ben çocukken tanıdım
fatih terim'i.
parçalımı giyip dışarı çıkardım.
hagi,
hakan şükür diyerek topa vurduğum zamanlardı. gerçi hala hagi diyerek topa vururum ya, neyse...
o zamanlar sezona kötü başlar, sonra toparlardık. liderliği bir aldık mı da bir daha bırakmaz, şampiyon olurduk.
her sezon sonunda da fenerbahçe, fatih terim ve hakan şükür'e teklif götürürdü. fenerbahçeli arkadaşlarım sezercik'teki "fıstık benim olacak, binecem üstüne vuracam kırbacı." diyen çocuk edasıyla "biz daha çok para veriyoruz oğlum." derlerdi. ben de sinirlenir, "gitmez oğlum ikisi de, ikisi de
galatasaraylı!" derdim. sağolsunlar, beni hiç yanıltmadılar.
sonra günlerden bir gün, mayıs 2000 zamanları. fatih terim'in bir röportajı denk geldi. candan erçetin'in elbette şarkısı'ndan alıntı yapıyordu, "gidiyorum ama elbette geri döneceğim." diyordu kısacası. ne üzülmüştüm amk, çocukluk dönemim olduğu için sanki tüm galatasaray kadrosu hep kalacakmış, hiçbir yere gitmeyeceklermiş gibi bir his vardı herhalde bende. bir de uefa kupası'nı da almışız, 4 sene arka arkaya şampiyonluk gelmiş. bu takım nasıl değişebilirdi ki yani? vay amk...
hoca gitti, hakan da gitti. benim keyfim yok. zaman biraz geçti, süper kupa maçı
* geldi. spiker "hakan yerine
jardel, fatih terim yerine de
lucescu geldi." minvalinde bir şey söyledi. içimden "nasıl tutsun fatih terim'in yerini lucescu? hakan'ın yerine jardel kim ki?" diye geçirmiştim. o maçı da kazandık. kupayı kaldırdık ama bende buruk bir sevinç var. fatih hoca yok, hakan şükür yok...
bu sözlerimden lucescu ve jardel'i sevmediğim çıkarılmasın. ikisini de çok sevdim elbette ancak lucescu ve jardel'in yeri ayrı, fatih terim ve hakan şükür'ün yeri ayrı...
neyse... zaman geçti. fatih terim 2. kez geldi.
felipe vardı o aralar.
yeni hagi olacak dediler. ben acayip heyecanlandım haliyle ama hagi'nin yeri tutmayacağını da biliyorum. izleyince hagi ile ilgisi olmadığını gördüm, hevesim kırıldı ama iyi de oynuyordu yine de. sonraları fatih hoca felipe'yi kadroya almadı sanırım. o sezon beşiktaş şampiyon oldu. sonraki sezon takım biraz bocalamıştı. ve istifa etti terim. sonrasında hagi gelince üzüntüm biraz hafifledi tabi ama yine de terim'di yani giden de...
milli takım dönemi oldu sonra. 2008 avrupa şampiyonası'na gittik. efsane geri dönüşler oldu, fatih hoca orda da yine esti. bilic'in artistlik "sus" işaretini yedirmesi, vs. güzel günlerdi.
ben üniversiteye başladım. o sene 2010 wc elemeleri var. gruptan çıkamadık, istifa etti. üzüldüm; o zamanlar milli takım'ı daha çok benimsiyordum bugünlere oranla.
bizimse
rijkaard'tan çok fazla umudumuz vardı o günlerde, uzun bir yapılanma planlıyorduk taraftar olarak. ne bilelim les adnans'ın kendi koltukları için rijkaard'ı harcayacaklarını... o yüzden fatih hoca'yı bizim için düşünmedim o dönemlerde.
2010-2011, hüsran... florya dağınık, vs... bu saha dışını tek isim düzeltir: fatih terim!
başkan
ünal aysal seçildi.
elmander ile anlaşıldı. teknik direktör seçimine gelmişti sıra. net olarak fatih terim olması gerekiyordu.
başkan "fatih hoca biraz heyecanını kaybetmiş." gibi bir şey dedi. taraftardan da istemeyen, mesafeli yaklaşan çok fazlaydı.
o günlerde çok hararetli tartışmaların içine girmiştim, fatih hoca'yı çok savundum.
sonraları onlar da fatih hoca tercihinin iyi olduğunu gördüler...
