bu akşam mevzu galatasaray programında konuşan yöneticimiz.
kendisi için bir kaç iyi görüşüm bir kaç da olumsuz sayılabilecek görüşüm var. önce iyilerden başlayayım, galatasaray'ı karşılık beklemeden, hesapsız, yürekten sevdiği çok belli. bence en önemlisi bu sevginin,
ali koç'un fenerbahçe sevgisi gibi toksik olmayışı. yani başarılı olmayı kendi çıkarı için değil, galatasaray'ın çıkarı için istiyor. yönetim içerisinde bulunduğu kısa zamanda 2-3 sene önce başlayan futbol takımı altyapısı ve basketbol şubesi ile ilgilenmesi gibi mesailerinden faydalandığı da ortada. ayrıca galatasaray'ın dünya çapındaki marka büyüklüğünü iyi idrak etmiş ve bizi dışarıda çok iyi temsil edeceğine inanıyorum. transfer görüşmeleri esnasında görüşülen oyuncunun yakınlarının instagram hesaplarından hoşlandıkları şeyleri araştırıp bu tarz hediye gönderilmesi detayı bence çok kıymetli. eminim görüşülen oyuncular da bu tarz detaylara dikkat ediyordur.
ayrıca bir diğer önemli gördüğüm nokta ise yapılan harcamalar veya hissedilen sorumluluğun büyüklüğünün farkında olması. programın içerisinde bir kaç defa edilen maddi zararın şahsi işlerinde rahatlıkla yerine konulabileceğini fakat kulübün parasını kullanırken daha dikkatli olduğunu söyledi.
olumsuz görüşlerim ise kendisinin de ifade ettiği üzere basın karşısına çok sık çıkmadığı için bu tarz söyleşilerde soru cevaplarını çok uzatıp soruyu dahi unutabiliyor. bu ileride başını ağrıtabilir, çünkü bu kadar detay vermek yöneticilik açısından doğru bir yaklaşım olarak görülmez. ancak kendisi, şahsını samimiyet algısı üzerinden kurduğu için bu cevapların uzunluğu inandırıcılığını ve samimiyetini arttırıyor elbette. ancak herkese her konuda samimi olmak özellikle bizim gibi ülkelerde başına çok iş açar. sürekli kendini açıklamak zorunda kalır ve bir süre sonra yorulur.
sanırım hazırlık kampı sürecinde bir demeci vardı, 'miz her masada varız' minvalinde. hakem açıklamaları konusunda bu açıklamaların kulüplerin camiaların gazını almak maksatlı yapıldığını düşündüğünü söyledi fakat hazırlık kampında yaptığı açıklama da bu doğrultuda idi. bu tutarsızlığı yöneticilik konusundaki acemiliğine vermek istiyorum. ülkenin içinde bulunduğu bu siyasi konjonktürde hakemler konusunda kimsenin elinden bir şey gelmez. sayın erden timur orta sahanın ortasında kendisini dahi yaksa eğer üsttekiler hangi takımın kollanmasını istiyorsa bunu bir şekilde gerek ince ince gerek gözümüze soka soka yaparlar. üstelik bunu iyi hakemlerle değil kötü hakemlerle yapıyorlar ki biz bu meseleleri hakemlerin kötülüğüne bağlayalım. ha edirne'den dışarı çıkınca da her hakemi kötü bularak dönüyoruz, çünkü bizim burada görmeye alışık olduğumuz düdükler çalınmıyor ki erden bey'in dediğine göre yeni gelen futbolcular da 'bu hakemler hep böyle mi?' diye sormaya başlamışlar.
temkinli olmak istediğim nokta ise, altyapı ve organizasyon hakkındaki demeçleri. bu konuda her gelen yönetim bir şeyler vadetti. kulübe yeni profesyoneller (altyapı antrenörü, scout vs.) alındığından söz etti. umarım bu kemerburgaz projesi ile altyapıda ciddi bir atılım görebiliriz. transfer ettiği oyunculara da 5 senelik bir plandan bahsetmiş, dilerim 5 sene görevde kalıp karşısına çıkan engelleri de arkasına aldığı taraftar desteği ve kulübün elde edeceği sportif başarılarla kredisini arttırır ve hayallerini gerçekleştirir.
bana göre harika bir yönetici profili. kültürlü, alanında bilgili ve görünüş olarak sporun içinde olması gereken bir insan diyorsunuz. yolu ve yolumuz açık olsun.