• 83
    ilginç bir şekilde rakipten iyi oynamadan kazandığımız, hatta rakibin zaman zaman bizi sahamıza hapsetmeyi başardığı üst üste ikinci maçtır. ancak bunlara ağzımı bile açamıyorum, zira kaybedilecek 1 puan bile artık oynanan futbolun güzel olması gerekliliğini ortadan kaldırabilir. şampiyonluktan kopmaktansa bu zor dönemi böyle geçmeyi tercih ederim. nasıl olsa takım bir süre sonra oyun olarak da kendini toplayacaktır.
  • 84
    şöyle bir oh diyerek en azından 10 dakikacık ne zaman maç izleyeceğiz diye düşüncelere boğdu bu maç beni. son dakikaları saç baş yolarak geçirmeden bir maç izlemek istiyorum. tamam adrenalin iyidir ama bunu derbilerde, avrupa maçlarında yaşasak yeter. aydın formunda değildi, serkan da çok doğal olarak heyecanlıydı, sağ tarafımızı koridor gibi kullandı bursa. çok çok daha iyi oynayıp puan kaybettiğimiz maçlar var bu sezon, bu maçın bizim üstünlüğümüzle bitmesi ise şansımız bizim.
  • 86
    ikinci yarının ilk 10 dakikasında yaşanacak baskıyı atlatmak lazım dedik ama atlatamadık. yine duran top faciasıyla maçı zora soktuk. akıllar hamburg maçında olunca; eksik oyuncularla birleşince; üstelik 3 dakikada 2 gol yemek konusunda deneyimli olunca, panik yaşaması gayet doğal takımımızın.

    ama duran toplardaki yerleşme ve adam paylaşma eksiklerimizi gidermek zorundayız bir an önce

    en zor dönemden geçiyoruz, eze eze kazanacağımız çok fazla maç olmayacak. yeni hocamızın oturtmaya çalışacağı anlayış için zaten zamana ihtiyaç varken, çok kritik virajların önümüzde olması ve sakatlarla boğuşmamız büyük şanssızlık. ama moral bozmak için sebep yok, çünkü bu dönem zaten bu şekilde atlatılabilir. tek gollü sıkıntılı lig galibiyetlerine bakıp da telaş etmeye luzum yok. 3 olsun da çamurdan olsun.

    tabii ki hamburg maçında herkes konsantre ve bu akşamkinden çok farklı olacak.
    iyiyiz, iyiyiz. moral bozmayalım.
  • 92
    maçı yazmaya seyirciden başlayacağım. takım, yeni ve taraftarın, beklediği, sevdiği bir hocayla 3. maçına çıkıyor. uefa da tur atlamış, belalı konya deplasmanını balık golle kötü futbolla atlatmış, şu kışın son demlerinde bahar havası var. 5 gün sonra almanya'da tur kovalayacak, bu maçta kaybedilecek 2 puan şampiyonluk hasaplarını sıfırlayacak, moral bozukluğu olası bir hamburg yenilgisiyle, kendim ettim kendim buldum şarkısı söylenecek. gel gelelim maçı ortalama bir anadolu takımının ki kadar bile seyirci izlemiyor. 55.000 kişilik stadın hayaliyle yanıp tutuşuyoruz, yalandan heyecanlanıyoruz, orayı kimler dolduracak merak ediyorum. bugün kü taraftar son yıllardaki en kötü taraftar oldu, maça gelenleri, gel(e)meyenlere şikayet ediyorum.

    bu maçın taraftar analizini yarın yapacağımı bildiriyor, ali sami yen'den her zamanki gibi, sıcağı sıcağına bir başka gözle bursa maçını aktarmaya çalışıyorum.

    bir kere bülent korkmaz'ın şansı, bu maçı ligin en kötü takımlarından bursa'yla oynaması oldu. bu kadar kötü oynayacaksak, çaylağın ne günahı vardı. takım aynı takım, hatta sonradan girenler bile aynı adamlar. yeni birini, yeni bir bülent korkmaz'ı ben ilk maçta göreceğimi sanıyordum. akıllar hamburg maçında olduğundan bugün kü maçı değerlendirmeye almıyorum. ancak balık gollerle kazanmayı, bu kadar kötü oyunu, son dakikalarda maç bitsin diye çalınan ıslıkları içime sindiremiyorum. ben 3 puan olsun bizim olsun diyenlerden asla olmadım. bu hatice yarın neticeye yansır, başımızı taşlara vururuz.

    büyük kaptan, tekrar taraftar geleneğinin sami yen'e taşınmasını sağladı. biz futbolcular kadar hocaya da tezahürat yapmaya alışkındık, maçtan önce korkmaz'ı çağırdık.

    bizler artık klasik olsun istiyoruz. parçalı formayla çıkmak istiyoruz sami yen'deki maçlara. her maç değişik formayla çıkmak büyük takım felsefesine uymaz. ajax, m.united gibi takımlar bildim bileli aynı formayla kendi sahalarındaki maçlara çıkarlar. aynı formayla çıkmak rakibi kafadan demoralize eder, taraftara da artı bir gaz getirir.

