kulağımda bir soru, her maç sonunda aynı biçimde yankılanıyor: "ekim ayı geldi, bu takım ne zaman iyi top oynayacak!!!"
gerçek şu ki
galatasaray sezonda dört-beşmaç hariç iyi top oynamayacak. teknik heyet takıma yeterince taktik antrenman yaptırmadığı için, önde basan takımlara karşı kontratak hücumları çalıştırmadığı için, muslera'ya uzun pas atmayı senelerdir öğretemediği için, kadro planlamasındaki ilk kural "bonservisin elindeyse kim olursan ol gel" olduğu için bu takımın -ultra motive olduğu birkaç maç hariç- iyi oynaması mümkün değil, azıcık futboldan anlayan herkes bunu net biçimde görüyor. boşu boşuna beklentiye girip hayal kırıklığına uğramayın.
mesela 2012-13 sezonunda olsak, yabancı sınırı rakiplerimiz için 6+2 olsa ama bize serbest olsa bu takım sezon boyunca çok iyi oynayabilirdi. hatta yabancı sınırının olmadığı 2016-17 sezonundaki rakiplere karşı bile baya iyi oynayabilirdi. ama sene 2020 oldu, iş bilmez anadolu takımları teker teker elendi, yerine hem fizikman güçlü hem de taş gibi top oynayan takımlar geldi. kadro kaliten ne kadar yüksek olursa olsun, taktiksel açıdan bu kadar eksiksen bugünkü türkiye ligini domine edemezsin, iki adım ileri bir adım geri yapar durursun. anadolu takımlarının süründüğü günler artık çoktan mazi oldu.
mesela babel'li mariano'lu nzonzi'li seri'li belhanda'lı feghouli'li kadronla, iç sahada 10 kişilik sivasspor'a 2-0'dan puan verme korkusu yaşarsın
*. çünkü senin oyun zekası eksik oyuncuların
** hücum planlarına yeterince çalıştırılmadıkları için topu ayağına dolarken, sivassporlu oyuncular ezberledikleri biçimde kontratağa çıkıp golü atar. sonra babel şapkadan tavşan çıkarır bir gol daha bulursun, ama sivasspor aynı şekilde gelip aynı şekilde ikinci golü atar. sonra aynı şekilde bir daha gelir, djerlek topu dışarı attığı için gol yemezsin ve maçı kazanırsın. djerlek topu içeri atarsa konyaspor maçındaki gibi
* berabere kalırsın. sekizde yedi yapabilecek kadronla üç galibiyet dört beraberlik bir mağlubiyet alırsın.
çünkü rakiplerin senden zayıf da olsa ne oynadığını bilir, sen tamamen emprovize takılırsın. her transfer döneminde taraftardan süre ve sabır istenir, taraftar her sezon başı "acaba özlediğimiz takıma kavuştuk mu" diye heveslenir ama ortada yine taktiksel açıdan eksik, psikolojik moduna göre iyi de oynayabilen, rezalet de oynayabilen bir takım vardır. bundan dolayı her sene bazı oyuncular günah keçisi olur, ahmet yeterince çabalamamakla, mehmet takım için ruhunu ortaya koymamakla, cevdet elinden gelenin en iyisini yapmamakla suçlanır. onlar gider yerine başka oyuncular gelir, eren gider leblebi gibi gol atan diagne gelir, diagne gider dünya yıldızı falcao gelir ama sorun yine çözülmez. takım sezon sonundaki sıralamada abdullah avcı'yı, şenol güneş'i, aykut kocaman'ı arkasında bırakmayı başararak şampiyon olur. olur olmasına ama sezonda iyi oynadığı maç sayısı da 4-5'i geçmez. avrupa'dan elenmeden önce bir-iki tur atlar, bir miktar kura heyecanı yaşatır. hepsi o kadar.
bu sebeple kendinize galatasaray ne zaman iyi oynayacak sorusunu sormaktan vazgeçin, izlediğiniz oyundan keyif almaya bakın. şaka yapmıyorum. şu ekonomik kriz ortamında galatasaray için fatih hoca'dan daha iyisini bulmamız mümkün değil, bir mucize eseri böyle bir hoca bulup getirsek bile sabırsız taraftarımız daha üçüncü aydan yeni hocanın kellesini ister, yedinci sekizinci ay civarında da o kelleyi alır. sonra tekrar fatih terim'e gidilir, "kurtar bizi hocam" denir. kaset başa sarar.
o yüzden iyi oyunu falan boşverin, eğin başınızı usul usul yürüyün. bu köye başka bir yol yapılmayacağı belli.