resim
Bülent Korkmaz
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:56
Uyruk:Türkiye
  • 903
    aralarında denge kuramadığı iki konu vardır:

    (bkz: türk futbolcu hayranlığı)
    bu konuya bir itirazım yok. tabii ki futbolcumuza sahip çıkalım. sevelim, sayalım, kollayalım...* ama;

    (bkz: yabancı futbolcu düşmanlığı)
    işte buna itirazım var. tehlikeli bir durum. ilerici değil gerici zihniyetin işi.

    söylenecek çok şey var ama neyse, konuyu daha da deşmiyorum.

    bir de, "hücumsal anlamda" gibi itici bir ifade türetmemiş olsa, nasıl yorumculuk yapacaktı diye düşünüyorum...
  • 906
    kısa süren galatasaray teknik direktörlüğü ile ilgili olarak sözlük yazarları tarafından yerden yere vurulan gerçek kaptan.

    hiç şüphesiz onun da içindeki galatasaray sevgisi, kendisine teklif edilen teknik direktörlük görevini reddetmesine tek engeldi. galatasaray denince akla ilk gelen birkaç oyuncudan olan bülent korkmaz'a çok şey borçlu olduğumuz bir gerçek iken, hakan ünsal'ı antrenmanlara aldı veya mustafa sarp'ı transfer etti diye kendisine yapılan haksız eleştirileri doğru bulmamaktayım. o da takımın başarısı için yapmıştır bu transferi ki mustafa sarp adlı oyuncumuz da bu sene itibari ile iyice göze batmaya başlamıştır. yeteneksiz ve kalitesinin yetersiz olduğu ortadadır ama mustafa sarp üzerinden bülent korkmaz'a sallamak da galatasaray taraftarına yakışmamaktadır.
  • 908
    daha önce mutlaka yazılmıştır fakat tekrar değinmek için bundan daha uygun bir zaman olmazdı diye düşünüyorum. galatasaray-bülent korkmaz birbirini tamamlayan kavramlardır.

    bülent korkmaz, 1979 yılında galatasaray altyapısında başladığı kariyerini 2005 yılında galatasaray ile noktalamıştır.

    26 sarı kırmızı dolu yıl...630 maç sırtında sarı kırmızı forma...

    eleştirirken bunları düşünmekte fayda yok mu sözlük???
  • 910
    sevgili bülent kaptan,

    lig tv ekranlarında maç öncesi programlarında lafın ikide bir yok röportajdı yok reklamdı gibi bahanelerle kesilip demek istediğini diyememe şaklabanlığı yerine ingiltereye gidip yabancı dil öğrensen, teknik direktörlük kurslarına gitsen, premier lig takımlarının yapısını incelesen filan. hoş olmaz mı?

    biliyorsun artık takımlarımızda 6+2+2 toplam 10 adet yabancı futbolcu bulunuyor. eskisi gibi 3 tane yabancı yok. demem o ki iletişim günümüzde çok büyük önem arz ediyor artık herkesin en az 1 yabancı dil bilmesi gerekiyor.

    bugün senin iyi kötü bir namın var, avrupada bilinen birisin. sen bugün arsenal takımının antremanını izlemeye gitsen kapıdan çevrilmezsin. seni en iyi şekilde ağırlarlar. gidip görsen arsene wenger üstadın antreman metodunu, nasıl çalıştırdığını görüp kendine bir pay çıkarsan. sonra manchester united'in antremanını izlesen hafta sonuda maça gidip seyretsen.

    paran pulun var çok değil 6-12 ay arasında su gibi ingilizce konuşursun ve teknik direktörlüğün teorisini en iyi şekilde öğrenmiş olursun.

    sonra gelip burada takım çalıştır. ekranlarda bu kötü oyuncu, bu düz adam bu iyi adam demek sana ne katıyor?
  • 912
    hayatta bizi çok seven kadınlar vardır, misal anneler gelir başta, belki -varsa- kız kardeşiniz, veya çevremizdeki başka bir hatun. bir de küçüklükten beri deli gibi aşık olduğumuz kadınlar vardır, kimi dibimizdedir ama ulaşmak için yırtınırız, kimi uzaktadır nasılsa ulaşamayacağımız için içimizde platonik bir aşk yaşar, yüceltiriz.

    her zaman sınıfın en güzel kızıyla birlikte olamaz insan, aslında çok az zaman, belki de hiçbir zaman, ama ısrarla çoğumuz sınıfın en güzel kızını arzularız. mutlaka sizi seven ama çoğu zaman haberinizin dahi olmadığı bir kız vardır sınıfta, öğrenince sınıfın en çirkin kızı bile olsa gururumuz okşanır bir nebze, ama hani söyleyemeyen tek biz değilizdir, kadınlar için de zordur söylemek, haberiniz bile olmadan belki de birlikte mutlu olacağınız bir dolu kadınla olamazsınız. yalnız, daha doğrusu sevgisiz geçen günlere bakınca üzülür insan, ulan bilseydim der bazen de.

    bazı futbolcular, hadi yalan söylemeyelim takımı için varını yoğunu ortaya koysa da başarılı olmak mecburiyetindedirler. başarı gelmezse kabul görmeleri zordur. pekala şartlar farklı olsa ve takım biraz daha başarılı olsa şu anda deli gibi eleştirdiğimiz oyuncular arasında daha fazla benimsediklerimiz çıkacaktı. veyahut başarısız dönemde arada kaynayan, tek işi takımının daha iyi olması olan, ortalığı karıştırmayan, efendi-çalışkan futbolcular illa ki olmuştur, olacak da.

    bir de takım tarihinin en kötü dönemini yaşasa da yaptığı ufak bir hareketle taraftarı gaza getirip, taraftarın gönlüne giren futbolcular vardır. onlar sınıfın eli yüzü düzgün çocuğu olurlar genelde veya popüler ve güzel kızı. kendilerini yırtmasalar bile -ki ya yeteneklidirler ya da bazılarının deyimiyle karizmatik- kabul görmeleri zor olmaz.

    hayatta genelde en çok bizi çok sevenleri üzeriz, annemizi mesela, en ağır kavgalarımızı geriye baktığımızda en çok sevdiğimiz kadınlarla yapmışızdır. hem onlardan bir şeyler bekleriz, hem de üzerine işimize karışılması işimize gelmez, tepki gösteririz. gerçekten geriye dönüp baktığımızda içimizi acıtan hatalar yaparız, ben yaptım, yapılmayacak olanı yaptım, şu hayatta beni en çok seven insana artık nasıl bir ruh haliyse olmadık acılar çektirdim. çektirmişim, şimdi yavaş yavaş anlıyorum.

    deli gibi aşık olduğumuz kadınlarla bir şekilde -genelde bir şekilde olur zaten, çok zordur ortak paydada buluşmak, ne de olsa olmadık mertebeye çıkarmışızdır hatunu- birlikte olunca yine olmadık hatalar yaparız. ağızlarının içine bakarız, en gururlu olduğumuz şeylerde bile saçmaladığımız olur, aşk der geçeriz ama işler tersine dönmeye başlayınca da acıların büyüğü yine karşımıza çıkar.

    seni çok seven kadına aşık olmak hayattaki en büyük şans belki de, zor da görülen bir şey kabul edelim ki. yıllar geçince bunun zorluğunu görmekten olsa gerek insan sadece kendisini sevenle veya ne olursa olsun aşık olduğuyla yetiniyor.

    belki galatasaray taraftarı açısından sadece metin oktay hem onu çok seven, hem de aşık olduğu kadın gibiydi. izlemedim, ahkam kesmek istemem ama yeterince okuduğumu düşünüyorum, hata yaparsam da affola. metin oktay hem galatasaray aşığıydı, hem de galatasaray taraftarının sevgilisi. zordur böyle futbolcu bulmak, çünkü sadece sen aşık olmazsın böylesine, onun asla sevmeyeceği birileri de sırada bekliyordur, ne olur ne olmaz diye. genelde de elden kaçırmak kolay olur böyle futbolcuları bu nedenle.

    bir de galatasaray sevgisinin üst düzeyde olduğuna inandığım futbolcular vardır. benim için ne olursa olsun büyük kaptan böyle bir futbolcudur, son zamanlardaki eleştirileri görünce üzülüyorum, ya bir şeyler yanlış anlaşılıyor ya da gözler hep aşık olunacak topçu peşinde, bizi sevenlerin eleştirileri yine annemizin söyledikleri gibi işimize gelmiyor diyorum. ben bu adamın tüm kariyerini gördüm, onunla birlikte büyüdüm, bu kadar yanılmış olamam diyorum. dahası kimse bu kadar uzun süre rol yapamaz diyorum. burası türkiye, herkesin birbirinin kuyusunu kazmaya uğraştığı, en ufak açığınızda üzerinize çullanılan bir yer biliyorum, o yüzden kimse bu kadar uzun süre rol yapamazdı, sanmıyorum. yanılıyor olabilirim ama dedim ya sanmıyorum. en azından bizim gibi delicesine futbolu takip edenler bir şekilde fark ederdi diyorum, bu adamın galatasaray sevgisi yalan olamaz, mutlaka başka bir nedeni vardır diyebiliyorum.

    bunları derken de "abi, adam büyük kaptan, ne yaparsa haklıdır" diyemiyorum, benim için sevdiğimin hatasını belirtmek önem taşır çünkü. ama ilk hatasında da sevdiğim kişiyi nasıl bir kalemde çöpe atmıyorsam, büyük kaptan vd. için de bunu yapmıyorum, hayati bir durum olmadıkça.

    ama beni rahatsız eden, aşık olduğumuz ve dürüst olalım ki şartlar farklı olsa pekala yolu bizle asla kesişmeyecek başka futbolcular için gösterdiğimiz toleransı bu kulübü deli gibi sevenler için gösteremiyoruz, büyük kaptan için gösteremedik mesela. eleştirmek ayrı birşey, adamın karakterine sövenler oldu içimizde. ama yere göğe sığdıramadığımız futbolcular da var bir yandan, yarın belki fenerbahçe parayı bastırıp alacak onları, almak için fırsat kollar zaten, filmdeki kötü karakterdir fenerbahçe, biz de onlar için öyleyiz bir bakıma. o zaman kaçımız bu oyuncuların asla ezeli rakibe gitmeyeceğinden emin olabilir ki?

    yıllar boyunca çevremde bir dolu adam beğenmedi bülent korkmaz'ı, rakiplerden değil üstelik. sonra başarılı olduk, hayallerin de ötesinde ve bir anda büyük kaptan oldu bülent korkmaz. ulan dedim, yıllarca bu adamın galatasaray sevgisini savundun, oyunculuğunu savundun, bir anda hani kendinden emin olmasan senden çok sever gibi görünen adamlar türedi çevrende. pekala biliyorum ki daha sıkıntılı bir dönemde oynasaydı ki bu kadar uzun süre takımda kalamazdı, benim gibi az sayıdaki insanın sevdiği bir topçu olarak yer alacaktı tarihimizde.

    neyse, sadece bülent korkmaz için değil tüm futbolcular için sevgi gösterileri keşke daha samimi şekilde yapılsa. geçenlerde iş yerinde muhabbeti geçti apayrı bir konuda, bir insan bir gün iyi öbür gün kötü olmaz. ama çevremde ne hikmetse başkaları için bir gün iyi bir gün kötü diyenler çoğunlukta. aslında söylemek istedikleri bir gün kendilerine işlerine geldiği gibi davrandıkları, öbür günse onların işine gelmeyen bir harekette bulundukları. ama ortada başka bir menfaat olunca hep iyi, hep kötüler türüyor, tıpkı anlatmaya çalıştığım "aşık" olunan futbolcu gibi. belki futbolcuları eleştirirken biraz da bu şekilde düşünmekte fayda var, onlar dün farklı bugün farklı değiller. biz işimize geldiği gibi yorumluyoruz bazı şeyleri, sadece taptığımız oyunculara bunu yapmıyoruz ve hem taptığımız hem de kulübe tapan topçu bulmanın zorluğundan devamlı yerimizde sayıyoruz.
  • 918
    kendisini bir kaptan olarak ele alırsam sanırım tek olumsuz özelliği sözel anlatımının çok zengin olmayışıdır. bu durum yorumculuk hayatında da açıkça görülebilmektedir.

    futbolculuk yıllarında hırsı, cesareti, agresif oyun anlayışı, takımını ne pahasına olursa olsun sahiplenmesi ve sahaya çıkıp elinden geleni yapması ile devede kulak kalıyordu bu durum, fakat bir yorumcu olarak stüdyoda masa başına oturunca haliyle odaklanacağımız tek şey konuşmaları oluyor ve bence oldukça sırıtıyor...

    tonlaması, vurguları, kelime tercihleri falan oldukça başarısız... pek derin analizler yaptığını da söyleyemem... teknik adamlığı da oldukça vasattı...

    ama allah için iyi kalpli, iyi niyetli adam... hayatına yorumcu olarak devam eden eski futbolcularımız arasında görece en düzgün ve sağduyulu olanı...

    kendisi gibi bir yerli futbolcunun eksikliğini takımımız fazlasıyla çekiyor... iki kuleydi hakan şükür ve bülent korkmaz, takım köprüsünün iki ayağı...
  • 923
    culio'nun galatasaray'ın futbolcusu olup olmadığı tartışılabilir.kimse net olarak "evet öyledir" veya "değildir" diyemez.
    şahsi kanaatim olduğu yönünde, ancaak tamam bülent kaptanım culioya bok atıyorsun da,senin bu takıma musallat ettiğin mustafa sarp nerenin oyuncusudur önce bunun cevabını ver?

    sen futbolun temel ilkelerini dahi yerine getiremeyen sarpı galatasaraya itele,sonra şuan da takımın en iyilerinden biri olan futbolcuya çemkir.

    yok öyle yağma!
  • 925
    bırakın allah aşkına her transfer döneminde kendimizi yırtmıyormuyduk çift yönlü orta saha yorulmayan orta saha pas atabilen orta saha diye culio böyle bir adam işte kaç defa defanstan top çıkardığını gördüm sayısız faul aldırması da cabası.affedersiniz ama mustafa sarp'ı tavsiye etmiş büyük kaptanımızın bu söylemini doğru bulmak ne kadar doğru ben anlamıyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın