• 92
    maçı yazmaya seyirciden başlayacağım. takım, yeni ve taraftarın, beklediği, sevdiği bir hocayla 3. maçına çıkıyor. uefa da tur atlamış, belalı konya deplasmanını balık golle kötü futbolla atlatmış, şu kışın son demlerinde bahar havası var. 5 gün sonra almanya'da tur kovalayacak, bu maçta kaybedilecek 2 puan şampiyonluk hasaplarını sıfırlayacak, moral bozukluğu olası bir hamburg yenilgisiyle, kendim ettim kendim buldum şarkısı söylenecek. gel gelelim maçı ortalama bir anadolu takımının ki kadar bile seyirci izlemiyor. 55.000 kişilik stadın hayaliyle yanıp tutuşuyoruz, yalandan heyecanlanıyoruz, orayı kimler dolduracak merak ediyorum. bugün kü taraftar son yıllardaki en kötü taraftar oldu, maça gelenleri, gel(e)meyenlere şikayet ediyorum.

    bu maçın taraftar analizini yarın yapacağımı bildiriyor, ali sami yen'den her zamanki gibi, sıcağı sıcağına bir başka gözle bursa maçını aktarmaya çalışıyorum.

    bir kere bülent korkmaz'ın şansı, bu maçı ligin en kötü takımlarından bursa'yla oynaması oldu. bu kadar kötü oynayacaksak, çaylağın ne günahı vardı. takım aynı takım, hatta sonradan girenler bile aynı adamlar. yeni birini, yeni bir bülent korkmaz'ı ben ilk maçta göreceğimi sanıyordum. akıllar hamburg maçında olduğundan bugün kü maçı değerlendirmeye almıyorum. ancak balık gollerle kazanmayı, bu kadar kötü oyunu, son dakikalarda maç bitsin diye çalınan ıslıkları içime sindiremiyorum. ben 3 puan olsun bizim olsun diyenlerden asla olmadım. bu hatice yarın neticeye yansır, başımızı taşlara vururuz.

    büyük kaptan, tekrar taraftar geleneğinin sami yen'e taşınmasını sağladı. biz futbolcular kadar hocaya da tezahürat yapmaya alışkındık, maçtan önce korkmaz'ı çağırdık.

    bizler artık klasik olsun istiyoruz. parçalı formayla çıkmak istiyoruz sami yen'deki maçlara. her maç değişik formayla çıkmak büyük takım felsefesine uymaz. ajax, m.united gibi takımlar bildim bileli aynı formayla kendi sahalarındaki maçlara çıkarlar. aynı formayla çıkmak rakibi kafadan demoralize eder, taraftara da artı bir gaz getirir.

    servet yoktu defansta, follaş defansımız olmasına rağmen kimsenin aklına geldiğini sanmıyorum. büyük futbolculuk işte böyle bir şey, her pozisyonda arda'yı arayan gözler, servet'i hatta serkan çok kötü oynamasına rağmen sabri'yi aramadı. ama biri varki uzun zamandır gözüm üstünde, toptan kaçan, her topu taca atan, isabetsiz pas ustası meira olduğu sürece biz gol yemeden maçı bitirirsek yatıp kalkıp evliyalara dua edelim. bülent kaptan'ın en kısa zamanda gözünün yaşına, aldığı paraya bakmadan önce yanına sonra kapının önüne koymasını bekliyorum.

    barış, emre aşık ve ayhan'ın dışında kalanlar perşembe maçında oynamanın hesabını yaptılar. kaytararak oynadılar, sakatlıktan kaçındılar, belki de iyi yaptılar. kewell cetvel paslarını ilk yarı attı, ikinci yarı yattı. lincoln, idareli grokeromen stille maçı bitirdi. serkan ve aydın bu takımın banko oyuncuları olamayacaklarını tescil ettirdiler.

    nonda'ya bir iki cümle yazsam bana yazık olurmu, okuyana saygısızlık olmaz mı? tribünden güçlü kuvvetli, hızlı koşabilen, iri yarı birini indir bu adamdan daha iyi oynamazsa ben bir daha maç seyretmem. yazmaktan bıktım, nonda ölüyle diri arasında bir yaratık. bir ara boyut sanki. nonda bir 24 saatini nasıl geçiriyor çok merak ediyorum. nasıl bir özel yaşamı var, düğünlerde oynar, cenazelerde ağlar mı?. bir gerçek var ki futbolcu değil, golcü hele hiç değil. belki kaleye koysak daha iyi.

    kale demişkende bizim kaleciye çok acıyorum. bir araba gol yedi, bana göre hiç birinde hatası yok. bu kadar şanssız bir kaleci olmaz, her vurulan top çatala gidiyor.

    bu maçın kahramanı emre aşık diyorum ben. tek başına kafa göz ne varsa girdi, kaleyi savundu. yanındaki kansıza rağmen büyük bir mücadele gösterdi. helal olsun diyorum bir kere daha kendisine ve defansı hamburg maçında ona emanet ediyorum. gazası mübarek olsun.

    kaptan, değirmenin üstü her zaman yel olmaz. 3 maçında da balın yardım etti. en iyi oynadığın maçı bile az daha elenerek bitiriyordun. daha somut katkılar bekliyoruz. elimde sihirli değnek yok demişsin. nasıl olmaz, bizde çok var sihirli değnek. bizim var oluş felsefesidir sihir. hasan şaş'a sor, arda'ya sor, hakan şükür'e sor. biz o sihirli değneklerle ne şampiyonluklar kazandık. yoksa bilimle, taktikle, teknikle uğraşan nice büyük hoca'ların ellerinden nasıl kazanabilirdik kupaları.

    galatasaray isminin olduğu her yerde, sihirli değnekler, açıklanamayan ruhlar, tavşan çıkarılan şapkalar, şaşırtmalar vardır. sen futbolcuyken çok şahit olmuştun, hoca olarak da görecek yaşayacaksın.

    galatasaray'daki en umutsuz macera, umutsuzluğa kapılmaktır. hadi yolumuz açık olsun.
App Store'dan indirin Google Play'den alın