takımının 2 maçlık kötü performansı sonrası yine acımasız eleştirilerin hedefinde kalmış teknik direktörümüz. işin ilginci, transfer dönemini felaket geçiren yönetimi eleştiren galatasaray taraftarına "şımarık" yakıştırması yapan insanlar bu fikstürde, ilk 11'inden 3 sakatı varken, gerekli transferler gelmemişken ve deplasmanda rangers ile oynuyorken adamlar kadar iyi oynamamızı bekleyebiliyorlar. tabii bunu diyince karşı argümanlar gelecektir; zaten 3 senedir avrupa'da kötüyüz, ligde 6. olduk, 2 sene şampiyon olduk ama iyi top oynamadık, 3 senedir ne oynadığımız belli değil vs, vs. hepsini değerlendirelim bakalım.
1- son 2 maçtaki kötü performans:
evet, kesinlikle son 2 maçtır iyi oynamıyoruz. derbideki oyunumuz tatsızdı, rangers maçındaki oyunumuzsa çirkindi. ancak yazımın da ana fikri bu olacak, bu futbolcu grubuyla oynanabilecek oyun en fazla bu olurdu ve oldu. rangers maçını ele alalım. adamların kadrosu tam, seninse en kritik noktalarda 3 eksiğin var. kalecin muslera, sol bekin saracchi, sol kanadın arda. çok çabuk unutuldu belki ama 6 numaranda 10 numaradan 2 ay önce devşirdiğin oyuncu, 8.5 numaranda da kanattan 2 ay önce devşirdiğin oyuncu oynuyor. bu 2 oyuncunun haricinde orta sahada oynattığın 3 oyuncunun feghouli dışında 2'sini de 2 aydır, hatta daha uzun süredir göndermeye çalışıyorsun (belhanda ve babel). burada eleştirenlerin yaptıkları itirazlar, emre-babel yerine neden etebo-emre olmadı ve neden babel-feghouli yerine jesse-kerem oynamadı. bu itirazlardan jesse-keremli itiraz zaten komik, çünkü bu oyuncular siz görmeseniz de zaten oynuyorlar. antrenmanlar bunun için var. jesse, kerem hatta oğulcan, ali yavuz; haklı olarak hiç beğenmediğimiz babel ve feghouli'ye yakın bir performans gösterebilse bile onları o şansı bulurken görürdük. etebo konusu da ilginç, hajduk maçı dışında hiç 90 dakika çıkarmamış, o maçta da yorgunluğunu belli etmiş (fatih hoca basın toplantısında da söyledi o gün), bize gelmeden önce 2.5 aydır idman bile yapmamış oyuncuyu rangers deplasmanında ilk 11 oynatmamak aptallık falan değil, bildiğin seçimdir. 90 dakikayı çıkarıp çıkaramayacağını haliyle en iyi bilecek olan kişiler scott piri ile fatih terim'dir.
şimdi bu minvalde değerlendirecek olursak; orta saha kurgunu 2 devşirme oyuncudan ve 1 istenmeyen adamdan oluşturabilmişsin (her ne kadar taylan cuk otursa da, ki bu da fatih terim'in başarısıdır), kanat alternatifsizliğinden 2 kanatta da yavaş, temposuz oyuncu oynatıyorsun (babel-feghouli), hücuma çıkmayı en çok sevdiğin sol bek bölgesinde ters ayaklı adam oynatmak zorundasın (linnes), kalende 2 alternatifin var, 2'si de beğenmediğin rakip kaleciler altay ve mcgregor'dan kötü (fatih-okan), 2 forvet alternatifin de istediğin forvet tipinden, hatta modern futbolun gerektirdiği forvet tipinden çok uzak (falcao-diagne), ama rangers deplasmanında ve derbide çatır çatır top oynatman bekleniyor. yapamayınca da "futbolu unutmuş", "emekliliği gelmiş", "adaleti kalmamış" yakıştırmaları yapılıyor, yukarıda bahsettiğim etkenlerden bahsedip hocayı savunanlara da "biatçı" deniyor.
yok öyle yağma. yukarıda saydığım milyon tane zorluğun arasında seyirci olmasa da yolculuk açısından bir rangers deplasmanı kaybetti ve tarafsız sahada gayet iyi savunma yapan fener'le berabere kaldı diye hocaya demediğini bırakmayanlardan olmayı reddediyorum. başımızda terim dışında kim olsa ve bu 2 ayı, söz verilip satılmayan ve alınmayan oyuncuları, yaşanılan sakatlıkları, antep-bakü-başak-split maçlarındaki iyi futbolu aynı şekilde yaşasak; şu an o kişi eminim ki baş üstünde olurdu. her şeyi geçtim 12 eylül'deki antep maçı öncesi biri bize 20 gün boyunca yaşanacakları anlatsa 1-2 marjinal hariç kimse hocaya bir şey demezdi. yönetim yapamadıklarıyla hocayı ateşin içine attı, herkes de hocayı taşlıyor. ne güzel istanbul be.
eğer gereken zamanlarda orta saha transferleri yetişse; pırpır kanada bile gerek yok, emre'yi kanada koyabileceğin kadar orta saha derinliğin olsa, ya da onları da geçtim, muslera, saracchi, arda 3'lüsünden 2'si bari olsa, onu da geçtim, farklı bir oyun tarzıyla oynamanı sağlayabilecek oynatabilecek emre akbaba sakat olmasa, hadi onu da geçiyorum, rangers gibi o torbanın en güçlü 2-3 takımından biri (ki adamlar tam kadrolardı, bizim gibi 4 sakatları yoktu) yerine biraz daha güçsüz bir takım gelse, son olarak bunu da geçiyorum, en azından maç istanbul'da oynansa, ben eminim ki biz bu turu geçerdik.
2- 3 senedir avrupa'da kötüyüz:
bu seneyi detaylıca açıkladım, bu kadar sıkıntının ve şanssızlığın üst üste gelmesiyle ancak bu olurdu zaten. bu kadroyla uefa kazanma hayali olan arkadaşlar üzüldü tabii ama yapacak bir şey yok, fifa'da kazanırlar artık.
