galatasaray ile kariyerime başladığım oyundur.
gerçek hayatta 2010/11 sezonunun sonlarına doğru geldiğimiz şu günlerde her taraftar geleceğe dair plan yapıyor kendi çapında. şu oyuncu gitmeli, bu oyuncu defolmalı, bu adam korunmalı vs vs. oyuna başlarken de bu düşünceler kafanızda dolaşıyor ilk başta, ta ki size transfer bütçesi olarak 850.000 euro verildiğini görene kadar. hemen belirteyim, 3.0 yaması ile oynuyorum. yani stancu, culio, kazım kadroda mevcut. buna ilaveten devre arasında misimovic'i satmamıza rağmen misimovic de kadroda bulunuyor.
sezona düşük beklentiler içerisinde başlamıştım, gerçekteki performansımızı düşünüerekten ama hiç de öyle olmadı. misimovic antrenman sırasında sakatlanarak sezonu başlamadan kapatmıştı. fm'de galatasaray'ı alacak arkadaşlara önerim ise kadroyu
lorik cana üzerine kurmaları. kendisi
dmc pozisyonunda adeta yardırıyor. ayrıca uzaktan etkili şutları var.
gelelim ''ben ne yaptım''a. forvet sıkıntısı mevcut takımda, transfer bütçesinin düşük olmasından mütevellit ekonomik oyunculara yöneldik.
necati ateş'i antalyaspor yönetiminin kaz yolma çabalarına rağmen kadromuza kattık. transfere kaynak yaratmak için ise
aydın yılmaz 900 bine
catania'ya,
servet çetin ise 3.9 milyona
bayern münih'e satıldı. ben de şaşırdım servet'i satılığa koyduğumda talipleri arasında bayern, palermo, udinese, fiorentina, lyon'u gördüğümde. ayrıca zapata'yı da kiralık olarak elden çıkardım, satın almak isteyen çıkmadı.
takıma katılacak gerekli oyuncular ise 1 forvet ve 1 stoper olduğu için arayışlarımızı stopere yönlendirdik. çalışmalarımız sonunda
moustapha bayal'ı saint etienne'den takımımıza kazandırdık. transfer ücreti olalak 4.9 milyonu ödedik. performansını, korner vuruşlarında ileriyi çıkışları sonrası attığı kritik golleri gördükçe bu paranın her kuruşu feda olsun diyorum.
hemen kendisinin profilini verelim:
http://i56.tinypic.com/2csan8m.jpg sezona ise beklediğimizden iyi başladık, gollü galibiyetler peşi sıra geldi. uefa ön elemesinde önce
maccabi tel aviv'i, sonra
hibernian'ı geçtik. gruplarda ise bizi
rosenborg,
dnipro ve
tottenham bekliyordu. rosenborg'u yenip dnipro deplasmanında beklenmeyen bir yenilgi aldıktan sonra tottenham maçlarına odaklanmıştık. fakat dnipro maçında sabri sarıoğlu'nun gördüğü kırmızı kart 2 maç oynamama cezası ile cezalandırıldığından tottenham maçlarında kendisinden faydalanamadık.
tottenham karşısında etkin oyunumuza karşın asy'de 2-1 mağlup olduk ve rövanşta
white hart lane'de ingilizlere futbol dersi verdik adeta. 3-0 ile 3 puanı alan biz olmuştuk.
ligde ise dolu dizgin gidiyoruz. tek yenilgimiz
gençlerbirliği deplasmanında son dakika golü ile geldi. 11 maç sonrası 10 galibiyet ile 30 puan topladık ve beşiktaş, fenerbahçe'nin çok az farkla önünde lider bulunuyoruz.
bu performansta öne çıkan isimler ise toplamda 15 asist yapan
arda turan, toplamda 12 gol atan
milan baros, forvette baros'un partneri olan ve toplamda 12 gol atan
bogdan stancu, ileri çıkışlarında kritik gollere imza atan stoperlerimiz
lucas neill ve
moustapha bayal, lorik cana'nın önünde mc pozisyonunda oynayan
yekta kurtuluş.
gelelim oyunun teknik özelliklerine. kale ağları son derece hoş olmuş, özellikle goller sonrası gayet gerçekçi efektlere sahip. tribünler de eski fm oyunlarının aksine seyircili (fm 2010 oynamadım, onda varsa özür dilerim). arayüzü de son derece kolay anlaşılır. ilk başta zorlansanız da sonradan eliniz alışıyor her tuşa, her butona.
fikstürümüze baktığımızda ise 31 ve 32. haftaların derbi haftaları olduğunu görüyoruz. ligin sonu çekişmeli olacağa benziyor.