631
ultraslan'ı beğenmeyenlere soruyorum: siz, taksim'de sırf galatasaray'a küfrediyorlar diye bir grup sarhoş beşiktaşlıyla kavga eder miydiniz?
tanımadığın, ve dayağı hakeden* bir avuç galatasaray'lıyı çevik kuvvet elinden almak için 500 metre depar atar mıydınız?
en boş anınızda televizyonda karşınıza çıksa bile kanal değiştireceğiniz kadın voleybol maçlarına gider miydiniz? neredeyse her gün erkek değilse kadın, ya voleybol, ya basketbol, ya futbol takımın maçları varken, hepsine zaman ayırır mıydınız?
tribüncülüğün iç saha maçlarına gidip geyik yapmaktan ve facebook'ta status yazmaktan öte olduğunu farkında mısınız? her hafta, her maçta sesin kısılana kadar bağırmak nasıldır bilir misiniz?
bunlar ultraslan'ın yaptığı şeylerden sadece benim bildiğim kadarı.
benim ultraslan'la birebir hiç bir bağlantım yok. tayfa'da bir kaç yüz aşinalığı dışına hiç bir üyeyi tanımam. geçen sene eski açıkta yanlarında maç izlemek dışında hiç bir alakam olmadı bugüne kadar. bazen sinir krizi geçirecek kadar sinirlendiğim olur, bir sürü karar ve davranışlarına katılmam, çok eleştiririm, ama bu işin başka bir yönü daha var.
somut olsun diye örnek veriyorum: geçen sene madrid deplasmanında barfly'ın gördüğü adamlar iki gün sonra inönü'de beşiktaş deplasmanında benimleydi. adamların işi bu, bundan para kazanıyorlar diyeceksiniz. o kazanmasın da kim kazansın bu durumda? çalışacak zaman kalır mı adama? eğer cidden klüpten para ödeniyorsa da, onu akıl edip hayata geçiren adamın aklını seveyim. beğenir ya da beğenmezsiniz, istediğiniz kadar aşağılayın, benim gözümde galatasaray uğruna kavgayı göze alan, en adamdır. ankaragücü taraftarının usturasının üstüne yürüyecek cesareti olan istediği kesimden gelebilir, canımdır. bir soru daha: bunu yapar mıydınız peki? ben geçen sene gözlerimle gördüm, yaptılar.
tamam bunları geçelim, objektif verilere gelelim. fenerbahçe tribünlerini bilen bilir. anonsçunun bağırsınlar diye yalvardığı, her maç toplam 3 dakika tezahürat yapan, kareografi için yine anonsçudan direktif alan, deplasmana gelen 2500 kişi tarafından çok rahat bastırılan koca bir stad. bunda konforlu bir stadında etkisi var tabii, barcelona ve real madrid taraftarı da arada ıslıklayıp popcorn yemekten başka bir şey yapmaz. ama biz asla bu kadar düşmeyeceğiz, çünkü ne neden veya motifle olursa olsun, hep bağıran bir ultraslan tribünü olacak.
eleştirirken önce kendinizi bilin. burada yazdıklarınızın sizin sorumluluğunuz olmamasını geçtim, hayatında sebo reis'i canlı görmemiş adam atıp tutar tabii arkasından. ama adamı bi canlı görün be abi, bak, yüzüne söyle demiyorum. zaten burada yazdıkların adamı görünce aklından gidecek yani. büyük konuşuyorum, sebo reis'i gören saygı duyar. ister istemez.
tribünü en çok eleştirenler şehir dışında yaşayan taraftarlar. beni neden tribüncü olmadığının bahaneleri ilgilendirmiyor. sen şehir dışındasın tamam, ama ben değilim ve maça gidiyorum. senin okulun/işin var ve tribüncü değilsin. bu adamların işi bu, ve tribüncüler. nokta. yapamayacağın işleri eleştirmeyeceksin. oturduğun yerden klavye delikanlılığı yapmayacaksın.
