956
"emenike'nin fenerbahçe'ye karşı oynamamasını en azından fair-play'e aykırı olduğunu da yazdım. emenike'nin böyle bir dedikodudan sonra fenerbahçe'ye transfer edilmesinin de fair-play'e uygun olmadığını yazdım....
şimdi diyelim ki herkes temize çıktı, beraat etti ve bu dosya açıldığı gibi kapandı. olabilecek en olumlu sonuç bu değil mi? bu sonuca rağmen siz bir kulüp yöneticisi olsanız bundan sonra herhangi bir şike ya da teşvik primi olayına teşebbüs edebilir misiniz?
6 aylık böyle bir izlemenin yapılması bile geleceğin türkiye'deki kulüp yöneticilerine, futbolcularına, menajerlerine yani futbol piyasasındaki herkese "arkadaş kendine gel, artık meydan boş değil. temiz olmazsa ben sendeyim" demiştir."
türkiye, futbolda şike iddialarıyla çalkalanıyor. fenerbahçe başkanı aziz yıldırım başta olmak üzere 50'ye yakın kişi gözaltında. operasyonla ilgili neler düşünüyorsunuz?
çok şey düşünüyorum, düşünmememin imkanı yok çünkü... şu anda türkiye'nin gündemine bomba gibi düştü. bir yandan seçim sonuçları, daha sımsıcak... bir yandan meclis başkanı seçimleri... bir yandan chp'nin ve bdp'nin boykotları ile siyaset dünyası alev alev yanarken, zaten 'ergenekon' olduğu iddia edilen dava ve gelişmeler gündemde bir numarayı işgal ederken, birdenbire bunların hepsi unutuldu, bütün bir pazar günü, bütün türkiye, sabahtan akşama, bu 9.9 şiddetindeki depremi konuşmaya başladı. türkiye'de yaşayıp, olayların içinde olup da bunlar hakkında bir düşünceye sahip olmamak mümkün değil.
pazar günü sabahtan akşama kadar telefonum çaldı. hiç kimseye bu konuyla ilgili herhangi bir yorum yapmadım, düşüncemi açıklamadım. sabah'taki köşemde de bu olayla ilgili tek satır yok.
çünkü hukuk inancım şu: bir olay yargıya yansıdı ise o dava sonuçlanana kadar yapacağımız her konuşma yargıyı etkileyebilir. bu da hukukun temel ilkesine aykırı... ayrıca yıllardan beri inandığım bir kural vardır; suçluluğu ispatlanana kadar herkes masumdur.
bu iki ilkeye inandığın zaman dava sonuçlanmasını beklemek gerekiyor. usul üzerine konuşabiliriz.
mesela mustafa balbay'ın iki yıldır tutuklu kalmasına hep itiraz ediyorum. ama davayla ilgili tek kelime yazmıyorum. çünkü o devam eden bir dava... ben, "tutuklu olmadan da bu davayı sürdürebilirsiniz" diyorum. ben, mustafa balbay'ın tutukluluk yüzünden, meclise gönderilmemesine itiraz ediyorum. davanın özüne bir şey dediğim yok.
bu konuda da birçok şey tartışılabilir. 'pazar günü mü yapılmalıydı, başka zaman olabilir miydi?' diye tartışılmakta... burada önemli olan konu şu; anladığım kadarıyla bu soruşturma 6 ay önce başlamış ve işin başında özel görevli bir savcı... ergenekon olduğu iddia edilen davası savcısı gibi ve de bu savcının direktifleriyle hareket eden istanbul valisi ve emniyet müdürlüğü... bu şu demektir; olaydan en az 20 kişi haberdar...
oysa pazar sabahına kadar, hiç kimse, hiçbir şeyden haberdar olmadı, şüphelenmedi. böyle bir operasyonun, bu kadar gizli yönetilmesi, her şeyin delik deşik olduğu türkiye'de çok önemli... polisin ve savcılığın en gizli raporlarının fotokopilerini görüyorsun internette... en gizli kayıtları dinliyorsun internette... gizli kalmamış, delik deşik olmuş, eleğe dönmüş bir devlette bu operasyonun 6 ay gibi bir süre içinde hiçbir ses çıkarmadan sürdürülmesi bence bir adli başarı...
pazar sabahı olması normal... çünkü pazar sabahı herkes evinde ise evinde, tatilde ise tatilde olur. bir iş günü hele de istanbul'un trafiğinde sabah 7'sinde pek çok insanın nerede olduğunu bilmene imkan yok. eğer uzaydan gprs ile izlemiyorsan... ondan ötesini bekleyeceğiz...
