• 77
    o sene apartmanımızın bodrum katına digiturk kurulmuştu. bodrum kat maç günleri kahve ortamına dönerdi. evde digiturk olmadığı için bütün maçları arkadaşlarla burada izliyorduk.* 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçı ile aynı anda olmasına karşın herkes bu maça odaklanmıştı. galatasaraylılar denizlinin puan almasını, fenerbahçelilerde 4-5 gollü rahat bir galibiyet bekliyordu. o gün 3-4 lük efsane fenerbahçe beşiktaş maçında bize saldıran fenerbahçeli şerefsiz muhtemelen maçta olduğu için ortalıklarda yoktu. binanın bir diğer fenerbahçe hastası amca ise önceden söz verdiği gibi şampiyonluk maçına 2 bina arasına asacağı dev bayrakla gelmişti. bayrak katlı olarak arkada maç sonunu bekliyordu. anlayacağınız tüm fenerbahçeliler galibiyetten emindi. biz bir köşeye çekilmiş denizliden sürpriz bekliyorduk fakat kimse iddialı değildi.

    maçın başlamasıyla fenerbahçelilerin sesi daha çok çıkmaya başladı, adeta güle oynaya şampiyonluğu bekliyorlardı. zaman geçtikçe kaçan gollere sinirlenmeye ve ürkmeye başladılar. ''ya denizli bişey yaparsa'' ihtimali her dakika kafalarının içinde daha da büyüyordu. aynı anda bizim de sesimiz daha çok çıkmaya başlamıştı. bir süre sonra mustafa'nın ayağından gelen golle ortalık karıştı. artık biz fener ataklarında ölüp ölüp diriliyorduk, fenerliler her dakika daha da agresifleşiyordu. bir yandan da skor ekranından galatasaray'ın herşeyi hazırladığı ve denizliyi beklediği gözümüzden kaçmıyordu artık tamamen bu maça odaklanmıştık.

    bu sırada bizim bina yöneticisi yan bina yönetici ile konuşup fenerbahçelileri ve galatasaraylıları ayrı ayrı 2 binaya dağıtmaya karar verdiğinden maçın ortasında koştura koştura yan binaya geçmek zorunda kaldık. fakat yan binadan kimse yer değiştirmemişti. zaten bizim yöneticinin amacı hasta fenerli olan amcayı tek başına bırakmak olduğundan kimse bu durumun üstüne gitmedi. maçın bitmesine son 10 dakika kalmıştı. heryer tıkabasa dolu olduğundan maçı ayakta izliyorduk. o an dizlerimin titrediğini ve kontrolü kaybetmeye başladığımı farkettim. geçen her dakika kendimi daha fazla kaybettim. son 5 dakika da öyle bi hale geldim ki hemen yanımda oturan amca ''oğlum gel otur şuraya bişey olacak uğraştıracaksın bizi'' diye sitem ederek yerini verdi. artık o 5 dakika da ne oldu tam hatırlamıyorum ama oturmam pek bir şeyi değiştirmedi açıkçası. en sonunda hakemin elini havaya kaldırmasını ve düdüğün ağzında olduğunu görünce ''goooooool'' diye bağırarak binadan dışarıya fırladım. otoparkta bir yandan koşturuyordum bir yandan gözlerimden yaşlar geliyordu. galatasaraylı arkadaşlarla, binadan bağıranlarla ortalığı tribüne çevirmiştik.

    bir süre sonra o moddan çıktık ve e5 üzerinden florya'ya gidecek galatasaray taraftarlarına katılmaya karar verdik. gelecek olan arkadaşları toparlarken o yavşak herifin arabadan çıkışını, sevgilisinin ve kardeşinin onu kontrol etmeye çalışmasını keyifle izledim. aklıma yapılabilecek bir sürü şey geldi sonra bir ara göz göze geldik, birşey söylemeye gerek duymadan, sadece bakarak ezdim kendisini, öyle bir ezdim ki aradan 5 sene geçmesine rağmen hala selam vermez bana. neyse katıldık bir grup taraftarın arasına ''bir baba hindi'' tezahüratlarıyla florya'ya kadar gittik.

    hayatımın en unutulmaz anlarından biriydi. iyi ki varsın galatasaray..

    edit: unutmadan söyleyeyim; hazırladığı bayrak elinde patlayan amca aynı maçta fenerbahçe'ye 1,5 milyar yatırmıştı. kendisi o günü nasıl tamamladı bilmiyorum ama bahsi geçen bayrak bir sonraki fenerbahçe şampiyonluğunda 2 bina arasına asıldı, 1 gün havada kaldı.. karşı binanın çarşılı görevlisi ile düzenlediğimiz ''vur kaç'' operasyonuyla kendisini bir daha gören olmadı. *
App Store'dan indirin Google Play'den alın