920
"yeri geldi 14 sene bekledik..." diye bağıran, esasında bi bok beklememiş adamlar bilmez baba recep'i. galatasaray'ın “galatasaray” olduğu önemli yılların adamlarındandır. galatasaray ruhu'nun sahada, kulübede, tribünde olduğu yıllarda galatasaray'a yolu düşmüş bir beşiktaşlıdır.
--- alıntı ---
maç saatine yakın, galatasaray, beşiktaş tribününe çok yakın bir yerden sahaya çıktı. biz her zaman kendi yıldızlarımızı tribünlere çağırırdık. bu ya metin oktay olurdu ya da turgay şeren...
bu kez baba recep'i çağırdık. baba recep bir an duraksar gibi oldu. bize doğru koşarak geleceğini sanarak iki misli bağırmaya ve "baba recep buraya" demeye başladık. baba recep birden beşiktaş tribünlerine doğru koştu. bir anda stat sessizliğe büründü. ne yapacağını herkes merakla bekliyordu. beşiktaş tribünlerinin önüne gelince sağ ve sol elini havaya kaldırdı ve iki eliyle bütün beşiktaş tribününü içine alırcasına bir jest yaptı. ardından ellerini sıkıca yüreğinin üstüne bastırdı ve sonra tekrar açıp kalbini sanki beşiktaşlılara uzattı.
biz derin bir sessizliğe bürünmüştük. beşiktaş tribününden 'baba recep' sesleri yükseldi. baba recep sonra koşa koşa tribünün ta öbür tarafına gelip tam bizim önümüzde durdu. gene iki elini açıp galatasaray tribünlerini içine alacak bir hareket yaptı ve sonra iki eliyle iki bacağını gösterdi.
baba recep, "yüreğim beşiktaş'la ama ayaklarım galatasaray için koşacak" diyordu.
işte o anda hem galatasaray, hem de beşiktaş tribünleri ayağa kalktı, "baba recep çok yaşa" sesleri yeri göğü inletti.
--- alıntı ---
galatasaray taraftarı recep adanır'ı izledi. yıllar geçti servet çetin girdi galatasaray'ın kapısından. fenerbahçe'de tutunamamış hatta alay konusu olmuş bir adam, anadolu'da kendi hikayesini yazdı ve galatasaray'a geldi.
futbolunu ve mücadelesini geliştirdiğini gösterdi. sahada elinden geleni yaptı, pes etmedi. bazen şampiyonluk kutlamasında kapris yapacak kadar saçmaladı, bazen boş konuştu. “futbolcu biraz da çocuktur, hafif arızadır.." dedik, futbol romantizmiyle avunduk. ses çıkarmadık çünkü mücadelesine inandık, yeri geldi alkışladık...
bir gün, "eğer benim galatasaraylı ya da fenerbahçeli servet olarak kalmak gibi bir düşüncem olsaydı, ben sivas'a gittiğimde başarılı olamazdım. sonuçta maddiyat için yapıyorum bu işi. paramı aldıktan sonra ben elimden geleni yaparım." dedi. belki o dönem kimse önemsemedi bu cümleleri çünkü servet’e, mücadelesine, hırsına inanıyorduk. şimdi geriye dönüp baktığımda sonun başlangıcının bu cümlelerde yattığını görüyorum.
artık servet, parasını aldığı için baş kaldırmayan, ses çıkarmayan bir adam. parasını aldığı için bi boku umursamıyor. parasını aldığı için boş konuşuyor, parasını aldığı için taraftara, teknik direktörüne, kaptanına, formasına sayıgısızlık yapıyor. parasını aldığı için, istanbul'da olduğu için bilmediği ve beceremediği bir sistemde tekrar var olmayı seçmiyor, ikinci defa kendisini yenilemiyor. parasını alıyor, güzel yaşıyor... neden uğraşsın ki?
galatasaraylılıkla, fenerbahçelilikle yıllarca karnını doyurmuş efsaneler var bu kulüplerin tarihinde.
servet, yüzer yıllık tarihleri, efsaneleri banka hesaplarının altında harcarken günümüz futbolunun profesyonellik yalanına tutulduk. servet değişti veya kolay olanı seçti, kimse fark etmedi.
keşke servet “fenerbahçeliyim ama galatasaray’dan paramı kazanıyorum. sonuna kadar mücadele edeceğim” deseymiş. keşke fenerbahçeli servet, galatasaray forması giyseymiş ve o formanın değerini bilseymiş. recep adanır’ı yıllar sonra bunun için anıyorum. beşiktaşlı recep’in, galatasaray formasını giymesinden gurur duyuyorum paraya tapan saygısız servet’in ise utanç...