    servet yoktu defansta, follaş defansımız olmasına rağmen kimsenin aklına geldiğini sanmıyorum. büyük futbolculuk işte böyle bir şey, her pozisyonda arda'yı arayan gözler, servet'i hatta serkan çok kötü oynamasına rağmen sabri'yi aramadı. ama biri varki uzun zamandır gözüm üstünde, toptan kaçan, her topu taca atan, isabetsiz pas ustası meira olduğu sürece biz gol yemeden maçı bitirirsek yatıp kalkıp evliyalara dua edelim. bülent kaptan'ın en kısa zamanda gözünün yaşına, aldığı paraya bakmadan önce yanına sonra kapının önüne koymasını bekliyorum.

    barış, emre aşık ve ayhan'ın dışında kalanlar perşembe maçında oynamanın hesabını yaptılar. kaytararak oynadılar, sakatlıktan kaçındılar, belki de iyi yaptılar. kewell cetvel paslarını ilk yarı attı, ikinci yarı yattı. lincoln, idareli grokeromen stille maçı bitirdi. serkan ve aydın bu takımın banko oyuncuları olamayacaklarını tescil ettirdiler.

    nonda'ya bir iki cümle yazsam bana yazık olurmu, okuyana saygısızlık olmaz mı? tribünden güçlü kuvvetli, hızlı koşabilen, iri yarı birini indir bu adamdan daha iyi oynamazsa ben bir daha maç seyretmem. yazmaktan bıktım, nonda ölüyle diri arasında bir yaratık. bir ara boyut sanki. nonda bir 24 saatini nasıl geçiriyor çok merak ediyorum. nasıl bir özel yaşamı var, düğünlerde oynar, cenazelerde ağlar mı?. bir gerçek var ki futbolcu değil, golcü hele hiç değil. belki kaleye koysak daha iyi.

    kale demişkende bizim kaleciye çok acıyorum. bir araba gol yedi, bana göre hiç birinde hatası yok. bu kadar şanssız bir kaleci olmaz, her vurulan top çatala gidiyor.

    bu maçın kahramanı emre aşık diyorum ben. tek başına kafa göz ne varsa girdi, kaleyi savundu. yanındaki kansıza rağmen büyük bir mücadele gösterdi. helal olsun diyorum bir kere daha kendisine ve defansı hamburg maçında ona emanet ediyorum. gazası mübarek olsun.

    kaptan, değirmenin üstü her zaman yel olmaz. 3 maçında da balın yardım etti. en iyi oynadığın maçı bile az daha elenerek bitiriyordun. daha somut katkılar bekliyoruz. elimde sihirli değnek yok demişsin. nasıl olmaz, bizde çok var sihirli değnek. bizim var oluş felsefesidir sihir. hasan şaş'a sor, arda'ya sor, hakan şükür'e sor. biz o sihirli değneklerle ne şampiyonluklar kazandık. yoksa bilimle, taktikle, teknikle uğraşan nice büyük hoca'ların ellerinden nasıl kazanabilirdik kupaları.

    galatasaray isminin olduğu her yerde, sihirli değnekler, açıklanamayan ruhlar, tavşan çıkarılan şapkalar, şaşırtmalar vardır. sen futbolcuyken çok şahit olmuştun, hoca olarak da görecek yaşayacaksın.

    galatasaray'daki en umutsuz macera, umutsuzluğa kapılmaktır. hadi yolumuz açık olsun.
  • 93
    bu sakatlıklarla bu kadroyla ister skibbe olsun ister büyük kaptan olsun isterse scala olsun farketmez. oyuncular bellidir değişiklikler bellidir. ayhan basmadıkça, barış top kulanamadıkça, meira kanlanmadıkça, nonda oyuna girdiğinde 90 dakika oynamışçasına yorgunsa, lincoln her topta yerdeyse, hakan balta topu ileri kullanmadıkça, takım basit oynamadıkça, oyuna giren mehmet güven olur (ki ikinci yarıda ayakta kalan tek oyuncuydu.), oyuna giren volkan yaman olur, mücadele de bu kadarla sınırlanır. kapalının sağ tarafındaydım millet mesajlaşıyor, çekirdek çitliyor, yalvarıyorum bağırın diye iplerinde değil. hakeme bağırıyorum diyorlar "seyretmiyor musun?" haksızmışım... evet seyretmiyorum! evet hakeme bağırıyorum çünkü ben "seyirci" değilim! olmadım da. "taraftar" dediğin elinde çekirdekle, elinde telefonla gezmez. 3lü çekiliyor adamlar geyik muhabbetinde. gelmesinler daha iyi. ben onlardan az mı yorgunum bütün gün ayakta laf anlatmışım turistlere? ertesi gün de turum var. benim canım yok mu?! gelmeyin lan gelmeyin!

