• 427
    yazdığı yazıdan size ne abicim. ister hazma'yı savunur ister prandelli'yi. ne yazarsa yazar bize ne? sen beğenmiyorsan, okumazsın, reyting vermezsin olur biter. bu adam galatasaray duayeni mi ki bu kadar önemsiyorsunuz yazdıklarını? ya da milyonların izlediği bir programda yorumculuk yapıp, camianın ve taraftarın düşüncelerine etkisi olan biri mi? adam kendi bloğunda ve medyaspor'da yazan, dili iyi kullanan, hafızası sağlam, senin benim gibi hagi delisi, kendi halinde iyi bir galatasaraylı. ben severek okuyorum. bazen katılıyorum bazen katılmıyorum ama güzel yazıyor.

    zaten medyada bir sürü galatasaray düşmanı var bir de siz biraz biraz sivrilen böyle adamları çekin aşağı da kimse kalmasın galatasaray yazan.

    bir de sanki hazma hamzaoğlu'nu takımın başına kendisi getirmiş gibi, transferleri kendisi yapmış gibi sallanıyor adama. tövbe tövbe...

    kaç yıldır yazıyorum, okuyorum şurada, daha bu sözlüğü 2014-2015 sezonu bittiğinden beri geçen 5 ayda olduğu gibi hiç görmemiştim.

    galatasaray taraftarının profili harbiden çok değişti. yazık...
  • 429
    kaos çıksa da birilerine gömsek zihniyetinin son kurbanı.

    ayrıca hamza hamzaoğlu'nu eleştirin arkadaş. bu adam görüşlerini bildirdi diye "ahahahaha noldu lan" şeklinde çocukça gelmeyin.

    ben sizinle aynı düşünmek zorunda mıyım?

    farklı düşündüğüm zaman saygı göremeyecek miyim?

    sizden farklı düşünenlerin hepsi tü kaka mı arkadaş.

    hamza hamzaoğlu'nu savunabilir ya da destekleyebilir. kime ne ? niye dert oldu bu kadar başlığına üşüşecek kadar ?

    şu sözlükte saygı sevgi var yıllardır. bitirmeyin şu ortamı.
  • 430
    zamanında kendisi ile fikir ayrılıklarım olmuştu, ne zaman ki tiwitte takibe başladım baktım ki adamın derdi kişilerle değil olaylarla. zaman zaman katılmadığım düşünceleri olabiliyor ama katıldıklarımın yanında yüzde 5 bile değil. futbolu iyi biliyor, iyi analiz ediyor. en önemlisi de tarafsız, kimseden çıkarı-getirisi yok. yazılarını, analizleri keyifle takip ediyorum. bu sözlük için bir değer.
  • 431
    ya netçede internet otamına çeşitli görüşler sunan bir arkadaş. açar okursun, bazı yazdıkları sana yeni bir perspektif sağlar, haa biliyor dersin, haa böyle de düşünülebilir dersin, bazı yazdıklarını beğenmezsin, bazılarına ne alaka dersin, ne bileyim. mağlubiyetten sonra adamın başlığına üşüşüp adamla tebelleş olmak inanılmaz anlamsız bir şey. bu arkadaş bir tane kişi, bir tane biri. futbolcu değil bir şey değil, futbolun asli unsurlarından biri değil. tartışmanın odağına alınması ve odağına oturtulduğu tartışmaların içeriği türkiye'de futbolla ilgili veya genel olarak türkiye'yle ilgili tırt olan pek çok şeyi katmerleştiren, yeniden üreten bir davranış. başkalarını bırakın kendinize de mi hiç saygınız yok?
  • 436
    en son baktığımda burak yılmaz ile oynanmıyor yazıyordu bu nedenle ölümü görüp sıtmaya razı olmus olabilir.

    ben ileri uçta podolski'nin değerlendirilmesinden yanayım yerine de sağ açık olarak rodrigez geçebilir.

    http://www.footballium.com/...elcuk_Inan_in_degeri

    madem o yazıdan bahsettik içerisinde hamza hoca eleştirisi olmasına rağmen son derece naif kalmış. oyun öncesi kurgusu* ve müdahaleleri yanlış yapan bir teknik adamdan bahsediyoruz.

