20374
etrafındaki dalkavuklardan inşallah bir an önce kurtulur. ortada 2 yıldır şampiyon bir takım var. bu takım 2 yıldır rezalet futbol oynuyor. oyunumuzda en ufak bir ilerleme yok. ifrat ve tefrite kaçmadan, anakronizme düşmeden usul usul son 2 yılı olabildiğince objektif yazacağım. çünkü millet olarak sadece sonuçlar ile ilgileniyoruz. bu beni rahatsız ediyor.
dediğim gibi ortada 2 yıldır şampiyonluk, rezalet bir futbol var. bunun tarafları yönetim, teknik heyet, futbolcular, taraftardır. başarılar kimin hanesine, başarısızlıklar kimin hanesine adaletli şekilde tartıp, konuşmak lazım.
bilindiği üzere adını anmak istemediğim eski başkanımız, tudor ve yeni transferler ile lige başlandı. ilk haftalar muazzam derecede baskılı, bol gollü şekilde maçları kazanıyorduk. taraftarın ekseriyeti o zamanlar dahi d.a.ö isimli şahıstan nefret etmesine rağmen oynanan güzel oyundan dolayı istifa söylemlerini hasıraltı etti. çünkü ortada oynanan futbol gerçekten seyir zevki çok yüksek bir futboldu. bugün 2 yıl şampiyon olmuş halimizle, maç maç geriye gitsek, hangi dönem baskın futbol oynadık desek yine tudorla başladığımız döneme gideriz. 3 maç üst üste baskın şekilde oynadığımız, doğru düzgün pozisyon vermediğimiz, çokça atağa girdiğimiz zaman hatırlamıyorum. hatırlayan varsa lütfen uyarsın, editleyeyim.
yapılan transferler fena görünmüyordu, takımın oyunu da fena değildi, özellikle rakiplerimizin rezil halde olması sebebiyle işler yolunda gidiyordu. fakat deplasman fobisi diye o zaman hayatımıza giren ve bugün hala mevcut olan kavram yüzünden tudor ile yollar ayrıldı. tudor'un gitmesi ve fatih hocanın boşta olması sebebiyle fatih hoca takıma geldi.
şimdi burada bir konuya değinmek istiyorum. son derece rahatsız olduğum bir konu algıların, olguların önüne geçmesi olayı. sonuçlara göre tarih yazmamız. fatih hocanın geldiği süreç ile alakalı hafıza tazelemekte fayda var. d.a.ö isimli şahıs hem fatih terim hem arda turan ile görüştü. fakat kendilerinin aralarındaki sorun sebebiyle birinden biri gelecekti. gelen isim taraftarın da etkisiyle fatih terim oldu. zeitgeist denilen bir kavram vardır. zamanın ruhu manasına gelir. doğru ve yanlışlardan ziyade zamanın ruhu hakkında konuşmak istiyorum. eğer tudor başarılı sonuçlar almaya devam etseydi teknik direktör değişikliği olmayacaktı. 16. haftada malatyaspor'a 2-1 yenilmemiz üzere tudor gönderildi. 16. haftadan önce kaybettiğimiz maçlar trabzon, başakşehir, beşiktaş deplasmanları. başakşehir ve beşiktaş'ın o dönem ne kadar iyi halde olduklarını hatırlatmaya gerek duymuyorum. normal şartlarda bir teknik direktör bu durumda kovulmaz. zaten tudor bile neden kovulduğunu anlayamadı, anlam veremedi.
konumuz tudor değil, onu övmek için de yazmıyorum. konumuz tudor'un gittiği süreç ve zamanın ruhu. ne diyorduk, eğer tudor başarılı gitse örneğin malatya maçını kaybetmemiş olsa, sonraki hafta içerde göztepe maçı var ve kendini lig arasına atabilmiş olacaktı. teknik direktör konusu tartışmaya açık olmasaydı da d.a.ö isimli şahıs arda turan'ı takıma katacaktı. bundan sonra lig nasıl cereyan eder bilemiyorum ama iki ihtimal var şampiyon olamasaydık tudor, yönetim, arda hep birlikte tencere bağlanıp yollanırdı ya da şampiyon olsaydık arda bugün fatih hocanın konumunda olur, fatih hoca da arda'nın konumunda olurdu.
bir yanlış anlaşılmayı şimdiden düzeltmek, kendimi izah etmek isterim. bir oyuncu, yönetici, teknik direktörü övme ya da eleştirme niyetinde değilim. olabildiğince sağduyu ile meseleleri açmak, diyalektik oluşturmak istiyorum. bugün kariyerinde barcelona olan 32 yaşındaki arda turan siyasi bağlantıları olmasa oynayacak futbol takımı bulamayacak haldedir. eğer çizdiğim senaryo doğru olsaydı, yani arda turan başarılı olsa ona en fazla küfür edenler, en fazla övgüyü yapacak olanlar olacaktı. arda'nın takımdaki pozisyonu yüzünden ve milli takımdan ayrılmasından sonra muhtemelen fatih hoca da evinde torun seviyor olacaktı. bu kadar yazıp anlatmaya çalıştığım meram fatih hocanın önemsiz olduğu değil taraftarın ne kadar önemli olduğudur.
