resim
Franklin Edmundo Rijkaard
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:62
Uyruk:Hollanda
  • 3318
    aslında asıl konumuza geçmeden önce biraz kendisinin profil bilgilerini öğrenmek zannımca asıl konumuzun anlaşılmasında bize yardımcı olacaktır. kıvırcık diye hitap etmekten hoşlandığım bu zat-ı muhterem’in tam adı franklin edmundo rijkaard’dır. 30 eylül 1962 de amsterdam’da dünya’ya gelen frank’ın annesi, hollandalı babası surinam’lıdır*. buradan aslında o’nun tipik bir hollandalı tanımının dışında bir insan olduğunu anlayabiliriz ve bazı çıkarımlar yapabiliriz. güney amerikalıların yapılarını hepimiz biliyoruz. bir daha anlatmaya gerek yok sanırım. bu doğuştan gelen özelliklerinin ve yeteneklerinin yanında o duyduğumuz ve bildğimiz dünyada konuşulan, belki de almanya disiplinliniyle eşdeğer bir yere sahip olan hollanda disiplini içinde eğitimini alan frank bu sayede izlenilmeye doyulamayacak bir futbolcu olup çıkıverdi karşımıza 1980 yıllarda… daha 17 yaşındayken ilk kez ajax formasını giydi. kısa kesmek gerekirse milan’da ajax’ta ve hollanda milli takımı’nda birçok başarıya imza atan frank günümüzde ulaşılması hala bir hayal olan, neo’sunu basarmış barselona’ya uzay takımı denen total futbolu başarabilmiş hollanda milli takımının da o dönemde en önemli parçasıydı. 2003 yılında kötü günler geçiren barcelona’nın başına getirilmiş ve bugünkü uzay takımı denen oluşumun temelleri atılmaya başlanmıştır. frank ilk sezonda, özellikle ilk sezonunun ilk yarısında çok zor günler geçirse de ikinci yarıdan itibaren toparlamış ve ilerde gelecek başarıların sinyalleri verilmeye başlamıştır. barselona baş edilemez bir takım halini almaya başlıyor ve frank 2005 ve 2006 yıllarında hem lig şampiyonluğu hem de ispanya süper kupasını kazanıyor ve 2006 yılında şampiyonlar ligi şampiyonluğunu elde ediyordu. 2007 yılında patlak veren ronaldinho krizi takımın ahengini bozuyor ve takım tökezlemeye başlayıp durum baş edilemez bir hal alınca frank’ın görevine son veriliyordu. frank’ın yerine gelen guardiola takıma birkaç rötuş yapıp ve ronaldinho’yu gönderip! , frank’ın kurduğu sistemi bozmayınca takım öyle bir hal alıyordu ki… gerisi malumunuz!! * * *

