36296
stoperin tekniğine on libero. oyunu iki yönlü oynayanına box to box veya 8 numara. defansif oyun kurucuya regista deniyor. ondan sonra bunlara sahte 9lar, sahte 10lar yok efendim kanat forvetler, pivot santrforlar ekleniyor. bunlar bana göre bir takım içi boş terimler veya bir takım kalıplar.
oysa modern futbolda görüyoruz ki, set oyununu iyi oynayan takımlar düşük bütçelerine rağmen sana sorun çıkartabiliyorlar*. ben total futbol taraftarıyım. benim anlayışıma göre herkes gol atabildiği gibi, yine herkes defans yapmayı bilemeli hatta defans yapmalıdır. defans ileride kaleciye basmak ve defans oyuncularını hataya zorlayıp belki de uzun oynamalarını sağlayıp topa yeniden kısa sürede hakim olmaktır. bu topun kazanılması. sonra topun defantan çıkarılması var.
açıkası başı istisnai müsabakalar hariç galatsaray bir kaç yıldır topu kazanmada ve topu tekrar defanstan çıkarmada sorun yaşıyor. bu böyle olunca hatlar arasında kopukluk oluyor. ligde bir şekilde belki idare ediyor ancak avrupada ortalama bir futbol kulübünün standardı olan rakiplere karşı zor anlar yaşıyor hatta sınıfta kalıyor.
ben antrenör değilim, hayatımda fm de oynamadım. 44 yıllık ömrümde 30 kusur senelik futbol tecrübesini oynayarak ve izleyerek edindim. benim ilgi alanım bilhassa galatasaray.
on alan presi ve topu geriden çıkarmada zorlanıyorsa galatasaray, o takımdan avrupada o sezon başarı beklemeyin.
bize ister 6 lazım deyin, ister 8 ister 10. bu takım topyekün defans yapmayı beceremez ve geriden oyun kuramazsa, daha doğrusu bir oyun şablonu yoksa, rotasız gemide rüzgara teslim olmuş gemi gibidir. ne zaman kaptan dümeni eline alır, o zaman işler değişir.
ancak kaptan* haritayı kaybetmiş. mürettebata söz geçiremiyor. takım ingiliz kiraliyet gemisinden ziyade black pearl'ü andırıyor. her kafadan bir ses çıkıyor. kimse yerini bilmiyor. evet, mürettebata yeni gemiciler eklendi ancak sen kaptansan bunları meziyetlerine göre değerlendirip, gemiyi mürettebatı ile birlikte azgın okyanus sularından geçirip, karaya çıkarman gerekir.
aksi takdirde: walk the plank.
oysa modern futbolda görüyoruz ki, set oyununu iyi oynayan takımlar düşük bütçelerine rağmen sana sorun çıkartabiliyorlar*. ben total futbol taraftarıyım. benim anlayışıma göre herkes gol atabildiği gibi, yine herkes defans yapmayı bilemeli hatta defans yapmalıdır. defans ileride kaleciye basmak ve defans oyuncularını hataya zorlayıp belki de uzun oynamalarını sağlayıp topa yeniden kısa sürede hakim olmaktır. bu topun kazanılması. sonra topun defantan çıkarılması var.
açıkası başı istisnai müsabakalar hariç galatsaray bir kaç yıldır topu kazanmada ve topu tekrar defanstan çıkarmada sorun yaşıyor. bu böyle olunca hatlar arasında kopukluk oluyor. ligde bir şekilde belki idare ediyor ancak avrupada ortalama bir futbol kulübünün standardı olan rakiplere karşı zor anlar yaşıyor hatta sınıfta kalıyor.
ben antrenör değilim, hayatımda fm de oynamadım. 44 yıllık ömrümde 30 kusur senelik futbol tecrübesini oynayarak ve izleyerek edindim. benim ilgi alanım bilhassa galatasaray.
on alan presi ve topu geriden çıkarmada zorlanıyorsa galatasaray, o takımdan avrupada o sezon başarı beklemeyin.
bize ister 6 lazım deyin, ister 8 ister 10. bu takım topyekün defans yapmayı beceremez ve geriden oyun kuramazsa, daha doğrusu bir oyun şablonu yoksa, rotasız gemide rüzgara teslim olmuş gemi gibidir. ne zaman kaptan dümeni eline alır, o zaman işler değişir.
ancak kaptan* haritayı kaybetmiş. mürettebata söz geçiremiyor. takım ingiliz kiraliyet gemisinden ziyade black pearl'ü andırıyor. her kafadan bir ses çıkıyor. kimse yerini bilmiyor. evet, mürettebata yeni gemiciler eklendi ancak sen kaptansan bunları meziyetlerine göre değerlendirip, gemiyi mürettebatı ile birlikte azgın okyanus sularından geçirip, karaya çıkarman gerekir.
aksi takdirde: walk the plank.