bir başka örnek olarak fatih hocanın milli takımdan ayrılma sürecinde yaşanan olaylara bakalım. bugün galatasaray taraftarı fatih hocanın arkasında yekvücut halde. fakat galatasaray'dan ayrılma süreci ve tff ile o imza rezaletinden dolayı ona kırgın olan büyük bir kitle de vardı. herkesin bildiği üzere yaşanılan olayın öznesi esnaf televizyonlara çıkıp efe efe konuşmuştu. bunu yapabilmesinin sebebi cesareti miydi? aynı esnaf, bugün aynı olayı yaşasa, çıkıp aynı açıklamaları yapabilir mi? futbolcular, teknik direktörler, yöneticiler etten kemikten insanlardır. onları dokunulmaz kılan biz taraftarlarız. bu gerçeği umarım birgün herkes anlar. bugün fatih hoca tekrar bir camiaya ait olduğu için güçlü bir konumda. türkiye'de söylediği kelimetullah sayılan bir güç ile birlikte olup, galatasaray taraftarının bir kısmına sırt çevirdiğinde sıradan bir birey olduğunu umarım ne o, ne taraftar unutur. taraftarlık, camiadaşlık oportünist bir ruh hali değildir. fakat federasyonlar, siyasi partiler, güç erkleri anlık yaşarlar. galatasaray taraftarına tüm gönlüyle bağlı olan biri ister başarılı olsun, ister başarısız olsun taraftarın gönlünde hep ayrı bir yere sahip olur, kutsal kılınır. tarihimiz bunun örnekleriyle dolu.
fatih hocanın takıma geliş serüvenini, herkesin bildiği şeyleri tekrar tekrar yazdım. bunu yapma sebebim geniş bir kitlenin yazdığım şeyler hiç olmamış gibi davranmaya çalışması. böyle davranırsak sanki hakikat olmaktan çıkacağına olan inancı.
şimdi lig arasından sonra olan sürece bakalım. bu takım öyle ya da böyle lig sonunda şampiyon oldu. ortadaki başarıyı adil bir şekilde pay edelim. bu arada ara dönemde d.a.ö isimli şahsın yaptığı anti-demokratik erken seçime galatasaray lisesi ki sevdiğim bir kurum olmamasına rağmen demokratik tavrını göstermiş olup, liseli olmamasına, çok büyük kişisel hayat başarıları olmamasına rağmen demokrasi adına mustafa cengiz'i başkan seçmiştir.
bu transfer döneminde giden tek önemli oyuncu badou ndiaye oldu. bek olarak ise nagatomo geldi. yönetimin çok övülecek ya da eleştirelecek tarafı olduğunu düşünmüyorum. kendileri nerdeyse tesadüf diyebileceğimiz olay sonunda yönetime geldiler. iyi niyetli şekilde, futbol takımı ile alakalı her şeyi fatih hocaya teslim edip, geri planda kaldılar. kişisel kredileri olmadığı için, fatih terim isminin güçlü olmasından dolayı belki isteyerek, belki zaruri olarak böyle bir yol izlediler.
şimdi şampiyon olduğumuz o yarım sezon ile alakalı yine söylenmeyen, gizlenmek istenen bir gerçeği söylemek istiyorum. bizi şampiyon yapan iki kritik maç vardı. başakşehir ve beşiktaş maçları iki önemli maçın kendi sahamızda olması bize muazzam derecede katkı sağladı. çünkü galatasaray'ın iki yıldır en büyük silahı taraftarı. tabi herkes başakşehir ve beşiktaş ile yarıştığımızı düşünüyor ama sezon sonu puan durumuna bakalım.
1) galatasaray 75 puan
2) fenerbahçe 72 puan
aziz yıldırım'ın başkanlıktan devrildiği, aykut kocaman'ın taraftar nezdinde yerden yere vurulduğu, sonra da kovulduğu sezonun sonunda puan durumu bu. peki bir başka sonuç olarak 2017/2018 iç saha puan durumuna bakalım.
1) galatasaray 49 puan
4) fenerbahçe 37 puan
inanılır gibi bir istatistik değil. galatasaray fenerbahçe'den 12 puan fazla iç saha puanı alıyor ve 3 puanla şampiyon oluyor. eğer fenerbahçe taraftarı ali koç sevdasına düşüp, şampiyonluk gitsin yeter ki aziz yıldırım ve aykut kocaman gitsin niyetinde olmasa, galatasaray taraftarı gibi koşulsuz, şartsız destek olsa herhalde fenerbahçe iç sahada daha fazla puan alabilirdi. fenerbahçe'yi o dönem takip edenler bilir. tüm sezon futbol hariç aziz yıldırım - ali koç çekişmesi ile taraftar, camia ikiye bölündü. biz hem yönetim, hem teknik direktör değiştirdik ama galatasaray taraftarı ne olursa olsun takımını destekledi.
bunu bir taraftar olarak söylemiyorum, meseleleri de olabildiğinde objektif yoruma kapalı, net bilgilerle destekleyerek açıklamaya çalışıyorum. eğer ortada bir başarı varsa bu direkt galatasaray taraftarınındır. galatasaray taraftarı haketsin, etmesin türkiye'nin hatta dünyanın her yerinde bu takımı karşılıyor, destekliyor.
iyisiyle, kötüsüyle takım o sezon şampiyon oldu. şimdi uzun uzun yönetimi, olayları tek tek anlatacağım ama gerçekten yoruldum. herkes biliyor, yeni bir şey de söylemiyorum zaten. sadece insanların bilmezden gelmesi zoruma gidiyor.
geçen yılın şampiyonunu sahadaki futboldan çok istanbul seçimlerinin tekrarı belirledi. bir galatasaray taraftarı olarak ben buna inanıyorum. tüm sezon galatasaray doğranır, başakşehir kollanırken, ne olduysa son düzlükte işler tersine döndü. federasyon ya da hakemlerin irşat ettiklerini düşünmüyorum. bin oyun bile önemli olduğu ve türkiye'nin nerdeyse ekonomik olarak çeyreği olan ilinde belediye seçimleri tekrarlandı. türkiye gibi futbolun önem arzettiği bir ülkede, suni bir takımla yarıştık.
iki yıllık süreç içerisinde futbol anlamında bir gram ilerleyebildik mi? ilerleyemedik. bunun sorumlusu kim? gerçekten çıkıp birinin bu sorunu aydınlatması gerekiyor. medya önüne çıkıp, sorumlu benim külhanbeyliği de beklemiyorum. behimi duygularla kelle isteriz çığırtkanlığı da yapmıyorum. iletişim, iletişim, iletişim! ne slogan, ne ima. olan, biten neyse dürüst şekilde şeffaf bir halde öğrenmek her taraftarın hakkıdır.
fatih hoca benim gözümde diğer türk teknik direktörlerden farklı bir konumdadır. türkiye'deki teknik direktörler 21. yüzyıla adapte olamamış, hayatı komisyon yemek, kirli ilişkiler ile sözleşme kapmak olan bir nevi futbol oligarklarıdır. kaba, kendini geliştirmek istemeyen statik insanlardır. fatih hoca tüm bunların arasında ne kadar "hater" diyebileceğimiz tipler dalga geçmeye çalışsa bile, ingilizce öğrenmeye çalışmış, italyanca öğrenmeye çalışmış. kendini dünyaya açmak istemiş biridir. bu yönüyle hep kendisini takdir etmişimdir. kendi döneminin değil, kendinden sonraki dönemin de parçası olmak istemiş biridir. fakat bugün futbol kendisinin istediği gibi biz 3 kişi odaya kapanalım, odadan laf çıkmasın devri değil. biz internet sayesinde bu büyük ağacın en küçük parçasıyla bile bir şekilde etkileşim halinde olalım devridir.
blogger edasıyla ingiltere'de oynanan futbolu övüp, "bizde de futbol mu oynanıyor canım" diyecek halim yok. dünyanın en kötü futbolunu oynasak bile yerimiz yurdumuz belli. mantıksal olarak açıklanabilecek sebeplerle sevmiyoruz takımımızı. belki hayattaki tek dogmam galatasaray. fakat gerçekten ben bir taraftar olarak şu ortamdan çok sıkıldım. 2 yıldır futbol adına tek olumlu ilerleme yok. bunu bana yetkili birinin izah etmesi gerekmiyor mu?
daha yazılacak çok şey var ama yazıyorum içim soğumuyor. mesela selçuk dururken seri'yi neden aldı merak ediyorum. elimde net bilgi olmadığı için yaptığım yorum iftira düzeyinde kalabilir diye korkuyorum ama hislerim bana seri'yi teknik heyet değil yönetim fırsat transferi olarak aldı. takım 6 numarasız kaldığı için inatla 6 numarada seriyi oynatıp, yönetime alın işte 6 numarasız bu haldeyizi göstermeye çalışıyor gibime geliyor. bir zamanlar forvet sorunu yüzünden yönetimi nasıl taraftarın önüne attıysa, bugün de 6 numara üzerinden yönetimi taraftarın önüne atmak istiyor. bunları söylemek istemiyorum ama bilgi yoksa, makul açıklama yoksa ben de bunları düşünür, yazarım. yapacak bir şey yok.
yanındaki teknik heyetten kim, hangi başarıya sahip, hangi liyakat esasına göre galatasaray'ın teknik heyeti olma konumunda ayrıca merak ediyorum. mesela siz teknik toplantı esnasında fatih hocanın yanlış düşündüğü bir konu üzerine yanndaki teknik kurmay heyetinin hocam yanlış düşünüyorsunuz, doğrusu budur dediğini, fikrini müdafa ettiğini tahayyül edebiliyor musunuz? ben edemiyorum.
yazmakla bitecek gibi değil, deli gibi lig açılmasını bekliyordum. 2 yıldır sözde başarılı olan biziz, 2 yıldır hiçbir başarısı olmayan beşiktaş taraftarından daha fazla üzülen yine biziz. fatih hocam, seni babam gibi seviyorum. inşallah galatasaray ile olan hikayen güzel biter. umarım hep güzel anılırsın.