3. kez fatih terim dönemi başlamıştı. diğer ikisinde şimdiki kadar bilinçli bir şekilde futbolu takip etmiyordum yaşım gereği.
çocukluk döneminin yeri elbette ayrı. ama gençliğin de yeri ayrı.
nasıl anlatayım...
canım sıkılıyordu, kafam atıyordu... maç var: galatasaray-x. tamam, maçı izleyeyim bari.
fenerbahçe'nin yaptığı şike bir işe yaradıysa o da şu oldu; ligin geç başlaması ve maçların yetiştirilebilmesi için epey bir süre haftada 2 maçın olması.
okul çok sıkıcı, işler yolunda gitmiyor... imdadıma maç yetişiyordu, bir nefes alıyordum...
tek aşkım galatasaray!... 2011-2012 sezonu bambaşkaydı. galatasaray tarihi'nde zaten çok önemli ama kişisel olarak da yeri ayrı bende.
efsane derbiler kazanıyoruz. şampiyonluğa gidiyoruz. kadıköy'e gitmişiz, şanssızlığımız engel olmasa 2-0'dan 3-2'ye getirip efsane bir geri dönüş yapacağız. olmadı, canımız sağolsun... orada fatih terim'in ve hasan şaş'ın alnı yarıldı. sonra da bunun makarasını yapmıştı bazı orospu çocukları... lafım bunu yapanlara, o saçmalığa katılmayan fenerbahçeli ve diğer takımların taraftarı arkadaşları tenzih ederek söylüyorum.
sonra çok övündükleri kadıköy'lerinde kupayı kaldırdık gerçi, o yeterli olmuştur herhalde... o da olmadıysa 12 ağustos 2012. olmadıysa 2012-2013 sezonu. o da olmadıysa 11 ağustos 2013 amk. neyse...
yaz güzeldi. 2 kupa ile açtık sezonu. bir başladık şimdi lige
*. kötü başladık, yalan yok. hem oyun olarak hem de puan olarak. ama toparlardık.
real maçı'nı
* evde tek başıma izliyorum. maç farka gidiyor, bir yandan maça üzülüyorum. kendi üzüntüm, oyuncuların halleri falan. garip oldum. fatih hoca'ya baktım, yedek kulübesine oturmuş. hayal kırıklığı var, üzüntü var, kızgınlık var, pişmanlık var...
"lan maç sonu istifa etmese ya da kovulmasa..." diye düşündüm.
allah'tan kaldı takımda.
beşiktaş maçı
* vardı sonra. golü yedik. fatih terim yediğimizden golden sonra güldü diye buralarda yazmadığını bırakmadı millet.
hiç mi acı acı gülümsemediniz ulan? benim de çok olmuştur böyle acı acı gülümsediğim. anlayana sivrisinek saz işte...
sonra 2-1 yaptık.
tamam dedik, bu galibiyet iyi oldu.
bir gün okuldan geldim. internete bakıyorum, fatih hoca 2 senelik sözleşmeyi reddetmiş denilene göre. yönetim kurulu yapacağı toplantı sonrası teknik direktör konusunu karara bağlayacak. maça gittim sonra, halı saha maçım vardı. maçtan bir geldim hoca gitmiş.
kabullenmek zor oldu. 2-3 gün duygularımı adam akıllı ifade edemedim.
nasıl gönderilir lan fatih hoca? o kadar şey boşuna mı yaşandı? 2,5 sene kadar sürdü 3. dönemi ama yaşanan şeyler o kadar fazla ki. saha içi, saha dışı o kadar şey oldu ki. fatih hoca gitti... hâlâ içim bir garip zaten. düşündükçe hoca olmalıydı burada yav diyorum.
sonra 1 hafta galatasaray için yeni teknik direktörlerin ismi sayıldı. x, y, z... 2011 mayıs'ı anımsattı ki zaten bazıları aynı isimlerdi; ne gerek vardı bunlara...
şimdi
mancini geldi. galatasaray için çalışacak, elbette destekleyeceğiz. elbette onu da seveceğiz. ancak içim hep buruk olacak benim.
efsane bir ruhu, yapıyı dağıttınız. önce elmander ve ujfa gitti. şimdi de terim...
fatih terim dahil bu buruklukta katkısı olan herkese kızgınım, kırgınım...
bâkî kalan bu kubbede hoş bir sadâ imiş...