2018-19 avrupa macerasına göz gezdirelim bakalım. maçlara çıktığımız ideal 11'imiz şu:
muslera/mariano-serdar(maicon)-ozan-nagatomo/fernando-ndiaye-belhanda/onyekuru(feghouli)-eren-garry rodrigues
tabii o günler garry'yi 25 milyon euro, ndiaye'yi canavar, serdar'ı taş gibi savunmacı olarak gördüğümüzden sonuçlar bizi çok şaşırttı ama gelgelelim bu oyunculara hatalı değer atfettiğimizi zaman gösterdi. şu kadro şampiyonlar ligi için o kadar vasat kalıyor ki. beğenmediğimiz porto ve schalke'nin kadrosu bu kadrodan net daha iyiydi zaten de, lokomotiv'in miranchuk-krychowiak-corluka-rybus-smolov-farfan-höwedes ve eder'li kadrosunun da bizim kadrodan aşağı kalır yanı yoktu. gelgelelim as kadromuzdan da doğru düzgün faydalanamadık, nagatomo, eren, onyekuru, ndiaye, fernando, serdar aziz, emre akbaba gibi oyuncular sakatlıktan dolayı 1 ya da 1'den fazla maç kaçırdılar (kondisyonere, dolayısıyla fatih hoca'ya da yazar sakatlıkların bir kısmı). neyse, grupta 3 maç iyi (hatta 2 porto maçında çok çok iyi), 3 maçta da kötü oynayarak 3. bitirdik. en büyük şanssızlığımız çok iyi oynadığımız 2 porto maçında 0 puan almamızdı.
grup performansımızın, özellikle 3. 4. ve 5. maçlardaki performansımızın düşük olmasının en önemli nedenleri, gomis'i 2 forvet alacağız diye gönderip, son gün hesap hatası yapıp cornelius'u bile alamayıp bizi eren'e bırakan
mustafa cengiz yönetimi, kondisyonerini yanlış seçen fatih hoca, 2018-19 sezonunun ilk yarısında, tarihte görülmemiş şekilde bizi doğrayan hakemler ve verdikleri cezalarla ve açıklamalarla düşmanlığın en şerefsizcesini yapan pfdk, tff ve diğer kulüplerdi.
benfica eşleşmesinden de beklentimiz büyüktü. elenince ve hücumda beklenen ölçüde etkili olamayınca yine kötü oynadığımız söylendi ama o karşılaştığımız benfica acayip formda ve güçlü bir benfica'ydı. istanbul'a yedekleriyle geldi dediğimiz takımın yedek diye bahsettikleri oyuncular, orta sahada florentino-gedson fernandez, savunmada ferro-dias 2'lisiydi. ilk maçta eksik olan pizzi ve grimaldo dışında tam kadro benfica ile oynadık ve gerek şanssızlıklar (istanbul'da kalemize 2 kere gelmeleri ve 2 gol yememiz) gerek de rezil hakem kararları (ilk maçta çalınan saçmasapan penaltı ve 2. maçta verilmeyen nizami golümüz) yüzünden elendik.
ben bu tabloya baktığımda büyük bir teknik ekip başarısızlığı göremiyorum kesinlikle. fatih hoca'nın o seneki tek hatası kondisyoner seçimiydi ki o hatadan da ligin 2. yarısında döndü.
2019-20 avrupa macerasına bakacak olursak, işte burada suçun çok büyük bir kısmı fatih hoca'nın. tabii hafifletici sebepler vardı; takımın beraber kamp yapamaması, geç gelen transferler, falcao saçmalığı (kimse kusura bakmasın, oyuncu tipi olarak bizim oyunumuza çok uzak bir oyuncu. yönetim hiç uğraşmamalıydı, hoca biraz da zorunluluktan kabul etti ama yine de kabul etmemeliydi) gibi durumlar fatih terim'in isteği dışında gerçekleşti ama ne olursa olsun o kadar yatırım yapılmış bir kadro avrupa'da bu hezimeti yaşamamalıydı. brugge'den 4, real'den 3, psg'den 1 ya da 3 puanı alıp 2.liği zorlaması gereken bir yatırım yapmıştık. fatih hoca'ya yazar
*.
genel değerlendirme yapacak olursak 19-20 sezonu, ilk yarısıyla büyük bir fatih terim fiyaskosudur, ama ne 18-19 sezonunun ne de 20-21 sezonunun bizim içimizdeki mesulü fatih terim değildir. başka herhangi bir hoca'nın da o şartlarda daha iyi işler çıkarması pek mümkün değildi zaten. bu 2 sezonun en büyük mesulü için (bkz:
2018 - 2019 sezonu transfer dönemi) ve (bkz:
2020-2021 sezonu yaz transfer dönemi)
3- 2 sene şampiyon olduk ama iyi top oynamadık:
bu söz zaten 2017-18 sezonu için geçerli olamaz. zorlandığımız ve puan kaybı yaşadığımız sivas, gençler ve kasımpaşa deplasmanlarını hatırlayanlar kötü oyun oynadık diyorlar ama fatih terim'in oynattığı 18 maça genel olarak bakacak olursak kesinlikle öyle bir durum yok. öncelikle puan hesabına bakalım, deplasmanlarda üst üste aldığı ağır kelimesinin bile açıklamaya yetmediği trabzonspor-başakşehir-beşiktaş-yeni malatya mağlubiyetlerinden sonra psikolojik açıdan dibe vurmuş bir takımı alan fatih terim, 18 lig maçında 14 galibiyet-1 beraberlik-3 mağlubiyet aldı (18 maçta 43 puan-maç başına yaklaşık 2.39 puan-34 haftaya vurursak 81.22 puan). kazandığı 14 maçtan 2'si hariç oyun olarak rakibine net üstünlük kurdu (alanya deplasmanı, iç saha beşiktaş). diğer 12 maçta sadece kayseri ve akhisar deplasmanlarının 2. yarılarında baskı yedik, ama 2 maçta da bizim pozisyon sayımız rakibe göre çok daha fazlaydı. puan kaybettiği maçlarda ise kadıköy'de taş gibi top oynatıp şanssızlığa takıldı, sivas'a karşı 2-2 olabilecekken çok gol kaçırdık ki skoru 2-0'a getiren penaltı komediydi, kasımpaşa'ya karşı ilk yarıyı domine ettik, sakatlık ve haksız penaltıdan sonra 2. yarı oyundan düştük, sadece gençlerbirliği bizi taktiksel anlamda tamamen yendi.
bu saydığım istatistikleri ve iyi performansı da maçların yarısında fernando'suz, tamamına yakınında da ndiaye'siz yaptık (o dönem ndiaye'nin varlığı önemliydi, çünkü alternatifler selçuk ve tolga'ydı.). fatih terim önce donk sürprizini çıkardı (hala inanamıyorum hocanın donk'u getirdiği seviyeye, o günlerde donk hakkındaki entry'lerin nasıl değiştiğine bakın), sonra geri plana itilen garry'yi yıldız yaptı (18 maçta 8 gol 8 asist), taraftarın çöp muamelesi yaptığı denayer'ı ve mariano'nun sakatlığından sonra en kritik haftalarda kullanmak zorunda kaldığımız linnes'i takımın çok değerli parçaları yaptı.
sözün özü 17-18 sezonu 4 denk takımın arasından (hatta beşiktaş kadrosu bizden çok daha iyiydi) çıkıp şampiyon olduğumuz, bunu yaparken de 2-3 maç hariç taş gibi top oynadığımız ve bu taş gibi futbolu orta sahadaki eksikliğimize rağmen oynadığımız bir sezondu. fatih hoca ile en çok iftihar etmemiz gereken 2-3 sezondan birini mesnetsizce "kötü top oynadık" diye değersizleştirmeye çalışmak akıl tutulmasından başka bir şey olamaz.
geçelim 2018-19 sezonuna. bu sezonun ilk yarısında birkaç maç hariç hakikaten kötü top oynadık. bunun sebeplerine zaten yukarıda şampiyonlar ligi maceramızda da değindiğim için bir daha uzun uzun anlatmaya gerek yok. yönetimin transferdeki hataları, fatih hoca'nın kondisyoner hatası, pfdk-mhk-tff-kulüpler birliği, bazı şanssız sakatlıklar derken ilk yarı hakikaten kötü oynadık. yalnız bu sezonun 2. yarısında kötü oynadık demek yine komik kaçıyor. sen hem türkiye kupasında sonuna kadar ilerleyeceksin, hem ligi namağlup kazanacaksın, hem de benfica'ya karşı çok iyi savunma yapıp hakemle eleneceksin; sonra bazıları çıkıp diyecek ki galatasaray kötü top oynadı. bu hem oyuncuların, hem de teknik ekibin emeğine saygısızlıktır. şampiyonluğu garantiledikten sonra yedeklerle çıktığımız sivas maçını haliyle saymazsak ligde 2. yarıda 16 maçta 40 puan toplamış (maç başına 2.5 puan), 11 gol yemiş (maç başına yaklaşık 0.69) ve 39 gol atmış (maç başına yaklaşık 2.44); haliyle maç başına 1.75 averaj elde etmiş bir galatasaray vardı. puan kaybettiğimiz maçlara bakacak olursak erzurum maçı (hem penaltımsı pozisyonlarımız, hem maçın akşam -7 derecede oynatılması, ama esas kaleye giden topumuzun çimden sekip dışarı çıkması ki bu nasıl gündem olmadı hala inanamıyorum), konyaspor maçı (ofsayt çizgisinin yanlış zamanda çekilmesi sonucu giden penaltımız) ve fenerbahçe maçı (ali palabıyık) emeğimizin çalındığı maçlardı. hakemlerin lehimize sonuca etki edecek şekilde yönettiği sadece 2 maç vardı (trabzonspor ve kayserispor). bursaspor, beşiktaş ve rizespor maçında hakem tartışması yapanlarla sonuna kadar tartışırım.
sonuç olarak takım 2. yarıda hem müthiş bir puan ve averajla şampiyon oldu, hem de türkiye kupasını aldı. 3-4 maç hariç de gayet iyi top oynadı.
gelelim 2019-20 sezonuna. bu sezonun ilk yarısı hakkında hoca ne kadar eleştirilse az. felaket ötesi bir ilk yarı geçirdik. savunmamız ve kalemiz bireysel olarak iyi oyunculardan oluşmasa ve ömer bayram efsane bir performans göstermese 7. değil 17 bitirmiştik belki bu yarıyı. fatih hoca'nın ömer bayram ve adem büyük ikilisi dışında hiçbir olumlu hareketini hatırlamıyorum, tabii ömer bayram demişken yine dahiyane bir buluştu ömer'i sol içte değerlendirmek. ömer'in pandemi öncesine kadar yaptıkları için: (bkz:
#2959044)
ilk yarıyı hocanın "ocağı bekleyin", "futbolcuların geçmişine değil geleceğine yatırım yapmalıyız" gibi söylemlerinin bol bol vurgulanıp bu sözlerin kullanılarak hocanın daha da eleştirildiği, rakip taraftarların her maçımızdan sonra #terimistifa hashtagleri açtığı bir ortamda bitirdik. ilk yarıdaki son maç olan
28 aralık 2019 galatasaray antalyaspor maçı umutlandırsa da arda üzerinden dönen terim-yönetim sürtüşmesi umutlarımızı canlandırmamızı engelliyordu.
gelgelelim ligin 2. yarısında sahada bambaşka bir takım vardı. takım önce 4-4-1-1'i çatır çatır oynadı, sonra lemina sakatlanınca ve onyekuru takıma katılınca 4-1-4-1'i çatır çatır oynadı, sonra lemina dönünce sivas ve beşiktaş maçları berabere bitse de 4-2-1-3 asimetrik benzeri zorlu bir dizilişte çatır çatır top oynadı.
bu kadar şanssızlık yetmezmiş gibi en iyi durumumuzdayken pandemi baş gösterdi ve önce beşiktaş maçını seyircisiz oynadık (15-3 şutla bitti maç, iddia ediyorum seyircili oynasak
2 aralık 2017 beşiktaş galatasaray maçı'nın rövanşını izlerdik.). sonra da ligler 3 aylığına iptal edildi.
bu 3 ayda önce fatih hoca korona oldu, sonra başkanımız ölümden döndü, kondisyonerimiz italya'dan dönemedi ve son olarak da en önemli 2-3 oyuncumuzdan biri marcao 3 maçlığına sakatlandı.
pandemi sonrası alanyaspor'a karşı oynadığımız maça kadar olan maçları teker teker değerlendirmek istiyorum:
a-
14 haziran 2020 çaykur rizespor galatasaray maçı:
bu maç, oyun olarak en ağır eleştirileri yapacağım maçlardan biri. marcao'nun yokluğunda ahmet'in pozisyon hatalarıyla başladık ama daha ilk dakikalardan bile rizespor'un dinamik oyununa cevap veremeyecek ölçüde fiziksel düşüş yaşadığımız belliydi (bartali'nin italya'dan dönemeyişini hatırlatırım). taktiksel anlamda da çok iyi hazırlandığımızı düşünmüyorum bu maça, tabii çok da ağır eleştiri yapamayacağım hoca ara dönemde corona hastalığını atlattığı için. bu dediklerim 14. dakikaya kadar geçerliydi. 14. dakikada muslera'nın ayağı kırılınca bambaşka bir psikolojik düşüş yaşadık ve iyice kötü oynamaya başladık. sonra saracchi'nin penaltısı (bence penaltıydı) ve dönen topa hiçbir oyuncumuzun koşmaması sonucu golü yememiz (konsantrasyon düşüklüğünün kanıtı) derken ilk yarıyı 1-0 geride kapattık. sonra büyük hatalarla yenen 2. gol, hemen ardından onyekuru'nun net pozisyonu kaçırması (kalecinin müthiş kurtarışı), andone'nin de sakatlanması derken adem'in kırmızısıyla birlikte son yılların kendi adımıza
en iğrenç gecelerinden birini yaşadık.
bu maçta yaşar kemal uğurlu ve ekibinden bahsetmeden geçmek olmaz tabii. önce yardımcısı yarım metre ofsaytı kaldırmadı ve muslera sakatlandı, sonra morozyuk'un kırmızıya yakın sarılarını vermedi, sonra andone'ye yapılan net penaltıyı es geçti, sonra da adem'e haksız bir faul ve sarı kart vererek adem'i çıldırttı ve kırmızı görüp 3 maç ceza almasına sebebiyet verdi. maç içinde çaldığı/çalmadığı faul kararlarıyla bizi kıtır kıtır doğramasından bahsetmiyorum bile.
