olmadığına sürekli ikna edilmeye çalışıldığımız,
liseci zihniyet kurbanı galatasaraylı koç.
gerçi zamanın akışına şimdinin penceresinden bakınca kurban o değil biz olduk. bizden sonra avrupa’nın zirvesine kurulan ilk türk hoca olma şerefine -3 sene rötarla- nail oldu. şampiyonluklar kazandı, el üstünde tutuldu.
peki biz nasıl kurban olduk? geldiği ilk sene 23 sene aradan sonra erkek basketbol takımımızı şampiyon yapmış, euroleague’de ilk 8’e sokmuş, ligde 26 maç
* yenilmezlik serisi yakalamış, ikinci sezon şampiyonluğu tbf ve türk sporunun kanserinin uşaklığını yapan kurulları tarafından gasp edilmiş, üçüncü sene onca imkansızlığa rağmen eurolegue’de yine ikinci tura çıkarmış, dördüncü sene avrupa şampiyonu yapmış ve gerekirse “bedavaya çalışırım.” diyen hocayı, şampiyonluk posterine kendini montajlamak gibi şarlatanca eylemlere girişebilen bir karakter, sırf liseli diye erman kunter’i getirebilmek için galatasaray’dan koparmıştır. yukarıda saydığım başarıları alırken de her sene bütçesi küçültülmüş, kulüp hiyerarşisinde bağlı olduğu yönetici tarafından sürekli bel altı vurulmuştur. ergin hoca tüm bunlara rağmen dünyanın en iyi hocasına(!) sahip dünyanın en güzel takımını
*, 6 kişiyle falan tokatlıyordu bu arada.
bugün basketbolda geldiğimiz kepaze noktanın başlangıcı can topsakal ve davasını güttüğü liseci zihniyettir. kadın basketbolda euroleague şampiyonu kadroyu mundar edip ekrem memnun’u yiyen de can topsakal’dır bu arada. bu kadar somut vakalar varken de hiç kimse liseci zihniyetin olmadığına ikna etmek için kendini yormasın.
ayrıca,
(bkz:
elbet bir gün buluşacağız)