• 1583
    son eklentilerinin modeste m'bami ve halil altıntop olacağı söyleniyor.

    ön libero için daha önce çıkan adayların total futbol'a uygun olmaması sebebiyle ite penetre edilmesinin ardından, m'bami'nin beğenileceğini düşünmüştüm ama sözlük onu da iplemedi. yahu herkes "şöyle fransa çıkışlı, afrika kökenli, kuvvetli bir ön libero alalım!" diyor, m'bami'nin nesini beğenmiyor? psg ve marsilya'da üçer başarılı sezon geçirmiş, defansif orta saha olmasına rağmen kontrataklardaki etkisiyle beğeni toplamış bir adam. ayrıca fiziğine yapılan övgüleri, daha önceden gündeme gelen tiote ve enoh'un aksine, hollanda ligi gibi çıtkırıldım bir ligde değil; fransa gibi fizik mücadelenin üst düzey olduğu bir ligde oynarken almış.

    rakip atak geliştirirken doğru yerde durabilen, doğru zamanlamayla müdahale eden(yani zamanlama hatası yüzünden faul yapıp hababam kart görmeyen), ikili mücadelelerden galip çıkan bir adam; yani tam olarak bir ön libero. buna ek olarak da şut çekebiliyor, kontratağa katılabiliyor. kendisi geriden oyun kuramıyor ama rakipten topu kazandıktan sonra, topla oynayabilen yaratıcı arkadaşlarına basit paslar atarken eli ayağına dolaşmıyor. e bize lazım olan da bu değil mi? hücum anlamında ekstraları olan futbolcuların defansif zaafları gözrmezden gelinmemeli. stoper lazımken "geriden oyun kursun", ön libero lazımken "topu oyuna soksun" gibi taleplerden önce adamların asli görevlerini yerine getirip getirememesine bakmalıyız.

    vaktiyle stopere fernando meira'yı getirdik. adam rakip ceza sahası önünde iki kişiyi geçip kaleye şut çekiyordu(sami yen'deki bir trabzon maçıydı, hatırlayan vardır.). e ama hantallığını ve sıfıra yakın olan markaj özelliğini affettirmiyordu değil mi? kaldı ki m'bami, oyunun hücum yönünde öyle felaket bir adam da değil; nesini beğenmedin sözlük?

    rakibin olası kontrataklarına her zaman hazırlıklı bir m'bami, önünde ise pres özelliği bulunan + topla iyi oynayabilen arda ve elano ile sıkıntılarımız büyük oranda çözülür. çok üst düzey bir hücum hattımız olmasına rağmen, 2009-2010 sezonunda oynadığımız birçok maçın ikinci yarısında oyunu rakip yarı alana yıkamadık ve son dakikaları diken üzerinde izledik. neden? kanat oyuncuları süratli ve teknik idi, göbekte elano ve arda iyi pas yapan adamlardı; ön liberonun, oyunu rakip yarı alana yıkmakla ne alakası olabilirdi?

    belki onuncu kez söylüyorum ama, çok alakası var. topu hızlı taşıyan ve oyuna iyi sokabilen hücumcular, atağa çıkmaya yarar; rakip üzerindeki baskıyı sürekli kılmaya değil. eğer rakip kaleyi ablukaya almışken, rakibin süratli adamlarına yeterli presi yapmazsanız(onu arda ve elano iyi yapıyor) ve geride kontratağı kesmekle görevli, iyi top çalabilen ve zamanlaması iyi olan birini bırakmazsanız(işte o yoktu); rakip orta sahanızı kolayca geçer ve kalenize dayanır. o zaman da her şeye en baştan başlar ve yarı alanınızdan çıkmak, yerleşen rakip savunmayı tekrar geçmek, tekrar adam eksiltmek için boş yere zaman ve enerji harcarsınız. eğer baskı, top tekniği ile ve süratle kuruluyorsa; orta sahayı arda- elano emre çolak şeklinde kuralım? al; üçünde de top tekniği, adam eksiltme ve pas var? ama insan güvenemiyor değil mi; "en iyi defans hücumdur!" miti, 2010'da tırtlıyor. daha önce mehmet topal'ın çok iyi top sürdüğünden bahsetmiştim defalarca; ama bu da ne orta sahamızın çabuk geçilmesine engel oluyordu, ne de rakip üzerinde baskıyı arttırmamıza yarıyordu. ön liberoysan, önce efendi gibi defansını yap...

