912
hayatta bizi çok seven kadınlar vardır, misal anneler gelir başta, belki -varsa- kız kardeşiniz, veya çevremizdeki başka bir hatun. bir de küçüklükten beri deli gibi aşık olduğumuz kadınlar vardır, kimi dibimizdedir ama ulaşmak için yırtınırız, kimi uzaktadır nasılsa ulaşamayacağımız için içimizde platonik bir aşk yaşar, yüceltiriz.
her zaman sınıfın en güzel kızıyla birlikte olamaz insan, aslında çok az zaman, belki de hiçbir zaman, ama ısrarla çoğumuz sınıfın en güzel kızını arzularız. mutlaka sizi seven ama çoğu zaman haberinizin dahi olmadığı bir kız vardır sınıfta, öğrenince sınıfın en çirkin kızı bile olsa gururumuz okşanır bir nebze, ama hani söyleyemeyen tek biz değilizdir, kadınlar için de zordur söylemek, haberiniz bile olmadan belki de birlikte mutlu olacağınız bir dolu kadınla olamazsınız. yalnız, daha doğrusu sevgisiz geçen günlere bakınca üzülür insan, ulan bilseydim der bazen de.
bazı futbolcular, hadi yalan söylemeyelim takımı için varını yoğunu ortaya koysa da başarılı olmak mecburiyetindedirler. başarı gelmezse kabul görmeleri zordur. pekala şartlar farklı olsa ve takım biraz daha başarılı olsa şu anda deli gibi eleştirdiğimiz oyuncular arasında daha fazla benimsediklerimiz çıkacaktı. veyahut başarısız dönemde arada kaynayan, tek işi takımının daha iyi olması olan, ortalığı karıştırmayan, efendi-çalışkan futbolcular illa ki olmuştur, olacak da.
bir de takım tarihinin en kötü dönemini yaşasa da yaptığı ufak bir hareketle taraftarı gaza getirip, taraftarın gönlüne giren futbolcular vardır. onlar sınıfın eli yüzü düzgün çocuğu olurlar genelde veya popüler ve güzel kızı. kendilerini yırtmasalar bile -ki ya yeteneklidirler ya da bazılarının deyimiyle karizmatik- kabul görmeleri zor olmaz.
hayatta genelde en çok bizi çok sevenleri üzeriz, annemizi mesela, en ağır kavgalarımızı geriye baktığımızda en çok sevdiğimiz kadınlarla yapmışızdır. hem onlardan bir şeyler bekleriz, hem de üzerine işimize karışılması işimize gelmez, tepki gösteririz. gerçekten geriye dönüp baktığımızda içimizi acıtan hatalar yaparız, ben yaptım, yapılmayacak olanı yaptım, şu hayatta beni en çok seven insana artık nasıl bir ruh haliyse olmadık acılar çektirdim. çektirmişim, şimdi yavaş yavaş anlıyorum.
deli gibi aşık olduğumuz kadınlarla bir şekilde -genelde bir şekilde olur zaten, çok zordur ortak paydada buluşmak, ne de olsa olmadık mertebeye çıkarmışızdır hatunu- birlikte olunca yine olmadık hatalar yaparız. ağızlarının içine bakarız, en gururlu olduğumuz şeylerde bile saçmaladığımız olur, aşk der geçeriz ama işler tersine dönmeye başlayınca da acıların büyüğü yine karşımıza çıkar.
seni çok seven kadına aşık olmak hayattaki en büyük şans belki de, zor da görülen bir şey kabul edelim ki. yıllar geçince bunun zorluğunu görmekten olsa gerek insan sadece kendisini sevenle veya ne olursa olsun aşık olduğuyla yetiniyor.
belki galatasaray taraftarı açısından sadece metin oktay hem onu çok seven, hem de aşık olduğu kadın gibiydi. izlemedim, ahkam kesmek istemem ama yeterince okuduğumu düşünüyorum, hata yaparsam da affola. metin oktay hem galatasaray aşığıydı, hem de galatasaray taraftarının sevgilisi. zordur böyle futbolcu bulmak, çünkü sadece sen aşık olmazsın böylesine, onun asla sevmeyeceği birileri de sırada bekliyordur, ne olur ne olmaz diye. genelde de elden kaçırmak kolay olur böyle futbolcuları bu nedenle.
