37
galatasaray için 2011-2012 sezonu başı itibariyle biraz lüks kaçacak taktiktir. geçen sezonki aşırı kötü gidişin yarattığı özgüven kaybı nedeniyle açıkça görülüyor ki rakip takım atak yaparken başka bir kimliğe bürünüyor eski oyuncular. son derece korkak tavırlar sergiliyorlar. fatih hoca da sakatlık vb. olumsuz şartlar olmadıkça defans dörtlüsünden üçünü eski oyunculardan kurmayı tercih ediyor. bu durum büyük bir handikap yaratıyor.
fatih terim'in ilk maçlarda kafasındaki plan olarak gördüğümüz diziliş 4-1-4-1. bu durumda dörtlü defansın hemen önündeki 1, yani genelde felipe melo ataktan çok defansa katkı vermesi beklenen bir oyuncu. orta dörtlünün ortasındaki iki orta saha oyuncusu da top rakipteyken defansif katkı verdiğinde, defanstaki 4 kişi ve orta sahadaki 3 kişiyle birlikte 7 kişilik bir savunma ekibi oluyor galatasaray'ın.
4-4-2 sisteminde ise 4 defans oyuncusu ve ortasahanın ortasındaki 2 oyuncunun savunmaya katıldığını düşünürsek (ki her iki sistemde de kanat oyuncularının defansa yeterince katkı vermeyeceği açık) bu durumda rakibi 6 oyuncuyla karşılamak durumunda kalıyoruz. zaten ilk pragrafta belirttiğim gibi rakibi karşılamakta psikolojik sıkıntı çeken bir takımız ve bu eylemi 1 kişi eksik gerçekleştirmiş oluyoruz 4-4-2 ile. 4-4-2 dizilişinin en önemli avantajı ise hücum zenginliği.
ancak kaçırılmaması gereken nokta şu. birkaç yıldır süren kötü gidişatın galatasaray futbol takımında bıraktığı psikolojik etki, takımın ayağına bağlanmış bir ağırlık gibi. öncelikle galatasaray futbol takımının bu ağırlıktan kurtulması gerekmekte. biz şu an taraftar olarak, yıllardır gelmeyen başarının da özlemiyle takımızı eski günlerdeki gibi uçup kaçarken, hücum pres yaparken, kanat varyasyonları gerçekleştirirken, pozisyon üstüne pozisyon üretirken görmek isteyebiliriz. bunun yolunun da 4-4-2 den geçtiğini düşünebiliriz. ancak coşkuyla hücum yapacak kadar hafiflemedi galatasaray takımı. ağırlıklarını atamadı henüz. bu ağırlıkları atmanın yolu da özgüven kazanmak. şu aşamada özgüven kazanmanın yolunun ise hesapsızca atak oynamaktan çok yenilmemeye alışmaktan geçtiğini düşünüyorum. defansıif güvenliği ön planda tutarsak belki az pozisyonlu belki zorla bulunan bir golle kazanacağımız maçlar izleyeceğiz. ama bu takım kaybetmeyerek kendine gelecek. bu durumu göz ardı ederek sadece hücum zenginliği sağlayacak düşünceler üzerine odaklanmak yerimizde saymaya yol açabilecektir. çünkü galatasaray takımı, maça çok güzel hücum organizasyonlarıyla başlayıp kısa süre içerisinde çok sayıda pozisyon bulsa bile, herhangi bir sebeple yenilecek bir golle tüm psikolojisi çökecek kadar kırılgan hala. bu takım önce yenilmemeye, direnmeye alışmalı. belki o aşamadan sonra ideal diziliş 4-4-2 olabilir.
fatih terim'in ilk maçlarda kafasındaki plan olarak gördüğümüz diziliş 4-1-4-1. bu durumda dörtlü defansın hemen önündeki 1, yani genelde felipe melo ataktan çok defansa katkı vermesi beklenen bir oyuncu. orta dörtlünün ortasındaki iki orta saha oyuncusu da top rakipteyken defansif katkı verdiğinde, defanstaki 4 kişi ve orta sahadaki 3 kişiyle birlikte 7 kişilik bir savunma ekibi oluyor galatasaray'ın.
4-4-2 sisteminde ise 4 defans oyuncusu ve ortasahanın ortasındaki 2 oyuncunun savunmaya katıldığını düşünürsek (ki her iki sistemde de kanat oyuncularının defansa yeterince katkı vermeyeceği açık) bu durumda rakibi 6 oyuncuyla karşılamak durumunda kalıyoruz. zaten ilk pragrafta belirttiğim gibi rakibi karşılamakta psikolojik sıkıntı çeken bir takımız ve bu eylemi 1 kişi eksik gerçekleştirmiş oluyoruz 4-4-2 ile. 4-4-2 dizilişinin en önemli avantajı ise hücum zenginliği.
ancak kaçırılmaması gereken nokta şu. birkaç yıldır süren kötü gidişatın galatasaray futbol takımında bıraktığı psikolojik etki, takımın ayağına bağlanmış bir ağırlık gibi. öncelikle galatasaray futbol takımının bu ağırlıktan kurtulması gerekmekte. biz şu an taraftar olarak, yıllardır gelmeyen başarının da özlemiyle takımızı eski günlerdeki gibi uçup kaçarken, hücum pres yaparken, kanat varyasyonları gerçekleştirirken, pozisyon üstüne pozisyon üretirken görmek isteyebiliriz. bunun yolunun da 4-4-2 den geçtiğini düşünebiliriz. ancak coşkuyla hücum yapacak kadar hafiflemedi galatasaray takımı. ağırlıklarını atamadı henüz. bu ağırlıkları atmanın yolu da özgüven kazanmak. şu aşamada özgüven kazanmanın yolunun ise hesapsızca atak oynamaktan çok yenilmemeye alışmaktan geçtiğini düşünüyorum. defansıif güvenliği ön planda tutarsak belki az pozisyonlu belki zorla bulunan bir golle kazanacağımız maçlar izleyeceğiz. ama bu takım kaybetmeyerek kendine gelecek. bu durumu göz ardı ederek sadece hücum zenginliği sağlayacak düşünceler üzerine odaklanmak yerimizde saymaya yol açabilecektir. çünkü galatasaray takımı, maça çok güzel hücum organizasyonlarıyla başlayıp kısa süre içerisinde çok sayıda pozisyon bulsa bile, herhangi bir sebeple yenilecek bir golle tüm psikolojisi çökecek kadar kırılgan hala. bu takım önce yenilmemeye, direnmeye alışmalı. belki o aşamadan sonra ideal diziliş 4-4-2 olabilir.