  • 96
    zoraki galibiyet.

    ali sami yen'de maç ve kendi yarı alanından çıkamayıp, mahkum oynuyorsun. lincoln var, kewell, baros var. doğru düzgün atak gerçekleştiremiyor, 3 pası bir arada yapamıyorsun. taraftar da takımla birlikte defans yapıyor, rakibi ıslıklıyor, hakemin bitiş düdüğüyle oh çekiyor. rakip bursa be! galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır dendi baros'un yerine giren oyuncu shabani nonda, umudumuz şaban mı ya!!

    ota oka ruh dediniz, basite indirgediniz. bakkaldan kapıp geldiğiniz tuz ruhu mu lan bu?! son maçlarımız 4-3, 1-0, 2-1... son zamanlardaki futbolu gördüğünüz zaman soruyorum; bu mudur galatasaraya yakışan?

    geçiş dönemi diyip en kısa zamanda atlatırız umarım.
  • 97
    ilk kez galatasaray'ı kendi evinde rakibe baskı kurmadan doksan dakikayı bitirdiğini gördüm bu maçta. dur bir düşüneyim, gerçekten hatırlamıyorum. son yıllarda en kötü mağlubiyeti 2 hafta önce kocaeli'ne karşı aldık ve o maçta bile özellikle 2. yarının ilk 15 dakikasında iyi baskı kurmuştuk. dur bir daha düşüneyim, gerçekten yok! en kötü maçımızda bile rakibe en az 10 dakika ağırlığımızı hissettirmişizdir. fakat galip geldiğimiz bu maçta baskı olarak son 5 dakikayı hatırlıyorum sadece, bursaspor'un brezilya kimliğine bürünüp maçı ceza sahamız içinde oynadığı dakikaları...

    detay olarak nonda'dan bahsetmek istiyorum. neden bilmiyorum seviyorum ben bu adamı. düzgün bir adam, samimi. fakat "oynamıyormuş gibi görünen futbolcu" familyasından bu arkadaş da. çalım atarken bile sanki yanlışlıkla atıyormuş gibi. top gelmediğinde ileride kalmıyor, geriye geliyor ve orta sahada topla buluştuğunda asıl mevkiisine göre çok pasif bir izlenim veriyor. doğal olarak orta sahada bir forvetin yapabileceklerinden fazlasını yani lincoln'ün yapabileceklerini yapamıyor. televizyon başındaki taraftar da kendisini olumsuz şekilde sürekli anıyor, maçı izlediğim mekanda yaşı 40 civarı olan adam gibi. top nonda'yla alakasız bir yerde de olsa sürekli sövdü amca. adam alakalı alakasız o kadar sövüyordu ki bir vakit sonra kendisi de farkına vardı. "ulan nonda taktım sana olm" deyip durmaya başladı. hele arada "he şuna bak şuna.. lan! git lan bu takımdan sen!" demesi vardı ki o stresli dakikalarda dayanamayıp gülmeye başladım.
  • 98
    yenilen gol sırasında yeni açıkta marşı söyleyememe durumuna yakalandığımız maçtır. golü yedikten sonre ne olduysa bir türlü organize olamayan taraftar birden aynı anda bağırmaya başladı çok iyiydi. kayıpsız geçilen bir hafta buna seviniyoruz. aydın yılmazın attığı gol için balık gol, böyle gol olmaz olsun diyen kişi ve kişi öbekleri içinde bir sorum var. bu maçta 50 metre depar atan bir oyuncu var mıydı?
  • 99
    mutlak galibiyetle sonuçlanacağını düşünerek gittiğim maçtı. ilk yarı skorunu da doğru tahmin ettim, lakin ikinci devrede daha düşük bir tempoyla oynayıp bir gol daha atacağımızı düşünürken, saçma sapan bursa baskılarıyla karşı karşıya kaldık. hop oturup hop kalkarken, şansımıza şükrettik. maç öncesinde semih'in ismi kadroda anılırken, ilk 11'de aydın ve serkan'ı bulduk. oyuncu değişikliğiyle de mehmet güven'i izledik sonradan. skibbe gitti, mehmet güven aşkı bitti derken, bülent hocayla da aynı ritüel devam ediyor. anlayamıyorum, biri bana anlatsın, neden? ikinci yarıda resmen eksik oynadığımızı falan sandım bazen, o kadar yetersiz kalıyorduk ki! bursaspor çok daha isabetli pas yapıyor, top saklıyor, ileriye taşımayı başarıyordu. bizimkiler 2 golün rahatlığıyla mıdır bilinmez, beklediğimiz şeyleri bir türlü gösteremiyordu. galatasaray forvetinden ziyade bursaspor defansı işlevi gören nonda da zaten düşük olan tempoya ayrı bir renk kattı. gerçekten saç baş yolmadan, gerilmeden, yayıla yayıla bir maç izlemek istiyorum şu sezon. sakatlarımızın da iyileşmesiyle daha iyi sonuçlar almayı ümit ediyorum. bu sefer şansımız yaver gitti...

    son olarak; ''ay ayol bursaspor bursaspor!'' (u: (= )
App Store'dan indirin Google Play'den alın