    yani işinin çok önemli bir kısmını sonuca giden kısmını yapamıyor. bu noktada onu oynatırsam taraftar söyle der boyle der diye yanlıs yapmasını doğru bulmak, mazaret olamaz aksine, hocanın baskıyı da kaldıramadığı anlamına gelir.
  • 437
    bahsi geçen rize maçı değerlendirmesinde ve selçuk güzellemesinde doğru tespitler bulunmasına rağmen, denayer in yedek kalması ve sahadaki aciz oyun hakkında görüşlerini merak ettiğim yazar. yazı özetinin "selçuk çıkmasaydı yenerdik" olması akıl alır gibi değil. koskoca galatasaraydan bahsediyoruz.
    umarım kendisi de hamzanın akhisarlılaştırdığı taraftarlar kafilesine dahil olmaz.
  • 438
    oğlum bu adamın üstüne niye bu kadar gidiyorsunuz? ben yazılarını hiç okumuyorum ama uzun uzun yazan , istatistikleri kullanınca analiz yaptığı sanılan milyon tane insandan sadece biri. o da işte sizin gibi sıradan bir yazar. ve her insan gibi yanlış fikirleri, takıntıları, egoları, birilerine yaranmaları olabilir. kimse mükemmel değil herkes insan sonuçta. şu başlığı bu kadar hortlatmayın.
  • 440
    benim hiç bir yerde şişirildiğini duymadığım yazar.

    yazılarını bazen okurum, genelde beğenir, bazen katılmam. siz de seviyorsanız takip edersiniz, sevmezseniz okumazsınız olur biter. hiç kimsenin "extensor okuyun !!!extensor okuyun !!!" diye dolaştığı veya süper yazardır diye reklamını yaptığı yok.

    ama kafanıza takıyorsanız yazdıklarını ve bu kişiye laflar hazırlamam lazım diyorsanız, zaten siz kendiniz şişirmiş oluyorsunuz onu.

    george'un dediği gibi:

    (bkz: it's all in your head, y'know)
  • 442
    hakkında karalama kampanyası falan başlatılmamış yazar. kendisinin futbolla ilgili birtakım düşünceleri var. bunu gerek burada mahlasıyla, gerek medyaspor ya da bilmediğim başka yerlerde gerçek ismiyle okura sunuyor. okur da yazılanlarla , yazarla ilgili fikirlerini paylaşıyor.

    işte devamı "it's all in your head" olan kısma giriyor. bir insanla alakalı olumsuz fikir beyan etmek onu linç etmekle eşdeğer değildir. bir insanın uzun, kısmen kaliteli ve analizlerle dolu yazı yazması ise takdir görmesinin yeter şartı değildir. ve inanmazsınız, bir fikre katılmama durumunda yapılacak en sığ hareket yazarı "okumayıp olup bitmesi" olacaktır. nietzsche'nin eserlerinde kant'a, richard strauss'a hakarete varacak kadar sert eleştiriler getirdiğini görürsünüz ki bunların sadece fikirleri değil kişilikleri de bu eleştirilerden nasibini alacaktır. şimdi nietzsche'ye gidip "abi sana da zamanında strauss iyi koymuş ki hala adamı eleştiriyorsun, beğenmiyorsan okuma geç." desen sana bıyıklarıyla güler.

    bu arada extensor'un henüz "beğenmiyorsanız okumayın" kezbanlığına girdiğini görmedim. bunu yapanlar kraldan çok kralcı arkadaşlar oluyor.

    belki de bıyıklarıyla gülmez ama boğar, hiç olmazsa yanından kovar: http://galeri7.uludagsozluk.com/...raf%C4%B1_469026.jpg
  • 443
    kusura bakmasın ama kendisini de severim. insanlara bana iftira atıyorlar diyor. ama kendisi futbolu farklı yorumlayanlara veya görüş belirtenlere hanzo filan diyebiliyor. kendisi eleştirirse o da sana sen şöylesin böylesin. bana iftira atıyorsun diyor.

