yalancısıyım, 780 maçta 306 gol-123 asist yapmış bu adam. diyelim ki totti roma kariyeri boyunca 80 milyon avro kazandı... totti olmasaydı da roma'nın banka hesabında 80 milyon avroluk bir meblağ kalsaydı, bu kadar gol-asist yaratabilecek bir oyuncu ve oyuncu kümesi alabilir miydi? bok alırdı. peki velev ki totti real'e gitse roma'dan kazandığının daha azına mı imza atardı? bok atardı.

    bir de roma gibi şehirde yaşıyor muhabbeti var. iyi de bu adama transfer teklif eden takım da madrid'de konuşlanmış vaziyette, bayburt'ta filan değil ki.

    bu arada fifa'nın haftanın açıklaması olarak seçtiği maruf demeci marca'ya vermiş reyiz. yani fuat akdağ'ı arayıp "hacı bana bi program ayarlasana" olayı ya da instagram'dan bik bik edebiyat yapma saçmalığı yok işin içinde. ispanya'nın ve dünyanın en büyük gazetelerinden biri adamın ayağına kadar gidip röportaj yapmış. çünkü son sezonu olduğunu biliyorlar ve saygı duyuyorlar. "adamlık kasıyoo yeaa" kafasında değiller.

    neyse daha yazardım da sıkıldım.
  • 310
    https://twitter.com/...tdf4JRe5CeQ&s=19

    şimdi ben bu hikayeyi doğru anladıysam, bir yeri atlamadıysam totti nişanlısı olan bir kıza aşık oluyor. kız nişanlısı varken totti ile ''çok saygılı'' bir biçimde konuşuyor. bu çok saygılı bir biçimde konuşmak da ne demekse artık totti'ye göre. sonuç olarak kız nişanlısını totti ile aldatıyor. sonra evleniyorlar falan. totti de o şöyle bir eş, şöyle bir anne falan diyor. ve biz de bu hikayeyi kutsuyoruz, aşk be diyoruz.

    ahlakçılık derdinde değilim, hatta muhtemelen tanıdığınız pek çok insandan daha ekstrem fikirleri olan biriyim, ilişkiye sadakate falan da inanmam ben. diğer yandan inandığını söyleyen onca insanın bu değerleri yücelten onca kişinin şu hikayede benim gördüklerimi göremeyip de bunu mutlak bir sadakat öyküsü diye paylaşmaları çok ironik.
  • 324
    iyi oyuncuydu da (bkz: 13 mart 2002 roma galatasaray maçı) nedeniyle hiç bir zaman o jenerasyonun herhangi bir roma oyuncusu övülmemeli. o gün yapılanlar hala gözlerimin önünde. polislerle futbolcular el ele verip saldırdılar. bizim yardımcı hocamızı capello denen teknik direktörleri saçından çekip yerde sürükledi. davası senelerce devam etti bu olayların. totti de leş gibi takımın umrumuzda olmayan efsanesidir o yüzden.
  • 223
    veda mektubu;

    "27 yıl önce, roma’daki apartman dairemizin kapısı çalındı. annem fiorella kapıya cevap vermek için kalktı. kapının diğer tarafında kimin olduğu futbol kariyerimi tanımlayabilirdi.

    annem kapıyı açtığında, bir grup adam kendilerini futbol direktörleri olarak takdim etti.

    fakat roma’dan değillerdi. kırmızı ve siyah giyiyorlardı.

    a.c. milan’dan geliyorlardı ve ne pahasına olursa olsun gelip onlar için oynamamı istiyorlardı.

    annem ellerini kaldırdı. sizce o beylere ne söylemiş olabilir?

    roma’da çocuk olduğunuzda önünüzde yalnızca iki seçenek vardır: kırmızı veya mavi. roma veya lazio. fakat benim ailemde yalnızca bir seçecek vardı.

