511
fatih terim tarafından öyle aceleyle, alelade ortaya atılmamış bir söylem olduğuna dair elimizde donelerin olduğu güçlü bir ifadedir. aradan geçen zaman da bambaşka bir şekilde de olsa bu söylemi haklı çıkarmıştır.
söylemin fatih terim ortaya çıkışı 2019 yılında fatih terim’in amacından uzaklaşan başka bir ifadesine dayanıyor aslında. (bkz: makasın açılması)
2020-2021 sezon başında da en açıklayıcı bulduğum fatih terim’in demecine göz atalım ;
--- alıntı ---
çok uzun zamandır gelecekle, futbolumuzla ve galatasaray'la ilgili konuşmak istiyorum. beın sports'ta vardı böyle bir program ama yapamadık, iptal ettik, bendeydi kabahat. en azından galatasaraylılara konuşmak istiyorum tarihe not düşmek için.
konu, transfer yapma ihtimalimizin çok zor olması. zaten satmadan alamazsın diye başladık. aldığımızdan fazla satmışız, alım-satımda kara geçmişiz, kupa almışız, şampiyon olmuşuz. kulübümüzün bunun altından kalkabilmesi için birçok elementin bir araya gelmesi lazım.
olmadığı zaman almak zor, zamanında almak daha da zor. herkes niye orta saha yok, niye o yok diyor. halledemiyoruz, halledemedik. biz galatasaray'da böyle yetiştik, bir refleksimiz olmalıdır. kadromuz neyse onunla en iyi yerleri isteriz.
yönetimlerin de işi zor. almazsanız niye almadınız, alırsanız niye almadınız diye şartlara maruzlar ama bunların hiçbiri çözüm değil. ekime kadar alabileceğimiz ne varsa hepsini alırız biz yine.
ben bu işin çok da kolay düzeleceğine inanmıyorum. ne kadar geliriniz olursa olsun bu giderlerle veya borçlarla işin doğrusunu veya istediğiniz zaman istediğinizi yapmanız zor.
avrupa'yla makas açıldı diye birçok kez üstüne basa basa bu yüzden söylüyorum. burada konuşulan rakamların avrupa'da konuşulduğu yok.
ben de konuşmak istiyorum. doğruların en doğrusunu anlatmak lazım, herkesin bilme hakkı var. sanki var da almıyoruz veya niye ayarlamadınız gibi bir sürü şey var.
artık başka şeyleri konuşmalıyız. borçların ödenmesinin ve bitmesinin rasyonel olmadığı bir ortamdayız. onu da divanda veya başka bir yerde söyleyeceğim.
--- alıntı ---
dünya futboluna yetişmekten bahsediyor terim. bunun için de bütünsel bir tanımla, tüm birimlerimizle hareket etmeliyiz diyor. idari, teknik, ekonomik tüm yaklaşmımız birlikte hareket etmeli diyor. bunu yapamadığımızda her transfer döneminde aynı döngüye giriyoruz, git gide de derinleşen bir yokluğa düşüyoruz diyor. hep eksik kalıyor bir yerler aksi takdirde diyor. orta sahayı halledemedik diyor. burda bir suçlama da yok. benim suçum değil orta saha alamadılar demiyor. yetişemiyoruz ve bu normal diyor.
doğru değil mi? şüphesiz. elitlerin arasında olmayı hep city, real olmak algılıyoruz. sahada en elit olmak değil burda anlatılmak istenen. rennes’de elit brighton’da elit örneğin. elit menajer ağı da var örneğin. elit futbol dünyasının içinde olmak mesele genel olarak.
bu dünyanın içinde olmadığınızda her transfer döneminin çoğunluğunu ffp için hesap yaparken geçiriyorsunuz. bu durumda da terim’in bahsettiği gibi reflekslerini zayıflıyor.
buraya kadar önemli husus, durup dururken, günü kurtarmak içn söylenen bir 3 yıllık planlama cümlesi yok terim tarafında. falcao’lar, seri’ler gelirken de mutlu olmayan, bunların çözüm olamayacağını işaret eden bir adam var.
devam eden süreçte, burak elmas yönetiminin göreve gelmesinden yaklaşık 1 ay sonra, psv maçı sonrası 3 yıllık planlama ifadesi geliyor terim’den. fark yediğimiz maçtan sonra gelmesi farklı bir algıya neden oluyor sadece. ancak, yeni gelen bir yönetimle bu yol haritasını ne kadar sürede dile getirebilirsiniz zaten?
terim’in istediği rosier ve ghezzal üzerinden de,
bunlarla mı üç yıllık plan yapacaktın? gibi bir sığ bakış açısı görüyorum.
öncelikle, tekrar terim’in yukarıda açıklamasında değindiği konuya dönelim. bir camia refleksinden bahsediyor. tüm kurumlarıyla bir refleksten.
terim’in istediği oyuncular zaman zaman hatalı olabilir. bu konuda çok başarılı da olamayabilir. çok basit bir nedeni var. işi bu değil. günlerinin çok önemli bir kısmı bu konuyla ilgili izleme, analiz etme, istişare etmeyle geçmiyor çünkü.
terim’in istediği oyuncuların finansal şartları uygun olmayabilir. işi bu değil çünkü. gününün önemli bir kısmı menajerler, görüşülen kulüpler, transfer dünyasından ulaşan bilgilerin değerlendirilmesi ile geçmiyor çünkü.
ancak yukarıda bahsedilen birimler işler bir görüntü çizmediğinde, fatih terim’de karakterinin de getirdiği özelliklerle tüm alanlarda karar mercii olmaya başlıyor. romanya pazarına gidiyoruz örneğin. çünkü terim orayla iyi ilişkiler içinde. o zaman da işler sarpa sarmaya başlıyor. bu sarpa sarma, fikri değil uygulamayı hatalı yapar.
öte yandan, 3 yıllık planlama ile kast edilen rekabetçilikten uzaklaşıp yetiştirici olalım değil. bir denge yakalayalım. yakalayamadığımızda berkan-taylan-cicaldau oluyor. yakaladığımızda mertens, icardi, torreira gibi karakterlerin yanında boey, barış alper, kerem aktürkoğlu büyümeye başlıyor. hatırlayın, geçen sezon başında kulübeye gitmek üzereydi kerem. belki de tepetaklak olacaktı kariyeri. insanın olduğu her süreç pamuk ipliğine bağlı çünkü. icardi’yi beslemeyi fark ettiği anda büyümeye başladı saha içinde.
ayrıca, 3 yıllık planlama hata yapmamak demek değil. günün sonunda hatalarını maddi olarak rahatlıkla tolere edebilen, yeni seçimlerinde know-how’ını büyüten bir döngü yakalamak.
aradan geçen zaman da terim’in söylemi yazıda kaldı gibi görünüyor. ancak hiçte öyle değil. erden timur ve okan buruk önce elde olan profilleri ayıkladı. sonra eldeki oyuncalara saha içi ve saha dışı özgüven getirecek isimleri kadroya kattı. sonra da modern futbola uygun bir sistem içerisinde bu yapıyı işletti.
tam da 3 yıllık planlamanın sözünün edildiği yıldan sonra 3.yıldayız. kerem, barış ve sacha başarılı olan ilk mahsullerdi. ilk satışta gelmiş oldu sacha ile. tesadüf mü? terim’den gittik öyle devam edelim. “ başarı tamamen tesadüf işidir. inanmıyorsanız başarısızlara sorun. “
şahsi fikrim, 2000’den bugüne aradan geçen yıllar fatih terim’i elit bir teknik direktörden elit bir fikir adamına dönüştürdü. fatih terim teknik direktörlüğü, antremanından medyasına, psikolojisinden federasyonuna çok fazla bileşeni kapsadı hep. son döneminde artık o terim olamıyordu hoca. yıllara yenik düştü. galatasaray’ın da sorunlu yönetimleri, koçlu futbol ortamının saldıranlığı, ülke ekonomisi gibi etkenler de üzerine tüy dikti. hoca bunu direkt söyleyemedi tabi gururuna yedirip. ama ima etti bize. galatasaray her yerde güçlü olmalıdır dedi defalarca. yetemedikçe saha içine de odaklanamadı. odaklanamadıkça da sabit fikirli bir teknik adama dönüştü.
sonuç olarak, 3 yıllık planlama bir fikir olarak oldukça derin bir cümledir benim nazarımda. kurumsal olarak bütün süreci kapsar.
erden timur’un zaniolo transferi, sezon başı boey, kerem, nelsson gibi şampiyonlukta pay sahibi isimlere zam yapmaması, rotasyon oyuncularını yüksek satın alma bedelleriyle kiralaması, gardi, romano başta olmak
üzere elit futbol camiası figürleriyle teması, uluslararası medyada dikkat çekme çabası, zaha, ziyech, davinson gibi isimlerle elit futbolun merkezi ingilizlerin göz önünde olma çabası, tabi ki de okan buruk’un saha içinde modern ve cesur futbolu ile birleşince boey bayern’in direkt hedefi oldu. kesenin ağzını açmaktan çekinmediler.
söylemin fatih terim ortaya çıkışı 2019 yılında fatih terim’in amacından uzaklaşan başka bir ifadesine dayanıyor aslında. (bkz: makasın açılması)
2020-2021 sezon başında da en açıklayıcı bulduğum fatih terim’in demecine göz atalım ;
--- alıntı ---
çok uzun zamandır gelecekle, futbolumuzla ve galatasaray'la ilgili konuşmak istiyorum. beın sports'ta vardı böyle bir program ama yapamadık, iptal ettik, bendeydi kabahat. en azından galatasaraylılara konuşmak istiyorum tarihe not düşmek için.
konu, transfer yapma ihtimalimizin çok zor olması. zaten satmadan alamazsın diye başladık. aldığımızdan fazla satmışız, alım-satımda kara geçmişiz, kupa almışız, şampiyon olmuşuz. kulübümüzün bunun altından kalkabilmesi için birçok elementin bir araya gelmesi lazım.
olmadığı zaman almak zor, zamanında almak daha da zor. herkes niye orta saha yok, niye o yok diyor. halledemiyoruz, halledemedik. biz galatasaray'da böyle yetiştik, bir refleksimiz olmalıdır. kadromuz neyse onunla en iyi yerleri isteriz.
yönetimlerin de işi zor. almazsanız niye almadınız, alırsanız niye almadınız diye şartlara maruzlar ama bunların hiçbiri çözüm değil. ekime kadar alabileceğimiz ne varsa hepsini alırız biz yine.
ben bu işin çok da kolay düzeleceğine inanmıyorum. ne kadar geliriniz olursa olsun bu giderlerle veya borçlarla işin doğrusunu veya istediğiniz zaman istediğinizi yapmanız zor.
avrupa'yla makas açıldı diye birçok kez üstüne basa basa bu yüzden söylüyorum. burada konuşulan rakamların avrupa'da konuşulduğu yok.
ben de konuşmak istiyorum. doğruların en doğrusunu anlatmak lazım, herkesin bilme hakkı var. sanki var da almıyoruz veya niye ayarlamadınız gibi bir sürü şey var.
artık başka şeyleri konuşmalıyız. borçların ödenmesinin ve bitmesinin rasyonel olmadığı bir ortamdayız. onu da divanda veya başka bir yerde söyleyeceğim.
--- alıntı ---
dünya futboluna yetişmekten bahsediyor terim. bunun için de bütünsel bir tanımla, tüm birimlerimizle hareket etmeliyiz diyor. idari, teknik, ekonomik tüm yaklaşmımız birlikte hareket etmeli diyor. bunu yapamadığımızda her transfer döneminde aynı döngüye giriyoruz, git gide de derinleşen bir yokluğa düşüyoruz diyor. hep eksik kalıyor bir yerler aksi takdirde diyor. orta sahayı halledemedik diyor. burda bir suçlama da yok. benim suçum değil orta saha alamadılar demiyor. yetişemiyoruz ve bu normal diyor.
doğru değil mi? şüphesiz. elitlerin arasında olmayı hep city, real olmak algılıyoruz. sahada en elit olmak değil burda anlatılmak istenen. rennes’de elit brighton’da elit örneğin. elit menajer ağı da var örneğin. elit futbol dünyasının içinde olmak mesele genel olarak.
bu dünyanın içinde olmadığınızda her transfer döneminin çoğunluğunu ffp için hesap yaparken geçiriyorsunuz. bu durumda da terim’in bahsettiği gibi reflekslerini zayıflıyor.
buraya kadar önemli husus, durup dururken, günü kurtarmak içn söylenen bir 3 yıllık planlama cümlesi yok terim tarafında. falcao’lar, seri’ler gelirken de mutlu olmayan, bunların çözüm olamayacağını işaret eden bir adam var.
devam eden süreçte, burak elmas yönetiminin göreve gelmesinden yaklaşık 1 ay sonra, psv maçı sonrası 3 yıllık planlama ifadesi geliyor terim’den. fark yediğimiz maçtan sonra gelmesi farklı bir algıya neden oluyor sadece. ancak, yeni gelen bir yönetimle bu yol haritasını ne kadar sürede dile getirebilirsiniz zaten?
terim’in istediği rosier ve ghezzal üzerinden de,
bunlarla mı üç yıllık plan yapacaktın? gibi bir sığ bakış açısı görüyorum.
öncelikle, tekrar terim’in yukarıda açıklamasında değindiği konuya dönelim. bir camia refleksinden bahsediyor. tüm kurumlarıyla bir refleksten.
terim’in istediği oyuncular zaman zaman hatalı olabilir. bu konuda çok başarılı da olamayabilir. çok basit bir nedeni var. işi bu değil. günlerinin çok önemli bir kısmı bu konuyla ilgili izleme, analiz etme, istişare etmeyle geçmiyor çünkü.
terim’in istediği oyuncuların finansal şartları uygun olmayabilir. işi bu değil çünkü. gününün önemli bir kısmı menajerler, görüşülen kulüpler, transfer dünyasından ulaşan bilgilerin değerlendirilmesi ile geçmiyor çünkü.
ancak yukarıda bahsedilen birimler işler bir görüntü çizmediğinde, fatih terim’de karakterinin de getirdiği özelliklerle tüm alanlarda karar mercii olmaya başlıyor. romanya pazarına gidiyoruz örneğin. çünkü terim orayla iyi ilişkiler içinde. o zaman da işler sarpa sarmaya başlıyor. bu sarpa sarma, fikri değil uygulamayı hatalı yapar.
öte yandan, 3 yıllık planlama ile kast edilen rekabetçilikten uzaklaşıp yetiştirici olalım değil. bir denge yakalayalım. yakalayamadığımızda berkan-taylan-cicaldau oluyor. yakaladığımızda mertens, icardi, torreira gibi karakterlerin yanında boey, barış alper, kerem aktürkoğlu büyümeye başlıyor. hatırlayın, geçen sezon başında kulübeye gitmek üzereydi kerem. belki de tepetaklak olacaktı kariyeri. insanın olduğu her süreç pamuk ipliğine bağlı çünkü. icardi’yi beslemeyi fark ettiği anda büyümeye başladı saha içinde.
ayrıca, 3 yıllık planlama hata yapmamak demek değil. günün sonunda hatalarını maddi olarak rahatlıkla tolere edebilen, yeni seçimlerinde know-how’ını büyüten bir döngü yakalamak.
aradan geçen zaman da terim’in söylemi yazıda kaldı gibi görünüyor. ancak hiçte öyle değil. erden timur ve okan buruk önce elde olan profilleri ayıkladı. sonra eldeki oyuncalara saha içi ve saha dışı özgüven getirecek isimleri kadroya kattı. sonra da modern futbola uygun bir sistem içerisinde bu yapıyı işletti.
tam da 3 yıllık planlamanın sözünün edildiği yıldan sonra 3.yıldayız. kerem, barış ve sacha başarılı olan ilk mahsullerdi. ilk satışta gelmiş oldu sacha ile. tesadüf mü? terim’den gittik öyle devam edelim. “ başarı tamamen tesadüf işidir. inanmıyorsanız başarısızlara sorun. “
şahsi fikrim, 2000’den bugüne aradan geçen yıllar fatih terim’i elit bir teknik direktörden elit bir fikir adamına dönüştürdü. fatih terim teknik direktörlüğü, antremanından medyasına, psikolojisinden federasyonuna çok fazla bileşeni kapsadı hep. son döneminde artık o terim olamıyordu hoca. yıllara yenik düştü. galatasaray’ın da sorunlu yönetimleri, koçlu futbol ortamının saldıranlığı, ülke ekonomisi gibi etkenler de üzerine tüy dikti. hoca bunu direkt söyleyemedi tabi gururuna yedirip. ama ima etti bize. galatasaray her yerde güçlü olmalıdır dedi defalarca. yetemedikçe saha içine de odaklanamadı. odaklanamadıkça da sabit fikirli bir teknik adama dönüştü.
sonuç olarak, 3 yıllık planlama bir fikir olarak oldukça derin bir cümledir benim nazarımda. kurumsal olarak bütün süreci kapsar.
erden timur’un zaniolo transferi, sezon başı boey, kerem, nelsson gibi şampiyonlukta pay sahibi isimlere zam yapmaması, rotasyon oyuncularını yüksek satın alma bedelleriyle kiralaması, gardi, romano başta olmak
üzere elit futbol camiası figürleriyle teması, uluslararası medyada dikkat çekme çabası, zaha, ziyech, davinson gibi isimlerle elit futbolun merkezi ingilizlerin göz önünde olma çabası, tabi ki de okan buruk’un saha içinde modern ve cesur futbolu ile birleşince boey bayern’in direkt hedefi oldu. kesenin ağzını açmaktan çekinmediler.