b-
21 haziran 2020 galatasaray gaziantep fk maçı:
bu maç hakkında çoğu kişiyle farklı fikirde olabilirim ama dk. 80'de skor 3-2'ye gelene kadar müthiş bir maç çıkardığımız görüşündeyim. golü erken yedik ama müthiş bir baskı kurup 2-1 yaptık. 2. yarı belhanda saçmalayınca ahmet atıldı ama yine de çok iyi top oynayıp skoru da 3-1'e getirmeyi başardık. sonra falcao da sakatlandı ve 5 dakika boyunca oyun durmadığı için 11'e 9 oynadık. hatta 2 kişi eksik olduğumuz o sürede savunmadan pasla çıkıp gaziantep'e top göstermediğimiz anlar hala aklımda, müthiş bir pas trafiğimiz vardı 11'e 9'ken bile. gelgelelim tam hücuma çıkmış, rakip yarı sahaya yerleşmişken yapılan basit bir pas hatası kontraya döndü ve uzaktan vuruşla skor 3-2 oldu. bu arada gol net ofsayttı ama iptal edilmedi. sonrasında yaslanıp savunma yaptık ama alper ulusoy'un uydurduğu 6 saniye kararı ve jesse'nin yaptırdığı en hafif tabirle aptalca penaltı yüzünden 3-3 bitti maç.
bu maçta oyun olarak en ufak bir eleştirim yok hocaya, ama değişikliklerde geç kalması ve son dakikalarda emin bayram'ı oyuna almayıp lemina-taylan 2'lisini stoper oynatması kanımca büyük hatalardı. bunları yapmasa kazanırdık düşüncesindeyim.
bu arada bu 2 maçta 3 forvetimiz adem, andone ve falcao'yu ve kalecimiz muslera'yı kaybettik. ayrıca bu 2 maçta marcao ve luyindama, 1'inde de donk oynayamadı.
c-
28 haziran 2020 istanbul başakşehir galatasaray maçı:
bu maça kimsenin diyecek bir şeyi yoktur sanırım, ilk 11'imizin yarısı yokken ve forvette emre akbaba'yı kullanırken lig lideri olan ve o maça kadar oynanmış son 26 haftanın sadece 1'inde mağlup olan başakşehir'i oyun olarak ezip geçtik. şut sayısı 11-22, topla oynama oranları 36-64'tü (ki bu maça başakşehir de kazanmak için çıkmıştı, trabzon ile çekişiyorlardı şampiyonluk için). ve bu maçta da lemina'yı ve linnes'i sakatlığa kurban verdik. linnes 1 maç içinde döndü ama lemina sezon sonuna kadar bir daha oynayamadı.
d-
5 temmuz 2020 galatasaray trabzonspor maçı:
maçın öncesinde en önemli hücum silahlarımızdan onyekuru'nun bir anda gidişiyle sağlam bir darbe yedik. o kadar eksiğe rağmen trabzonspor'a karşı yine güçlü bir oyun oynarken feghouli'nin saçmasapan yediği kırmızı kart ile birlikte 10 kişi kaldık ve donk'un yaptığı ama galatasaray lehine verilmeyecek türden bir penaltıyla 0-1 geriye düşünce maç bitti zaten. yine de takım 10'a 11'ken bile iyi savaştı ve çok pozisyon vermedi.
e-
8 temmuz 2020 alanyaspor galatasaray maçı:
güçlü alanyaspor'a karşı kolu kanadı kırılmış bir kadroyla çıkmamıza rağmen dünyaları kaçırdık, onlar da her geldiklerini attılar. 2-1 ile son dakikalara girerken faulden attıkları gol iptal olmayınca dağıldık ve 4. golü de yiyerek çok haksız bir mağlubiyet aldık. şut sayıları 11-22'ydi. bazen şut sayıları kimin daha iyi oynadığını yansıtmaz ama bu maç kesinlikle yansıtıyordu.
kalan 3 maçta da amaçsız, yarısından fazlası eksik takımla 4 puan topladık ve lig bitti.
19-20 sezonunu fatih terim açısından özetleyecek olursak ilk yarısı 100 üzerinden 5, pandemiye kadar 2. yarısı 100 üzerinden 95'lik performanse sergiledi.
8 mart 2020 sivasspor galatasaray maçı'nın 2. yarısından sezon sonuna kadar türk futbol tarihinde eşi benzeri görülmemiş şanssızlıklar yaşadığımızdan ötürü değerlendirme yapmak pek mümkün gözükmüyor. ancak "pandemi sonrası eski rezil futbola döndük" diyenlere zerre katılmıyorum, çünkü rize maçı ve son 3 maç dışında cidden iyi top oynadık. skoru almamızı hep şanssızlıklar, küçük hatalarımız ve hakemlerin büyük hataları engelledi.
son olarak gelelim bu sezona. önce gaziantep'i, sonra başakşehir'i çok iyi oyunlarla yendik. herkesin iddiası, "bak geçiş oyununa döndük, galibiyetler geldi. hoca hatasından döndü." şeklindeydi. fenerbahçe maçında saracchi'nin eksikliği, maç yorgunluğu, katı fener savunması gibi sebeplerden dolayı fener'i delemeyince herkes hocaya "pas oyununa niye döndün" demeye başladı ki alakası yok. elimizdeki 11 ile karşındaki 11'e karşı oynayabileceğimiz zaten buydu. pas değil geçiş oyunu oynamaya çalıştık ama geçirmediler bir türlü. pas oyunu oynasak rakip yarı sahada sete otururduk ama neredeyse hiç oturmadık maç boyunca. elimizden geldiğince hızlı çıkıp pozisyon bulmaya çalıştık, bulduk da ama değerlendiremedik (çoğu da net değildi zaten pozisyonlarımızın).
sonuç olarak şimdiye kadar hocanın son döneminde geçirdiği 5 dönem var, şu an da 6.sı oynanıyor.
-2017-18 sezonu 2. yarısında gayet iyiydik. zaten istatistikler ve şampiyonluk da kanıtlıyor bunu.
-2018-19 sezonu 1. yarısında kötüydük. burada yönetimimizin, pfdk'nın, mhk'nin ve tff'nin de payı büyük ama hocanın da fiziksel hazırlık konusunda sınıfta kaldığı bir gerçek.
-2018-19 sezonu 2. yarısında müthiştik. herkes kötü oynayıp (aslında kötü değil de sıkıcı) kazandığımız maçları hatırlıyor ama bir takım kötü oynayarak hem ligi hem türkiye kupasını (ki ligi hakemlere ve lisecilerin 23 mart'ta yönetimi ibra etmemesine rağmen 8 puan geriden dönüp kazandık.) kazanması, bunları yaparken hem attığı gol, hem yediği gol açısından çok iyi rakamlara ulaşması (ligde +1.75 averaj) kesinlikle müthiş bir teknik direktörlük performansıydı.