    ne yazık ki ben henüz küçük bir çocukken öldüğünden, büyükbabamı tanıyamadım. fakat o bana harika bir hediye bıraktı. ne kadar şanslıyım ki, büyükbabam gianluca çok büyük bir roma taraftarıydı ve bu sevgiyi, bana ve kardeşime aktaracak olan babama teslim etmişti. roma’ya olan sevgimiz, nesiller boyu varlığını sürdürdüğümüz bir şeydi. roma bir futbol kulübünden fazlasıydı. ailemizin bir parçası, kanımız ve ruhumuzdu.

    televizyonda çok fazla maç izleyemezdik. çünkü 80’li yıllarda, roma’da bile her zaman gösterilmezlerdi. 7 yaşıma geldiğimde, babam biletlerimizi aldı ve sonunda olimpiyat stadyumu’nda kurtlar’ı izleyebildim.

    gözlerimi kapatıp aynı hissi hatırlayabilirim. renkler, tezahüratlar, patlayan sis bombaları. stadyumda bulunan yaşam dolu bir çocuktum. etrafımdaki tüm o romalı taraftarlar içimdeki bir şeyi yaktı. bu deneyimi nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum.

    bellissimo. (güzel)

    bunun için yegâne kelime.

    şehrin bizim tarafı san giovanni’de, beni elimde veya ayağımda bir futbol topu olmadan gören kimse olduğunu sanmıyorum. parke taşı sokaklarda, katedraller arasında, meydanlarda, her yerde futbol oynardık.

    genç bir çocukken bile, bu benim için sadece futbola duyulan sevgiden fazlasıydı. bunu kariyerim haline getirmenin hırsına daha o zamanlar sahiptim. odamın duvarında roma’nın kaptanı giannini’nin posterleri ve gazete kupürleri asılıydı. o bir ikon, bir semboldü. o, tıpkı bizim gibi roma’lı bir çocuktu.

    ve sonra, ben 13 yaşındayken, kapımız çalındı.

    a.c. milan’dan gelen adamlar kulüplerini katılmamı istiyorlardı. büyük bir italyan kulübü’nde başarılı olma şansı. neyi seçerdim ki?

    peki, benim kararım değildi tabii ki.

    patron annemdi. hala patron o ve oğullarına oldukça bağlıdır. her italyan anne gibi biraz fazla korumacıdır. bir şey olabileceği korkusuyla evden ayrılmamı istemedi.

    direktörlere “hayır, hayır” dedi. söylediklerinin hepsi buydu. “üzgünüm. hayır, hayır.”

    ve son. ilk transfer teklifim patron tarafından geri çevrilmişti.

    babam, beni ve abimi hafta sonları maçlarımıza götürüyordu ancak pazartesiden cumaya sorumluluk annemdeydi. milan’a hayır demek zordu. çünkü ailemiz için büyük bir para anlamına geliyordu. fakat annem o gün bana bir ders verdi. hayattaki en önemli şey, evindir.

    sadece birkaç hafta sonra, genç takım maçlarımdan birinde izlendikten sonra, roma bana bir teklifte bulundu. sarı ve kırmızıyı giyecektim.

    annem bilmişti. o benim kariyerime çok farklı şekillerde yardım etti. evet, koruyucuydu -ki hala öyle!- fakat benim her gün sahada olduğumdan emin olmak için çok fazla fedakarlık yaptı. o ilk yılların onun için zor olduğunu biliyorum.

    antrenmanlara beni götüren annemdi. sahanın dışında beni beklerdi. ben antrenman yaparken iki, üç, bazen dört saat beklerdi. yağmur, soğuk dinlemeden beklerdi.

    benim hayallerime kavuşabilmem için bekledi.

    maçtan 90 dakika öncesine kadar olimpiyat stadı’nda roma formasıyla ilk maçıma çıkacağımı bilmiyordum. tesislerimizden sahaya gidene kadar otobüste oturdum ve heyecanım büyüdü. önceki gecenin uykusundan kalan tüm sükunet de gitmişti. roma taraftarı diğer herkesten farklıdır. roma formasını giydiğinde senden çok şey beklerler ve kıymetini ispat etmelisindir. hataya yer yoktur.

    ilk maç için sahaya çıktığımda evim için oynamanın gururuyla dolup taşıyordum. büyükbabam için. ailem için.