şu anda olayların ne olduğu henüz bilinmiyor. tutuklanan 49 kişinin kimler olduğu tam olarak bilinmiyor henüz... hiçbir şey bilinmezken, ortada hiçbir kanıt yokken, 'o olursa, bu olursa, öteki olursa' diye yorum yapmak yanlış olur.
operasyon ilginç bir döneme denk geldi. geçen hafta yıldırım'ın, "denizlispor maçında şike var. araştırılsın" dediği ileri sürülmüştü ve kısa bir süre sonra yıldırım gözaltına alındı. bu rastlantı için neler söyleyeceksiniz?
aziz yıldırım'ın o konuşması bir dost sohbetinde... "şike var, açıklanmalı" falan demiyor. dost sohbetinde, "denizlispor-fenerbahçe maçında şike var. bende de bunu kanıtlayacak kanıtlar var" demiş. bunu vatan gazetesi yazdı. aziz yıldırım bunu tekzip etti. "böyle bir konuşma olmadı, yalandır" diye... ama o masada oturan bir başka gazeteci hasan cemal, "yalan söyleyen aziz yıldırım'dır. aziz bey bunları söyledi" dedi. onun üzerine de denizlispor'un o zamanki başkanı ali ipek de "aziz yıldırım, elindeki delilleri göstermez ve iddia ettiği şikeyi kanıtlamazsa müfteridir" dedi. o olay öyle bitti.
şimdi tabii müfteri olmanın ötesinde bir durum var.
yıldırım, 'örgüt lideri' olmakla suçlanmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? olay bu kadar büyük mü?
suçlamalarla ilgili konuşmam.
karabük'ten fenerbahçe'ye transfer olan emenike ve sezer de yine gözaltında olan isimler...
suçlamalarla ilgili konuşmam.
aslında sezon boyunca bunları bir şekilde konuştuk.
ben bunları yazdım da... emenike'nin fenerbahçe'ye karşı oynamamasını en azından fair-play'e aykırı olduğunu da yazdım. emenike'nin böyle bir dedikodudan sonra fenerbahçe'ye transfer edilmesinin de fair-play'e uygun olmadığını yazdım.
olayı bir futbol dünyasının anlayışı içinde, fair-play olarak düşünmek başka… şimdi ortada bir adli soruşturma var. bu adli soruşturma "efendim gel ifade ver, git" falan değil. 5 seneden 12 seneye kadar hapis cezası var. eğer kulüp başkanı ve yöneticisiysen yüzde 50 de arttırarak 8 seneden 18 seneye kadar hapis cezası var ve bu dava başına. şimdi 20 tane maç var, bu 20 maçtan kaç tanesinde fenerbahçe var, kaç tanesinde aziz yıldırım var. bunları düşündüğün zaman o hapis süresi nerelere varır. böyle bir mahkeme ortamında, ortada herhangi bir kanıt yokken konuşmak bana göre yanlış. konuşana da bir şey demem ama ben konuşmam.
bütün sezon boyunca herkes o maçlarla ilgili çok ciddi yorumlar yaptılar.
türkiye'de konuşulmayan sezon yok. sen bana "hıncal abi şu sene falanca takım şampiyon oldu ve öbür kulüpler 'bunlar hakkıyla şampiyon oldular, kutlarız' dedi." diyebileceğin bir sene bana göster. bunlar her zaman konuşulur, bazen ciddiye alınır, bazen alınmaz gülünür geçilir. ama bu defa iş değişik.
evet bu defa soruşturmaya vardı iş.
işte o zaman da susulur.
sporda şiddet yasası'nın çıkmasının bu soruşturmadaki etkisi ne kadardır?
soruşturma başladığında sporda şiddet yasası değişmemişti. yeni yasanın eskiden farkı ceza-i hükümlerde hapis cezasını getirmesidir.
bu olay için türk futbolu'nda bir milattır denebilir mi?
usul olarak konuşursak eğer… şimdi diyelim ki herkes temize çıktı, beraat etti ve bu dosya açıldığı gibi kapandı. olabilecek en olumlu sonuç bu değil mi? bu sonuca rağmen siz bir kulüp yöneticisi olsanız bundan sonra herhangi bir şike ya da teşvik primi olayına teşebbüs edebilir misiniz?
