248
biraz sonra anlatacağım hikaye tamamen gerçek olup, kişi ve kurumlarla tamamen alakalıdır.
aykut kocaman, fenerbahçe yazarları, taraftarları ve az sayıda dışarda olan yöneticileri ağız birliği etmişçesine şikenin daha önceki yıllardan başlayarak araştırılmasını istiyorlar ve üstü çokça açık ve bazen de kapalı 1996-2000 yılı arası galatasaray'ından dem vurmaktalar. madem türk futbolu temizlenme sürecine girdi, galatasaraylı kimliğimi bir tarafa bırakıp, üzülerek bilip de söyleyemediklerimi yani eteğimdeki taşları dökeyim.
öncelikle maalesef bu maçta şike vardır. olayın kahramanları arsen wenger, thierry henry ve dennis bergkamp'tır. faruk süren büyük miktar para karşılığı final maçında taktiği arsen wenger'in yakın arkadaşı hikmet karaman'ın vermesini sağlamıştır. henry ve bergkamp da gol atmamaları karşılığında 100'er bin dolar alacaktır. polisin elinde her türlü kanıt ses ve görüntü kayıtları mevcuttur. operasyonun şifresi ise "henry rahatsız mısın olm sen"dir.
aklınıza birçok soru işareti geldiğinin farkındayım. polis bunları biliyorsa neden sustu? peki ben bu kadar detayı nerden biliyorum? anlatıyorum... polis sustu çünkü faruk süren inan kıraç'ı, inan kıraç da fbi, cia, mossad, tapu kadastro genel müdürlüğü ve haim fresco'yu devreye soktu. emir büyük yerden olunca ingiliz polisi boyun eğdi. özellikle londra emniyet müdürü bernard c.'nin bir törende "ben iyi bir adam olamadım ama kimsenin de adamı olmadım. bugün siz beni yoldan çıkardınız." sözleri çok tartışıldı.
peki ben nasıl biliyorum bu kadar detayı? 11 mayıs 2000. londra'nın en işlek kiliselerinden birinde ayindeyiz. günah çıkarmak için sırada beklerken bergkamp ile pederin konuşmalarına şahit oldum. bergkamp: "peder, galatasaray final maçında gol atmamam için bana 100 bin dolar veriyor. almam caiz midir? diye sordu. peder ise incil'in çok açığı olduğunu ve kendisinin yerinde olsa o parayı kesin alacağını söylemişti.
maalesef gerçekler bunlar. henry'nin son dakikalarda boş pozisyonda topu kafayla taffarel'in kucağına bırakması zaten çoğu şeyi açıklıyor. fenerbahçeliler tespitlerinde son derece haklıdır.
aykut kocaman, fenerbahçe yazarları, taraftarları ve az sayıda dışarda olan yöneticileri ağız birliği etmişçesine şikenin daha önceki yıllardan başlayarak araştırılmasını istiyorlar ve üstü çokça açık ve bazen de kapalı 1996-2000 yılı arası galatasaray'ından dem vurmaktalar. madem türk futbolu temizlenme sürecine girdi, galatasaraylı kimliğimi bir tarafa bırakıp, üzülerek bilip de söyleyemediklerimi yani eteğimdeki taşları dökeyim.
öncelikle maalesef bu maçta şike vardır. olayın kahramanları arsen wenger, thierry henry ve dennis bergkamp'tır. faruk süren büyük miktar para karşılığı final maçında taktiği arsen wenger'in yakın arkadaşı hikmet karaman'ın vermesini sağlamıştır. henry ve bergkamp da gol atmamaları karşılığında 100'er bin dolar alacaktır. polisin elinde her türlü kanıt ses ve görüntü kayıtları mevcuttur. operasyonun şifresi ise "henry rahatsız mısın olm sen"dir.
aklınıza birçok soru işareti geldiğinin farkındayım. polis bunları biliyorsa neden sustu? peki ben bu kadar detayı nerden biliyorum? anlatıyorum... polis sustu çünkü faruk süren inan kıraç'ı, inan kıraç da fbi, cia, mossad, tapu kadastro genel müdürlüğü ve haim fresco'yu devreye soktu. emir büyük yerden olunca ingiliz polisi boyun eğdi. özellikle londra emniyet müdürü bernard c.'nin bir törende "ben iyi bir adam olamadım ama kimsenin de adamı olmadım. bugün siz beni yoldan çıkardınız." sözleri çok tartışıldı.
peki ben nasıl biliyorum bu kadar detayı? 11 mayıs 2000. londra'nın en işlek kiliselerinden birinde ayindeyiz. günah çıkarmak için sırada beklerken bergkamp ile pederin konuşmalarına şahit oldum. bergkamp: "peder, galatasaray final maçında gol atmamam için bana 100 bin dolar veriyor. almam caiz midir? diye sordu. peder ise incil'in çok açığı olduğunu ve kendisinin yerinde olsa o parayı kesin alacağını söylemişti.
maalesef gerçekler bunlar. henry'nin son dakikalarda boş pozisyonda topu kafayla taffarel'in kucağına bırakması zaten çoğu şeyi açıklıyor. fenerbahçeliler tespitlerinde son derece haklıdır.