• 1
    galatasaray sözlük'le beraber bazı önemli galatasaray platformlarının girişlerine yer alan/alacak olan*, özellikle şike konusunda yaşanan son olaylarla alakalı fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür galatasaray taraftarları imzasıyla yayınlanmış bildiridir.

    ***

    yıllardır peşinden çocuksu bir heyecanla koştuğumuz futbol topunun masumiyetini yitirerek kirlendiğini üzülerek kabul etmek zorundayız. gönül verdikleri renkler ne olursa olsun, pek çok sporseverin de bu hayal kırıklığını paylaştığına eminiz.

    futbolda organizasyon deyince 3-5-2 / 4-3-3 gibi saha içi dizilişleri hatırlayan sıradan insanların; futbol üzerinden haksız menfaat elde etmek için şike, teşvik primi, tehdit, baskı gibi sporun ruhuna tamamen aykırı araçları defalarca kullanmış organize suç şebekelerini ve çeteci zihniyeti hâlâ savunanları anlayış ve olgunlukla karşılaması da beklenmemelidir.

    yemyeşil bir sahada, tertemiz bir topun yuvarlanması sonucu futbolun adaletinin 90 dakikaya sığdığına inananlar, savcılık makamının iddianamesini hazırladığı süreçte hiç olmazsa futbolu yönetme iddiasında olanlardan soğukkanlı ve adil bir çözüm beklediler.

    görünen o ki, gölgede kalmış ilişkilerden, kirli ezberlerden, kökleşmiş önyargılardan kurtulamayanların böyle bir niyeti hiç olmamış.

    özellikle galatasaray spor kulübü’nün fair play ve spor hukuku dersi niteliği taşıyan onca sağduyulu açıklama ve uyarısına rağmen, varlık nedenini unutmuş görünen türkiye futbol federasyonu yönetim kurulu’nun sorumluluktan kaçarak, ülke futbolunu bu hale getiren “olağan şüphelilere” suçun tanımını ve cezai karşılığını soracak olması da nesiller boyu anlatılacak son kara mizah olarak örneği olarak hafızalara yerleşmiştir.

    dillerinden düşürmedikleri endüstriyel futbol teranesiyle maddi çıkarlarının zedelenmesi riskini öne sürerek futbol topunu kirletmekten çekinmeyenler bilmeli ki, maç bileti-kombine kart-lisanslı ürün-şifreli yayın için dekoder satın alarak futbol ekonomisini yaratan ve büyütenlerle, kolayca kandırabileceklerini zannettikleri futbolseverler aynı insanlardır.

    sesiyle, nefesiyle, alın teriyle, emeğiyle, helal kazancıyla gönül verdiği kulüpleri destekleyen ve ayakta tutan taraftarlardır, aptal yerine konmak istenen insanlar!

    biz insanları heyecanlandıran ve mutlu eden basit bir oyuna, bunca pisliği bulaştırmış olanlardan hesap sorulmama ihtimalini, birilerinin kulağının üzerine yatarak üç maymunu oynamasını kabul edemeyiz.

    ve buradan, futbolun tüm aktörlerine bir kez daha sesleniyoruz;

    hukukun üstünlüğüne mazeret bulmayın, minareyi çalanlara kılıf aramayın. futbol oyununu koruyun. çıkar hesapları içinde bir gün öyle, bir gün böyle konuşarak artık kendinizi küçük düşürmeyin. futbolu temizleyin ama önce siz temizlenin.

    bunu yapamıyorsanız, niyetiniz ve cesaretiniz yoksa, biz de yokuz! bunu yapamazsanız, işte o zaman dilinizden düşürmediğiniz “marka değeri”nin nasıl yerle bir olduğunu göreceksiniz… ne kadar üflerseniz üfleyin, için için yanan bu ateşin sönmeyeceğini ve önlem alınmazsa elinizdeki pis kokan küllerin para etmeyeceğini de göreceksiniz.

    avrupa’ya hatta dünyaya meydan okuyan futbol takımları hayal eden bizlerin, uefa ve fifa tarafından “şikeci ülke” olarak damgalanması ve uluslararası rekabetten yıllarca dışlanması an meselesi olan türkiye’nin içinde bulunduğu berbat açmaza duyarsız kalması beklenemez. güzel ve yalnız ülkemize, en azından uluslararası spor arenasında hakkıyla sahip çıkması gereken herkesi de göreve çağırıyoruz.

    büyük galatasaraylı tevfik fikret’in “hak bildiğin yolda, yalnız da olsan yürüyeceksin” sözünü hiç aklımızdan çıkarmadan, yalnız çıktığımız bu yolda bizlerle birlikte yürüyeceğinize inanıyoruz.

    fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür galatasaray taraftarları
  • 35
    bazen yıldızları süpürürsün, farkında olmadan, güneş kucağındadır, bilemezsin. bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür, ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın. koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın. uçar gider, koşsan da tutamazsın...

    william shakespeare

    much ado about nothing (hiç uğruna kuru gürültü) (bu da shakespeare'nin kitabının adı)

    gelin bugün başka bir şeyden bahsedelim arkadaşlar. biraz eskilerden alalım. zaman zaman rastlıyorum internet köşelerinde, sörf neyim yaparken. ne demekse sörf? çıkmak gibi anlamsız gelir bana. bir çok şey gibi, bir çok terim gibi dilimize pelesenk olmuş boktan kelimelerden biridir.

    rastladığım endüstriyel futbol denen şey. yalnızca bu değil tabi. endüstriyel olmuş, dolayısıyle kirlenmiş bir sürü şey de var bunun yanında. belki de durup "neydi lan eskiden, nasıldı yani?" ya da "nasıl oluyor da, oluyor?" demenin tam zamanı bu rastlantı zamanları. durup düşünüyorum, bir zamanların en büyük takımları ajax, nantes, santos, dinamo kiev ve diğerleri neden şimdi esameleri okunmaz hale geldi? nasıl oldu da böyle oldu?

    yetmişli yıllarda transferler adam kaçırma yoluyla yapılırdı ülkemde. kim futbolcuyu önce kaçırıp saklarsa o imzayı bastırırdı. çünkü para bu kadar insanların gözünü kör etmemişti ve kör etmesin diyeydi bütün bunlar. demek ki; "endüstriyel futbol beş yıldızlı otelde, kamera ve flaşların önünde imza atmaktı, sokak futbolu izbe bir yerde parmak basmaktı!"

    sponsorluk yoktu. "beşiktaş'a bir kibrit çak", "vefa için el ele" filan var dı. tek geliri stada gelen seyircilerdi takımların bir de böyle kampanyalar. sonra bir takım türedi zenginler, "salyangoz kralları", "mafya babaları" ve özellikle "müteahitler" bu işleri devir aldılar. hatta şimdi "dolar milyarderi" abramovich'ler, basın patronu "berlusconi"ler filan bu işi siyasi ve ekonomik erk için üstlenir oldular. o muhteşem dinamo kiev bunun için sefilleri oynarken, shaktar filan parladı. demek ki sokak futbolu "beşiktaş'a bir kibrit çak" idi, endüstriyel futbol "koyarım ulan temliği"...

    eskiden iso birkaçbin filan diye standartlar yoktu. insan önemliydi. aynı fabrikada ya da dairede yıllarca çalışılır emekli olunurdu. hiç kimse iyi bir elemanını kaybetmek istemezdi. yerine iyi birini bulamazsam "yan basarım ulan" filan derdi. şimdi görev tanımları var. nasıl olsa tanımımı yaptım odunu koysam yapması lazım var. insanın önemi yok. demek ki sokak futbolu "gözüm şu çocuğu tutttu"dur, endüstriyel futbol iso.

    eskiden türübün önünde yatmak vardı. korolar halinde şarkı söylemek, bira, çay, sigara var dı sabahlara dek. şimdi benim ülkemde cicili bicili beyler, bayanların maça beş-on dakika gelerek localarına oturması var. geribanı hayata bağlayan hiç bir şeyi kalmadı çöp karıştırırken düşüneceği. hıncal sağolsun du. medeni yaptı bizi numarayı keşfeden numaraları ile. demek ki sokak futbolu "kartallı limoncu ali" idi, endüstriyel futbol "hıncal uluç" ille de "haşmet"...

    eskiden defansa çekilmek var dı topyekün. saldırmak vardı bir "hurrraaa!" ile. şimdi toplamı onbiri bulanın söylediği bir takım boktan lakırdılar. yüreğini ortaya koyan kazanırdı eskiden, şimdi onbir sayısını en iyi dağıtan. demek ki sokak futbolu "lan oolum şu adam boşta tut kaçmasındı" endüstriyel futbol "yerini alamamak".

    eskiden maçlar kahvede, okulda, evde, mahallede tartışılırdı bir hafta boyu. şimdi "yorum izlemek" , "aynı kaba işemek", "aha bu doğru diyor" lan demek. demek ki sokak futbolu "yorum üretmek", endüstriyel futbol "yorum beğenmek"ti. yani "hödükleşmek!"

    sokak futbolu "belden su almak", "beşlikten geçirmek", "göt etmek"ti. endüstriyel futbol "oyunu bozmak", "her taktiğe karşı taktik"....

    sokak futbolunda hakem "pencereden bağıran anne" idi ya da "elinde bir meşe sopası olan baba", endüstriyel futbol "en az beş dakika ilave".

    sokak futbolu "dizlerde kapanmayan yara" idi, endüstriyel futbol "yan bağlarda yırtılma", "ayak bileğinde ödem".

    sokak futbolu "lan top senin karnını mı doyuruyor zibidi" idi, endüstriyel futbol "mukavele şartları".

    sokak futbolu "lan oğlum kalecin bile gol diyor" idi, endüstriyel futbol "oynatalım uğrcuuum" ya da "geri gel, geri gel"...

    uzatmak mümkün.. siz yaparsınız bunu biliyorum..

    sonuç olarak shakespeare babanın dediği gibi,

    sokak futbolu "yaşanmiş koca bir sevda" dır. endüstriyel futbol "kurumuş bir yürek".
  • 25
    son günlerde şike olaylarıyla ilgili yaşanan olaylar malum. futbol adına, şike soruşturmasıyla beraber ortaya çıkan utanç verici durum, bugün çok daha utanç verici bir hâl almıştır.

    bu süreçte sadece ve sadece adaletin tecelli etmesini isteyen futbolseverler olarak, tff’nin bazı kişi ve kurumların menfaatleri doğrultunda hareket etmesini ve adaleti ayaklar altına alınmasını kabul edilemez olarak görmekteyiz.

    daha önce kişi ve kulüplerin durumları için, yargının nihai kararını bekleyeceğini açıklayan tff, bugün -yargı aşamasının henüz başında- hukuku ve adaleti hiçe sayarak birilerini kurtarmanın telaşına düşmüştür.

    içinde bulunduğumuz futbol endüstrisinin asıl yaratıcıları ve bu dünyanın önemli aktörleri olan biz taraftarlar, oynanan bu kirli oyunlara sessiz kalamayız.

    kulübümüz; tarihine, kültürüne, adına ve değerlerine yakışır biçimde bu olaylar karşındaki tavrını net bir şekilde ortaya koymuştur. ilk günden beri hak bildiği yolda yürüyen gsk yönetimi, futbol kurallarından öte evrensel değerleri çiğneyen suç örgütlerine ve kirli çıkarları için onları masum göstermeye çalışan yetkili kurumlara karşı çoğu zaman tek başına mücadele etmek durumunda kalmıştır. gsk yönetiminin bu mücadelesi galatasaray’ın menfaatleri doğrultusunda değil, adaletin tecelli etmesi yönündedir. bugün gelinen noktada, galatasaray’ın dik ve onurlu duruşu yavaş yavaş diğer kulüplere de emsal olmaktadır. bu da günbegün adaletin tecelli etmesi yönündeki inancımızı artırmaktadır.

    bildiği gibi, tff yönetim kurulu kendi mevzuatına aykırı bir şekilde 58. madde ile ilgili kararını genel kuruluna devretmiştir. böylelikle, bir şekilde şike ve teşvik olaylarına karışmış kulüplerin gelecekleri genel kurul oylamasına göre belirlenecektir. yani, çoğunluğunu, bugüne kadar bir duruşu olmamış ve tamamen bir ticarethane gibi yönetilen anadolu kulüplerinin delegelerinin oluşturduğu kuruldan böyle önemli bir konuda karar vermesi istenecektir. fakat birçok anadolu kulübü için kısa vadede dolaylı olarak kendi menfaatlerini de etkileyecek böyle bir kararda tarafsız davranmaları ve olayı hukuki boyutta değerlendirmeleri mümkün değildir. özellikle yayıncı kuruluşun maddi yöndeki tehditleri, diğer kulüplerin hem bu gelirden, hem de içerde fenerbahçe ile oynayacakları maçlarda elde edecekleri tribün gelirlerinden mahrum kalacak olmaları, bu kulüplerin kendi menfaatleri doğrultusunda hukuku ve adaleti hiçe sayarak karar alacaklarını biliyoruz. daha da trajik olan, şike soruşturmasında taraf olan fenerbahçe, sivasspor, eskişehirspor, mersin idman yurdu gibi kulüplerin delegelerinin de, kendi geleceklerini etkileyecek bu oylamada oy kullanacak olmalarıdır.

    böyle bir vaziyette -galatasaray taraftarı kimliğimizden öte- her şeyden önce hukukun ve adaletin üstünlüğüne inanan ve futbolun yeşil sahada adil bir şekilde oynanmasını isteyen futbolseverler olarak bu konudaki tepkimizi açık ve net bir şekilde göstermeliyiz. yaşanan bu olaylar karşısında onurlu bir duruş gösteren kulübümüzün ve diğer kulüplerin ayrıca kamuoyu tarafından cesaretlendirilmesinin ne derece önemli olduğu da biliyoruz.

    işte bu bildiri, şike soruşturması başladığı günden bugüne tüm yaşananlarının özeti niteliğindedir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın