• 47
    --- alıntı ---
    çizmeyi aşmayalım, efendice ayrılalım!

    istanbul büyükşehir belediyespor maçının ardından hagi için güle güle dediğimi okurlar biliyor. o maç bu sezonun son kırılma noktasıydı ancak ne yönetimin ne de hagi'nin bunu görebilecek halleri vardı. o maçı kazanan takım kupada da yoluna devam edebilecek gücü ve morali bulabilirdi. karabükspor maçının da kazanılmasıyla sezonun felaket tablosu biraz olsun düzeltilebilirdi.

    evet, hagi'nin ikinci cim bom serüveni orada bitti. ancak o yaşanan durumun korkunçluğunu görmezden gelerek görevi sürdürebileceğini sanıyor. gerçi siz bu satırları okurken çoktan gönderilmiş olabilir. sarı kırmızılı kulübün artık varlığı tartışmalı yönetiminin bile onun yakışıksız sözlerini duymazdan gelmeyeceği kanısındayım.

    karabükspor maçıyla ilgili olarak elbette ki herhangi bir teknik değerlendirmeye girmenin anlamı yoktu. 90 dakikanın tamamına yakınını taraftar protestosu altında oynamak kolay değil. üstelik sezon biterken hâlâ takım tertibi istikrar kazanmamış durumda, her hafta değişik adamlar sahaya çıkıyor. bu da iyisini filan bırakın futbol oynamayı imkânsız hale getiriyor.

    hagi sürekli olarak bu felaketin sorumlusu olmadığını ileri sürüyor ve süre istiyor. bunun ne kadar yersiz ve anlamsız bir istek olduğunu da gözlerden uzak tutmaya çalışıyor. onun yapamadığını başkalarının pek de zorlanmadan başardıklarını anlatırken daha önce şota örneğini vermiştim. daha çarpıcı olanı da var: hikmet karaman.

    onun 4 hafta sonunda sıfır puanla aldığı manisaspor şu anda galatasaray'ın üzerinde. ilgili kuruluşların değerlendirmesine göre sarı kırmızılı takımın 100 milyon euronun üzerinde bir kadrosu var, manisaspor'un toplam değeri ise sadece 22 milyon 500 bin euro... karaman göreve gelir gelmez maç kazanmaya başladı. trabzonspor, beşiktaş, galatasaray gibi rakipleri deplasmanda yendi. son olarak da aynı işi kayseri'de başardı.

    hikmet karaman bir gün bile kadrosunun yetersizliğinden sözetmedi, manisaspor yönetiminden ara transferde adam alınmasını filan da istemedi. sıkı durun, bu ligin gol kralı olmuş bir oyuncu da sürekli kulübede oturmak zorunda kalıyor... tek örnek o değil, bir de sonuncuyu söyleyelim yeter, mesut bakkal göreve gelir gelmez deplasmanda maç kazandı. dikkatinizi çekerim, onun ilk sözleri ankaragücü'nde çok iyi bir kadro bulduğunu söylemek oldu.

    hagi'den beklenen, bu takımı tekrar şampiyonluk yarışının içine sokması değildi. rijkaard'ın 8 maçta 4 yenilgilik bilançosunu biraz yukarı çıkarabilmesi yeterli olacaktı. onun için mızırdanmaları külliyen geçersiz! rijkaard bu takımın kimyasını bozdu, büyüklüğünü zedeledi, sıradanlaştırdı; hiç değilse bunu düzeltir umuduyla getirilen hagi tamamen yere serdi! üstelik rijkaard döneminde bu takım deplasmanda eskişehirspor'u, ali sami yen'de istanbul bşb'yi 3-1 yenmek gibi yabana atılmayacak sonuçlar almıştı.

    sürekli olarak böyle bir takımın yetersizliğinden sözedip dünyanın transferini yaptırmak, sonra da en küçük bir umut bile oluşturacak kıpırdanmayı gösterememek, korkunç bir başarısızlık! hagi'nin bu işi yapamadığının daha önce de yeterince kanıtı vardı. yönetim de bunu bilmiyor değildi. biraz 'denize düşme' durumu, biraz da 'değişmiştir' umudu hagi'ye bu ikbal kapısını açtı.

    yönetimin kendisiyle yeterince ilgilenmediği yolundaki yakınmaları ise çok komik. birlikte oldukları 4 aylık sürenin tamamını can derdinde geçiren, üstelik hagi'nin yetersizliği nedeniyle sorunları çok ağırlaşan ve artık tam bir çıkmaza giren yönetimden insan nasıl bir ilgi bekleyebilir?

    hiç değilse şu ligin sıradan takımlarını yenmeyi başarabilsen herkes ona bile razıydı be hagi! o zaman herkes soluklanıp sana da ilgi ve sevgi gösterilirdi. yol açtığın yıkım bu kadar korkunçken hâlâ yersiz ve yakışıksız birtakım laflar edip büsbütün antipatik olacağına, uzatma da dön akademinin başına be kardeşim! dünyanın bin türlü hali var, insanların yüzüne bakacak halin olsun.

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın