futbolda teknik taktik olaylarını çok çakan birisi değilim. hatta genişleteyim, takım oyunları genelinde takım taktiği konusunda cahilim diyebilirim.
ama eskiyle yeniyi, farklıyla farklıyı karşılaştırabileceğimi, ve aradaki farkı neyin oluşturduğunu tahmin edebildiğimi düşünüyorum.
tudor'la başladığımız sezonda
* takım çok iyi ön alan baskısı yapıyor, dikine direkt kaleyi düşünen bir oyun oynuyordu. ama bu baskıyı kıran takımlar
* * sadece ön alan baskısını değil bütün direncimizi kırıyordu. üstümüze takım halinde düzgün gelen her takım kalemizde tehlike yaratabiliyordu.
fatih terim geldikten sonra ise benim gördüğüm en önemli değişiklik bu oldu. bireysel hatalar ve skorun rehavetine girilen birkaç maç(bkz:
içeride rize ve fb maçları) dışında akan oyundan gol yemez olmuştuk ama hala duran top başımıza büyük belaydı. hatta o sezonu en çok kafa golu yüyen, en çok duran toptan gol yiyen takımı olarak bitirdik.
geçtiğimiz sezonda
* ise fatih hoca yazın hazırlandığı taktik ile oynayamadı. hoca hem santrafor hem stoper istiyordu, eldeki gomis'ten de oldu. forvetsiz ve stopersiz kaldık. bir tekeri patlak zinciri paslanmış vites atmayan bir bisikletti o takım. sürsen sürersin ama düşme ihtimalin yüksek, belli bir hızın üstüne çıkamaz, yokuşta inip yürümek zorunda kalırsın vs.
şapkadan çıkan ozan ve donk'un olağanüstü özverisi olmasa
* ilk devre çok daha kötü durumlara da düşebilirdik.
yani ilk devredeki o kötü oyunun bir sebebi fb maçında verilen cezalar + sakatlıklarsa, bir sebebi de fatih hoca'nın taktiğine uygun kadronun kurulamamış olmasıydı.
ama çok ilginçtir bir önceki sezonun en çok duran toptan gol yiyen takımı ilk devrede hiç duran top golu yemedi mesela. bu da bir değişimdi.
devre arası marcao luyindama diagne mitroglu hamleleri, ilk devrelerin sonunda vites arttıran feghouli ile takım kağıt üstünde tamam oldu dedirtirken, zaten bir iyi bir kötü oynayan ndiaye inanılmaz bir formsuz sürece girdi. fernando'nun sakatlıkları ve sakatlıklardan kaynaklı fiziksel formsuzluğu da eklenince takımın omurgası parçalandı. terim alan dağılımı konusunda belhanda, hücum aksiyonları konusunda feghouli önderliğinde bireysel performansa bakan bir taktiğe geçti.
ama bana sorarsanız, bu durum "feghuoli aslanım çık al maçı"dan ziyade, "fegouli şu şu bölgelerde top almaya gel, donk, fernando selçuk marcao siz topu iki şekilde kullanacaksınız. ya kanatlarda onyekuru ve feghouliye uzun top, ya da en kısa sürede belhandaya kısa paslarla gideceksiniz. belhanda, feghouliye yakın oyna, sağ iç bölgesinden çok uzaklaşmadan topun dolaşmasında sorumluluk al. arada boşluk gördüğünde şut atmaktan, ince denemekten çekinme"
vb. vb. şeklinde oyuncuların kalitesi yetmiyorsa yapamayacakları, ama yine de belli bir taktik şablona bağlı bir oyun oynuyorduk.
terim'in yıldız oyuncuya serbestlik vermesi de bilinen bir gerçek. feghouli de bu serbestlikten bir miktar nasibini aldı ligin sonlarında ancak ikinci devre başında belli bir şablon dışına pek çıkmıyordu, alanından çok ayrılmıyordu hatırlayalım.
takım orta sahada belhanda hariç tempo yapabilen ikinci bir oyuncusu olmadığı için
* topu çok yavaş dolaştırıyordu. bu da kapanan takımları açmakta çok zorlanmamıza neden oluyordu. çözümü feghouli ve belhanda'nın yapacağı sihirler, onyekurunun bulacağı boşlukları değerlendirmek olarak belirledi bence fatih hoca.
bu yılki transferlere baktığımızda da hem seri hem 6 numara için ismi geçen oyuncular tempolu ve pas özelliği yüksek adamlar. babel'in gelişiyle de hem o topun dolaşımı çok hızlanacak, hem ince denemeleri artacak, hem de o bölgede hokus pokusla gol atabilecek bir oyuncumuz daha olacak.
bir çok insanın iddia ettiği gibi 2018-2019 sezonunda bireysel oyunculara bakan bir takım olduğumuzu ben de kabul ediyorum.
fatih terim'in takımı istediği şekle sokamadığında başvurduğu yöntem bireysel ayaklara bakma taktiği. ama yapış şekli hagi aslanım, feghouli kaplanım şeklinde değil. bunu zaten sayısız başarısına bakarak rahatlıkla söyleyebiliriz. dünyada sayısız kaliteli oyuncu var, fatih terim hep bireysel kaliteye bakıyorsa ve bireysel kaliteyle bu kupaları alabiliyorsa başkası neden alamıyor diye düşünüyor insan
*