kimse ultraslan'ı sevmek zorunda değil, ama emeğe saygı duyun. bu kadar.
tanımadığın, ve dayağı hakeden* bir avuç galatasaray'lıyı çevik kuvvet elinden almak için 500 metre depar atar mıydınız?
en boş anınızda televizyonda karşınıza çıksa bile kanal değiştireceğiniz kadın voleybol maçlarına gider miydiniz? neredeyse her gün erkek değilse kadın, ya voleybol, ya basketbol, ya futbol takımın maçları varken, hepsine zaman ayırır mıydınız?
tribüncülüğün iç saha maçlarına gidip geyik yapmaktan ve facebook'ta status yazmaktan öte olduğunu farkında mısınız? her hafta, her maçta sesin kısılana kadar bağırmak nasıldır bilir misiniz?
bunlar ultraslan'ın yaptığı şeylerden sadece benim bildiğim kadarı.
benim ultraslan'la birebir hiç bir bağlantım yok. tayfa'da bir kaç yüz aşinalığı dışına hiç bir üyeyi tanımam. geçen sene eski açıkta yanlarında maç izlemek dışında hiç bir alakam olmadı bugüne kadar. bazen sinir krizi geçirecek kadar sinirlendiğim olur, bir sürü karar ve davranışlarına katılmam, çok eleştiririm, ama bu işin başka bir yönü daha var.
somut olsun diye örnek veriyorum: geçen sene madrid deplasmanında barfly'ın gördüğü adamlar iki gün sonra inönü'de beşiktaş deplasmanında benimleydi. adamların işi bu, bundan para kazanıyorlar diyeceksiniz. o kazanmasın da kim kazansın bu durumda? çalışacak zaman kalır mı adama? eğer cidden klüpten para ödeniyorsa da, onu akıl edip hayata geçiren adamın aklını seveyim. beğenir ya da beğenmezsiniz, istediğiniz kadar aşağılayın, benim gözümde galatasaray uğruna kavgayı göze alan, en adamdır. ankaragücü taraftarının usturasının üstüne yürüyecek cesareti olan istediği kesimden gelebilir, canımdır. bir soru daha: bunu yapar mıydınız peki? ben geçen sene gözlerimle gördüm, yaptılar.
tamam bunları geçelim, objektif verilere gelelim. fenerbahçe tribünlerini bilen bilir. anonsçunun bağırsınlar diye yalvardığı, her maç toplam 3 dakika tezahürat yapan, kareografi için yine anonsçudan direktif alan, deplasmana gelen 2500 kişi tarafından çok rahat bastırılan koca bir stad. bunda konforlu bir stadında etkisi var tabii, barcelona ve real madrid taraftarı da arada ıslıklayıp popcorn yemekten başka bir şey yapmaz. ama biz asla bu kadar düşmeyeceğiz, çünkü ne neden veya motifle olursa olsun, hep bağıran bir ultraslan tribünü olacak.
eleştirirken önce kendinizi bilin. burada yazdıklarınızın sizin sorumluluğunuz olmamasını geçtim, hayatında sebo reis'i canlı görmemiş adam atıp tutar tabii arkasından. ama adamı bi canlı görün be abi, bak, yüzüne söyle demiyorum. zaten burada yazdıkların adamı görünce aklından gidecek yani. büyük konuşuyorum, sebo reis'i gören saygı duyar. ister istemez.
tribünü en çok eleştirenler şehir dışında yaşayan taraftarlar. beni neden tribüncü olmadığının bahaneleri ilgilendirmiyor. sen şehir dışındasın tamam, ama ben değilim ve maça gidiyorum. senin okulun/işin var ve tribüncü değilsin. bu adamların işi bu, ve tribüncüler. nokta. yapamayacağın işleri eleştirmeyeceksin. oturduğun yerden klavye delikanlılığı yapmayacaksın.
kimse ultraslan'ı sevmek zorunda değil, ama emeğe saygı duyun. bu kadar.