• 11
    ben doğru ya da yanlış diyemem ancak olayı kapitalizmin iki şirketi arasında iş geçişine benzetmek çok doğru değil.

    mercedes de bmw de senin emeğin uzerinden artı değer sağlar. emeğinin fazlası patronun cebine gider, o yüzden çalıştığım yere aidiyet duyman çok zor, çünkü sömürülüyorsun.

    futbolcular emeğinin karşılığını alır. örneğin tolga 5 sene bizde oynasa 40 trilyon para alacak. taraftarla arasında bağ olacak, "galatasaraylı tolga" olacak. mercedes'te çalışırken kimse " mercedes'li tolga" demez. ilk fırsatta da tekmeyi basarlar. kredi borcun varsa, çocuğun evde yemek bekliyorsa, faturalar boyunu aşıyorsa mercedes, bmw, farketmez.

    ben ezeli takıma transferi çok doğru bulmuyorum. fazla libarelce. sporcunun da bir duruşu olmalı.
  • 4
    tanım #1:
    profesyonel futbolcu: belli bir ücret karşılığı anlaşılan futbol klübü için anlaşmada öngörülen süre içerisince futbol oynayan kimse.
    profesyonel futbolcu için aidiyet duygusu, vefa kavramı, sevgiye layık olmak gibi olguların bir anlamı yoktur.

    tanım #2:
    fahişe: belli bir ücret karşılığı anlaşılan müşteri için anlaşmada öngörülen süre içerisince seks yapan kimse.
    fahişeler için aidiyet duygusu, vefa kavramı,
    sevgiye layık olmak gibi olguların bir anlamı yoktur.

    yukarıdaki iki tanımdan çıkarılacak sonuç:

    profesyonel futbolcu = fahişe
  • 9
    taraftar duygularıyla hareket eder. ahlakî kıstasları, genelde kendi takım oyuncusunun rakip takıma transfer olmasının profesyonellikle bağdaştırılamayacağı yönünde gelişmiştir.

    bununla beraber, profesyonellik tam olarak da işe duygularını karıştırmamaktır. denetime gittiğim birçok farklı sektörde, birçok çalışanın rakip firmalara geçtiğine tanık oldum. 1-2 kulaktan dolma münferit olay haricinde, kimsenin de kimseye gönül koyduğunu görmedim. tabi ki takım taraftarlığıyla şirket çalışanı olmayı bir tutamayız, özellikle duygusal bağ yönünden. ancak profesyonellik, işe duygularını karıştırmadan hareket etmekle ilgilidir.

    şahsi penceremden baktığımda; bir oyuncunun, kendi kulübüne gözle görülür bir vefasızlık yapmadıkça rakip değiştirmesinin bir tepki doğurmaması gerektiğini düşünüyorum. tabi ki bu ideal düşüncem, ama duygusal olarak nasıl davranırım orası muamma. misal, fernando'nun falan fener'e gittiğini düşünmek istemem.
  • 12
    takım sporları gibi takipçilerini duygusal bağla yakalayan alanlar için profesyonellik o kadar 1. planda olmamalı. yani bu durumu bir mühendisin audi'den mercedes'e geçmesi gibi yorumlamamak lazım. kimse audi'nin tasarım sorumlusunun adını tişörtüne yazmaz. resmini odasının duvarına asmaz. ama sporda var bu.

    sen de o zaman profesyonel davranmayı bahane olarak sunmayacaksın.
  • 14
    faayı söylerkenki veya kombinas kombinas kombinaskoyu söylerken ki coşkunuzu bir düşünün, gözlük reyizin o içten bağrışını. herhangi bir şirkette çalışıp, oraya kendini bu kadar ait hissedip, karşı taraftan bu kadar nefret etmek mümkün mü? profesyonellik bu işin ufak bir kısmı.
    http://media04.ligtv.com.tr/...2/2/17/mondi0101.jpg
    faryd aly camilo mondragon'un döktüğü gözyaşını profesyonellik açıklayamayız.
    hasan şaş'ın o 16 dakikada yaşadığını da
    https://img-s1.onedio.com/...c1473bdb84d153ec.jpg
    bize, taraftara gelelim
    totem yapıp maç izlemeyen galatasaray taraftarı ve onu her izlediğinde gözüne bir şey kaçan bizler için bu profesyonellik işi pek kabul edilebilir değil.
  • 15
    profesyonelliktir. profesyonelliğin ne olduğunu açıklayalım da zihinler berraklaşsın. yoksa saçma sapan duygu sömürülerinin önünü alamayacağız.

    profesyonellik; bir mesleği, sadece para kazanmak amacıyla yapmaktır. profesyonellikte verilen işi sorgulayamazsınız. sadece yaparsınız. profesyonel dünyada herkes bireysel çıkarlarını düşünür. siz, daha iyi bir ücrete iş bulursanız çalıştığınız yeri terk edip çıkarsınız. aynı paralelde iş veren de yaptığınız işi daha ucuza yapabilecek bir kimseyi bulursa sizi işten çıkarır. iş bu kadar basittir.

    (bkz: ezeli rakibe transfer olmayı profesyonellik sanmak/#2259062) entry'sinde karşılaştırılan, şirketler ve futbol takımları değildir. onların çalışanlarıdır. her futbolcu (tıpkı herhangi şirkette çalışan bir birey gibi) bünyesinde bulunduğu kulübün elemanıdır.

    bizler taraftar olarak maddenin tabiatı gereği profesyonel olamayız. ama futbolcular profesyoneldirler. eğer bir futbolcunun ezeli rakibine transfer olmasını eleştirecekseniz bunu o futbolcu üzerinden değil hayatın genel işleyişi üzerinden yapmalısınız. bireye değil, "profesyonelliği bir zorunluluk haline getiren sisteme" suç bulmalısınız. diğer türlü kişiler üzerinden kısır bir döngüye girer, döner durursunuz.

    mondragon'un ağlamasını, hasan şaş'ın 16 dakika yaşadıklarını profesyonellikle açıklayan yok. yaptıkları davranışların "profesyonellik" denen durumla uzaktan yakından alakası da yok.

    "profesyonellik" bilinçaltınızda olumsuz şeyler uyandırdığı için futbol oynayarak milyonlar kazanan adamları -eğer seviyorsanız- "profesyonel değil" diye tanımlıyorsunuz. tanımlar sizin bakış açınıza göre değişmez, tanım tektir.

    ---

    şimdi sıra gelsin benim profesyonellikle alakalı düşünceme:
    "profesyonellik" kapitalist-liberal düşüncenin iş hayatındaki dışa vurumu olduğu için benim bunu benimseyebilmem mümkün değil, o ikisini midem kaldırmıyor. profesyonellik, benimsediğim ideoloji açısından gayrı ahlaki bir tutumdur.
App Store'dan indirin Google Play'den alın