6 aylık böyle bir izlemenin yapılması bile geleceğin türkiye'deki kulüp yöneticilerine, futbolcularına, menajerlerine yani futbol piyasasındaki herkese "arkadaş kendine gel, artık meydan boş değil. temiz olmazsa ben sendeyim" demiştir.
"daha öncekilerden bir sonuç çıkmadı, bundan da bir sonuç çıkmaz" gibi bir algı da var. bu konuda ne düşünüyorsunuz?
daha evvelkileri mahkemeler, savcılar ve polisler yapmadı. bir federasyon'daki hepsi kulüplerden gelmiş bir takım adamları etkilemek başka şey, yargıyı etkilemek başka bir şey.
başka gözaltıları bekliyor musunuz? hakem camiası biraz bunun dışında kalmış gibi.
gelen haberlere bakılırsa dün sabri ugan dedi ki televizyonda "çok emin bir kaynaktan aldım, 3 federasyoncu var. bunların 3'ü de hakem atamalarında görev alan kişiler." herkesi açıklayan polis, federasyon'dan içeri aldıklarını niye açıklamıyor. onları açıklarsa acaba daha dallanıp budaklanacak mı iş, onun için şimdilik gizli tutmayı mı düşünüyor? onun için bir şeyi bilmeden konuştuğun her şey spekülasyon. ben isterdim ki sabri kardeşim "emin kaynaktan aldım" diyorsa eğer o isimleri de açıklasın, emin kaynağı da açıklasın. emin kaynak kimdir? savcı, istanbul valisi, istanbul emniyet müdürü… başka emin kaynak kim? olayı bu 3'ünden başka fiilen bilen yok. öbürleri parçalar biliyorlar sadece. yani aziz yıldırım'ı almaya giden aziz yıldırım'ı aldığını biliyor. ilhan ekşioğlu'nu almaya giden ilhan ekşioğlu'nu aldığını biliyor, ötekileri bilmiyor. totali bilen 3 kişi var. savcı, vali, emniyet müdürü. emin kaynak hangisi o zaman? bunlardan biri. ama işte böyle konuştuğun zaman çek çekebildiğin kadar. onun için böyle zamanlarda insanların çok dikkatli konuşmaları lazım.
mahmut özgener'in böyle bir olaydan kısa bir süre önce görevi bırakmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? sizce böyle bir olayın gerçekleşebileceğini düşünerek görevi bırakmış olabilir mi?
dilin kemiği de yok, düşüncenin kemiği de yok. herkes her şeyi söyleyecektir ama mahmut'un yakın bir arkadaşı olarak onun birinci sebebinin ailevi olduğunu ben biliyorum. bırakmış olması da onun en büyük talihlerinden bir tanesi. mehmet ali aydınlar bombayı kucağında buldu birdenbire. bu bomba mahmut'un kucağında olacaktı.
sayın başbakan "umarım bir sıkıntı olmaz" dedi. öteki taraftan italya'daki örnekler var, juventus'un küme düşürülmesi var. acaba italya örneği olur mu diyenler var?
bunların hepsi şarta bağlı konuşmalar. evvela bir ne olup bittiğini anlayalım. yargı kararını versin ondan sonra konuşulur bunlar. senin söylediğin bu kararlar yargının kararları değil, bunlar federasyon'un alacağı kararlar. yargı tutuklarından bir kısmını mahkum edebilir ve orada biter yargının işi. bu mahkumiyetlere paralel futbola yönelik kararlar almak; küme düşürmek, puan cezası, şunu bunu yapmak futbol federasyonu'nun işi. futbol federasyonu'nun böyle bir dava varken o davayı beklemeden karar alması söz konusu olamaz. evvela bu dava bitecek, ondan sonra federasyon'un ne karar almasını tartışacağız. ya beraatla biterse federasyon ne karar alabilir.
bu noktadan sonra federasyon nasıl bir yapılanma içinde olması gerekiyor?
federasyon'da bir komisyon kurmuşlar ama ne yaparlarsa yapsınlar o komisyon bu davaya paralel çalışacak.
kaynak sabah
şimdi diyelim ki herkes temize çıktı, beraat etti ve bu dosya açıldığı gibi kapandı. olabilecek en olumlu sonuç bu değil mi? bu sonuca rağmen siz bir kulüp yöneticisi olsanız bundan sonra herhangi bir şike ya da teşvik primi olayına teşebbüs edebilir misiniz?