    sen futbolu bilmiyorsun diye kendisinin aşağılık komleksi var. ben hepinizden daha iyi biliyorum. çünkü maç izliyorum kitap okuyorum. neyin ispatını yapmaya çalışıyor bilmiyorum. veya neden kendini üstün görüyor. bence bunları irdelesin.

    twitter da gördüğüm hep biriyleriyle munakaşaya girdiği. önemsemesin bence önüne baksın. yoksa bu olumsuz yorumlar hep artar.

    son yazısında x kullanıcısıyla konuşmalarınızı özledim diyor bir yorumcu. bu extensor da diyor ki o kişi iftiracı şöyle böyle karakter. e sende ona şöyle böyle insanın teki dedin? ne olacak. ve bunu herkese yapıyorsun.
  • 447
    ciddi anlamda haksızlık yapılan yazar. uzun süredir sözlükten de twitter'dan da takip ediyorum yazdıklarını. kendisini hakkında sadece burada yazılanları okuyan insanları aydınlatmak için söyleyeyim hiç de burada tasvir edildiği gibi bir profile sahip değil. hamza hakkında övgü içeren yazılarının hepsinin arkasında bir analiz vardı. ben katılmıyordum bu analizlere ancak boş beleş şekilde kimseyi savunmadı şimdiye kadar. hatta yazdığı şeyler bire bir zıt fikirde olmama rağmen beni dahi 'acaba öyle olabilir mi' diye çok düşündürmüştür. ek olarak çok defa hamza hakkında eleştiri içeren yazılar yazdığı da olmuştur. kısacası gereksiz fanatizm yapmadan düşündüğünü yazmaktadır.
  • 448
    antropolog'un galatasaraylı futbolculara ödenen ücretlerle ilgili entry'lerini görünce kendisinin zamanında bilal kısa için yazmış olduğu şu entry'si aklıma geldi;

    --- alıntı ---

    bilal kısa'nın varlığı gs adına geri dönüşlerde sorunlar yarattı. gs kolay kontra ataklar verdi. mesela bilal oynamadı gerçi o maçta ama melo olsa gs atletico madrid maçındaki ilk golü yemeyebilirdi. adama vurdursa bile bozardı. melo savunmada pozisyonunu alır, çok koşmasa bile alanı kapatır ve kontralara izin vermezdi. ve fakat melo olsa bugün benfica maçında. gs o ilk penaltıyı alamazdı! neden? çünkü melo gs'da son senesinde rakip yarı alana gidemiyordu. rakip yarı alanda pres yapamıyor veya hücuma katılamıyordu. bilal yerine melo olsa gs sol hafında, benfica maçında o ceza yayında topla buluşamayacaktı, penaltı olmayacaktı! üstelik bir 6 numara ile sadece stoperler önünde alan kapatıp duvar ören bir 6 ile artık günümüz futbolunda 4-2-3-1 oynanmıyor. şenol güneş selçuk-colman ile, ancelotti kroos - modriç ile yeni dönem 4-2-3-1'ini uyguladılar. almanlar da kroos - bastian swcahsaudhfuehfdager ile bunu yapıyordu. 6'sız 4-2-3-1. yani ilerde ve geride birlikte hareket ediyorlar. bir 6 geride sabit falan değil.

    bilal'in eksikleri falan doludur ama gs'ın hücum zenginliklerine katkısı küçümsenemeyecek kadar yüksek. öte yandan sevgili arkadaşım paredros. bilal gs'a çok paraya geldi, fedakarlık etmeliydi falan demiş. owen örneği vermiş. okuyunca sadece güldüm. owen ile bilal'in durumlarını kıyaslamak en hafif tabirle elma ile armutu karıştırmak. en sert tabirle de manipüle etmek, fikrine uydurmak.

    demiş ki "michael owen galatasaray'a transferi konusulurken araya alex ferguson girdi ve seni alabilirim dedi. bizden baska owen ile ilgilenen takimlar yillik 3 milyon euro'ya yakin paralar teklif ediyordu. ferguson ise sunu soyledi, seni manchester united'de oynatacagim ama burada oynayacaksan oyle abuk subuk maaslar alamazsin, bu takimda oynamak icin fedakarlik yapmak zorundasin. owen daha az paraya united'a gitti."

    şimdi kariyeri boyunca çok büyük paralar kazandıktan sonra düşüşe geçmiş owen ile kariyeri boyunca çok para kazanmamış bilal'i aynı kefeye nasıl koyarsınız? owen'ın iki seçeneği var. ya katar'a gidecek, rusya'ya gidecek tr'ye gelecek ve parasına para katacak. ya da rotasyon olmayı kabul edecek, zaman zaman yedek oturacak, katar-rusya kadar çok para alamayacak ama 1. seviyede futbol oynamaya devam edecek. united'ta kalacak. şimdi paraya doymuş owen'in başarıyı özlemesi ve eski günlerine dönmek istemesi doğal. ancak 32 yaşına kadar yeterli para kazanamamış, son 2 senesinde parlamış bilal'in gs'a fedakarlık yaparak gelmesi beklenemez. fedekarlık yapmak için adı üstünde feda edebilecek bir şeyleriniz olmalı. bilal'in feda edebileceği bir parası zaten birikmemişti. onun çıktığı seviyedeki futbolcular onun 10 katını kazanmışlardı. artık bilal son 2-3 senesinde yani 32-35 arası para kazanmak zorundaydı.

    peki kazandı mı? gerçekten çok mu kazanıyor bu kadar bilal? hani o ağzınızdan düşürmediğiniz kadar? size şöyle söyleyeyim. bilal gs'a pahalıya değil ucuza geldi! evet galatasaray'ın bilal'e verdiği maaş çok değil az.

    bakın aşağıda hangi futbolcular ne kadar alıyor anlatıyorum. bu alttaki yazıyı 2-3 ay önce yazmıştım

    "galatasaray bilal kısa’yı transfer ettiğinde, maaşının yüksek olmasıyla ilgili çok ağır eleştiriler vardı sosyal medyada.

    bu eleştirileri getiren insanların futbol ekonomisiyle bir alakaları yoktu... türkiye’deki ortasaha oyuncularının ortalama maaş piyasasıyla ilgili de hiçbir fikirleri yoktu ve sadece işkembeden salladılar.

    öncelikle bilal’in, piyasa değerinin üstünde bir maaşa transfer edilmediğini, piyasada onun kalitesinde olan diğer oyuncularla kıyaslayarak kanıtlayayım.

    bilal’in maaşı 2.407 milyon türk lirası. sözleşmeyi imzaladığında euro aşağı yukarı 750 bin euro civarında yıllık ediyordu. (şimdi 700'ün altında sanırım)

    1. bilal kısa galatasaray kadrosunda maaş listesinde 22. sıradaydı. http://www.futbolarena.com/...olcu-maas-liste.html

    2. galatasaray’da bilal’den daha yetersiz veya daha formsuz ortasaha oyuncularından yekta’nın maaşı 1.1 milyon euro, dzemaili’nin maaşı 2.1 milyon euro, furkan’ın maaşı 750 bin euro, ontivero’nun maaşı 550 bin euro ve umut gündoğan’ın da maaşı yaklaşık 450 bin euro. yani galatasaray bilal’i bu paralara getirip, bilal’in seviyesinin altındaki bu 5 oyuncuyu gönderebilirse yaklaşık 5 milyon euro yıllık maaştan kurtulacaktı. ayrıca yerine 700 bin euro’luk bilal’le bu 5’inin yapamadığı seviyedeki performansı alacak.

    3. sadece galatasaray’daki rakipleriyle kıyaslamayalım bilal’i. galatasaray’ın rakiplerinden beşiktaş sözleşme konusunda eli en sıkı kulüp. şuan 1.550 milyon euro’dan fazla maaş verdikleri oyuncu yok. (sonradan q7 ve gomez geldi) sosa, gökhan töre ve veli maksimum maaşı yani 1.5 milyon euro yıllık ücreti alıyorlar. fakat o beşiktaş da bilal’in kalitesinden çok uzakta olan sezer öztürk’e 1.1 milyon euro veriyor, necip’e 900 bin euro veriyor. trabzonspor’a bakalım. soner aydoğdu 1.1 milyon dolar alıyor. galatasaray 2.407 milyon tl bilal’e verirken trabzonspor 3.5 milyon tl özer hurmacı’ya verdi aynı günlerde... özer belki daha çok koşar, daha hareketlidir ama bilal daha yaratıcı daha iyi bir pasör ve daha iyi bir şutör! hem hareketli hem de duran topa... bilal’e en çok benzettiğim oyuncu yine trabzonspor’dan constant. onun da ayağı mükemmel ama o da yumuşak bir oyuncu. peki maaşı ne? 2.250 milyon euro!