    1 yıllık bir aranın ardından kıvırcık’ın yolu 2009 yılında galatasaray’ımıza düştü. herkes, türkiye’de ilklerin takımı olan galatasaray’a kıvırcık gelince heyecanlandı.* bu durum, acaba 1990’ ların başında derwall’in attığı ve milenyumda gelen başarıların en büyük etkeni olan temellerin, modern futbola uygun olarak kıvırcık tarafından da atılıp atılamayacağı konusunun tartışılmaya başlanmasına neden oldu. ama herkes umutluydu ve kıvırcıkla bazı şeylerin değişeceğini ve galatasaray’ın alışık olduğu başarıların kıvırcık sayesinde tekrar yakalanacağını düşünüyordu. frank’la beraber takımın göze hoş gelen futbol oynaması ve takıımın lig’e 7 de 7 ile başlamasıyla da herkes artık bir şeylerin değişeceğine daha da inanmaya başlamıştı. ama aynı sezon peşpeşe gelen sakatlıklar ve kadro derinliğindeki kıvırcığın deyimiyle ‘kalitedeki eksiklik’ takımın ritminin bozulmasına ve kötü sonuçların alınmasına neden oldu. devre arasında yapılan yıldız transferleri takımı biraz olsun toplasa da galatasaray'ın sezonu 3. sırada bitirmesine engel olamıyordu. artık eleştiriler daha da sertleşmişti. frank’ı futbolu bilmemekle tanımlayanlar, o’nun para için istanbul’da olduğunu söyleyenler, özel hayatına saldıranlar vb. ve çoğu saçma sapan eleştiriler… ama galatasaray taraftarı ve bazı yazarlar frank’ın zamana ihtiyacı olduğunu ve frank’ın artık ligi, türkiye’ yi daha iyi tanıdığı ve frank’ın istediği hamlelerin yapılmasıyla galatasaray’ın iyi yerlere geleceğini düşünüyorlardı. neydi bu hamleler ? frank her zaman kalite sorunundan bahsediyordu ve kadroda kendi oyun yapısına uymayan oyuncuların varlığını dile getiriyordu. yönetimden isteği bu oyuncuları gönderip yerine kaliteyi artıracak oyuncuları takıma transfer etmekti. frank bu oyuncuların davranışlarından da rahatsızdı. frank’ın bu istekleri doğrultusunda yönetimin ilk hamlesi forvette kaliteyi artırmak amacıyla bir alt lig’den yeni çıkmış takımın forvetini bonservissiz transfer etti!!! buna benzer kaliteyi artırıcı hamleler ali turan, serdar özkan , musa çağıran gibi oyuncularla devam etti!!! diğer taraftan frank’ın isteği doğrultusunda oyun planına uymayan ve karakteri bozuk olan keita satılıyordu!!! frank’ın istediği oyunu yani total futbolu tam anlamıyla oynayabilecek mustafa sarp, servet gibi oyuncular kadroda kalıyordu ve bunlar çok karakterli futbolculardı.!!!! transferler kampa yetişmemişti ve son günde misimoviç ve insua takıma transfer edilerek artık total futbol’un önünde hiçbir engel kalmamıştı.!!! rijkaard’ın istediği tüm hamleler yapılmıştı. !! takım servetle oyunu geriden kuracak, barış-mustafa-ayhan üçlüsüyle pas trafiğini sağlayacak, mehmet batdal’la gol atacak ve aynı zamanda tek vücut halinde hareket edecekti.!!! tabi ki bunların hiçbirisi olmadı... önce futbolcular kıvırcık’ı yalnız bıraktı, sonra taraftar ve en sonunda yönetim… çok kötü bir sezon başlangıcının ardından frank’la yollar ayrılıyordu… yönetim belki de yaptığı en iyi hamleyi, kendi beceriksizliği ve basiretsizliği yüzünden mahvediyor, türk futbolu ve galatasaray büyük bir değeri daha kaybediyordu. 2012 kriterleri, mali disiplin gibi savsatalar, belki galatsaray’ın gelecek yıllarını kurtaracak bir hamleyi etkisiz hale getiriyordu. yazımızın başında belirttiğimiz o’nun geçmişi hiçe sayılarak yapılan çapsız bazen terbiyesizliğe varan eleştiriler, pis bir kamuoyu yaratarak onun yavaş yavaş sonunu hazırladı. o 80’li yılların kadife ayaklı futbolcusuydu… o total futbolun en önemli temsilcilerindendi… o barselona efsanesini, uzay takımını yaratan adamdı…. ve daha nice başarılar…. laporta’nın frank’ın arkasında durmayarak ronaldinho’yu göndemeyip frank’ı gönderme hatasının benzerinin polat ve yönetimi tarafından servet, mustafa sarp gibi kaliteli ve total futbola uygun futbolcuları!!! takımda tutup frank’ı göndermesi şeklinde tekrarlanmasıyla kıvırcık’la galatasaray’ın yolları ayrılıyordu… çünkü kıvırcık futbolu bilmiyordu…!!!

    belki de böyle daha iyi oldu be kıvırcık. sen buraya fazlaydın, sen, buralarda anlayacak adam yoktu. o çok güvendiğin taraftar bile bir yere gelince arkandan çekildi. belki de seni en çok üzen bu oldu. sen daha iyi yerleri hak ediyorsun kıvırcık, belki bir gün daha iyi şartlarda daha baska koşullarda tekrar yollarımız kesişir. en çok da ne koydu biliyor musun? o çok beğendiğin, belki de çıkmak için can attığın ve heyecanlandığın arena’ya sen çıkamayacaksın! mustafa sarp, servet gibi adamlar çıkacak.! sen adamdın kıvırcık, mutlu ol hayatta, başarılar…

    bilmiyorum frank rijkaard hakkında ne düşünüyorsunuz.. seversiniz sevmezsiniz , beğenirsiniz beğenmezsiniz o ayrı.. ama en azından bu adama biraz saygı duyduğumuzda veya daha da azından geçmişine, yaptıklarına saygı duyduğumuzda futbol adına daha da önemlisi insanlık adına kendimiz için bir adım atmış oluruz. bilmiyorum bu sizin için ne kadar önemli…
App Store'dan indirin Google Play'den alın