1089
3 ocak 2012 tarihli yazısının ilk bölümünde maa'yi, ikinci bölümde spor bakanını, üçüncü bölümünde oktay mahmuti'yi eleştiren yazar.
--- alıntı ---
2011 yılı şike soruşturmasının gölgesinde geçti. yılın son günlerinde de federasyonun, 58. maddenin görüşülmesi için genel kurul çağrısı yapması tartışmaları daha da alevlendirdi.
federasyonun konuyu genel kurula taşımasını doğru buluyor musunuz?
kararı federasyon almıyor.
kararı mehmet ali aydınlar alıyor ve beni hiç şaşırtmıyor.
mehmet ali aydınlar bu ülkenin en kararsız, en ilkesiz adamı olduğunu arka arkaya eylemleri ve söylemleriyle gösteriyor. "ben görevde olduğum sürece 58. maddeye kimse dokunamaz" dedi; dediğini yalattılar ona... ama böyle bir numara ile; 'efendim ben değiştirmeyecektim ama yine de genel kurula soralım!..' kuruldan çıkacak karar belli çünkü... böyle matrak bir şey olur mu!..
insanlari güldürmesin
58. madde öyle duracak, her sene şike yapılacak, emsal de var, genel kurul toplanacak, 'küme düşürülmesin' kararı verilecek, 58. madde fiilen işlemez hale gelecek. ama orada duracak.
böyle mehmet ali aydınlar'ın dediği olacak. insanları güldürmesinler! "ibrahim akın'a lisans vermem" diyor.
kimsin kardeşim; kimsin!.. bana bir söyle bakalım. bunu hangi sıfatla söylüyorsun? ibrahim akın suçlu mu? ibrahim akın'ın hakkında ithamlar var sadece... ama bu ithamlar ağır ithamlar değil. çünkü ağırlar tutuklu...
ibrahim akın'ı mahkeme serbest bıraktı. hakkında verilmiş bir karar yok. hakkında mahkumiyet kararı verilmemiş bir adamın, 'ekmeğiyle oynama' hakkını sana kim veriyor?
tövbe yarabbim; tanrı mısın sen?
gümüşdağ görevde
senin yapacağın bir tek şey var; mahkeme ile uzaktan yakından alakan yok. adamı ceza heyetine sevk edersin; ceza heyeti ne kadar boykot verirse verir! üç ay verir, üç sene verir, müebbet verir. ama "lisans vermem" diyemezsin. böyle bir yetkin yok. bunun adı yargısız infaz. mahkemelerin kararı yok, pfdk'nın kararı yok.
götürse ya genel kurula!.. 'ibrahim akın'a da lisans verelim mi, vermeyelim mi?' diye sorsun! ben hakikaten böyle matrak bir şey görmedim.
aynı davanın sanığı göksel gümüşdağ, federasyonun başkan vekilliği görevine devam ediyor. aynı davanın tutuklu sanığı aziz yıldırım, fenerbahçe başkanlığı'na devam ediyor.
ama ibrahim akın'a lisans verilmiyor!
neye göre? neye göre olduğu açık; gücü ona yetiyor çünkü...
otorite için şov yapması lazım; gücü ibrahim akın'a yetiyor, gücü sadri şener'e yetiyor. sadri şener'e sebebi de var; bir yandan 'bakın ben ne kadar fenerliyim' diye fener camiasına şov yapacak, fenerbahçe yöneticileri kıyametleri koparıyorlar, federasyon için söylemedik laf bırakmıyorlar; onlara bir şey yok. sadri şener her gün ceza heyetine sevk ediliyor.
galatasaray, genel kurul kararı alınmasını, 'yazılmış senaryonun uygulanması, federasyonun yetersizliği' olarak değerlendirdi.
ve ceza heyetine gittiler.
başkan yardımcısı adnan öztürk de kulüplerin imzasına sunulmak üzere deklarasyon hazırladıklarını ve buna göre kulüpler birliği'ndeki durumlarını belirleyeceklerini açıkladı.
ayrıca trabzonspor da birlikten çekilebileceğini kaydetti. bu konuda ne düşünüyorsunuz?
bu kulüpler birliği'nin içinde olmayı ben de istemem. geç kalmış bir tavır aslında. kulüpler birliği'nin türk futbolunu düşündüğü falan yok. belli adamların menfaatler birliği bu...