    yani bilal’in piyasanın katiyetle üstünde bir fiyata gelmediği ortada... dilerseniz anadolu’dan devam edelim. kap’a açıklanmasa da bildiğim kadarıyla josue’nin maaşı 1 milyon euro civarında olacak. gençlerbirliği’nde bilal’ın bir tık altı oynayan hleb’in maaşı yaklaşık 1.4 milyon euro diye duymuştum. karabükspor’da 2-3 tane gol atabilen akpala 900 bin euro’ya gelmişti! yani o “anadolu’da alacağının 3 katına geldi!” hikayesi de yalan!

    hem yalan, hem iftira

    insanlar diyor ki, “bilal akhisar’da aldığı maaşın 3 katına galatasaray’a geldi. hamzaoğlu ona peşkeş çekti. kendi öğrencisi olduğu için galatasaray’ın parasını ona yedirmekte beis görmedi” bu hastalıklı bir düşünce tarzı olmasının yanı sıra, son derece bilgisizce bir yorum. bu yorumdaki tek doğru, bilal’in muhtemelen akhisar’da bu maaşın 3’te 1’ine oynadığı. peki niye?

    bu iftirayı atan insanlar bilal’in 2.5 yıl önceki seviyesinden ve form durumundan bihaber. veyahut bizim toplumun genelinde yaygın olan, balık hafızalı olma hastalığından müzdarip.

    ben hatırlatayım. bilal kısa, bundan 3 sezon önce karabükspor’da kadroya girmekte zorlanan, 30 dakikalık futbolcu olarak sonradan oyuna giren, sakatlık sorunları yaşayan bir oyuncuydu ve devre arası akhisar’a geldi. akhisar’a gelirken ne karabükspor dişe dokunur bir bonservis vs talep edecek durumdaydı, ne de bilal akhisar’dan öyle yüksek maaşlar talep edecek durumdaydı.

    bakın bu bilal’in 2011-2012 sezonu performans tablosu. karabükspor’la 90 dakika oynadığı toplam lig maçı 2, 90 dakikayı tamamlayabildiği 2 de kupa maçı var. yani 4 adet 90 dakika çıkarabilmiş sadece! ara ara da son yarım saat girmiş http://www.transfermarkt.com.tr/...44/plus/?saison=2011

    bu da 2012-2013 sezonu. bilal ilk devre karabük’te yine şans bulamıyor ve 2. devre hamza hamzaoğlu bilal’i transfer ediyor. ilk devre karabükspor’da 90 dakika tamamladığı 1 tane bile lig maçı yok. 2. devre hamza hamzaoğlu ile birlikte ise 10 tane maç 90 dakika ligde çıkarmış. o 10 adet 90 dakikadan önce de 53 dakika 82 dakika 77 dakika ve 75 dakika oynamış. yani hamzaoğlu yavaş yavaş onun kondisyonunu 90 dakikaya çıkarmış. http://www.transfermarkt.com.tr/...44/plus/?saison=2012

    bu tablo, yani ilk devrenin siyah ikinci devrenin bembayaz bir yeni sayfa olduğu bu tablo bana yasin öztekin’in bu yılki performans sayfasını hatırlattı. aralık ayına kadar 90 dakika çıkardığı bir tane bile maç yok. aralık ayından sonra kupada başlayıp, şubat’tan itibaren ligde devam eden sabırlı bir yükseliş trendi... dakikalar arta arta ligin bitimine doğru 90 dakika alan ve takımın değişmezi olan bir yasin öztekin.

    neyse durum buyken. 2.5 sezon önce bilal kısa anadolunun sıradan bir yedek oyuncusuyken tabiki 250 bin euro’dan fazla kontrat almayacaktı. fakat adam yükseldi. performansı ve oyun kalitesi üç kat arttı ve üç katı sözleşmeyi de bileğinin hakkıyla kaptı.

    bir de son olarak deniliyor ki, “galatasaray’ın parası yokken neden bilal fedakarlık yapmadı neden bu kadar zamlı maaş aldı. galatasaray şampiyonlar ligi takımı, şampiyonlar liginde oynamak istiyorsa maaşından feragat etsin, etmiyorsa da gelmesin...“

    zammı nasıl hak ettiğini, 2.5 yılda oyun kalitesini nereden nereye çıkardığını, milli takım seviyesine kadar nasıl yükseldiğini zaten yazdım. benim futbol bilgime güvenmeyenler için uğur meleke’den referans vereyim. trt’deki programında bütün kış, “bilal’in üç büyükler seviyesinde futbol oynadığını, 3 büyüklerden birine gitse direkt 11 oynayabileceğini” söyledi durdu.

    diğer konuya geleyim. fedekarlık ve şampiyonlar ligi konusu... bilal şampiyonlar ligini kendisi için mi oynuyor? oradan gelen milyon euroluk geliri ve başarıyı kendisine mi alıyor? veyahut 20 yaşında oyuncu da orada kendisini gösterip büyük sözleşmelerle premier lig’e gitme ihtimali mi var? yada mazoşist falan mı? aynı maaşa baskı ortamı olmayan anadolu takımlarında duracağına daha gelir gelmez iftiralar, küfürler yediği bu kadar büyük baskıyı çekmek mi zevkli?

    dünyanın her liginde genç oyuncuların maaşı düşük, bonservisi yüksek olur. tecrübeli oyuncuların ise bonservisi düşük, maaşı yüksek olur. sebebi de şudur. bonservis yatırımı ifade eder, maaş ise hemen alınacak kısa dönemli faydanın karşılığıdır. bu yüzden tecrübeli oyuncular son yıllarında daha yüksek maaş alırlar.

    dusko tosiç, bir sol bek ve stoper oyuncusu olarak beşiktaş’a 900 bin euro’ya gelmiştir. tüm dünyada savunmacıların maaşları, hücumcuların maaşlarına oranla daha düşüktür... galatasaray’a göre para harcama konusunda çok daha sıkı olan beşiktaş, savunmacı tosiç’e hücumcu bilal’den fazla maaş vermiştir! tosiç’e “gençlerbirliği’nde aldığın maaşa geliyorsan gel, burası avrupa ligi takımı” demek gibi bir saçmalığı düşünmüş müdür? yine bir sağ bek olan serdar kurtuluş’a da aynı beşiktaş 950 bin euro vermektedir

    tüm dünyada kulüpler, oyuncularına maaşlarını, gelirleri üzerinden öderler. geliri 10 olan kulüple geliri 100 olan kulüp oyuncularına aynı oranda maaş ödemez, ödeyemez. oyuncularına gelirinin % belli bir kısmını ayırır. bu gelir paylaşımına göre de kulüpler büyük kulüp ve küçük kulüp diye ayrışır.

    manchester united norwich city’den oyuncu alırken “biz bu ara zor durumdayız ama burası manchester united, norwich’ten aldığın paraya geliyorsan gel” demek gibi bir saçmalığa... daha doğrusu bir dolandırıcılığa imza atmaz!

    hiçbir büyük kulüp, hiçbir küçük kulübün oyuncusunu bu şekilde dolandırmaz çünkü adı üstünde o takım büyük kulüptür!

    manchester united’ın gelirleri norwich city’nin gelirlerinin 10 katı olduğu için, o oyuncuya, o değer üzerinden maaş vermek durumundadır. aksi halde oyuncunun emeğini sömürmüş, düpedüz dolandırıcılık yapmış olur. zira o oyuncuların performansı, o büyük takımlara, o gelir düzeyini sağlıyor. yani bu besin zinciri gibi bir dönüşüm.