-2019-20 sezonu 1. yarısında felaket ötesiydik. yönetimimiz tff ve ali koç'a daha sert cevap verebilirdi ve transferleri daha erken getirebilirdi ama başarısızlıkta en büyük pay açık ara fatih hoca'nındı.
-2019-20 sezonu 2. yarısında müthişten de öteydik. pandemi öncesini anlatmaya zaten gerek yok, özet geçmek gerekirse (bkz:
23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı). pandemi sonrası rize maçı hariç oynadığımız gaziantep-başakşehir-trabzonspor-alanyaspor maçlarında birçok taraftar 4 maçta 3 puan almamıza tepkiliyken ben bu maçların tümünde oynadığımız oyundan gurur duydum. bu maçlarda kaçan 9 puanın sebeplerini zaten etraflıca anlattığımı düşünüyorum, tekrar girmeyeceğim. ama iddia ediyorum, galatasaray tam kadrosuyla (şu anki kadrosunun üstüne seri-lemina gibi pas ve driplingle takımı çıkarabilen 2 orta saha ve onyekuru tipi bir kanat) bu oyunu oynasa ligde puan rekorunu kırar, rangers falan zaten dinlemez ve avrupa'nın başaltı takımlarıyla (mesela leverkusen) rahatça başa baş oynardı. gelecek seneye kısmet artık.
sonuç olarak fatih terim 5 dönemin 3'ünde gayet iyi top oynattı (hatta birinde müthiş), 1'inde sadece kendisi suçlu olmamak üzere kötü oynattı, 1'inde neredeyse sadece kendisi suçlu olmak üzere felaket ötesi top oynattı. bu seneye de onca yokluğa ve 4 önemli sakatlığa rağmen gayet iyi top oynatarak başlattı. ben bu tablodan "3 senedir top oynamıyoruz"u çıkaramıyorum açıkçası, bu çıkarımı yapmanın da hem teknik ekibin hem de oyuncuların verdiği emeğe çok büyük bir saygısızlık olacağı kanaatindeyim.
4- 3 senedir ne oynadığımız belli değil:
bu eleştiri 3. maddede açıkladığım "2 sene şampiyon olduk ama iyi top oynamadık" versiyonuna benziyor ama çok daha ağırı. fatih terim gibi bir taktisyenin 3 senedir taktiğinin olmadığını rahatça söylenebiliyor bu elit mecrada bile. bu kadar kolay mı kestirip atmak? inanılmaz gerçekten. yine konu emeğe saygıya geliyor. o kadar taktik ve fiziksel idman, oturtulmaya çalışılan ve farklı rakiplere karşı denenen bir sürü farklı diziliş ve sistem (örnek 4-1-4-1, 3-5-2, 4-4-1-1, 4-2-1-3 asimetrik) nasıl tamamen es geçilebiliyor?
madem bu kadar merak ediliyor, ben dilim döndüğünce açıklamaya çalışayım 2.5 senedir ne oynadığımızı.
-2017-18 sezonu 2. yarısında fatih hoca'nın aldığı takımın kurgusu geçiş oyununa yatkın, ama set oyununda büyük sıkıntılar yaşayan bir takımdı. önde doğru pres uygulayan her takım, bizi yenmekle kalmıyor, rezil ediyordu. (bkz:
29 ekim 2017 trabzonspor galatasaray maçı)-(bkz:
18 kasım 2017 istanbul başakşehir galatasaray maçı) ve utanarak (bkz:
2 aralık 2017 beşiktaş galatasaray maçı). güçlü rakipler ilk haftalarda güçlü görünen presimizi rahatça kırıyordu. duran top savunmamız da felaket durumdaydı, onu da ekleyelim. hoca bu süreçte giden ndiaye yerine donk'u monte etti, çeşitli savunmadan çıkış setleri çalıştırdı (bazı maçların full kayıtları internette bulunabiliyor, tudor ve terim dönemindeki maçlarda savunmadan çıkışlarımızın farklarına bakılabilir.) ve savunmadan çok daha iyi çıkıp sete oturabildik. bunun da ekmeğini
17 mart 2018 fenerbahçe galatasaray maçı,
1 nisan 2018 galatasaray trabzonspor maçı,
15 nisan 2018 galatasaray başakşehir maçı ve
29 nisan 2018 galatasaray beşiktaş maçı maçlarında üstün bir oyun oynayarak ve 4 maçta 10 puan alarak yedik. ayrıca, tudor döneminde neredeyse tek silahımız olan geçiş hücumlarında da geriye gitmedik, aksine daha iyi olduk. garry'nin 18 maçta 8 gol 8 asist yapması da kanıtlıyor bu durumu. hocanın çözüm bulamadığı tek sıkıntımız, kapanan takımları açma konusuydu, tabii hem hücum oyuncularımızın oyuncu tipi olarak set oyununa çok uygun olmayışıyla (feghouli ve biraz gomis hariç), hem de duran top kullanma becerisi yüksek oyuncumuzun olmayışıyla (belhanda'nın ve feghouli'nin bu becerisi kesinlikle iyi değil bence ve istatistikler de bunu gösteriyor açıkçası.) bunu zaten fatih hoca değil, kimse başaramazdı diye düşünüyorum. ayrıca özellikle zorlu maçlarda eleğe dönen takım savunmamız duran toplar harici ciddi manada iyi savunma yapmaya başladı. 18 maçta toplam 12 gol yedik, bunların sadece 4'ünü akan oyunda yedik. 4 tanesini de akan oyunda verilen penaltılarla yedik ama hakkaniyetli davranmak gerek, bu 4 penaltının alanya deplasmanındaki hariç 3'ünün penaltıyla alakası bile yoktu (fatih terim'in ilk maçı olan göztepe maçı-sivas ve kasımpaşa maçlarında verilen penaltılar). yani bu 18 maçta akan oyun kaynaklı 5 gol yedik sadece.
sonuç olarak hocanın bu sene yapamadığı tek şey kapalı savunmaları bazı maçlarda açamamaktı, tabii bu da takımdan 18'de 18 bekleyen arkadaşları memnuniyetsizliğe sevk etmeye yetti. 18 maçta atılan 41 gol (maç başına yaklaşık 2.28), yenilen 12 gol (maç başına yaklaşık 0.67), alınan maç başına 2.39 puan ve maç başına yapılan +1.6 gol farkı fatih hoca'yı takdir etmemize yetmedi. ayrıca aynı hücum setini kullanarak hem başakşehir'e, hem beşiktaş'a gol attığımızı hatırlatırım, hani hücum setimiz yok ya (!)
