18
fatih terim derdi ya yenilmek kolay, yenmek olay diye. aha bu alternatif oluşumu da "düşünmesi kolay, yapması olay"dır.
kimseyi suçlamıyorum uçuyorsunuz, kaçıyorsunuz diye. sonuçta herkes galatasaray'ın, galatasaray tribünün iyiliği peşinde. ama bu böyle olmaz. bırakın alternatif oluşumu, galatasaray sözlük tribün grubu'nu kurmak bile zordur. ilk konuşulmaya başladığında da demiştim. bir şekilde tribünde yer edilecekse bu 2 haftada bir iç saha maçlarına gitmekle olmaz. onu herkes yapar. deplasman yaparsın veya amatör kovalarsın veya bir gece kömürlükte pankart boyarsın vs. ama ekstra bişeyler yapman lazım. bir farkının olması lazım. eski açık'taki üni oluşumundan yıldızlı aslanlar'ı, beykentli aslanları ayıran ne? niye kimse boğaziçili aslanlar demiyor? çünkü bu adamlar uğraşıyor, basket maçlarına gidiyor, elinden geldiği kadar deplasman yapıyor, pankart desen ayrı. yıldızlı aslanlar ilk kurulduğunda orta bahçede yaptırdığımız kartları 2-3 milyona dağıtıyorduk. hala da saklarım o kartı. oradan buralara geldiler. resmen didinerek, peşindeyiz diyerek.
şimdi sen bunları yapabilecek misin? böyle kaç kişi bulabileceksin? istanbul'un kaç farklı yerinden gelecek bu adamlar, nerede buluşacak? maç öncesi zirvelerden gördüğüm kadarıyla çoğumuz iş güç peşinde koşturan kişileriz. bunları yapmaya ne yazık ki ayıracak vakti yok. dün toka, (bkz: #503660) no'lu entrysinde pazartesi konuştuklarımızdah bahsetmiş. yaş itibari ile captano kadar olmasa da sözlük ortalamasının üstündeyim. * ben maça giderken biletix falan yoktu. kombinen yoksa sabah 11'de sıraya girerdin, leş kokulu gişeden bilet alıp 16.00'da açılan kapıdan girip 3 saat içerde beklerden. bazen paf maçı olur onu seyrederdin. trabzon'a gidip taş yiyip 20 saat otobüs yolculuğu ile döndükten sonra pazartesi bütün gün uyuyabiliyordum. ben ilk basket maçlarına gittiğimde ömer büyükaycan oynuyordu. yabancılarımız jevon crudup ve gaily nickerson'dı. yavaş yavaş gidememeye başladığımda ise matej mamic, gundars vetra falan vardı.
bunları yaşım ortaya çıksın diye yazmadım. o zamanlar bunları yapabilecek hadi parayı geçtim, vaktimiz vardı. parayı da bir şekilde bulabiliyorduk. 2001'de 3-2'lik real maçına bilet almak için telefonumu satmıştım. tabi turkcell faturasını ödemeye çalışmamın da bir etkisi vardı. * ama şimdi anca 2 haftada bir maça gidebiliyoruz. bide fener, beşiktaş deplasmanı. pazar günü akşam 7'deki deplasmana gidip, pazartesi sabah 9'da toplantıya yetişecek vaktim yok. dediğim gibi maça giden çoğumuzun da durumu bu. demin saydığım bu farklılığı nasıl yaratacaksın?
tribün grubu konusunda en heyecanlımız olan toka bile alternatif oluşum konusunda "bir durun soluklanın abi" diyorsa bir düşünmek lazım. ha ama biz böyle oluşum yaptık feanor; şunları şunları yapıcaz, şöyle maddi desteğe, böyle manevi desteğe ihtiyacım var diyen herkese de elimden gelen yardımı yaparım.
kimseyi suçlamıyorum uçuyorsunuz, kaçıyorsunuz diye. sonuçta herkes galatasaray'ın, galatasaray tribünün iyiliği peşinde. ama bu böyle olmaz. bırakın alternatif oluşumu, galatasaray sözlük tribün grubu'nu kurmak bile zordur. ilk konuşulmaya başladığında da demiştim. bir şekilde tribünde yer edilecekse bu 2 haftada bir iç saha maçlarına gitmekle olmaz. onu herkes yapar. deplasman yaparsın veya amatör kovalarsın veya bir gece kömürlükte pankart boyarsın vs. ama ekstra bişeyler yapman lazım. bir farkının olması lazım. eski açık'taki üni oluşumundan yıldızlı aslanlar'ı, beykentli aslanları ayıran ne? niye kimse boğaziçili aslanlar demiyor? çünkü bu adamlar uğraşıyor, basket maçlarına gidiyor, elinden geldiği kadar deplasman yapıyor, pankart desen ayrı. yıldızlı aslanlar ilk kurulduğunda orta bahçede yaptırdığımız kartları 2-3 milyona dağıtıyorduk. hala da saklarım o kartı. oradan buralara geldiler. resmen didinerek, peşindeyiz diyerek.
şimdi sen bunları yapabilecek misin? böyle kaç kişi bulabileceksin? istanbul'un kaç farklı yerinden gelecek bu adamlar, nerede buluşacak? maç öncesi zirvelerden gördüğüm kadarıyla çoğumuz iş güç peşinde koşturan kişileriz. bunları yapmaya ne yazık ki ayıracak vakti yok. dün toka, (bkz: #503660) no'lu entrysinde pazartesi konuştuklarımızdah bahsetmiş. yaş itibari ile captano kadar olmasa da sözlük ortalamasının üstündeyim. * ben maça giderken biletix falan yoktu. kombinen yoksa sabah 11'de sıraya girerdin, leş kokulu gişeden bilet alıp 16.00'da açılan kapıdan girip 3 saat içerde beklerden. bazen paf maçı olur onu seyrederdin. trabzon'a gidip taş yiyip 20 saat otobüs yolculuğu ile döndükten sonra pazartesi bütün gün uyuyabiliyordum. ben ilk basket maçlarına gittiğimde ömer büyükaycan oynuyordu. yabancılarımız jevon crudup ve gaily nickerson'dı. yavaş yavaş gidememeye başladığımda ise matej mamic, gundars vetra falan vardı.
bunları yaşım ortaya çıksın diye yazmadım. o zamanlar bunları yapabilecek hadi parayı geçtim, vaktimiz vardı. parayı da bir şekilde bulabiliyorduk. 2001'de 3-2'lik real maçına bilet almak için telefonumu satmıştım. tabi turkcell faturasını ödemeye çalışmamın da bir etkisi vardı. * ama şimdi anca 2 haftada bir maça gidebiliyoruz. bide fener, beşiktaş deplasmanı. pazar günü akşam 7'deki deplasmana gidip, pazartesi sabah 9'da toplantıya yetişecek vaktim yok. dediğim gibi maça giden çoğumuzun da durumu bu. demin saydığım bu farklılığı nasıl yaratacaksın?
tribün grubu konusunda en heyecanlımız olan toka bile alternatif oluşum konusunda "bir durun soluklanın abi" diyorsa bir düşünmek lazım. ha ama biz böyle oluşum yaptık feanor; şunları şunları yapıcaz, şöyle maddi desteğe, böyle manevi desteğe ihtiyacım var diyen herkese de elimden gelen yardımı yaparım.