yönetmelikleri bilmiyor
cavcav, "galatasaray ve trabzon çekilirse kendi aralarında maç yaparlar.
biz de 16 kulüple yolumuza devam ederiz" diyerek bu restleri umursamadığını ortaya koydu.
bu hale getiren ilhan cavcav zaten...
kulüpler birliği mi organize ediyor türkiye liglerini? yönetmelikleri açsın da bir okusun bakalım!..
kulüpler birliği ile türkiye liginin uzaktan yakından alakası yok. bu ligde oynayacak ve oynamayacak takımları, yönetmelikler belirler. bu yönetmelikler içinde 'kulüpler birliği üye olmak gerekiyor' şeklinde bir madde yok.
galatasaray ve trabzon fikstür çekilir, maçlar ilan edilir. ilhan cavcav sıkıyorsa, gençlerbirliği'ni galatasaray maçına çıkarmasın da göreyim!.. bunlar böyle sallıyorlar! önüne gelen sallıyor!
tersini yapiyor
trabzonsporlular, "kupamı geri ver" sloganı altında federasyonu protesto etti. daha önce de fenerbahçeliler yürümüştü.
tepki tepkiyi getiriyor.
futbol federasyonu'nun kararsızlığı iki tarafı karşı karşıya bıraktı. "federasyonun kararsızlığı" değil şaşkınlığı var.
herhangi bir konuda karar veremeyebiliriz. düşünürüz, araştırırız. zaman alabilir. 'kararsızlık' başka bir şey... bizim federasyon şaşkın... "ben kaldıkça 58. madde değişmez" dediği anda ben 58. maddenin şu veya bu şekilde değişeceğini anladım. dediğinin tersini yapmak tipik mehmet ali aydınlar tavrı oldu çünkü...
58. madde orada duracak ama fiilen işlemez hale gelecek.
ülkede spor bakani yok
basketbolda çekişmeli ve tabii her zamanki gibi tartışmalı da bir maç vardı. fenerbahçe ülker, galatasaray medical park'ı bir sayı farkla mağlup etti ve yılı galibiyetle kapattı. türkiye'de spor bakanı yok. her derbi maçında bunu söyleyeceğim.
insanların anayasal hakkı, kulüplerin ve federasyonların keyfi kararıyla ayaklar altına alınıyor! ortada hiçbir sebep yokken maç seyretme hakları kısıtlanıyor.
aslında bu tür kararları almaya yetkili bir kurum var: başkanı vali olan il güvenlik kurulu... onlar da bir şey yok. kulüp başkanları oturup 'birbirlerinin maçına seyirci gitmesin' diye oturup anlaşıyorlar!.. yok ya!..
seyircisiz derbi olmaz
galatasaray kulübü başkanı'nın 'maç seyretme' hakkımı kısıtlamaya hakkı var mı? ya da fenerbahçe kulübü başkanı'nın, trabzonspor kulübü başkanı'nın... böyle bir şey olur mu!..
bu ülkeye sporu getiren, icap ettiğinde '100 senelik kulüpleriz' diye efsane yaratılan, kulüplerimizin maçlarında rakip seyirci yok ve bunun adı derbi olacak! cehenneme kadar yolu var o derbinin...
bu derbilerin böyle oynanmasının bir sebebi var; ülkede spor bakanı yok. bu, ülkede insanların haklarını koruyacak siyasal otorite olmadığı anlamına geliyor.
rüzgar nereden eserse
spor bakanı olsa yumruğunu masaya vurur 'siz ne yapıyorsunuz arkadaşlar?' der. kulüplerin bu kararını kabul eden federasyonlar hakkında soruşturma, gerekirse dava açtırır.
hayır!.. böyle sessiz sedasız izliyor. 'genel kurulun toplanması doğru karardır' diyor. anla yani... rüzgâr nereden eserse ona göre konuşan bir bakanımız var. 'bizim böyle bir değişiklik düşüncemiz kesinlikle yoktur' dedi, ondan sonra da cumhurbaşkanı'nın vetosuna rağmen yasayı destekledi. bu mu spor bakanlığı? peki, benim vatandaş olarak haklarımı kim koruyacak?
siyasal otorite bu işe sahip olmazsa neye yarar siyasal otorite?
şiddeti körükleyen sensin
sadece fenerbahçe taraftarları vardı ama çıkan olaylar yine maça damga vurdu.
sevgili oktay mahmuti kardeşimiz maçın sonunda 10 dakika kadar hamasi, milli, ahlaki, ibretlik bir konuşma yaptı. "birbirimizden bu kadar nefret ediyorsak sporun manası ne" anlamına gelen... ben bekledim ki 'galatasaray seyircisi nerede?' diye soracak. ağzına bile almadı. onu söylemek sıkar çünkü. 'deplasmana seyirci götürmeyelim' kararında galatasaray kulübü'nün de imzası var.
onu söylemeden "efendim işte biz nefret yayıyoruz" diye medyayı suçladı.
kendisine yönelik eleştirileri "nefret" olarak yorumladı açıkça. yani bir teknik direktörün eleştiri anlayışı buysa o ülkede şiddet olmasından daha normal bir şey yok.
oktay mahmuti kardeşim sen basketbolun 'b'sini bilseydin galatasaray maçı gene kaybederdi belki ama bu kadar ahmakça kaybetmezdi.
galatasaray bir sayı geride, maçın bitmesine 20 saniye var ve top galatasaray'da...
en anlamayan bile o topu içerden kullanır.
adamın biri boyalı alana dalar, faul yaparlarsa iki atıştır, birini sokarsa maç uzar, ikisini de sokarsa maçı kazanırsın.
faul yapmazlarsa potanın dibine kadar elinle uzanacağın için yüzde 80, yüzde 90 ihtimalle basketi atarsın. galatasaray o topu üçlük atışla kullandı; düşünebiliyor musun!
o ana kadar yüzde 40 üçlük atmış takım, yüzde 90'lık, yüzde 80'lik bir ihtimal deneyeceğine, yüzde 40'lık bir ihtimali deniyor ve de üçlük atışını kim yapıyor? maç boyu on atıştan ikisini atabilmiş yani yüzde 20 atmış lucas...
galatasaray'ın o gece en kötü atıcısı...
fener koçuna'galatasaray son 20 saniyede bu topu nasıl kullansın?' diye sorsan adam utanır; 'ben bunu bir koç olarak söyleyemem. ayıptır!' derdi.
fener koçunu utandıracak top kullanımını galatasaray tercih etti.
bu sene galatasaray kora kor girdiği bütün son dakika maçlarını kaybetti!
koçluk böyle durumda belli olur. takım maçı alır giderse mesele yok. atılan üçlükler şakır şakır girdiği zaman galatasaray maçı kazanıyor.
mahmut kazanmış oluyor. yok ya!.. başa baş girilen son dakikalarda koçun dehası oyunu belirler.
niye nefret edeyim?
yirmi saniye kala en kötü tercihi, en kötü adamla yapıyor. çocuk yapmaz.
10 yaşındaki bir galatasaray seyircisini kenara koysan 'koç' diye o topu öyle kullandırmaz. ondan sonra o oktay mahmuti "medyadan nefret yağıyor" diyor. ben senden nefret etmiyorum.
tanışmıyoruz ki zaten... elini sıkmışlığım yok. niye nefret edeyim senden!
ama 'sen basketbolu bilmiyorsun arkadaş!' diyorum.
konserdeydim, maçın sonunu seyretmedim.
geldiğimde 'maç ne olmuş' diye açtım televizyonu. oktay konuşuyordu.
işte bu hamasi nutku atıyordu.
40 bölümlü ibret! bitti.
maçın o aptalca son top kullanılışı ve maçın bittiğini ilan eden düdük... o anda bu "spor şiddete çevrildi" diyen oktay mahmuti'nin hakeme saldırmasını görmenizi isterdim. adam utanır ya!.. eliyle, gözüyle, bakışıyla, davranışıyla... bıraksalar hakemi öldürecek adam; "bu ne şiddet!" diye nutuk atıyor. şiddeti körükleyen sensin.
o zaman "acaba 'deplasmana seyirci götürmeyelim' diyen haklı mı" diye düşündüm.
koçun hakeme öyle saldırdığını görse galatasaray seyircisi sahaya inmez mi? sahaya inse neler olur bilemiyorum.