-2018-19 sezonunun ilk yarısında istediklerimizi tam olarak sahaya yansıtamasak da 2. yarısıyla birlikte müthiş bir geçiş oyunu takımı olduk. özellikle göztepe deplasmanında, erzurum deplasmanında, bursaspor deplasmanında (feghouli'nin golü), kupada rövanşta yeni malatya maçında (özellikle 4. gol sanat eseriydi), iç saha beşiktaş maçında (ilk golümüz), rizespor deplasmanında (ilk golümüz) attığımız goller ve
19 mayıs 2019 galatasaray istanbul başakşehir maçı'nda o sene belki de uzun yıllar boyunca göremeyeceğimiz kadar iyi bir savunma performansı gösteren başakşehir'e attığımız ama milimetrik ofsayt ve diagne'nin koluna çarpan top yüzünden sayılmayan 2 golümüz, geçiş oyununda ne kadar iyi bir takım olduğumuzu zaten kanıtlıyordu. set oyununda oyuncu profilimizden dolayı yine zorlandık, ancak yukarıda da bahsi geçen 16 maçta namağlup 40 puan toplayıp, maç başına +1.75 averaj yapacak kadar da iyiydik. bu sezona dair söylenecek 2 büyük taktiksel yenilik de duran top savunmamız ve savunmadan çıkış setlerimizdi. o seneye kadar duran toplarda uzun yıllardır adeta acı çeken takımımız, o sene ligde penaltılar ve 1 frikik hariç sadece 1 duran top golü yedi ki o da
23 eylül 2018 akhisarspor galatasaray maçı'nda muslera'nın hatasında geldi. aynı gelişimi yan toplarda da gösterdik, takım kenar ortalardan sadece 2 gol yedi şampiyon olana kadar (trabzon deplasmanı ekuban 4-0 ve iç saha başakşehir bajic 0-1). savunmadan çıkış konusunda da özellikle marcao-luyindama transferleri bizi çok rahatlattı. luyindama'nın bazen riskli olsa da topla çıkışları ve marcao'nun topu mükemmele yakın kullanması bizi çok rahatlattı. bunun etkilerini
10 şubat 2019 galatasaray trabzonspor maçı,
5 mayıs 2019 galatasaray beşiktaş maçı ve
19 mayıs 2019 galatasaray istanbul başakşehir maçı'nda çok net gördük. bu ikili olmasa ne trabzon'a o kadar baskı kurabilirdik, ne beşiktaş'ın maç başında bizi bocalatan presini kırabilirdik, ne de başakşehir'i 0-1'den sonra o kadar geriye yaslayabilirdik.
tabii bu kadar şeyin üzerine hoca yine "taktiksel anlamda" takdir edildi mi? tabii ki hayır. şampiyonluk her türlü farklı sebebe bağlandı, ama bu anlattıklarım ya görülmedi, ya da görülmek istenmedi.
-2019-20 sezonuna hoca 2 senedir düzeltemediği tek şeyi düzeltme amacıyla başladı. takım geçiş hücumunu iyi oynuyordu, ama pas oyununda iyi olmak takımı her açıdan rahatlatacak, hem ligde kilidi çok kolay açacak, hem de şampiyonlar liginde 12-13 sezonu performansımız gibi performans sergileyebilecektik. hoca kredisi olduğunu biliyordu, bu yüzden risk almayı seçti. şampiyon kadroyu koruyup, 1-2 takviye ekleyip, takımı geçiş hücumlarına ve hücum duran toplarına biraz daha çalıştırsa hem ligde rahat ederdik, hem de avrupa'da çok daha iyi maçlar çıkarırdık. real'den iç sahada kesin puan alır, brugge'ü de yenerdik mesela. ama dediğim gibi, hoca risk alıp takımı dönüştürmeye çalıştı ve maalesef aldığı risk ilk yarıda acayip geri tepti. felaket günlerdi gerçekten. ama kurduğu kadroya 1-2 oyuncu takviyesi gelince (onyekuru-saracchi) (ki bu 2 oyuncu olmadan da çok iyi maçlar çıkardı galatasaray yeni yapılanmasıyla) ve hazırlık kampında gerekli taktiksel ve fiziksel hazırlık yapılınca hem sette rakibini rahatça açan, hem de geçiş oyunlarında öldürücü bir takım ortaya çıktı. (bkz:
23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı), (bkz:
12 şubat 2020 galatasaray alanyaspor maçı), (bkz:
8 mart 2020 sivasspor galatasaray maçı) hatta (bkz:
15 mart 2020 galatasaray beşiktaş maçı). zorluk düzeyi yüksek bu maçlarda takım hem geçiş oyununun, hem de set oyununun nadide örneklerini verdi. üstüne üstlük duran toplarda da oldukça etkili bir takım olduk, ligde 8 galibiyet 2 beraberlik yaşadığımız seriden ve kupada rize ve alanya ile oynadığımız 4 maçtan oluşan 14 maçlık periyotta bol bol duran top golü attık, duran toplardan penaltılar kazandık ve duran toplardan %100 gol şansları kaçırdık. pandemi sonrasında ilk maç olan rize maçından sonraki 4 maçta gaziantep-başakşehir-trabzonspor-alanyaspor takımlarına karşı hem set oyununu hem de geçiş oyununu bence gayet iyi oynamamıza rağmen yukarıda belirttiğim sebeplerden dolayı şampiyonluktan koptuk.
şunu belirtmek isterim ki 19-20 sezonunun 2. yarısında oynadığımız futbol 2013 sonrası oynadığımız en iyi futboldu. tudor'un ilk 8 hafta umutlandıran, ama büyük takımlara karşı oynayınca işin rezilliğe vardığı oyunundan çok daha iyiydi ki tudor'un o 8 haftada oynattığı oyun da 2013-2017 arası en iyi oyunumuzdu (heyecan vericiliğinin yüksek oluşu da oyunu olduğundan daha güçlü görmemizi sağladı maalesef). rakiplerimizin gücü yaklaşık aynıyken birinde tam kadroya yakın oynadığımız, birinde takımın yarısının eksik olduğu
18 kasım 2017 istanbul başakşehir galatasaray maçı ve
28 haziran 2020 istanbul başakşehir galatasaray maçı'nı kıyaslarsanız zaten aradaki farkı göreceksiniz. 2020'nin ilk aylarında oynadığımız futbolu avrupa'da görmeyi çok isterdim açıkçası. ben eminim ki pas trafiğimiz ve hızlı hücumlarımızla en üst seviyedeki takımları bile şaşırtmayı başarır, uefa'yı shakhtar'ın geldiği yerlere gelebilirdik. kolay durdurulabilir bir takım da olmazdık kesinlikle, çünkü hem sette iyiydik, hem geçişte, hem de duran toplarda. ayrıca üzerinden oyun kurabileceğimiz, hücum edebileceğimiz ve skora gidebileceğimiz oyuncu sayısı çok fazlaydı. takımın a,b,c ve d planları olduğu sahada belli oluyordu. bir gün mutlaka o futbolu ligde ve avrupa'da oynadığımızı görmek isterim.
sadede gelecek olursak, 2 sene üst üste şampiyon olduğumuzda "bize şampiyonluk değil, iyi oyun gerek." diyen arkadaşlarımız, bu sefer gaziantep-başakşehir-trabzonspor (feghouli saçmalayana kadar)-alanyaspor maçlarındaki iyi oyunumuza rağmen yarıştan kopup 6. olunca bu 6.lığı dillerine doladılar. ilk yarı için ne dense hak veriyorum, bence de ilk yarıdaki rezil performansımız olmasa net şampiyonduk ama pandemi sonrası için o kadar şanssızlığa ve hakem kıyımına rağmen fatih terim'e denmeyen kalmadı.
son olarak bu sezona da çok eksik bir kadroyla başladık, gidenlerin yerleri dolmadı, ama hoca emre'yi orta sahaya, taylan'ı ön liberoya monte ederek kanatlarının ve forvetinin yavaşlığına rağmen dinamik bir oyun oynatmayı başardı. ama rakibin savunma yapmaya gelmiş fener ile gayet güçlü ve kaliteli bir takım olan rangers olunca (bkz:
#2988342), oyunu genişletmek için en büyük şansın olan sol bekte en büyük hücum silahlarından ve savunma geçişi sigortalarından biri olan saracchi yerine hem sol ayağını çok kötü kullanan, hem de üstünden kafa vurdurma sorununu hala çözememiş linnes oynayınca, önde rakibi karşılama konusundaki liderimiz, top tutarak bizi rakip sahaya taşıyabilen arda sakat olup, alternatifleri babel, kerem, oğulcan, ali yavuz olunca, kalende her daim güvenebileceğin muslera yerine rangers maçındaki 2. golü linnes ile birlikte hediye eden ve savunma oyuncularının da tam anlamıyla güvenemediği fatih olunca, hatta ve hatta oynaması durumunda 4-4-1-1'e dönebileceğin, bu kadronun gol yollarında falcao hariç en etkili adamı olan emre akbaba da olmayınca sonuç bu oluyor maalesef. hem fener, hem rangers maçından önce sinerjiyi bozmamak için yazmamıştım ama maçların bu şekilde gelişeceği açıkça görülüyordu. babel yerine etebo ve falcao yerine diagne tercihleri ile daha dinamik olabilirdik ama etebo'nun hala biraz kondisyon sıkıntısı var ve falcao'yu 2 maçta 3 gol 1 asistin üstüne yedek bırakmak çok zordu işin gerçeği.
son 2 günümüz kaldı yaklaşık ve bu takıma biri hızlı kanat ve biri de orta saha olmak üzere en az 2 transfer şart. ancak bu transferler gelmeyecek. şu an yönetimi eleştiren belli bir grup var tabii, ama 1 ay sonra o insanların çoğu da transfer dönemindeki rezaleti unutacak ve alınacak olası kötü sonuçları sorumlusu olarak hocayı gösterecek. sezonun ilk yarısının devamına da çok tozpembe bakamıyorum, çünkü a planımız lig seviyesine göre iyi, ama a planımızı durduran takımlara karşı iyi bir b planına sahip olabilecek kadro derinliğine sahip değiliz maalesef (belki akbaba'lı 4-4-1-1). olası kötü sonuçlar gelmeye başlarsa hocayı en çok seven taraftarlar bile "hocam haklısın, yönetim transfer yapmadı ama elindeki kadro ligin en iyisi" şeklinde konuşmaya başlayacak. bu hocanın oyuncu tercihlerinden de bağımsız bir durum olacak, kanatlarda kim oynarsa oynasın, orta sahada kim tercih edilirse edilsin, ne kadar iyi oynamış olursak olalım her puan kaybında suç hocanın olacak. burada hocanın başlığı 3 haneli entry'leri görecek, eleştiriler olması gerekenden çok daha ağır olacak ve fatih terimcilik, biatçılık gibi başlıklarda hocayı bu kadar ağır eleştirmenin yanlış olduğunu savunan insanlar yaftalanacak. kanada babel'i, feghouli'yi ve arda'yı koymanın ilk puan kaybından sonra bile (ki tarafsız sahada derbiydi o maç da) sözlükteki yansımalarını zaten görmüştük de, kanatta emre kılınç'ı, etebo'yu, jesse'yi, hatta belki oğulcan, kerem veya ali yavuz'u koymak da puan kaybı durumunda fatih terim'i en sert eleştirilerden kurtarmayacak. bu oyunculara "çöp", "115 senedir bu kadar kötüsü gelmedi", "fatih terim yine yerli evlatlarını oynatıyor", "fatih terim komisyon almış yine transferden(bunu ekşi sözlükte denk geldim
*)" gibi ağır ithamlar ve eleştirileri hem burada, hem twitter'da, hem de ekşi sözlükte göreceğiz maalesef. hele de kritik bölgelerimizde şanssız sakatlıklar yaşarsak (özellikle orta saha, stoperler ve saracchi de) ve hakemler de bizi doğramaya karar verirse son 2 senenin ilk yarılarına benzer bir ilk yarı yaşama ihtimalimiz var maalesef. piri'den dolayı bazı tip sakatlıkları artık çok daha az yaşayacağımız düşüncesindeyim ama allah korusun, bu bölgelerden 2 oyuncumuz darbeye bağlı uzun süreli sakatlık yaşasa yandık. tabii darbeye bağlı sakatlıkta da suçlu bazıları tarafından fatih terim ilan edilecek, sonuçta emre akbaba için bile hocaya "kronik sakat adamı aldırdın" eleştirisi getirenler oldu trajikomik bir biçimde
*.
sonuç bölümüne geçmeden önce benzer setlerle hazırladığımız birkaç net pozisyonun görüntülerini koymanın da faydalı olacağı kanaatindeyim. "3 senedir ne oynadığımız belli değil" eleştirisine tek başına cevap değil, zaten tamamen kanıtlı cevap verebilecek ne vaktim var ne de tüm maçların full kayıtlarına erişimim
*. ama çalışılmış belli başlı hücum organizasyonunu göstermenin en azından uzun uzun yazarak yorduğum okuyucuların gözlerinin pasını biraz da olsa silebileceği kanaatindeyim.
1- orta sahalarımızın boşalttığı ve açtığı alana beklerimizi kullandırarak bulduğumuz 2 gol. bunu 17-18 sezonundan sonra da denedik, hala da deniyoruz ama hem oyuncularımız orta sahaları üstüne çekemiyor oluşu, hem de beklerimiz bunu sürekli yapabilecek bekler olmayışı nedeniyle bu tip pozisyonları pek bulamadık. tabii bu durumun biraz da değişen hücum tercihlerimizle alakası var.
a-
15 nisan 2018 galatasaray başakşehir maçı gol mariano, skor 1-0
https://tr.beinsports.com/.../mariano-filho-21188b-
29 nisan 2018 galatasaray beşiktaş maçı gol garry rodrigues, skor 2-0
https://tr.beinsports.com/...arry-rodrigues-212892- sete yerleşmişken, sol kanadımızdan rakibin sol bekiyle stoperi arasına bekimizi, orta saha oyuncularımızı veya kanat oyuncularımızı bazen tek pasla, ama genelde 2 pasla sızdırmayı seviyoruz. bu sızışlar bazen son çizgiye, bazen de ceza sahasına olabiliyor. aslında bunları çok daha iyi ve devamlı da yapabiliriz ama oyuncu kalitemiz ve oyuncu tipimiz izin vermiyor. ama özellikle marcao, bu işi yapmamıza çok yardımcı oluyor.
a-
11 aralık 2018 galatasaray porto maçı skor 0-2, penaltı kazanıyoruz.
https://tr.beinsports.com/...-2-3-porto-mac-ozeti (2. dakika 25. saniye)-(topu yeni kapmışız ama rakip savunma oturmuş durumda)
b-
10 şubat 2019 galatasaray trabzonspor maçı skor 0-0, penaltı kazanıyoruz.
https://tr.beinsports.com/...y/mbaye-diagne-22424c-
6 nisan 2019 galatasaray yeni malatyaspor maçı gol diagne, skor 2-0
https://tr.beinsports.com/...y/mbaye-diagne-22727d-
9 kasım 2019 gaziantep fk galatasaray maçı gol feghouli, skor 0-2
https://tr.beinsports.com/...fiane-feghouli-23608e-
22 ocak 2018 kayserispor galatasaray maçı https://tr.beinsports.com/.../eren-derdiyok-20709 (bu da sağ taraftan) (kabak gibi ofsayt gerçi ama
*)
3- önce bekimizi (genelde mariano'yu, bazen de sol bekimizi) kaçırıyoruz. sonra forvetimiz ve bazen 1-2 oyuncumuz daha, yaptıkları koşularla rakip stoperleri ve bazen orta sahaları kendi kalelerine doğru itiyorlar. boşalan alana (golden zone denilen bölge) kanatlarımızdan birini (onyekuru veya feghouli mesela) ya da orta saha oyuncularımızdan birini koyup gol pozisyonu yaratıyoruz. bu şekilde oynadığımız psg ve real hariç en güçlü takımlara karşı bile pozisyon bulmayı başardık.
a-
3 ekim 2018 porto galatasaray maçı https://tr.beinsports.com/...alatasaray-mac-ozeti (dakika 0.12)
b-
11 aralık 2018 galatasaray porto maçı https://tr.beinsports.com/...-2-3-porto-mac-ozeti (dakika 3.30)
c-
14 şubat 2019 galatasaray benfica maçı https://tr.beinsports.com/...-2-benfica-mac-ozeti (dakika 0.39) (tamamen aynı şekilde gelişmese de)
d-
17 mart 2019 bursaspor galatasaray maçı https://tr.beinsports.com/...fiane-feghouli-22704e-
11 mayıs 2019 çaykur rizespor galatasaray maçı https://tr.beinsports.com/...fiane-feghouli-22975 (yine tamamen aynı şekilde gelişmiyor ama golden zone'u feghouli'ye boşaltmamız açısından aynı.)
f-
19 mayıs 2019 galatasaray istanbul başakşehir maçı https://www.youtube.com/...nnel=%C3%A7irkinkral (dakika 10.05)
g-
28 eylül 2019 galatasaray fenerbahçe maçı https://tr.beinsports.com/...di-var-el-dedi-23388ve son olarak konudan bağımsız bence son yıllarda attığımız en güzel gol. izle izle doyamıyorum.
(bkz:
25 nisan 2019 yeni malatyaspor galatasaray maçı)
https://www.youtube.com/...=EMRULLAHTA%C5%9ETAN (dakika 9.03-9.23 arası)
şunu da not etmek gerekir ki attığım videolar sadece ilk anda aklıma gelen pozisyonlar. koca 3 senede 3-5 pozisyona girmiş, onları koyup övüyorsun durumu yok yani, uğraşsam eminim ki gol olan yahut olmayan birçok benzer tipte akınımızı bulurum. ve gayet tabii olarak bu 3 hücum seti dışında hem sette hem geçişte uyguladığımız bir sürü farklı hücum çeşidi var, yazı daha da uzamasın diye sadece "karakteristik" gördüğüm bu 3 hücum setimizi paylaştım.
eveeet gelelim sonuç kısmına.
dördüncü fatih terim dönemi hiç öyle lanse edildiği gibi top oynamadık. "tamamen şansa şampiyon olduk", "rakipler kötüydü o yüzden şampiyon olduk", "futbolun f'sini oynamıyoruz", "hiç taktiğimiz yok", "fatih terim futboldan anlamıyor." gibi yorumları hoca ve takımımız kesinlikle hak etmiyor. bu 3 senenin büyük bir kısmında kötü futbol oynamadığımızı dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. açıkçası hoca hakkında hem maç başlıklarında, hem hocanın başlığında, hem de ünal aysal, igor tudor gibi başlıklarda yapılan altı tamamen bomboş (altı doldurulamaz demiyorum, zahmet edip eleştirilerinin altını doldurmuyor çoğu eleştiren diyorum.) eleştiriler beni bir taraftar olarak cidden yordu. mesela sevgili
kaideyi taciz eden istisna'nın
https://bilardisimo.com/...vs-galatasaray-maci/ linkinden ulaşılabilecek yazısı da bol bol fatih terim eleştirisi içeriyor ama altı dolu, analizle desteklenmiş eleştiriler yapılmış. bu tip eleştiriler hem gerekli hem çok faydalı. ama kimse kusura bakmasın, "hocam seni severim ama artık git torun sev" tipindeki eleştirileri görmekten şahsen çok bunaldım.
ama ben inanıyorum ki hoca bu döneminde de bir şekilde istediği kadroyu kuracak ((bkz:
#2988486), yaklaşık burada bahsettiğim kadro) ve hem ligde hem avrupa'da bizi istediğimiz başarılara ve seviyeye ulaştıracaktır.
son not: yazdıklarım haliyle tamamen kendi görüşüm, hiçbir kaynaktan ve kişiden esinlenmeden 7 saate yakın bir uğraş sonucunda bitirdim yazımı. yazımda katılmadığı nokta veya noktalar olan arkadaşları mesaj kutuma beklerim. sonuçta herkesin olduğu gibi benim de eksik gördüğüm yahut göremediğim, yanlış yorumladığım noktalar olabilir. karşıt görüşteki insanların benimle görüşlerini paylaşmalarına çok memnun olurum. entry'me de biraz agresif bir dille başlayıp, daha sakin bir dille bitirdiğimin farkındayım, 4. saatten sonra bir huzur çöktü, ondandır
*.