--- alıntı ---
maç saatine yakın, galatasaray, beşiktaş tribününe çok yakın bir yerden sahaya çıktı. biz her zaman kendi yıldızlarımızı tribünlere çağırırdık. bu ya metin oktay olurdu ya da turgay şeren...
bu kez baba recep'i çağırdık. baba recep bir an duraksar gibi oldu. bize doğru koşarak geleceğini sanarak iki misli bağırmaya ve "baba recep buraya" demeye başladık. baba recep birden beşiktaş tribünlerine doğru koştu. bir anda stat sessizliğe büründü. ne yapacağını herkes merakla bekliyordu. beşiktaş tribünlerinin önüne gelince sağ ve sol elini havaya kaldırdı ve iki eliyle bütün beşiktaş tribününü içine alırcasına bir jest yaptı. ardından ellerini sıkıca yüreğinin üstüne bastırdı ve sonra tekrar açıp kalbini sanki beşiktaşlılara uzattı.
biz derin bir sessizliğe bürünmüştük. beşiktaş tribününden 'baba recep' sesleri yükseldi. baba recep sonra koşa koşa tribünün ta öbür tarafına gelip tam bizim önümüzde durdu. gene iki elini açıp galatasaray tribünlerini içine alacak bir hareket yaptı ve sonra iki eliyle iki bacağını gösterdi.
baba recep, "yüreğim beşiktaş'la ama ayaklarım galatasaray için koşacak" diyordu.
işte o anda hem galatasaray, hem de beşiktaş tribünleri ayağa kalktı, "baba recep çok yaşa" sesleri yeri göğü inletti.
--- alıntı ---
galatasaray taraftarı recep adanır'ı izledi. yıllar geçti servet çetin girdi galatasaray'ın kapısından. fenerbahçe'de tutunamamış hatta alay konusu olmuş bir adam, anadolu'da kendi hikayesini yazdı ve galatasaray'a geldi.
futbolunu ve mücadelesini geliştirdiğini gösterdi. sahada elinden geleni yaptı, pes etmedi. bazen şampiyonluk kutlamasında kapris yapacak kadar saçmaladı, bazen boş konuştu. “futbolcu biraz da çocuktur, hafif arızadır.." dedik, futbol romantizmiyle avunduk. ses çıkarmadık çünkü mücadelesine inandık, yeri geldi alkışladık...
bir gün, "eğer benim galatasaraylı ya da fenerbahçeli servet olarak kalmak gibi bir düşüncem olsaydı, ben sivas'a gittiğimde başarılı olamazdım. sonuçta maddiyat için yapıyorum bu işi. paramı aldıktan sonra ben elimden geleni yaparım." dedi. belki o dönem kimse önemsemedi bu cümleleri çünkü servet’e, mücadelesine, hırsına inanıyorduk. şimdi geriye dönüp baktığımda sonun başlangıcının bu cümlelerde yattığını görüyorum.
artık servet, parasını aldığı için baş kaldırmayan, ses çıkarmayan bir adam. parasını aldığı için bi boku umursamıyor. parasını aldığı için boş konuşuyor, parasını aldığı için taraftara, teknik direktörüne, kaptanına, formasına sayıgısızlık yapıyor. parasını aldığı için, istanbul'da olduğu için bilmediği ve beceremediği bir sistemde tekrar var olmayı seçmiyor, ikinci defa kendisini yenilemiyor. parasını alıyor, güzel yaşıyor... neden uğraşsın ki?
galatasaraylılıkla, fenerbahçelilikle yıllarca karnını doyurmuş efsaneler var bu kulüplerin tarihinde.
servet, yüzer yıllık tarihleri, efsaneleri banka hesaplarının altında harcarken günümüz futbolunun profesyonellik yalanına tutulduk. servet değişti veya kolay olanı seçti, kimse fark etmedi.
keşke servet “fenerbahçeliyim ama galatasaray’dan paramı kazanıyorum. sonuna kadar mücadele edeceğim” deseymiş. keşke fenerbahçeli servet, galatasaray forması giyseymiş ve o formanın değerini bilseymiş. recep adanır’ı yıllar sonra bunun için anıyorum. beşiktaşlı recep’in, galatasaray formasını giymesinden gurur duyuyorum paraya tapan saygısız servet’in ise utanç...