• 1
    endüstriyel futbolun getirilerinden*. futbolun ruhunu karalayan terimlerden. futbolcular takımı zor gününde yalnız bırakırsa yahut takımdan kaçar gibi para olan yere giderse bu terimi kullanırlar. artık endüstriyel futbol o kadar zirvedeki bu laf orospu olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor. çünkü gün geçtikçe daha fazla vefasız oyuncu takımdan kaçmakta veya paranın emrettiği yerlere gitmekte.
  • 2
    aslında bu kavram uluslararası ilişkilerdeki güç dengesi kavramıyla aynıdır. güç dengesi kavramı da olmadık yerlerde bir bahane olarak gösterilir, profosyonel futbolcu kavramı da. ikisinin de tam bir tanımı yoktur. kısaca örnek vermek gerekirse amerika ırak'a girerken ırak'taki nükleer silahları bahane etmiş ve güç dengesinin bozulduğunu söylemişti. burada bir savaş nedeni oalrak güç dengesini görmekteyiz. ama öbür yandan dünyada güç dengesi bir barış kavramı olarak da kullanılmakta. dünyadaki barışın(!) güç dengesi ile korunabileceği söylenmektedir. profosyonel futbolcu kavramı da yine yukarıda dediğimiz gibi bu terimle benzerlik göstermekte*. futbolcular takımlarını kaçar gibi terkederken bu terim kullanırken yine futbolcunun işini yapması ve etrafa örnek olması için bu terim kullanılmaktadır.
  • 4
    türk spor basını ile türkiye'de bulunan futbolizleyicisini karşı karşıya getiren tanımdır. şöyle ki ..
    basın için profesyonel futbolcukendine bakan, aile yaşantısına özel hayatına dikkat eden, futbolunu geliştirmek isteyen bunun için çabalayan oyuna küsmeyen insan ilişkileri iyi tipte futbolculardır.
    mesela ayhan akman'dan bahsederken ne kadar profesyonel olduğundan bahseder basınımız. tugay kerimoğlu'yu tanımlarken de keza..

    gelgelelim taraftar için profesyonel futbolcu şerefsizdir, satıcıdır, istenmeyen adamdır, paraya tapar esdüstriyel futbol a lanet ettirir.
  • 5
    --- alıntı ---

    işi futbol oynamak olan ve bu işle hayatını kazanan adamdır. idmana gider, maça çıkar karşılığında para kazanır. 18 yaş civarında başlar, eğer ciddi bir sakatlık geçirmezse 30’lu yaşlarda biter iş hayatı.

    futbolcunun herhangi bir profesyonelden farkı, marka, yani takım aidiyetini takip eden milyonlara yönelik bir iş yapmasıdır. çok az insan efes pilsen’de çalışan bir adamın tuborg içmeyi sevip sevmemesini umursar. sadece efes pilsen’deki müdürleri ve müşterilerinin ilgilendiği bir şeydir, neydir, konudur.
    ama futbol takımlarında işler değişiktir, milyonlarca yan yana taraftar çok takılır buna. zanneder ki, kendi takımında oynayan oyuncu da kendisi gibi taraftardır ya da öyle olsun ister. ve yine zanneder ki taraftar, rakibi tutan futbolcu iyi oynayamaz kendi formasıyla.

    profesyonel futbolcu ancak 15-16 yaşlarına kadar belki takım tutar. futbolcu olacağı belli olmaya başladıktan, hele bir iki farklı kulüpte oynadıktan sonra forma, renk aidiyeti zayıflar. dan diye söylemek gerekirse parasına bakar.
    “parasına bakar” konusu genellikle yanlış anlaşılan, değerlendirilen ve hatta futbolcuyu suçlamak için kullanılan bir tabirdir ne yazık ki.
    profesyonellik sadece para kazanmak değildir aslında. işini iyi yapmak her şeyden öncedir. cem yılmaz diyor ya: ben bir iş yaptım, para etti. futbolculuk da bunun gibidir. önce sevmek gerekir futbol oynamayı, sonra eğer hakikaten yeterli kalibredeyse profesyonel olur futbolcu.

    ümit karan’ın eşiyle oynadığı bir buzdolabı reklamı vardı. eşi ona cihazı anlatırken : takımda en çok sen koşuyorsun, en çok golü sen atıyorsun ama en az parayı sen alıyorsun dediğinde ümit, olmaz öyle şey diye bağırıyordu. içini yer bitirir başkasını kendinden daha çok kazanması. yabancıların kendinden daha fazla kazanması gerer sinirleri. hele ki sorunlu, takıma bir şey vermeyenlerin kayırıldığını düşünürse top da oynayamaz, kendini işine veremez.

    futbolculara çok gençken öğretilenlerden biri de: sahada babanı bile tanımayacaksındır. bir takımı tutabilirsin, ama o takıma rakip olmuşsan profesyonellik ve iş namusu gereği her şeyini formasını giydiğin kulüp için vereceksin. doğrusu budur.
    kendine, kendi kulübüne, taraftarına olduğu kadar rakiplere de saygılı olmalıdır futbolcu.
    zaten hiçbir zaman rakibe küfür etmemen, taraftara bulaşmaman gerekir. bu sadece ahlak açısından değil, profesyonelliğin de gereğidir. sonra galatasaray forması giyerken fenerbahçeli taraftarı yumruklayan fatih akyel gibi hiç kimseye yaranamazsın.

    bununla beraber tuttuğu takımdan başka takımda oynamak istemeyen futbolcular da vardır. bunların hepsi de büyük futbolculardır. metin oktay, fatih terim, hakan şükür ve hagisadece galatasaray forması giymiş, en büyük rakiplerden gelen transfer tekliflerini kabul etmemişlerdir. arda turan da bu yolda.
    sadece para için kulüp değiştirmemek de akıllı ve profesyonel futbolcuların yapacağı bir harekettir. zira bahsi geçen futbolcular zaten hep para olarak haklarını almışlar ve her zaman da kendi camiaları tarafından sevilmişlerdir. aralarında ciddi rekabet olan kulüpler arası transfer olmak futbolcunun meslek yaşamına büyük darbe vurabilir. mesela tanju çolak. ne fenerbahçe ne de galatasaray camiası tarafından kabul edilmektedir, herkes dışlamış, kimse içine sindirememiştir.

    kişisel olarak, galatasaray’da oynayan futbolcunun hangi takımı tuttuğuyla ilgilenmem. bana verdikleri önemlidir. mesela servet, fenerli olsa ne olur, galatasaraylı olsa ne olur. aslanlar gibi mücadele etmiyor mu, ediyor beni bu ilgilendirir.

    bir de şu sözleri bu konuyla alakalı bulurum ve severim :
    vatanını en çok seven işini en iyi yapandır.
    vatan için ölmek de var, fakat borcun yaşamaktır.

    --- alıntı ---

    yazının daha da uzunu için : http://captano.blogspot.com/...syonel-futbolcu.html
  • 7
    günümüzde her futbolcunun içinde bulunduğu gruptur. artık eskide kaldı öyle bir takım için sonuna kadar bekleme, oradan başka yerde oynamama durumu filan. taraftar biraz akıllı olup kulübü daha da bataklığa sokmayacak en iyi hamleleri desteklemeli. alınacak para yoksa alınmaz bir oyuncu, bu kadar basit. o oyuncuyu alıp takımın maaşını ödeyemeyen bir yönetime de diyecekler ki, ödeyemeyeceğin takımı niye kurdun sen? bu sebeple burada amacın başka olduğunu düşünüyorum. hani transfer döneminde komisyonlar havada uçacaktı, uçuk maliyetli adamlar alınıp kulüp borca sokulacaktı? birilerinin beklediği olmadı, iyi de oldu bence. belki bu kadar uğraşılıp olmaması hayal kırıklığına yola açmıştır ama artık takımın desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. bıkmadık mı bölünmekten değerli galatasaraylılar?
App Store'dan indirin Google Play'den alın