    uzun lafın kısası, sizin bir şatonuz olsa ve ona bir kapıcı tutacak olsanız. herhangi bir apartmanda asgari ücretle kapıcılık yapan bir adamı “gel burada 500 tl’ye çalış, burası şato, öyle her yerde böyle bahçe, böyle mobilya bulamazsın” diye kandıramazsınız. bunun adı düpedüz dolandırıcılık olur.

    bugün lige yeni çıkan osmanlıspor’un 700-800 bin euro maaşa ofansif ortasaha oyuncusu aradığını duydum. josue’yi, özer’i, soner’i, hleb’i de örnek verdim. bilal’e bu parayı bursaspor da, trabzonspor da, osmanlıspor da verirdi. bilal piyasasının üzerinde gelmedi. bana sorarsanız muhtemelen pazarlık yapmadan, pahalıya değil bilakis ucuza geldi. bilal’e bu paradan 100-200 bin euro daha fazla veren kulüp de çıkardı.

    insanlar, “kişi kendinden bilir işi” misali aklına olmadık şeyleri sokup iftira atmaktan korkmuyor. halbuki dünyanın birçok liginde birçok hoca, eski sivrilttiği öğrencisini yeni takımına aldırır. ve gittiği yeni takım, büyük bir takımsa, sivrilttiği öğrencisi de yüksek maaş alır. fakat oralarda insanlara böyle iftiralar atılmaz. bu da maalesef bizim toplumun ahlaki yetersizliği..."

    --- alıntı ---

    herhalde "biz büyük takımız, o zaman oyunculara büyük takım maaşı vermeliyiz" zihniyeti yüzünden bu hale geldik...

    bu arada kendisi bütün entry'lerini silmiş, ben ilgili yazısını vaktiyle bir kenara not etmiştim...
  • 449
    futbol konusunda bilgiğim çoğu şeyi kendisinden öğrenmişimdir. ve futbol onun gibi yorumlamak,analiz etmek istemişimdir.

    buraya, bize bir değer katıyordu. ben demiştim'in yanında, ben çok yanılırım dediğine defalarca şahit oldum. serdar aziz, volkan babacan bunlardan sadece bir kaçı.

    ama genelde haklı çıkardı mesela;

    muhtemelen çoğumuz eleştirdiğimiz adamların hayatı boyunca oynadığı veya yönettiği maçlar kadar maç izlememişizdir bile. bu yüzden kendisi ''sen kimsin'' demekte de haklıydı.

    taraftar'ın karışma meselesinde de haklıydı. ''taraftar futboldan anlamaz.'' bunu ben ve o değil değil tarih söylüyor (bkz: hamza hamzaoğlu'nun taraftara vermek istediği mesaj/#1821815)

    son olarak extensor'un ben eleştiri yapılmasın dediğini hatırlamıyorum. söz konusu galatasaray ise yıkıcı olmamamız, yapıcı olmamız gerektiğini söylerdi.
    birde kendisine zamanında haddini bil vs diyecek olanlar vardı. zekasıyla karşısındakini alt edemeyen adamlar böyle tepkiler verir. haddini bilmek derken bu adamlar nedense burada galatasaray teknik direktörü için ''efendisi ne isterse o olur'' veya burada sırf onunla farklı düşünüyor diye fanboy, yerli sevici gibi çeşitli seviyesiz ithamlarda bulunun adamlarla aynı kişiler olduğuna eminim.
  • 450
    hamza'nın gidişinden sonra gidişi şaşırtmamıştır. eskiden futbol hakkındaki yorumları değil, akıcı kalemi sayesinden okunuyordu. hele bir prandelli entrysi vardı, tam anlamıyla bir fiyasko :). hatırlayanlar hatırlamıştır. yani hiç bir zaman üstün futbol bilgisine falan sahip olmadı. hamza da ayrı bir kanıdı zaten. hamza'dan sonra ise "sen kimsin?" "senin ne haddine" "taraftar pankart hakkında falan konuşsun" ve türevli atarlara girmişti. orada da bu akıcılığı da kaybetti.
App Store'dan indirin Google Play'den alın