    ayrıca mehmet topal demişken, bir konuyu tekrar hatırlatmak gerekiyor. fiziğinin çok üst düzey olduğu söylenegelen mehmet topal, mustafa sarp, barış özbek gibi oyuncuların; bu sezon fizik olarak da yerlerde süründüğünü gördük. daha önceden de söylediğimiz gibi, anadolu takımlarında, bundesliga'da uygulanagelen "sezon öncesi hazırlık kampında fizik idmanı ver etme" metoduyla, daha önceki sezonlarda fizik olarak zinde tutuldular ama bu sezon pas ve teknik üzerine kurulu bir sistemin gerektirdiği hazırlık kamp programını uygulayınca; eski enerjilerinden eser kalmadı. "dört tane ciğer var" denilen mustafa sarp, onuncu haftadan sonra koşamaz oldu. feldkamp'la altın sezon yaşayan barış özbek ve mehmet topal, fizik-kondisyon idmanlarıyla doping manyağı olmadan, ancak 45 dakika iyi performans gösterebildiler ve ikinci yarılarda orta sahamızı bomboş bıraktılar. bu açıdan, kendi doğal fiziği itibarı ile, çok fazla fizik-kondisyon idmanı dopingine ihtiyaç duymadan dinç kalabilen ve bu sayede teknik ve taktik konulara ayırabilecek zamanı kalan modeste m'bami(ya da o ayarda bir oyuncu), galatasaray için çok çok önemli bir transfer olur.

    ha tabi; memleketimin spor basınının dini imanı para olduğu için, spor servisleri sadece satmaya bakıyor, web sitesi daha çok tıklansın diye yazıyor. taraftar desen, futbolcunun faydasını sadece dribling, pas, vs. hücum baremleriyle ölçüyor. e güzel basınım da sadece süratli kanat oyuncusunu, bitirici santraforu, koşmayan 10 numarayı flaş transfer olarak algılıyor; yoksa bile transfer, kendisi uyduruyor...

    e halk böyle istiyor?

    biraz da halil altıntop'tan bahsedelim. orta sahanın ortasında, sol/sağ kanatta ve santraforda oynayabiliyor. daha önce, iyi bir ön libero alınabilmesi için sol kanadı serdar özkan'a emanet edip, bütün bütçeyi ön liberoya ayırmaya bile razı olduğumu söyledim. serdar özkan diyorum bak... serdar'a razıyken; sol kanada halil'in monte edilmesine nasıl burun kıvırayım şimdi?

    kurulan taraftar ilk 11'lerinde* arda genellikle solda gösteriliyor. halil'in takıma katılmasından sonra, göbekte halil - elano oynarsa kulağa daha mantıklı geliyor. ama arda'nın şu meşhur demeci sürekli "soldan başka yerde oynamam!" şeklinde yorumlandığından ve "sağ tarafa koyulunca kederden sakal bıraktın len!" gibi gerzek yorumlar(yorum demeye de dilim varmıyor gerçi bu şebekliğe) yapıldığından; arda'nın göbekte oynarken gösterdiği üst düzey performanslar gözardı ediliyor. arda süratli değil, dar alanı daha çok seviyor, kuvvetli, pres özelliği de var; e helva yapsana? koysana adamı göbeğe, hem de arda'dan çok daha süratli olan, geniş alanı değerlendirebilen ve ilaveten sol ayaklı olan halil altıntop'a da yer bulmuş olursun otomatikman. rijkaard'a demiyorum tabi bunu, o durumun farkında da; sözlüğe anlatmaya çalışıyorum derdimi.

    halil ayrıca baros'un yedeği olarak da kullanılabileceğinden, rotasyon için çok işlevsel bir futbolcu olacaktır. uzun müddet schalke 04'te santrafor oynatılmasının sebebi; pozisyon bilgisi ya da bitiriciliği değil, süratiydi. betonarme orta sahalarla geriye gömülü orta sahalarla oynayan ve kontrataklarda topyekün ileri çıkan bundesliga takımlarının karşısında, savunmayı önde yakalayan süratli oyuncular topu 10 metre dahi sürse kaleciyle karşı karşıya kalıyor. kimse "halil müthiş santrafor!" demiyor zaten, o yüzden "çok gol kaçırıyor bu!" argümanı geçersiz. adamı hedef santrafor olarak değil, kanat oyuncusu olarak görüyorum ve ihtiyaç halinde baros'un yedeği olarak da kullanılmasında sakınca görmüyorum. ya da baktın skor kötü, milan baros'u çakılı uç forvet, halil altıntop'u da ikinci, destek forvet olarak kullanırsın. herif zaten bedelsiz; yıllık 2 ya da 2.5 milyon euro'ya bağlarsak güzel transfer olur. ama halil'in istediği yıllık 3.5 milyon euro kabul edilemez.

    ______ufuk______
    sabri_neill__ali_hakan
    _____m'bami_____
    ___elano__arda____
    _keita________halil_
    ______baros______

    breh breh...

    hazır yabancı kontenjanı da müsaitken, lucas neill'in yanına bir de stoper alsak mı? o da kadayıfın üstüne kaymak gibi olur, ama olmasa da olur... madjid bougherra yalan oldu herhalde; neyleyelim, başka bahara...
App Store'dan indirin Google Play'den alın