bir de galatasaray sevgisinin üst düzeyde olduğuna inandığım futbolcular vardır. benim için ne olursa olsun büyük kaptan böyle bir futbolcudur, son zamanlardaki eleştirileri görünce üzülüyorum, ya bir şeyler yanlış anlaşılıyor ya da gözler hep aşık olunacak topçu peşinde, bizi sevenlerin eleştirileri yine annemizin söyledikleri gibi işimize gelmiyor diyorum. ben bu adamın tüm kariyerini gördüm, onunla birlikte büyüdüm, bu kadar yanılmış olamam diyorum. dahası kimse bu kadar uzun süre rol yapamaz diyorum. burası türkiye, herkesin birbirinin kuyusunu kazmaya uğraştığı, en ufak açığınızda üzerinize çullanılan bir yer biliyorum, o yüzden kimse bu kadar uzun süre rol yapamazdı, sanmıyorum. yanılıyor olabilirim ama dedim ya sanmıyorum. en azından bizim gibi delicesine futbolu takip edenler bir şekilde fark ederdi diyorum, bu adamın galatasaray sevgisi yalan olamaz, mutlaka başka bir nedeni vardır diyebiliyorum.
bunları derken de "abi, adam büyük kaptan, ne yaparsa haklıdır" diyemiyorum, benim için sevdiğimin hatasını belirtmek önem taşır çünkü. ama ilk hatasında da sevdiğim kişiyi nasıl bir kalemde çöpe atmıyorsam, büyük kaptan vd. için de bunu yapmıyorum, hayati bir durum olmadıkça.
ama beni rahatsız eden, aşık olduğumuz ve dürüst olalım ki şartlar farklı olsa pekala yolu bizle asla kesişmeyecek başka futbolcular için gösterdiğimiz toleransı bu kulübü deli gibi sevenler için gösteremiyoruz, büyük kaptan için gösteremedik mesela. eleştirmek ayrı birşey, adamın karakterine sövenler oldu içimizde. ama yere göğe sığdıramadığımız futbolcular da var bir yandan, yarın belki fenerbahçe parayı bastırıp alacak onları, almak için fırsat kollar zaten, filmdeki kötü karakterdir fenerbahçe, biz de onlar için öyleyiz bir bakıma. o zaman kaçımız bu oyuncuların asla ezeli rakibe gitmeyeceğinden emin olabilir ki?
yıllar boyunca çevremde bir dolu adam beğenmedi bülent korkmaz'ı, rakiplerden değil üstelik. sonra başarılı olduk, hayallerin de ötesinde ve bir anda büyük kaptan oldu bülent korkmaz. ulan dedim, yıllarca bu adamın galatasaray sevgisini savundun, oyunculuğunu savundun, bir anda hani kendinden emin olmasan senden çok sever gibi görünen adamlar türedi çevrende. pekala biliyorum ki daha sıkıntılı bir dönemde oynasaydı ki bu kadar uzun süre takımda kalamazdı, benim gibi az sayıdaki insanın sevdiği bir topçu olarak yer alacaktı tarihimizde.
neyse, sadece bülent korkmaz için değil tüm futbolcular için sevgi gösterileri keşke daha samimi şekilde yapılsa. geçenlerde iş yerinde muhabbeti geçti apayrı bir konuda, bir insan bir gün iyi öbür gün kötü olmaz. ama çevremde ne hikmetse başkaları için bir gün iyi bir gün kötü diyenler çoğunlukta. aslında söylemek istedikleri bir gün kendilerine işlerine geldiği gibi davrandıkları, öbür günse onların işine gelmeyen bir harekette bulundukları. ama ortada başka bir menfaat olunca hep iyi, hep kötüler türüyor, tıpkı anlatmaya çalıştığım "aşık" olunan futbolcu gibi. belki futbolcuları eleştirirken biraz da bu şekilde düşünmekte fayda var, onlar dün farklı bugün farklı değiller. biz işimize geldiği gibi yorumluyoruz bazı şeyleri, sadece taptığımız oyunculara bunu yapmıyoruz ve hem taptığımız hem de kulübe tapan topçu bulmanın zorluğundan devamlı yerimizde sayıyoruz.
her zaman sınıfın en güzel kızıyla birlikte olamaz insan, aslında çok az zaman, belki de hiçbir zaman, ama ısrarla çoğumuz sınıfın en güzel kızını arzularız. mutlaka sizi seven ama çoğu zaman haberinizin dahi olmadığı bir kız vardır sınıfta, öğrenince sınıfın en çirkin kızı bile olsa gururumuz okşanır bir nebze, ama hani söyleyemeyen tek biz değilizdir, kadınlar için de zordur söylemek, haberiniz bile olmadan belki de birlikte mutlu olacağınız bir dolu kadınla olamazsınız. yalnız, daha doğrusu sevgisiz geçen günlere bakınca üzülür insan, ulan bilseydim der bazen de.
bazı futbolcular, hadi yalan söylemeyelim takımı için varını yoğunu ortaya koysa da başarılı olmak mecburiyetindedirler. başarı gelmezse kabul görmeleri zordur. pekala şartlar farklı olsa ve takım biraz daha başarılı olsa şu anda deli gibi eleştirdiğimiz oyuncular arasında daha fazla benimsediklerimiz çıkacaktı. veyahut başarısız dönemde arada kaynayan, tek işi takımının daha iyi olması olan, ortalığı karıştırmayan, efendi-çalışkan futbolcular illa ki olmuştur, olacak da.
bir de takım tarihinin en kötü dönemini yaşasa da yaptığı ufak bir hareketle taraftarı gaza getirip, taraftarın gönlüne giren futbolcular vardır. onlar sınıfın eli yüzü düzgün çocuğu olurlar genelde veya popüler ve güzel kızı. kendilerini yırtmasalar bile -ki ya yeteneklidirler ya da bazılarının deyimiyle karizmatik- kabul görmeleri zor olmaz.
hayatta genelde en çok bizi çok sevenleri üzeriz, annemizi mesela, en ağır kavgalarımızı geriye baktığımızda en çok sevdiğimiz kadınlarla yapmışızdır. hem onlardan bir şeyler bekleriz, hem de üzerine işimize karışılması işimize gelmez, tepki gösteririz. gerçekten geriye dönüp baktığımızda içimizi acıtan hatalar yaparız, ben yaptım, yapılmayacak olanı yaptım, şu hayatta beni en çok seven insana artık nasıl bir ruh haliyse olmadık acılar çektirdim. çektirmişim, şimdi yavaş yavaş anlıyorum.
deli gibi aşık olduğumuz kadınlarla bir şekilde -genelde bir şekilde olur zaten, çok zordur ortak paydada buluşmak, ne de olsa olmadık mertebeye çıkarmışızdır hatunu- birlikte olunca yine olmadık hatalar yaparız. ağızlarının içine bakarız, en gururlu olduğumuz şeylerde bile saçmaladığımız olur, aşk der geçeriz ama işler tersine dönmeye başlayınca da acıların büyüğü yine karşımıza çıkar.
seni çok seven kadına aşık olmak hayattaki en büyük şans belki de, zor da görülen bir şey kabul edelim ki. yıllar geçince bunun zorluğunu görmekten olsa gerek insan sadece kendisini sevenle veya ne olursa olsun aşık olduğuyla yetiniyor.
belki galatasaray taraftarı açısından sadece metin oktay hem onu çok seven, hem de aşık olduğu kadın gibiydi. izlemedim, ahkam kesmek istemem ama yeterince okuduğumu düşünüyorum, hata yaparsam da affola. metin oktay hem galatasaray aşığıydı, hem de galatasaray taraftarının sevgilisi. zordur böyle futbolcu bulmak, çünkü sadece sen aşık olmazsın böylesine, onun asla sevmeyeceği birileri de sırada bekliyordur, ne olur ne olmaz diye. genelde de elden kaçırmak kolay olur böyle futbolcuları bu nedenle.
bir de galatasaray sevgisinin üst düzeyde olduğuna inandığım futbolcular vardır. benim için ne olursa olsun büyük kaptan böyle bir futbolcudur, son zamanlardaki eleştirileri görünce üzülüyorum, ya bir şeyler yanlış anlaşılıyor ya da gözler hep aşık olunacak topçu peşinde, bizi sevenlerin eleştirileri yine annemizin söyledikleri gibi işimize gelmiyor diyorum. ben bu adamın tüm kariyerini gördüm, onunla birlikte büyüdüm, bu kadar yanılmış olamam diyorum. dahası kimse bu kadar uzun süre rol yapamaz diyorum. burası türkiye, herkesin birbirinin kuyusunu kazmaya uğraştığı, en ufak açığınızda üzerinize çullanılan bir yer biliyorum, o yüzden kimse bu kadar uzun süre rol yapamazdı, sanmıyorum. yanılıyor olabilirim ama dedim ya sanmıyorum. en azından bizim gibi delicesine futbolu takip edenler bir şekilde fark ederdi diyorum, bu adamın galatasaray sevgisi yalan olamaz, mutlaka başka bir nedeni vardır diyebiliyorum.
bunları derken de "abi, adam büyük kaptan, ne yaparsa haklıdır" diyemiyorum, benim için sevdiğimin hatasını belirtmek önem taşır çünkü. ama ilk hatasında da sevdiğim kişiyi nasıl bir kalemde çöpe atmıyorsam, büyük kaptan vd. için de bunu yapmıyorum, hayati bir durum olmadıkça.
ama beni rahatsız eden, aşık olduğumuz ve dürüst olalım ki şartlar farklı olsa pekala yolu bizle asla kesişmeyecek başka futbolcular için gösterdiğimiz toleransı bu kulübü deli gibi sevenler için gösteremiyoruz, büyük kaptan için gösteremedik mesela. eleştirmek ayrı birşey, adamın karakterine sövenler oldu içimizde. ama yere göğe sığdıramadığımız futbolcular da var bir yandan, yarın belki fenerbahçe parayı bastırıp alacak onları, almak için fırsat kollar zaten, filmdeki kötü karakterdir fenerbahçe, biz de onlar için öyleyiz bir bakıma. o zaman kaçımız bu oyuncuların asla ezeli rakibe gitmeyeceğinden emin olabilir ki?
yıllar boyunca çevremde bir dolu adam beğenmedi bülent korkmaz'ı, rakiplerden değil üstelik. sonra başarılı olduk, hayallerin de ötesinde ve bir anda büyük kaptan oldu bülent korkmaz. ulan dedim, yıllarca bu adamın galatasaray sevgisini savundun, oyunculuğunu savundun, bir anda hani kendinden emin olmasan senden çok sever gibi görünen adamlar türedi çevrende. pekala biliyorum ki daha sıkıntılı bir dönemde oynasaydı ki bu kadar uzun süre takımda kalamazdı, benim gibi az sayıdaki insanın sevdiği bir topçu olarak yer alacaktı tarihimizde.
neyse, sadece bülent korkmaz için değil tüm futbolcular için sevgi gösterileri keşke daha samimi şekilde yapılsa. geçenlerde iş yerinde muhabbeti geçti apayrı bir konuda, bir insan bir gün iyi öbür gün kötü olmaz. ama çevremde ne hikmetse başkaları için bir gün iyi bir gün kötü diyenler çoğunlukta. aslında söylemek istedikleri bir gün kendilerine işlerine geldiği gibi davrandıkları, öbür günse onların işine gelmeyen bir harekette bulundukları. ama ortada başka bir menfaat olunca hep iyi, hep kötüler türüyor, tıpkı anlatmaya çalıştığım "aşık" olunan futbolcu gibi. belki futbolcuları eleştirirken biraz da bu şekilde düşünmekte fayda var, onlar dün farklı bugün farklı değiller. biz işimize geldiği gibi yorumluyoruz bazı şeyleri, sadece taptığımız oyunculara bunu yapmıyoruz ve hem taptığımız hem de kulübe tapan topçu bulmanın zorluğundan devamlı yerimizde sayıyoruz.