şiddetin bir numaralı sebebi kendisi... ondan sonra da şiddet nutku atıyor bana.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
2011 yılı şike soruşturmasının gölgesinde geçti. yılın son günlerinde de federasyonun, 58. maddenin görüşülmesi için genel kurul çağrısı yapması tartışmaları daha da alevlendirdi.
federasyonun konuyu genel kurula taşımasını doğru buluyor musunuz?
kararı federasyon almıyor.
kararı mehmet ali aydınlar alıyor ve beni hiç şaşırtmıyor.
mehmet ali aydınlar bu ülkenin en kararsız, en ilkesiz adamı olduğunu arka arkaya eylemleri ve söylemleriyle gösteriyor. "ben görevde olduğum sürece 58. maddeye kimse dokunamaz" dedi; dediğini yalattılar ona... ama böyle bir numara ile; 'efendim ben değiştirmeyecektim ama yine de genel kurula soralım!..' kuruldan çıkacak karar belli çünkü... böyle matrak bir şey olur mu!..
insanlari güldürmesin
58. madde öyle duracak, her sene şike yapılacak, emsal de var, genel kurul toplanacak, 'küme düşürülmesin' kararı verilecek, 58. madde fiilen işlemez hale gelecek. ama orada duracak.
böyle mehmet ali aydınlar'ın dediği olacak. insanları güldürmesinler! "ibrahim akın'a lisans vermem" diyor.
kimsin kardeşim; kimsin!.. bana bir söyle bakalım. bunu hangi sıfatla söylüyorsun? ibrahim akın suçlu mu? ibrahim akın'ın hakkında ithamlar var sadece... ama bu ithamlar ağır ithamlar değil. çünkü ağırlar tutuklu...
ibrahim akın'ı mahkeme serbest bıraktı. hakkında verilmiş bir karar yok. hakkında mahkumiyet kararı verilmemiş bir adamın, 'ekmeğiyle oynama' hakkını sana kim veriyor?
tövbe yarabbim; tanrı mısın sen?
gümüşdağ görevde
senin yapacağın bir tek şey var; mahkeme ile uzaktan yakından alakan yok. adamı ceza heyetine sevk edersin; ceza heyeti ne kadar boykot verirse verir! üç ay verir, üç sene verir, müebbet verir. ama "lisans vermem" diyemezsin. böyle bir yetkin yok. bunun adı yargısız infaz. mahkemelerin kararı yok, pfdk'nın kararı yok.
götürse ya genel kurula!.. 'ibrahim akın'a da lisans verelim mi, vermeyelim mi?' diye sorsun! ben hakikaten böyle matrak bir şey görmedim.
aynı davanın sanığı göksel gümüşdağ, federasyonun başkan vekilliği görevine devam ediyor. aynı davanın tutuklu sanığı aziz yıldırım, fenerbahçe başkanlığı'na devam ediyor.
ama ibrahim akın'a lisans verilmiyor!
neye göre? neye göre olduğu açık; gücü ona yetiyor çünkü...
otorite için şov yapması lazım; gücü ibrahim akın'a yetiyor, gücü sadri şener'e yetiyor. sadri şener'e sebebi de var; bir yandan 'bakın ben ne kadar fenerliyim' diye fener camiasına şov yapacak, fenerbahçe yöneticileri kıyametleri koparıyorlar, federasyon için söylemedik laf bırakmıyorlar; onlara bir şey yok. sadri şener her gün ceza heyetine sevk ediliyor.
galatasaray, genel kurul kararı alınmasını, 'yazılmış senaryonun uygulanması, federasyonun yetersizliği' olarak değerlendirdi.
ve ceza heyetine gittiler.
başkan yardımcısı adnan öztürk de kulüplerin imzasına sunulmak üzere deklarasyon hazırladıklarını ve buna göre kulüpler birliği'ndeki durumlarını belirleyeceklerini açıkladı.
ayrıca trabzonspor da birlikten çekilebileceğini kaydetti. bu konuda ne düşünüyorsunuz?
bu kulüpler birliği'nin içinde olmayı ben de istemem. geç kalmış bir tavır aslında. kulüpler birliği'nin türk futbolunu düşündüğü falan yok. belli adamların menfaatler birliği bu...
yönetmelikleri bilmiyor
cavcav, "galatasaray ve trabzon çekilirse kendi aralarında maç yaparlar.
biz de 16 kulüple yolumuza devam ederiz" diyerek bu restleri umursamadığını ortaya koydu.
bu hale getiren ilhan cavcav zaten...
kulüpler birliği mi organize ediyor türkiye liglerini? yönetmelikleri açsın da bir okusun bakalım!..
kulüpler birliği ile türkiye liginin uzaktan yakından alakası yok. bu ligde oynayacak ve oynamayacak takımları, yönetmelikler belirler. bu yönetmelikler içinde 'kulüpler birliği üye olmak gerekiyor' şeklinde bir madde yok.
galatasaray ve trabzon fikstür çekilir, maçlar ilan edilir. ilhan cavcav sıkıyorsa, gençlerbirliği'ni galatasaray maçına çıkarmasın da göreyim!.. bunlar böyle sallıyorlar! önüne gelen sallıyor!
tersini yapiyor
trabzonsporlular, "kupamı geri ver" sloganı altında federasyonu protesto etti. daha önce de fenerbahçeliler yürümüştü.
tepki tepkiyi getiriyor.
futbol federasyonu'nun kararsızlığı iki tarafı karşı karşıya bıraktı. "federasyonun kararsızlığı" değil şaşkınlığı var.
herhangi bir konuda karar veremeyebiliriz. düşünürüz, araştırırız. zaman alabilir. 'kararsızlık' başka bir şey... bizim federasyon şaşkın... "ben kaldıkça 58. madde değişmez" dediği anda ben 58. maddenin şu veya bu şekilde değişeceğini anladım. dediğinin tersini yapmak tipik mehmet ali aydınlar tavrı oldu çünkü...
58. madde orada duracak ama fiilen işlemez hale gelecek.
ülkede spor bakani yok
basketbolda çekişmeli ve tabii her zamanki gibi tartışmalı da bir maç vardı. fenerbahçe ülker, galatasaray medical park'ı bir sayı farkla mağlup etti ve yılı galibiyetle kapattı. türkiye'de spor bakanı yok. her derbi maçında bunu söyleyeceğim.
insanların anayasal hakkı, kulüplerin ve federasyonların keyfi kararıyla ayaklar altına alınıyor! ortada hiçbir sebep yokken maç seyretme hakları kısıtlanıyor.
aslında bu tür kararları almaya yetkili bir kurum var: başkanı vali olan il güvenlik kurulu... onlar da bir şey yok. kulüp başkanları oturup 'birbirlerinin maçına seyirci gitmesin' diye oturup anlaşıyorlar!.. yok ya!..
seyircisiz derbi olmaz
galatasaray kulübü başkanı'nın 'maç seyretme' hakkımı kısıtlamaya hakkı var mı? ya da fenerbahçe kulübü başkanı'nın, trabzonspor kulübü başkanı'nın... böyle bir şey olur mu!..
bu ülkeye sporu getiren, icap ettiğinde '100 senelik kulüpleriz' diye efsane yaratılan, kulüplerimizin maçlarında rakip seyirci yok ve bunun adı derbi olacak! cehenneme kadar yolu var o derbinin...
bu derbilerin böyle oynanmasının bir sebebi var; ülkede spor bakanı yok. bu, ülkede insanların haklarını koruyacak siyasal otorite olmadığı anlamına geliyor.
rüzgar nereden eserse
spor bakanı olsa yumruğunu masaya vurur 'siz ne yapıyorsunuz arkadaşlar?' der. kulüplerin bu kararını kabul eden federasyonlar hakkında soruşturma, gerekirse dava açtırır.
hayır!.. böyle sessiz sedasız izliyor. 'genel kurulun toplanması doğru karardır' diyor. anla yani... rüzgâr nereden eserse ona göre konuşan bir bakanımız var. 'bizim böyle bir değişiklik düşüncemiz kesinlikle yoktur' dedi, ondan sonra da cumhurbaşkanı'nın vetosuna rağmen yasayı destekledi. bu mu spor bakanlığı? peki, benim vatandaş olarak haklarımı kim koruyacak?
siyasal otorite bu işe sahip olmazsa neye yarar siyasal otorite?
şiddeti körükleyen sensin
sadece fenerbahçe taraftarları vardı ama çıkan olaylar yine maça damga vurdu.
sevgili oktay mahmuti kardeşimiz maçın sonunda 10 dakika kadar hamasi, milli, ahlaki, ibretlik bir konuşma yaptı. "birbirimizden bu kadar nefret ediyorsak sporun manası ne" anlamına gelen... ben bekledim ki 'galatasaray seyircisi nerede?' diye soracak. ağzına bile almadı. onu söylemek sıkar çünkü. 'deplasmana seyirci götürmeyelim' kararında galatasaray kulübü'nün de imzası var.
onu söylemeden "efendim işte biz nefret yayıyoruz" diye medyayı suçladı.
kendisine yönelik eleştirileri "nefret" olarak yorumladı açıkça. yani bir teknik direktörün eleştiri anlayışı buysa o ülkede şiddet olmasından daha normal bir şey yok.
oktay mahmuti kardeşim sen basketbolun 'b'sini bilseydin galatasaray maçı gene kaybederdi belki ama bu kadar ahmakça kaybetmezdi.
galatasaray bir sayı geride, maçın bitmesine 20 saniye var ve top galatasaray'da...
en anlamayan bile o topu içerden kullanır.
adamın biri boyalı alana dalar, faul yaparlarsa iki atıştır, birini sokarsa maç uzar, ikisini de sokarsa maçı kazanırsın.
faul yapmazlarsa potanın dibine kadar elinle uzanacağın için yüzde 80, yüzde 90 ihtimalle basketi atarsın. galatasaray o topu üçlük atışla kullandı; düşünebiliyor musun!
o ana kadar yüzde 40 üçlük atmış takım, yüzde 90'lık, yüzde 80'lik bir ihtimal deneyeceğine, yüzde 40'lık bir ihtimali deniyor ve de üçlük atışını kim yapıyor? maç boyu on atıştan ikisini atabilmiş yani yüzde 20 atmış lucas...
galatasaray'ın o gece en kötü atıcısı...
fener koçuna'galatasaray son 20 saniyede bu topu nasıl kullansın?' diye sorsan adam utanır; 'ben bunu bir koç olarak söyleyemem. ayıptır!' derdi.
fener koçunu utandıracak top kullanımını galatasaray tercih etti.
bu sene galatasaray kora kor girdiği bütün son dakika maçlarını kaybetti!
koçluk böyle durumda belli olur. takım maçı alır giderse mesele yok. atılan üçlükler şakır şakır girdiği zaman galatasaray maçı kazanıyor.
mahmut kazanmış oluyor. yok ya!.. başa baş girilen son dakikalarda koçun dehası oyunu belirler.
niye nefret edeyim?
yirmi saniye kala en kötü tercihi, en kötü adamla yapıyor. çocuk yapmaz.
10 yaşındaki bir galatasaray seyircisini kenara koysan 'koç' diye o topu öyle kullandırmaz. ondan sonra o oktay mahmuti "medyadan nefret yağıyor" diyor. ben senden nefret etmiyorum.
tanışmıyoruz ki zaten... elini sıkmışlığım yok. niye nefret edeyim senden!
ama 'sen basketbolu bilmiyorsun arkadaş!' diyorum.
konserdeydim, maçın sonunu seyretmedim.
geldiğimde 'maç ne olmuş' diye açtım televizyonu. oktay konuşuyordu.
işte bu hamasi nutku atıyordu.
40 bölümlü ibret! bitti.
maçın o aptalca son top kullanılışı ve maçın bittiğini ilan eden düdük... o anda bu "spor şiddete çevrildi" diyen oktay mahmuti'nin hakeme saldırmasını görmenizi isterdim. adam utanır ya!.. eliyle, gözüyle, bakışıyla, davranışıyla... bıraksalar hakemi öldürecek adam; "bu ne şiddet!" diye nutuk atıyor. şiddeti körükleyen sensin.
o zaman "acaba 'deplasmana seyirci götürmeyelim' diyen haklı mı" diye düşündüm.
koçun hakeme öyle saldırdığını görse galatasaray seyircisi sahaya inmez mi? sahaya inse neler olur bilemiyorum.
şiddetin bir numaralı sebebi kendisi... ondan sonra da şiddet nutku atıyor bana.
--- alıntı ---