25
anavatanı ingilterede işçi sınıfı sporu olarak gelişmiş spordur. limanlarda çalışan işçilerin boş zamanlarda eğlenmek için oynadıkları oyun zamanla diğer ülkelere sıçrayarak gelişmiş, yaygınlaşmış ve bugünkü halini almıştır. 1863 yılından itibaren kurulmaya başlanan organizasyonlar * * *, düzenlenen turnuvalar ve kupalar futbolu daha göz önünde ve popüler bir spor haline getirmiştir. bugün, artık milyonların ilgilendiği ve büyük ticari hareketlerin döndüğü çağımız dünyasının eski zamanlardan kalma arenasıdır.
futbolu bu kadar sevilir yapan, insanları renklere ve isimlere bu denli bağlayan şey futbolun sıradan bir spordan öte bir tutku olmasıdır. takım tutmak yani taraftarlık da en büyük aitlik duygularından biridir. herhalde toplumsal bir ihtiyaçtır bir büyük bütünün * parçası olduğunu düşünmek. bu nedenle şarkılar yazılır tribünlerde, bu yüzden hiç tanımadığın belki de hayatında bir daha hiç görmeyeceğin bir adama sarılıp paylaşabilirsin sevincini. aynı yabancıyla kolkola girip şarkılar söylersin. hep bir ağızdan tezahürat edilir tribünlerde, o iki renk için. dışarıdan bakıldığında o insanlar yabancıdır size. ama dışarıdan bakanlar o insanların, o anda size dünyadaki diğer tüm insanlardan daha yakın olduğunu hissedemezler. aranızdaki sımsıkı bağı göremezler çünkü. sadece siz bilirsiniz bu duyguyu ve renktaşlarınız hissebilir aranızdaki bağları.
tribünlerde avazı çıktığı kadar bağırır taraftarlar. sahadaki futbolcular kadar varını yoğunu koyar ortaya... sadece sen benim herşeyimsin diyebilmek için kilometreleri kateder, paralarını harcarlar. ve karşılığında bazen bir galibiyet, bazen güzel bir hareket, bazen de tek bir gol yeter binlerce insanın yorgunluğunu ve üzüntülerini alıp götürmeye...
bütün bunların yanında kurallarının -genellikle- kolay kavranabilir olması da bir başka etkendir. herkesin teknik direktörler futbolcular, oyun taktikleri ya da hakemler konusunda söyleyeceği bir şeyler mutlaka vardır. belki de bu yüzden futbolun en eğlenceli yanlarından biri maç sonrası muhabbetleridir. çünkü her taraftarın maç sonunda söylemek istediği, doğruluğuna inandığı bir şeyler vardır kafasında. bu uzun sohbetler de kalabalık ve ortak yanıdır futbolun.
heyecan, sevgi, coşku ve ait olma duygusu futbolun bize hediyesidir. benim için sarı kırmızıysa hayat, bir başkası için eflatun beyazdır belki, ama futbol sevgisi ortaktır bizim için. kalbimize sığdıramadığımız kocaman bir tutkudur futbol, ve sadece yan yana görünce bile kendimizi iyi hissettiren iki renkte gizlidir bu tutku.
futbolu bu kadar sevilir yapan, insanları renklere ve isimlere bu denli bağlayan şey futbolun sıradan bir spordan öte bir tutku olmasıdır. takım tutmak yani taraftarlık da en büyük aitlik duygularından biridir. herhalde toplumsal bir ihtiyaçtır bir büyük bütünün * parçası olduğunu düşünmek. bu nedenle şarkılar yazılır tribünlerde, bu yüzden hiç tanımadığın belki de hayatında bir daha hiç görmeyeceğin bir adama sarılıp paylaşabilirsin sevincini. aynı yabancıyla kolkola girip şarkılar söylersin. hep bir ağızdan tezahürat edilir tribünlerde, o iki renk için. dışarıdan bakıldığında o insanlar yabancıdır size. ama dışarıdan bakanlar o insanların, o anda size dünyadaki diğer tüm insanlardan daha yakın olduğunu hissedemezler. aranızdaki sımsıkı bağı göremezler çünkü. sadece siz bilirsiniz bu duyguyu ve renktaşlarınız hissebilir aranızdaki bağları.
tribünlerde avazı çıktığı kadar bağırır taraftarlar. sahadaki futbolcular kadar varını yoğunu koyar ortaya... sadece sen benim herşeyimsin diyebilmek için kilometreleri kateder, paralarını harcarlar. ve karşılığında bazen bir galibiyet, bazen güzel bir hareket, bazen de tek bir gol yeter binlerce insanın yorgunluğunu ve üzüntülerini alıp götürmeye...
bütün bunların yanında kurallarının -genellikle- kolay kavranabilir olması da bir başka etkendir. herkesin teknik direktörler futbolcular, oyun taktikleri ya da hakemler konusunda söyleyeceği bir şeyler mutlaka vardır. belki de bu yüzden futbolun en eğlenceli yanlarından biri maç sonrası muhabbetleridir. çünkü her taraftarın maç sonunda söylemek istediği, doğruluğuna inandığı bir şeyler vardır kafasında. bu uzun sohbetler de kalabalık ve ortak yanıdır futbolun.
heyecan, sevgi, coşku ve ait olma duygusu futbolun bize hediyesidir. benim için sarı kırmızıysa hayat, bir başkası için eflatun beyazdır belki, ama futbol sevgisi ortaktır bizim için. kalbimize sığdıramadığımız kocaman bir tutkudur futbol, ve sadece yan yana görünce bile kendimizi iyi hissettiren iki renkte gizlidir bu tutku.