6 aylık böyle bir izlemenin yapılması bile geleceğin türkiye'deki kulüp yöneticilerine, futbolcularına, menajerlerine yani futbol piyasasındaki herkese "arkadaş kendine gel, artık meydan boş değil. temiz olmazsa ben sendeyim" demiştir."
türkiye, futbolda şike iddialarıyla çalkalanıyor. fenerbahçe başkanı aziz yıldırım başta olmak üzere 50'ye yakın kişi gözaltında. operasyonla ilgili neler düşünüyorsunuz?
çok şey düşünüyorum, düşünmememin imkanı yok çünkü... şu anda türkiye'nin gündemine bomba gibi düştü. bir yandan seçim sonuçları, daha sımsıcak... bir yandan meclis başkanı seçimleri... bir yandan chp'nin ve bdp'nin boykotları ile siyaset dünyası alev alev yanarken, zaten 'ergenekon' olduğu iddia edilen dava ve gelişmeler gündemde bir numarayı işgal ederken, birdenbire bunların hepsi unutuldu, bütün bir pazar günü, bütün türkiye, sabahtan akşama, bu 9.9 şiddetindeki depremi konuşmaya başladı. türkiye'de yaşayıp, olayların içinde olup da bunlar hakkında bir düşünceye sahip olmamak mümkün değil.
pazar günü sabahtan akşama kadar telefonum çaldı. hiç kimseye bu konuyla ilgili herhangi bir yorum yapmadım, düşüncemi açıklamadım. sabah'taki köşemde de bu olayla ilgili tek satır yok.
çünkü hukuk inancım şu: bir olay yargıya yansıdı ise o dava sonuçlanana kadar yapacağımız her konuşma yargıyı etkileyebilir. bu da hukukun temel ilkesine aykırı... ayrıca yıllardan beri inandığım bir kural vardır; suçluluğu ispatlanana kadar herkes masumdur.
bu iki ilkeye inandığın zaman dava sonuçlanmasını beklemek gerekiyor. usul üzerine konuşabiliriz.
mesela mustafa balbay'ın iki yıldır tutuklu kalmasına hep itiraz ediyorum. ama davayla ilgili tek kelime yazmıyorum. çünkü o devam eden bir dava... ben, "tutuklu olmadan da bu davayı sürdürebilirsiniz" diyorum. ben, mustafa balbay'ın tutukluluk yüzünden, meclise gönderilmemesine itiraz ediyorum. davanın özüne bir şey dediğim yok.
bu konuda da birçok şey tartışılabilir. 'pazar günü mü yapılmalıydı, başka zaman olabilir miydi?' diye tartışılmakta... burada önemli olan konu şu; anladığım kadarıyla bu soruşturma 6 ay önce başlamış ve işin başında özel görevli bir savcı... ergenekon olduğu iddia edilen davası savcısı gibi ve de bu savcının direktifleriyle hareket eden istanbul valisi ve emniyet müdürlüğü... bu şu demektir; olaydan en az 20 kişi haberdar...
oysa pazar sabahına kadar, hiç kimse, hiçbir şeyden haberdar olmadı, şüphelenmedi. böyle bir operasyonun, bu kadar gizli yönetilmesi, her şeyin delik deşik olduğu türkiye'de çok önemli... polisin ve savcılığın en gizli raporlarının fotokopilerini görüyorsun internette... en gizli kayıtları dinliyorsun internette... gizli kalmamış, delik deşik olmuş, eleğe dönmüş bir devlette bu operasyonun 6 ay gibi bir süre içinde hiçbir ses çıkarmadan sürdürülmesi bence bir adli başarı...
pazar sabahı olması normal... çünkü pazar sabahı herkes evinde ise evinde, tatilde ise tatilde olur. bir iş günü hele de istanbul'un trafiğinde sabah 7'sinde pek çok insanın nerede olduğunu bilmene imkan yok. eğer uzaydan gprs ile izlemiyorsan... ondan ötesini bekleyeceğiz...
şu anda olayların ne olduğu henüz bilinmiyor. tutuklanan 49 kişinin kimler olduğu tam olarak bilinmiyor henüz... hiçbir şey bilinmezken, ortada hiçbir kanıt yokken, 'o olursa, bu olursa, öteki olursa' diye yorum yapmak yanlış olur.
operasyon ilginç bir döneme denk geldi. geçen hafta yıldırım'ın, "denizlispor maçında şike var. araştırılsın" dediği ileri sürülmüştü ve kısa bir süre sonra yıldırım gözaltına alındı. bu rastlantı için neler söyleyeceksiniz?
aziz yıldırım'ın o konuşması bir dost sohbetinde... "şike var, açıklanmalı" falan demiyor. dost sohbetinde, "denizlispor-fenerbahçe maçında şike var. bende de bunu kanıtlayacak kanıtlar var" demiş. bunu vatan gazetesi yazdı. aziz yıldırım bunu tekzip etti. "böyle bir konuşma olmadı, yalandır" diye... ama o masada oturan bir başka gazeteci hasan cemal, "yalan söyleyen aziz yıldırım'dır. aziz bey bunları söyledi" dedi. onun üzerine de denizlispor'un o zamanki başkanı ali ipek de "aziz yıldırım, elindeki delilleri göstermez ve iddia ettiği şikeyi kanıtlamazsa müfteridir" dedi. o olay öyle bitti.
şimdi tabii müfteri olmanın ötesinde bir durum var.
yıldırım, 'örgüt lideri' olmakla suçlanmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? olay bu kadar büyük mü?
suçlamalarla ilgili konuşmam.
karabük'ten fenerbahçe'ye transfer olan emenike ve sezer de yine gözaltında olan isimler...
suçlamalarla ilgili konuşmam.
aslında sezon boyunca bunları bir şekilde konuştuk.
ben bunları yazdım da... emenike'nin fenerbahçe'ye karşı oynamamasını en azından fair-play'e aykırı olduğunu da yazdım. emenike'nin böyle bir dedikodudan sonra fenerbahçe'ye transfer edilmesinin de fair-play'e uygun olmadığını yazdım.
olayı bir futbol dünyasının anlayışı içinde, fair-play olarak düşünmek başka… şimdi ortada bir adli soruşturma var. bu adli soruşturma "efendim gel ifade ver, git" falan değil. 5 seneden 12 seneye kadar hapis cezası var. eğer kulüp başkanı ve yöneticisiysen yüzde 50 de arttırarak 8 seneden 18 seneye kadar hapis cezası var ve bu dava başına. şimdi 20 tane maç var, bu 20 maçtan kaç tanesinde fenerbahçe var, kaç tanesinde aziz yıldırım var. bunları düşündüğün zaman o hapis süresi nerelere varır. böyle bir mahkeme ortamında, ortada herhangi bir kanıt yokken konuşmak bana göre yanlış. konuşana da bir şey demem ama ben konuşmam.
bütün sezon boyunca herkes o maçlarla ilgili çok ciddi yorumlar yaptılar.
türkiye'de konuşulmayan sezon yok. sen bana "hıncal abi şu sene falanca takım şampiyon oldu ve öbür kulüpler 'bunlar hakkıyla şampiyon oldular, kutlarız' dedi." diyebileceğin bir sene bana göster. bunlar her zaman konuşulur, bazen ciddiye alınır, bazen alınmaz gülünür geçilir. ama bu defa iş değişik.
evet bu defa soruşturmaya vardı iş.
işte o zaman da susulur.
sporda şiddet yasası'nın çıkmasının bu soruşturmadaki etkisi ne kadardır?
soruşturma başladığında sporda şiddet yasası değişmemişti. yeni yasanın eskiden farkı ceza-i hükümlerde hapis cezasını getirmesidir.
bu olay için türk futbolu'nda bir milattır denebilir mi?
usul olarak konuşursak eğer… şimdi diyelim ki herkes temize çıktı, beraat etti ve bu dosya açıldığı gibi kapandı. olabilecek en olumlu sonuç bu değil mi? bu sonuca rağmen siz bir kulüp yöneticisi olsanız bundan sonra herhangi bir şike ya da teşvik primi olayına teşebbüs edebilir misiniz?
6 aylık böyle bir izlemenin yapılması bile geleceğin türkiye'deki kulüp yöneticilerine, futbolcularına, menajerlerine yani futbol piyasasındaki herkese "arkadaş kendine gel, artık meydan boş değil. temiz olmazsa ben sendeyim" demiştir.
"daha öncekilerden bir sonuç çıkmadı, bundan da bir sonuç çıkmaz" gibi bir algı da var. bu konuda ne düşünüyorsunuz?
daha evvelkileri mahkemeler, savcılar ve polisler yapmadı. bir federasyon'daki hepsi kulüplerden gelmiş bir takım adamları etkilemek başka şey, yargıyı etkilemek başka bir şey.
başka gözaltıları bekliyor musunuz? hakem camiası biraz bunun dışında kalmış gibi.
gelen haberlere bakılırsa dün sabri ugan dedi ki televizyonda "çok emin bir kaynaktan aldım, 3 federasyoncu var. bunların 3'ü de hakem atamalarında görev alan kişiler." herkesi açıklayan polis, federasyon'dan içeri aldıklarını niye açıklamıyor. onları açıklarsa acaba daha dallanıp budaklanacak mı iş, onun için şimdilik gizli tutmayı mı düşünüyor? onun için bir şeyi bilmeden konuştuğun her şey spekülasyon. ben isterdim ki sabri kardeşim "emin kaynaktan aldım" diyorsa eğer o isimleri de açıklasın, emin kaynağı da açıklasın. emin kaynak kimdir? savcı, istanbul valisi, istanbul emniyet müdürü… başka emin kaynak kim? olayı bu 3'ünden başka fiilen bilen yok. öbürleri parçalar biliyorlar sadece. yani aziz yıldırım'ı almaya giden aziz yıldırım'ı aldığını biliyor. ilhan ekşioğlu'nu almaya giden ilhan ekşioğlu'nu aldığını biliyor, ötekileri bilmiyor. totali bilen 3 kişi var. savcı, vali, emniyet müdürü. emin kaynak hangisi o zaman? bunlardan biri. ama işte böyle konuştuğun zaman çek çekebildiğin kadar. onun için böyle zamanlarda insanların çok dikkatli konuşmaları lazım.
mahmut özgener'in böyle bir olaydan kısa bir süre önce görevi bırakmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? sizce böyle bir olayın gerçekleşebileceğini düşünerek görevi bırakmış olabilir mi?
dilin kemiği de yok, düşüncenin kemiği de yok. herkes her şeyi söyleyecektir ama mahmut'un yakın bir arkadaşı olarak onun birinci sebebinin ailevi olduğunu ben biliyorum. bırakmış olması da onun en büyük talihlerinden bir tanesi. mehmet ali aydınlar bombayı kucağında buldu birdenbire. bu bomba mahmut'un kucağında olacaktı.
sayın başbakan "umarım bir sıkıntı olmaz" dedi. öteki taraftan italya'daki örnekler var, juventus'un küme düşürülmesi var. acaba italya örneği olur mu diyenler var?
bunların hepsi şarta bağlı konuşmalar. evvela bir ne olup bittiğini anlayalım. yargı kararını versin ondan sonra konuşulur bunlar. senin söylediğin bu kararlar yargının kararları değil, bunlar federasyon'un alacağı kararlar. yargı tutuklarından bir kısmını mahkum edebilir ve orada biter yargının işi. bu mahkumiyetlere paralel futbola yönelik kararlar almak; küme düşürmek, puan cezası, şunu bunu yapmak futbol federasyonu'nun işi. futbol federasyonu'nun böyle bir dava varken o davayı beklemeden karar alması söz konusu olamaz. evvela bu dava bitecek, ondan sonra federasyon'un ne karar almasını tartışacağız. ya beraatla biterse federasyon ne karar alabilir.
bu noktadan sonra federasyon nasıl bir yapılanma içinde olması gerekiyor?
federasyon'da bir komisyon kurmuşlar ama ne yaparlarsa yapsınlar o komisyon bu davaya paralel çalışacak.
kaynak sabah