    25 yıl boyunca baskı –ayrıcalık- asla değişmedi.

    elbette hatalar oldu. hatta real madrid için roma’dan ayrılmayı düşündüğüm bir an bile vardı. çok başarılı bir takım, belki de dünyanın en güçlü takımı, onlara katılmanı istediğinde başka bir yerde hayatın nasıl olabileceğini düşünmeye başlarsın. roma başkanıyla konuştum ve bu bir fark yarattı. ama sonuçta ailemle yaptığım konuşma, bana hayatın ne ile ilgili olduğunu hatırlattı.

    ev her şeydir.

    roma 39 yıldır evim oldu. futbolcu olarak da 25 yıldır evim. umarım ligi kazanırken ya da şampiyonlar ligi’nde oynarken roma’nın renklerini mümkün olduğunca yükseğe çıkarmış, yapabildiğim en iyi şekilde temsil etmişimdir. umuyorum ki sizleri gururlandırmışımdır.

    benim düzenini kurmuş bir adam olduğumu söyleyebilirsiniz. eşim ılary ile nişanlanana kadar ailemin evinden taşınmamıştım. geriye dönüp burada geçirdiğim zamanı ve neleri özleyeceğimi düşündüğümde, günlük şeyleri, rutini özleyeceğimi biliyorum. saatlerce antrenman, soyunma odasındaki sohbetler. en çok da takım arkadaşlarımla her gün oturup kahve içmeyi özleyeceğim sanırım. belki bir gün direktör olarak takıma dönersem, bu anlar hala orada olur.

    insanlar bana neden bütün hayatımı roma’da geçirdiğimi soruyor.

    roma benim ailem, arkadaşlarım, sevdiğim insanlar. roma deniz, dağlar, anıtlar. roma elbette ki, aynı zamanda romalılar.

    roma sarı ve kırmızıdır.

    roma, bana göre dünyadır.

    bu kulüp, bu şehir benim hayatım olmuştur.

    her zaman."
  • 264
    diğer bayrak adamlar gibi susmamasının sebebi gerçekten de tek başarısının bu olması olabilir mi acaba?
    gerrard, maldini, bülent bir çok kupa kaldırmış bayrak adamlar. ama totti öyle değil. kariyerinin en iyi döneminde real madrid'i elinin tersiyle itmişliği var.
    zaten en büyük arena olan şampiyonlar liginde oynuyordu, bu kupayı kazanma şansı vardı. o şansı roma'da kullanmak istedi ve gitmedi madrid'e. gitse kimse bir şey demezdi ama kimsenin yapmayacağını yaparak gitmedi.
    gerrad bile bayrak adam olma şansı varken para için amerika'ya gitti.
    totti'nin yaptığı bu dönemde çok fazla saygı duyulacak bir şey ve "ben şampiyonlar ligi kaldırdım, huuuu" diye bağırmaktan daha çok dile getirmesi de hakkı.

    edit: her gittiğimde deplasman maçına denk geldim roma'nın. canlı izlemeye fırsatım olmadı. uktedir içimde :(

    edit2: haginin topugu olayı özetlemiş. roma'da kazandığından fazlasını elinin tersiyle ittiğini tekrar görmüş olduk.
  • 263
    kendi gerçekliklerinden bahseden oyuncudur. gündeminin değişmemesi, onun sorunu değildir.

    yani, çok acayip tepkiler... totti'nin duygusal demeçlerinin- futbol romantikliğinin sıkmaya başladığını, bugün bir romalı kardeşimize söylemeye kalkacak olsam, kendi metin oktay'larını uğurlamaya çalıştıkları şu son günlerde, "retrolarınız bizim için gerçek!" cevabı vermesinden çekinirdim herhalde, utanmakla ilgili bir derdim varsa.
  • 318
    https://twitter.com/...890096862883840?s=20

    söyledigi sözun karsiligi ”lanet turkler” demek. avrupa’da bir cok ulkede insanlar kizinca, sasirinca, isi ters gidince, sansizlik yasarsa vs. agiz aliskanligi olarak turklere lanet okur. zamaninda bunlarin valideleriyle yasadigimiz atesli sekslersen dolayi agizlarina sakiz olmus böyle bir lanet okuma sekli gelistirmisler. amerika’daki n ile baslayan kelime gibi yasaklanmalidir aslinda ama iste durum bu arkadaslar.

