6
galatasaray ve galatasaraylılar için ne kadar önemli bir insan olduğu tcoskun'un entrysinde net olarak ortadadır. galatasaraylılar kendisini çok iyi tanımıyor. epey yaşlandı ve ortalıkta pek gözükmüyor. sebeplerden biri buyken, bir diğer sebep ortalığı çapulcuların kaplaması elbette.
adam gibi, ona buna sataşmadan yorum yapan adamların, hele ki doğan koloğlu gibi bilge ve beyefendilerin ratingi yok günümüzde. doğan koloğlu'nu telegol'de düşünebiliyor musuz, gerçi kendisi iki gün sonra kaçar bunlardan.
galatasaray yönetiminin "galatasaray efsanelerini anıyor" projesi müthiş bir iş. çok sayıda efsane yaşarken taraftara hatırlatılıyor, bilmeyenlere öğretiliyor. henüz doğan koloğlu yerini alamadı bu etkinlikte ama biz hatırlatalım, belki kulübün de aklına gelir.
kendisiyle ilgili bir anım var, ucundan kıyısından galatasaray sözlük'e de bağlayacağım.
bir reklamcı arkadaşım vardı galatasaray lisesi mezunu*. ne zaman maç olsa beni ofisine çağırır birlikte izlerdik. maç sırasında bana "bu niye faul, ofsayt ne lan, olur mu lan öyle, niye kırmızı kart çıkardı ki, böyle penaltı mı olur amk" şeklinde bir dolu soru sorardı. kullanıyordu herif beni.
neyse, bir gün dedi ki: " usta sen bu futbol işini çok iyi biliyorsun, yazmak ister misin?"
"istemez miyim lan, hep istediğim şey" dedim. bakın o zaman memlekette internet yok, dünyada bile yok belki de emin değilim.
"seni doğan koloğlu ile tanıştırayım". böyle büyük fırsat olur mu.
babayla konuşmuş, sen bir şeyler yaz, doğan abiyle seni buluşturucam dedi. hazırladım yazıları.
babayla randevulaştık, leventte bir pastanede buluştuk. oturduk, epey konuştuk. bana bir dolu şey anlattı futbol, galatasaray, türkiyede futbol yönetimi konularında. pasta, çay, börek ısmarladı sağolsun.
ve fakat, dedi ki "ben seni kendime asistan gibi alamam, sana maaş verilmesini sağlayamam, teklif bile edemem. ancak patron tarafından bana capo'yu sana asistan verdik derlerse olur". "para falan istemem, takılayım sizinle" desem de olamayacağını söyledi. benim böyle yazdığıma bakarak doğan bey'in böyle öküz gibi söylediğini sanmayın, bu tamamen benim öküzlüğüm (ifade anlamında lan). müthiş kibar, gencecik bir insanın hevesini kaçırmayacak, üzmeyecek şekilde söylemişti.
yazılarım? evet doğan babaya verdim yazıları. aradan bir zaman geçtikten sonra bazı fikirlerimi kullandığını gördüm. hala bununla gurur duyarım.
galatasaray sözlük bunun neresinde? doğan koloğlu'na verdiğim yazılardan sonra futbolla ilgili ilk yazılarımı galatasaray sözlük'te yazdım.
allah uzun ömürler versin.
(u: bu ve tcoskun'un entryleri halim abi'nin siparişi ve hatırlatmasıyla yazılmıştır, teşekkürler)
edit: hayat tesadüflerle dolu ya da hiç bir şey tesadüf değil; bu yazıyı yazarken hep aklıma gelen, beni doğan koloğlu ile tanıştıran arkadaşım aykut altın'ı pazar günü çiçek pasajında galatasaray lisesinin yemeğinde gördüm. en az 15 yıldır görmüyordum, oğlunu direkt adıyla sormama şok olmuştur sanırım.
adam gibi, ona buna sataşmadan yorum yapan adamların, hele ki doğan koloğlu gibi bilge ve beyefendilerin ratingi yok günümüzde. doğan koloğlu'nu telegol'de düşünebiliyor musuz, gerçi kendisi iki gün sonra kaçar bunlardan.
galatasaray yönetiminin "galatasaray efsanelerini anıyor" projesi müthiş bir iş. çok sayıda efsane yaşarken taraftara hatırlatılıyor, bilmeyenlere öğretiliyor. henüz doğan koloğlu yerini alamadı bu etkinlikte ama biz hatırlatalım, belki kulübün de aklına gelir.
kendisiyle ilgili bir anım var, ucundan kıyısından galatasaray sözlük'e de bağlayacağım.
bir reklamcı arkadaşım vardı galatasaray lisesi mezunu*. ne zaman maç olsa beni ofisine çağırır birlikte izlerdik. maç sırasında bana "bu niye faul, ofsayt ne lan, olur mu lan öyle, niye kırmızı kart çıkardı ki, böyle penaltı mı olur amk" şeklinde bir dolu soru sorardı. kullanıyordu herif beni.
neyse, bir gün dedi ki: " usta sen bu futbol işini çok iyi biliyorsun, yazmak ister misin?"
"istemez miyim lan, hep istediğim şey" dedim. bakın o zaman memlekette internet yok, dünyada bile yok belki de emin değilim.
"seni doğan koloğlu ile tanıştırayım". böyle büyük fırsat olur mu.
babayla konuşmuş, sen bir şeyler yaz, doğan abiyle seni buluşturucam dedi. hazırladım yazıları.
babayla randevulaştık, leventte bir pastanede buluştuk. oturduk, epey konuştuk. bana bir dolu şey anlattı futbol, galatasaray, türkiyede futbol yönetimi konularında. pasta, çay, börek ısmarladı sağolsun.
ve fakat, dedi ki "ben seni kendime asistan gibi alamam, sana maaş verilmesini sağlayamam, teklif bile edemem. ancak patron tarafından bana capo'yu sana asistan verdik derlerse olur". "para falan istemem, takılayım sizinle" desem de olamayacağını söyledi. benim böyle yazdığıma bakarak doğan bey'in böyle öküz gibi söylediğini sanmayın, bu tamamen benim öküzlüğüm (ifade anlamında lan). müthiş kibar, gencecik bir insanın hevesini kaçırmayacak, üzmeyecek şekilde söylemişti.
yazılarım? evet doğan babaya verdim yazıları. aradan bir zaman geçtikten sonra bazı fikirlerimi kullandığını gördüm. hala bununla gurur duyarım.
galatasaray sözlük bunun neresinde? doğan koloğlu'na verdiğim yazılardan sonra futbolla ilgili ilk yazılarımı galatasaray sözlük'te yazdım.
allah uzun ömürler versin.
(u: bu ve tcoskun'un entryleri halim abi'nin siparişi ve hatırlatmasıyla yazılmıştır, teşekkürler)
edit: hayat tesadüflerle dolu ya da hiç bir şey tesadüf değil; bu yazıyı yazarken hep aklıma gelen, beni doğan koloğlu ile tanıştıran arkadaşım aykut altın'ı pazar günü çiçek pasajında galatasaray lisesinin yemeğinde gördüm. en az 15 yıldır görmüyordum, oğlunu direkt adıyla sormama şok olmuştur sanırım.