1470
aralarında futbolcu ıslıklamanın taraftarlığın olmazsa olmazı olduğunu düşünenler var.
aralarında galatasaray'a açık açık gider yapan başbakanla galatasaray emekçilerini karşılaştıranlar var.
aralarında 3 sene önce şampiyon olmuş takım için, başarının kralını hakettik çünkü çok sabırlıyız diyenler var.
aralarında 9 maç oynamış adam için, galatasaray efsanesine laf edenler var.
aralarında "hagi futbol bilmiyor" diyebilecek densizler var.
aralarında sivas maçında golü attığında arkadaşlarıyla onun sayesinde taşak geçip, 1 sene içinde 10 senelik emekçiyi yuhlayacak hale gelenler var.
aralarında "hagi gider, biz kalırız" diyenler var.
aralarında sabri'ye küfredenler var.
aralarında arda'yı sevmeyenler, ondan nefret edenler var.
aralarında "büyük başkanlık"la "istifa" arasındaki farkı siktiğimin bir kupasına denk görenler var.
ama biz daha ölmedik, bu tribün size kalmaz, buralar size kalmaz efendiler. 5 yiyip alkışladık, gittik kupayı aldık, o kupa bizimdi, takımla birdik çünkü.
şimdi bir olunacak bir takım yok, başarı yok, işte taraftar böyle günde ortaya çıkar. iyi günde 3lü çekmek, maça gelmek, destek olmak kolaydır. kötü günde bir olmak, arkasında durmak zordur. koy fenerlileri sizden daha iyi protesto ederler, gider topçu döverler. bizi farklı yapanları kaybediyoruz arkadaşlar.
iyi günde herkes "iyi galatasaray"lıdır, önemli olan kötü günde ne olduğundur, nerede durduğundur.
ben bu takıma kendimi bildim bileli aşığım. nice şampiyonluklar gördüm, uefa kupasını, süper kupayı gördüm. son 10 senede içerde oynanan maçların en az %70'ine gitmişimdir, şehre uzak yaşamama rağmen. ben bugün bu takımı bırakamam, tıpkı 2. terim döneminde 2. senede bırakmadığım gibi, esas bu zaman bırakmam. tıpkı chelsea'den 5 yediğimizde bırakmadığım gibi bırakmam. çünkü, biliyorum ki eğer chelsea'den 5 yediğimizde arkalarında durmasaydım, uefa'yı bu kadar benimseyemezdim. 2. terim döneminde maçlara gitmeyi bıraksaydım, sövseydim pinto'ya petre'ye, sabretmeseydim ertesi sezon, veya tromso'dan sonra küsseydim takıma, göremezdim 05/06 şampiyonluğunu şimdi gördüğüm gözlerle.
o yüzden bilin ki, galatasaray çok büyüktür, bu günler bizden alsa alsa toz alır. şimdi arkasında duralım ki bu takımın, yarın avrupa'dan 2. kupayı aldığımızda başımız dik göğsümüzü gere gere konuşalım.
şaş'ı ıslıkladınız, ayhan'ı ıslıkladınız, hagi'ye gider yaptınız, peki düşündünüz mü siz nasıl galatasaraylısınız? yarın bir başarı olduğunda sizin payınız ne olacak? bizim payımız ne olacak?
galatasaray benim aşkım, kutsalım, kötü gününde bağrıma taş basıp desteklemek yerine öfkeleneceksem yerim yok tribünde bence. iyi gününde sevineceksem içten, kötü günde de üzüleceğim, bu da en az sevinçler kadar kutsal.
kendinizi kaybedip küfredeceksiniz, yakıp yıkacaksanız içinde sevgi olmayan bir yere gidin bence.
not: çok toplu bir yazı olmadı, kusura bakmayın.
aralarında galatasaray'a açık açık gider yapan başbakanla galatasaray emekçilerini karşılaştıranlar var.
aralarında 3 sene önce şampiyon olmuş takım için, başarının kralını hakettik çünkü çok sabırlıyız diyenler var.
aralarında 9 maç oynamış adam için, galatasaray efsanesine laf edenler var.
aralarında "hagi futbol bilmiyor" diyebilecek densizler var.
aralarında sivas maçında golü attığında arkadaşlarıyla onun sayesinde taşak geçip, 1 sene içinde 10 senelik emekçiyi yuhlayacak hale gelenler var.
aralarında "hagi gider, biz kalırız" diyenler var.
aralarında sabri'ye küfredenler var.
aralarında arda'yı sevmeyenler, ondan nefret edenler var.
aralarında "büyük başkanlık"la "istifa" arasındaki farkı siktiğimin bir kupasına denk görenler var.
ama biz daha ölmedik, bu tribün size kalmaz, buralar size kalmaz efendiler. 5 yiyip alkışladık, gittik kupayı aldık, o kupa bizimdi, takımla birdik çünkü.
şimdi bir olunacak bir takım yok, başarı yok, işte taraftar böyle günde ortaya çıkar. iyi günde 3lü çekmek, maça gelmek, destek olmak kolaydır. kötü günde bir olmak, arkasında durmak zordur. koy fenerlileri sizden daha iyi protesto ederler, gider topçu döverler. bizi farklı yapanları kaybediyoruz arkadaşlar.
iyi günde herkes "iyi galatasaray"lıdır, önemli olan kötü günde ne olduğundur, nerede durduğundur.
ben bu takıma kendimi bildim bileli aşığım. nice şampiyonluklar gördüm, uefa kupasını, süper kupayı gördüm. son 10 senede içerde oynanan maçların en az %70'ine gitmişimdir, şehre uzak yaşamama rağmen. ben bugün bu takımı bırakamam, tıpkı 2. terim döneminde 2. senede bırakmadığım gibi, esas bu zaman bırakmam. tıpkı chelsea'den 5 yediğimizde bırakmadığım gibi bırakmam. çünkü, biliyorum ki eğer chelsea'den 5 yediğimizde arkalarında durmasaydım, uefa'yı bu kadar benimseyemezdim. 2. terim döneminde maçlara gitmeyi bıraksaydım, sövseydim pinto'ya petre'ye, sabretmeseydim ertesi sezon, veya tromso'dan sonra küsseydim takıma, göremezdim 05/06 şampiyonluğunu şimdi gördüğüm gözlerle.
o yüzden bilin ki, galatasaray çok büyüktür, bu günler bizden alsa alsa toz alır. şimdi arkasında duralım ki bu takımın, yarın avrupa'dan 2. kupayı aldığımızda başımız dik göğsümüzü gere gere konuşalım.
şaş'ı ıslıkladınız, ayhan'ı ıslıkladınız, hagi'ye gider yaptınız, peki düşündünüz mü siz nasıl galatasaraylısınız? yarın bir başarı olduğunda sizin payınız ne olacak? bizim payımız ne olacak?
galatasaray benim aşkım, kutsalım, kötü gününde bağrıma taş basıp desteklemek yerine öfkeleneceksem yerim yok tribünde bence. iyi gününde sevineceksem içten, kötü günde de üzüleceğim, bu da en az sevinçler kadar kutsal.
kendinizi kaybedip küfredeceksiniz, yakıp yıkacaksanız içinde sevgi olmayan bir yere gidin bence.
not: çok toplu bir yazı olmadı, kusura bakmayın.