170
galatasaray – karabükspor : 5-1 ... standart !
maçla ilgili ne anlatsam ki bilemiyorum. artık galatasaray bu tip maçları kazanma konusunda sıkıntı yaşamıyor. gençliğimizdeki gibi bir büyük takım refleksi gösteriyor.
türk futboluna özellikle daum ve benzerleri tarafından kazandırılan, her maça “zor maç” gözüyle bakma klişesinden kurtulmaya başladı, özüne dönmeye başladı galatasaray. daum ve benzerleri, maç sonunda kaybederlerse “haklı çıktım”, kazanırlarsa “çok büyük iş başardım” demek için her maçı zor maç diye nitelerlerdi. bu mevzu daum’dan eskiye dayanır, anlatırım ama sonra dinazor diyorlar. özünde esnafça bir taktiktir bu, ve çok ucuzdur.
demem o ki; karabük kim lan. karabük’ü yendik diye tura çıkacak halimiz yok ya. halbuki mustafa sarp’tan gol yediğimiz için üzülmemiz lazım. sarp’tan gol yemek mi, şaka mı lan bu, herif bize her maçta gol atar oldu. yeni selçuk şahin’imiz sarp mı lan? o kadar da değil tabii.
böyle basit maçlarla ilgili söyleyeceğim teknik-taktik çok bir şey yok. galatasaray tam kadro çıkar ve işi ciddiye alırsa bu tip maçları kazanmaması neredeyse imkansız.
fatih hoca geçen samsun maçını kazanan kadroyu aynı dizilişle sahaya sürdü. sonradan servet’i çıkarıp sabri’yi aldı oyuna. maç öncesi de böyle çıkabileceği söyleniyordu, hoca sonradan yaptı.
öncelikle belirtmekte fayda var; önde olan bir takımın stoperi büyük bir hata yapmadıysa veya sakatlanmadıysa oyundan çıkmaz. taktik değişiklikler de stoper üstünden yapılmaz, tabii ki aklı başında teknik direktörlerden bahsediyorum. servet-sabri değişikliğini şöyle yorumlamalıyız; eboue’nin yokluğunda ujfalusi gayet başarılı ama bu defa da göbekte sıkıntı oluyor. bir an önce sabri’nin form tutup sağbeke geçmesi sağlanmalı. bunlar benim değil fatih hocanın düşünceleri, sadece sahaya bakıp yorumladım. biri çıkıp hocaya sorsa bunu, yalanlamaz. aslında bu durum hocanın servet’i düşünmediği anlamına geliyor. başka bir hoca bunu yapsaydı servet nasıl bir tavır takınırdı, şimdi nasıl davranıyor bir durup düşünün bence. takipteyiz, normalde bir futbolcu “istenmediğim yerde durmam” diyerek kendine kulüp arar, servet de arıyordur zaten ama galatasaray’ın verdiği parayı veren kulüp bulamıyordur. yakında sıradan süper lig kulüplerinde veya bank asyada görebiliriz kendisini. para kazandığı müddetçe 40 yaşına kadar oynar, çok da umurumdaydı.
galatasaray’ın sezon başından beri ilerlemesini takip ediyorum. takım yıllardır unuttukları hatırlamış durumda. aslında takım değil taraftar desek daha doğru olur. kornerden gol atıyoruz, kontra yapıyoruz falan. gerçi fatih hoca kornerden yediğimiz gol sonrası içten içe çok sinirlenmiştir sanırım, bunun çözümünü de bulur, mevzu “uyarının koyusuna” bakar.
en kısa maç yazılarımdan biri olmaya aday bu başlık altında yazdıklarım. ne yazacağım ki, görevler yerine getirildi.
bu gecenin konusu arda turan, o kadar gereksiz konuşuyor ki. söyledikleri doğru bile olsa zerre kıymeti yok, sadece düşmanlarına cephane veriyor. adamlar öyle uçmuş ki, galatasaray değil o takım dedikleri yazılarında kendi isimlerini yazamıyor. gel de bunları ciddiye al.
bana mı öyle geliyor yoksa galatasaray taraftarı komple uçmuş mu? twittera, galatasaray sözlük’e bakarsan galatasaray’da hep can sıkıcı şeyler var. arda bik bik bik etmiş, efendim şakiri’yi almamız şartmış, olmazsa arkadaşların fm 2008’de(var mı böyle bir şey vallahi bilmiyorum) takımlarına alıp 5 kez şampiyonlar ligi şampiyonluğu yaşatan captaninho alınmalıymı. bir kere o captaninho değil captano. sanırım ben bu oyunları oynamıyorum diye bu arkadaşlar 5 sene üst üste şampiyon oluyor, yoksa real madrid bile benim bile doğmadığım zamanlarda almış o kupaları. haaa, benim oynamamla ilgisi yokmuş, herkes solo takılıyormuş meğer. solo için açıklama yapmak istemiyorum, iğrenç.
oğlum bir sakin olun lan, takım almış başını gidiyor. önüne kim gelirse ezip geçiyor. federasyon şike yapana düşme kararı veremezse galatasaray seneye şampiyonlar ligine katılamayacak. böyle bir şey olmayacak ya, olursa şakiri’yi aldığımızda dalga geçtiğimizi zavallı stoch durumuna düşecek lan adam. önce her şey bir belli olsun, azıcık sakin olun.
tamam, sen evde oturup 2 saatte 3 tane şampiyonlar ligi oynayabiliyorsun ama gerçek hayat öyle değil yahu.
geçen sezon bile her maça gittik biz, bu takım çok daha fazlasını hak ediyor. biz geçen sene başarı için gitmedik ki, galatasaray olduğu için gittik. başarı derdinde olsaydık barcelona’yı, real madrid’i, manchester united’ı tutardık. fever pitch’deki paul gibi olmayı deneyin yahu. bilmem kaç yıl şampiyonluk görmemiş arsenal taraftarı yerine koyun kendinizi. biliyorum, bizim gibi 14 yıl beklemiş adamların hikayesi yerine arsenal’lilerin hikayesi daha cazip gelecek bir çoğunuza. kızmıyorum size, belki bizim bunu pazarlayamayan lavuklara kızmam gerekir.
kafan karıştıysa açıklayayım, bu seneki galatasaray şampiyon olamasa bile(ki olacak) , muhteşem mücadele ediyor. geçen seneye göre daha çok hak etmesinin sebebi işte bu, bulunduğu konum değil. anlasikos?
sakin ol, hayat senin. amk:) (acele m kapısına, yersen)
*
maçla ilgili ne anlatsam ki bilemiyorum. artık galatasaray bu tip maçları kazanma konusunda sıkıntı yaşamıyor. gençliğimizdeki gibi bir büyük takım refleksi gösteriyor.
türk futboluna özellikle daum ve benzerleri tarafından kazandırılan, her maça “zor maç” gözüyle bakma klişesinden kurtulmaya başladı, özüne dönmeye başladı galatasaray. daum ve benzerleri, maç sonunda kaybederlerse “haklı çıktım”, kazanırlarsa “çok büyük iş başardım” demek için her maçı zor maç diye nitelerlerdi. bu mevzu daum’dan eskiye dayanır, anlatırım ama sonra dinazor diyorlar. özünde esnafça bir taktiktir bu, ve çok ucuzdur.
demem o ki; karabük kim lan. karabük’ü yendik diye tura çıkacak halimiz yok ya. halbuki mustafa sarp’tan gol yediğimiz için üzülmemiz lazım. sarp’tan gol yemek mi, şaka mı lan bu, herif bize her maçta gol atar oldu. yeni selçuk şahin’imiz sarp mı lan? o kadar da değil tabii.
böyle basit maçlarla ilgili söyleyeceğim teknik-taktik çok bir şey yok. galatasaray tam kadro çıkar ve işi ciddiye alırsa bu tip maçları kazanmaması neredeyse imkansız.
fatih hoca geçen samsun maçını kazanan kadroyu aynı dizilişle sahaya sürdü. sonradan servet’i çıkarıp sabri’yi aldı oyuna. maç öncesi de böyle çıkabileceği söyleniyordu, hoca sonradan yaptı.