    bu her ne kadar irkci bir söylem olsa da artik irkcilikla veya kötu niyetle söylenmiyor. bizde siyahilere zenci ve arap demek gibi bir konuma yerlesmis artik. totti’nin de tepkisi bu niyetle olmadigi icin video piyasaya dusmus. kaynak neresi bilmiyorum ama ”hay amk yaa” gibi bir tepki aslinda.
  • 228
    bugünkü sampdoria maçında taşşağını gene masaya vurdu. takımı 2-1 gerideyken oyuna girdiği maçı 1 gol 1 asistle tamamladı. attığı gole geliriz de dzeko'ya yaptığı şu asistin muhteşemliğine bakar mısınız:

    https://streamable.com/f6gd

    bu asistin tıpkısının aynısını yazın oynadıkları hazırlık maçında da yapmıştı hatta: https://streamable.com/3100

    insan gerçekten hayret ediyor. sanki kafasının arkasında da bir çift gözü var. ya da yaşı kemale erdikçe üçler yediler kırklara karıştı, roma beldesinin evliyâullahlarından oldu, kalp gözü açıldı. başka bir açıklama getiremiyorum yani ben. sonuçta il capitano'nun yaptıkları da asist diye kaydediliyor, umut'unki de: https://www.youtube.com/...e=youtu.be&t=47s

    neyse, bu muhteşem asistle 2-2'ye gelen maçın son dakikasında da takımının kazandığı penaltıyı hiç kasmadan, bir reyiz edasıyla köşeye bıraktı:

    https://twitter.com/...s/775000647393546241

    totti'nin roma'yı ve keltoş barzo spalletti'nin götünü kurtardığı ilk maç değil bu, kitaplarımızda daha önce yazdık: (bkz: #1949479)

    lakin, ortaya şöyle korkunç bir istatistik çıkmış: totti, serie a'da oynadığı son 162 dakikada* kaleyi bulan 7 şut çekmiş, bunların 5 tanesi gol olmuş... ayrıca 1 de asist yapmış. yuh! ayrıca 1994/1995 sezonundan başlamak üzere serie a'da gol atamadığı sezon yok, yuha!

    dante yaşasa bir destan da bu ihtiyar delikanlı için yazardı kuşkusuz:

    https://i.hizliresim.com/nEJo85.jpg
  • 189
    roma'yla 721 maça çıkmış. bırak o kadar maça çıkmayı, insan 721'e sayana kadar yorulur.

    roma'dan çok daha büyük kulüpler defaatle kendisini istemiş ama o ne tenezzül ne tevessül etmiş bu teklifleri değerlendirmeye.

    24 sene boyunca o dar, vişne çürüğü formayı sırtından çıkarmamış; yeri gelmiş playmaker olmuş, yeri gelmiş striker... 244 gol atmış, serie a tarihinin en golcü 2. futbolcusu olmuş.

    taraftar herkesten çok onu sevmiş; il bimbo d'oro*, il re di roma*, er pupone*, il gladiatore diye sevmiş.

    dün oynanan roma-palermo maçında tribünlere gelince sanki jül sezar mezarından kalkıp gelmişçesine ilgi alaka göstermişler:

    https://www.youtube.com/watch?v=VSy4ZX_ZxWw

    https://www.youtube.com/watch?v=s7tKP8PLUcs

    ve sen spalletti... sen bu adamı kadro dışı bırakıyorsun he mi?

    bak beyim, sana iki çift lafım var! koskoca adamsın, paran var, pulun var, onlarca kişi çalışıyor emrinde. yakışır mı sana totti'yle oynamak? yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta totti'siz bırakmak?

