eğer 2014 dünya kupası'na katılabilseydik
fatih terim düşmanları milli takımı desteklemeyecek miydi? bence desteklerlerdi. çünkü adı üstünde milli takım. milli takım formasını kim giyerse giysin, milli takımın başında kim bulunursa bulunsun milli takım "
türk milli takımı"dır. aynı şekilde
tff'nin başında da kim olursa olsun bu durum değişmez. dolayısıyla
fatih terim'i
yıldırım demirören'in federasyonun başında bulunduğu bir dönemde milli takıma gitmesinden dolayı eleştirmek bana kalırsa biraz saçmadır. çünkü kendisi milli takımın başında
yıldırım demirören'den önce de vardı.
bu adam milli takıma federasyonun başında farklı insanlar var diye başka gözle bakamaz. onun için milli takım demek yıllarca formasını giydiği, başındayken avrupa üçüncülüğü yaşamış olduğu ve daha nice başarılar elde ettiği bir yerdir. yani
fatih terim galatasaray'dan ayrılıp boşta gezseydi kimsenin sesi çıkmayacak mıydı? tek derdimiz başında
yıldırım demirören'in bulunduğu milli takıma gitmiş olması mı? bence bu açıdan eleştirmek yanlış. sonuçta bu adamın aşık olduğu iki yer var biri
galatasaray diğeri
türk milli takımı. türkiye'de kendini kanıtladıktan sonra bu iki takımdan başka bir yerde teknik direktörlük yapmadı. büyük konuşmiyim ama bence yapmaz da. yani elinde iki seçenek var ve biri olmuyorsa mutlaka diğeri olacaktır.
gelelim bir diğer konuya. "
galatasaray'ı yarı yolda bıraktı" düşüncesi. benim bildiğim birini, zor durumdayken, başı sıkıştığında bırakırsan yarı yolda bırakmış olursun. sen iki yıl üst üste şampiyon yaptığın bir takımı, şampiyonlar ligi'nde son 16'ya soktuğun bir takımı bıraktığında yarı yolda bırakmış sayılmazsın. tamam zamansız bırakmış olabilir ama bunun tek sebebi veya suçlusu kendisi değildir.
son zamanlarda başkanla araları iyice açılmıştı
fatih terim'in. olabilir insanlık hâli fikirleri çatışmış olabilir, anlaşamamış olabilirler. birbiriyle zıt görüşe sahip iki insanın aynı yönetim içerisinde bulunması zaten yanlıştır.
abdurrahim albayrak,
ali dürüst gibi
galatasaray camiasındaki önemli isimlerin de görevlerinden ayrıldığı oldu. sonuçta ikisinden biriyle yolların ayrılması gerektiğinden bu kişi
fatih terim olmuştur. bu nedenle bizim taraftar olarak
ünal aysal'a veya
fatih terim'e kin beslememiz, onları düşman olarak görmemiz çok saçma. biri en büyük başarıları yaşadığımız efsanemiz, diğeri de
galatasaray'ı dünyada bir marka hâline getirecek potansiyele sahip başkanımızdır. birinden nefret edip diğerine tapmak da anlayamadığım ayrı bir konu.
adam sırf
fatih terim'i seviyor diye
mancini'den nefret edebiliyor hatta ve hatta
mancini'nin başarısız olmasını dolayısıyla kendisinin çok sevdiğini iddia ettiği
galatasaray'ının başarısız olmasını istiyor. biz taraftarız arkadaşlar, biz
galatasaraylı'yız.
fatih terim'in de dediği gibi bizim için "
aslolan galatasaray'dır". illa kendimize bi taraf belirleyip o tarafı gözü kapalı savunmanın bi anlamı yok.
fatih terim'i sevip aynı anda
ünal aysal'ı da,
roberto mancini'yi de sevebilirsiniz. hepsini bazı yanlışlarından dolayı eleştirebilirsiniz, onlara kızabilirsiniz ama sırf birini desteklediğiniz için diğer tarafı itin götüne sokmak sizin samimiyetsizliğinizi gösterir. ondan sonra da "`biz fatih terim'i eleştiremeyecek miyiz, bu adam peygamber mi?`" diye sorarsınız.
eleştirin, beğenmediğiniz yönlerini söyleyin, yanlış, kusurlu bulduğunuz hareketlerini söyleyin. ama düşman olmanıza, daha önce yaptıklarını bir kalemde silip atmanıza gerek yok.
adam ne demiş;
galatasaraylı'yı severim galatasaray'dan ötürü.
*