öncelikle belirtmekte fayda var; önde olan bir takımın stoperi büyük bir hata yapmadıysa veya sakatlanmadıysa oyundan çıkmaz. taktik değişiklikler de stoper üstünden yapılmaz, tabii ki aklı başında teknik direktörlerden bahsediyorum. servet-sabri değişikliğini şöyle yorumlamalıyız; eboue’nin yokluğunda ujfalusi gayet başarılı ama bu defa da göbekte sıkıntı oluyor. bir an önce sabri’nin form tutup sağbeke geçmesi sağlanmalı. bunlar benim değil fatih hocanın düşünceleri, sadece sahaya bakıp yorumladım. biri çıkıp hocaya sorsa bunu, yalanlamaz. aslında bu durum hocanın servet’i düşünmediği anlamına geliyor. başka bir hoca bunu yapsaydı servet nasıl bir tavır takınırdı, şimdi nasıl davranıyor bir durup düşünün bence. takipteyiz, normalde bir futbolcu “istenmediğim yerde durmam” diyerek kendine kulüp arar, servet de arıyordur zaten ama galatasaray’ın verdiği parayı veren kulüp bulamıyordur. yakında sıradan süper lig kulüplerinde veya bank asyada görebiliriz kendisini. para kazandığı müddetçe 40 yaşına kadar oynar, çok da umurumdaydı.
galatasaray’ın sezon başından beri ilerlemesini takip ediyorum. takım yıllardır unuttukları hatırlamış durumda. aslında takım değil taraftar desek daha doğru olur. kornerden gol atıyoruz, kontra yapıyoruz falan. gerçi fatih hoca kornerden yediğimiz gol sonrası içten içe çok sinirlenmiştir sanırım, bunun çözümünü de bulur, mevzu “uyarının koyusuna” bakar.
en kısa maç yazılarımdan biri olmaya aday bu başlık altında yazdıklarım. ne yazacağım ki, görevler yerine getirildi.
bu gecenin konusu arda turan, o kadar gereksiz konuşuyor ki. söyledikleri doğru bile olsa zerre kıymeti yok, sadece düşmanlarına cephane veriyor. adamlar öyle uçmuş ki, galatasaray değil o takım dedikleri yazılarında kendi isimlerini yazamıyor. gel de bunları ciddiye al.
bana mı öyle geliyor yoksa galatasaray taraftarı komple uçmuş mu? twittera, galatasaray sözlük’e bakarsan galatasaray’da hep can sıkıcı şeyler var. arda bik bik bik etmiş, efendim şakiri’yi almamız şartmış, olmazsa arkadaşların fm 2008’de(var mı böyle bir şey vallahi bilmiyorum) takımlarına alıp 5 kez şampiyonlar ligi şampiyonluğu yaşatan captaninho alınmalıymı. bir kere o captaninho değil captano. sanırım ben bu oyunları oynamıyorum diye bu arkadaşlar 5 sene üst üste şampiyon oluyor, yoksa real madrid bile benim bile doğmadığım zamanlarda almış o kupaları. haaa, benim oynamamla ilgisi yokmuş, herkes solo takılıyormuş meğer. solo için açıklama yapmak istemiyorum, iğrenç.
oğlum bir sakin olun lan, takım almış başını gidiyor. önüne kim gelirse ezip geçiyor. federasyon şike yapana düşme kararı veremezse galatasaray seneye şampiyonlar ligine katılamayacak. böyle bir şey olmayacak ya, olursa şakiri’yi aldığımızda dalga geçtiğimizi zavallı stoch durumuna düşecek lan adam. önce her şey bir belli olsun, azıcık sakin olun.
tamam, sen evde oturup 2 saatte 3 tane şampiyonlar ligi oynayabiliyorsun ama gerçek hayat öyle değil yahu.
geçen sezon bile her maça gittik biz, bu takım çok daha fazlasını hak ediyor. biz geçen sene başarı için gitmedik ki, galatasaray olduğu için gittik. başarı derdinde olsaydık barcelona’yı, real madrid’i, manchester united’ı tutardık. fever pitch’deki paul gibi olmayı deneyin yahu. bilmem kaç yıl şampiyonluk görmemiş arsenal taraftarı yerine koyun kendinizi. biliyorum, bizim gibi 14 yıl beklemiş adamların hikayesi yerine arsenal’lilerin hikayesi daha cazip gelecek bir çoğunuza. kızmıyorum size, belki bizim bunu pazarlayamayan lavuklara kızmam gerekir.
kafan karıştıysa açıklayayım, bu seneki galatasaray şampiyon olamasa bile(ki olacak) , muhteşem mücadele ediyor. geçen seneye göre daha çok hak etmesinin sebebi işte bu, bulunduğu konum değil. anlasikos?
sakin ol, hayat senin. amk:) (acele m kapısına, yersen)
*