    ama nasıl yakışmasın ki... sen değil misin hem italya'da hem rusya'da nal toplayan... anlamıyor musun beyim, lazio'lular hariç tüm futbol dünyası bu adamı seviyor... ama ben boşuna konuşuyorum, sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. sen büyük hoca, taktisyen, 4-6-0'cı, roma teknik direktör spalletti bey... sen mi büyüksün?

    hayır totti büyük, francesco totti... sen onun yanımda bir hiçsin anlıyor musun, bir hiç... gözümüzde pul kadar bile değerin yok ama şunu iyi bil: totti'ye asla bir şey yapamayacaksın, yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin onu... çünkü bizler onunla para pul ile değil sevgiyle bağlıyız. bizler birbirimizi seviyoruz, biz bir aileyiz, biz güzel bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun?

    dokunma artık totti'ye,

    dokunma romalılara,

    dokunma romantik futbol severlere,

    dokunma 90'lara...

    eğer onun kılına zarar gelirse, ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben haginin topugu! hiç düşünmeden çeker vururum seni...

    anlıyor musun?

    vururum ve dönüp arkama bakmam bile...
  • 319
    https://twitter.com/...890096862883840?s=20

    ırkçı olduğu için değil cahil olduğu için bu cümleyi kullandığını tahmin ediyorum. italya'da her şeyin sonuna turchi ekliyorlar zaten, kültürel ve daha çok yaşlıların sürdürdüğü bir durum ama böyle olması "ırkçı" tandansta olmasını da engellemiyor tabiki. bizim memlekette de ermenilere bir benzeri yapılır, aynı şeyin laciverti.
  • 245
    mutlu olduğu yerde mutlu olduğu işi yapan insanın da eleştirildiğini ilk defa görüyorum. herkes paranın, kariyerin köpeği olmak zorunda değil. herkes ilerde hatırlanmalıyım düşüncesiyle yaşamak zorunda da değil. şunun şurasında 60-70 senelik hayatımız var, bu adam mutlu olduğu yerde kalmayı seçmiş. koskoca hayatında 5 sene huzur içinde yaşayamayan nice insanlar varken, örnek alınması gereken bir davranış.
  • 248
    dünyanın en güzel asistlerini yapan deli. kameralarımızı 3-3 biten 20 ekim 2016 roma austria wien maçına çeviriyoruz. (şu da arkada çalıyormuş meğersem: https://www.youtube.com/watch?v=eA9b5JW48jg )

    şu birincisi; şans eseri önüne gelen topu, kontrol etme ihtiyacı bile duymadan tek dokunuşla, kadifemsi bir şekilde el şaravi'ye aktarışı: https://streamable.com/66as

    bu ikincisi daha dehşetengiz; florenzi'nin tam ayağına oturacak şekilde açtığı trivela-orta: https://streamable.com/j0e0
  • 196
    (bkz: 8 mart 2016 real madrid roma maçı)nda bir futbolcunun yaşayabileceği en büyük gururlardan birisini yaşamış futbolcu. maçın 74. dakikasında oyuna girdiğinde tüm stad ayakta alkışladı kendini. evet real madrid taraftarları ayağa kalktı ve bu efsaneyi alkışladı.

    bundan yıllar önce* real madrid totti'yi çok istemiş ama o roma'da kalıp efsane olmak istediğini söylemişti ve görünen o ki bunu başarmış gözüküyor.
  • 308
    çocukluğum kahramanıydı. italyan oyunculara her zaman sempati duyardım. özellikle 90'lı yıllar italyan oyuncuların en kral olduğu zamanlardı. ne zaman 2000 yıllarında galatasaray maçında götü-başı oynadı o günden beri kendisine düşmanım.
    formasını filan direk çöpe attım. öyle bir düşmanlık beslemeye başladım.
    kendisi ile benim ilişkim o günden sonra kesildi. ister totti ol ister del piero ol. benim için önce galatasaray.
    okuduğumuza göre karısı kendisini aldatmış. üzüldük, geçmiş olsun dünyanın sonu değil.
    bok gibi paran var tipinde var. dm kutunu kontrol et msg yağmıştır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın